SEREBRAL PALSİ DÜNYADA BİNDE 1-2 İKEN ÜLKEMİZDE 4

Dünyada her bin canlı doğumda 1-2 oranında görülen Serebral Palsi’ye ülkemizde ise binde 4 oranında rastlanıyor. Referans kurum olma özelliği taşıyan Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Serebral Paralizi Ünitesi’nde SP’li çocuklara özel ilgi gösteriliyor.

Türkiye’nin ilk Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Okulu olan Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü’nde verilen hizmet kalitesinden duyulan memnuniyet sonucunda Serabral paralizi ünitesi ülkemizde referans merkez haline geldi. Bu bölümde görevli Prof. Dr. Ayşe Livanelioğlu, Prof. Dr. Mintaze Kerem Günel, Yrd. Doç. Dr. Akmer Mutlu ve Fzt. Özgün Kaya Kara ile bölümde verilen hizmetler ve SP üzerine Sağlık Dergisi’ne açıklamalarda bulundu.
Serebral Paralizi ünitesi sorumlusu Prof. Dr. Ayşe Livanelioğlu, Serebral Palsi (SP)’nin gelişimsel bir bozukluk olduğunu, motor fonksiyonların bozukluğunun yanı sıra, duyu bozuklukları, (sensorial disfonksiyon), gözde kayma, titreme (nistagmus) gibi bozukluklar zeka geriliği (mental retardasyon), davranış bozuklukları, öğrenme güçlükleri, dil-konuşma bozuklukları ve ağız diş problemlerinin de SP’ye eşlik edebileceğini dile getirdi. SP’nin ilerleyici bozukluk olmamasına rağmen, çocuk büyüdüğü için kendisinden beklentilerin arttığını ve sanki hastalığın ilerleyici gibi düşünüldüğünü belirten Prof. Dr. Livanelioğlu, “ ‘Serebral’ beyin, ‘Palsi’ ise kas kontrolünde yetersizliği veya kas zayıflığını ifade etmektedir. SP’de beyin hasarı ilerleyici değildir ancak, ortaya çıkan sorun ömür boyu devam eder. Türkiye’de SP oranının fazla olması akraba evlilikleri, hamilelik döneminde geçirilen hastalıkların fazlalığı ve bakım şartlarının yetersizliği, doğum şartlarının olumsuzluğu, bebek bakım hizmetlerinin eksikliği, ilk çocukluk yıllarında bebeklerde bulaşıcı ve ateşli hastalıkların fazlalığı ve beslenme yetersizliği gibi sebeplere bağlanmaktadır. Çok hafif hasar olabileceği gibi çok ağır seyreden tablolarla da karşılaşılabiliyor” dedi.

“SP’li Çocuğun Rehabilitasyonu Çok Yönlü Olduğu Kadar Uzun Süren Bir Uğraştır”
Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Serebral Paralizi Ünitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mintaze Kerem Günel, SP ve SP’de fizyoterapi ve rehabilitasyonu ile ilgili şunları söyledi: “Türkiye’de çocuklarına SP teşhisi konulan aileleri birçok sorun beklemektedir. Bu sorunların başında ise nasıl bir rehabilitasyon yaklaşımının gerekli olacağı ve hangi merkezden bu yardımın alınacağıdır. Türkiye’de SP’li çocukların rehabilitasyon uygulamaları üniversitelere bağlı özel rehabilitasyon birimleri, devlet hastaneleri ve özel hastaneler bünyesindeki rehabilitasyon birimleri ve özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde yürütülmektedir. SP’li çocukların rehabilitasyon yaklaşımlarını ve ekibini belirlemek genellikle ailelere kalmaktadır. SP’li çocuğun rehabilitasyonu çok yönlü olduğu kadar uzun süren bir uğraştır”


Pediatrik RehabilitasyonSP ünitesinde bu çocuklara fizyoterapi ve rehabilitasyon uyguladıklarını dile getiren Prof. Dr. Günel, “Teşhis sonrasında gelen çocuk, pediatrik rehabilitasyon kapsamında fizyoterapi ve rehabilitasyon programına alınıyor. Aynı zamanda aile eğitimi, Türkiye’nin değişik illerinden gelen hastaların rehabilitasyon programlarının kontrolü ve gerekli yönlendirmelerin yapılması ünitemizde gerçekleştirilmektedir. Yalnızca SP teşhisi almış hastalar değil, riskli bebek diye adlandırılan bebekler (çok erken doğum, aşırı düşük doğum ağırlığı, oksijensiz kalma, sarılık, enfeksiyoz hastalıklar gibi riskli durumlar), mental motor retardasyon, doğumsal brakial pleksus yaralanmaları, doğumsal tortikollis, meningomyelosel, genetik ve metabolik bozukluklara bağlı nörolojik problemlerde ünitemiz kapsamında fizyoterapi ve rehabilitasyon uygulamaları ve aile eğitimi veriliyor” dedi.


“Hastalığın Klinik Tablosu Lezyonun Şiddetine, Şekline ve Diğer Komplikasyonlarına Bağlı”
Serebral palsi hastalarında fizyoterapi ve rehabilitasyon yöntemleri hakkında Sağlık Dergisi’ne bilgi veren Prof. Dr. Günel şunları kaydetti: “SP terimi kalıcı bir rahatsızlığı anlatır. Bu hastalıkla ilgili sorunlar yaşam boyu devam eder. Ancak, çocuk yaş ilerledikçe uygun tedavi yaklaşımlarının katkı ve desteği ile bu sorunlara uyum sağlamayı, onlarla başa çıkmayı öğrenebilir. SP teşhisi pediatrik nörolog başta olmak üzere, ilgili hekimler tarafından konulur. Rehabilitasyon yaklaşımlarında ise çocukta birçok sorun bir araya gelerek aile ve çocuk için yaşamı güçleştirir. Bilimsel ve bilinçli yaklaşım çocuğun daha bağımsız bir yaşama kavuşmasını sağlayabilir. SP’li çocuğun klinik tablosu, hastalığın nedenine, lezyonun şiddetine, şekline ve diğer komplikasyonların olup olmadığına bağlı olarak çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Bu nedenle her çocuğun tedavi ve rehabilitasyon programı farklılık içerir. Ailenin eğitiminden, çocuğun fiziksel çevresinin düzenlenmesine kadar bir dizi sorun hesaba katılmak ve rehabilitasyonun alanı içine dahil edilmek gerekir. Erken girişim programları, sadece çocuğun hareket kabiliyetini geliştirmeyi değil, tüm gelişim sürecini olumlu yönde geliştirmeyi amaçlar. Bu amaçla ünitemizde en sık kullanılan yaklaşımlardan birisi nörogelişimsel tedavi yaklaşımıdır. Nöroğelişimsel Tedavi (Bobath yaklaşımı olarak da bilinir.) yani çocukların hareket yeteneklerinin değerlendirilmesi ve yönlendirilmesini hedefler. Çocuk fizyoterapistleri tarafından SP’li çocukların fizyoterapi uygulamaları içinde kullanılan Bobath tedavi yönteminde günümüzde aktif dinamik tedavi, fonksiyonelliği sağlamak için aktivitelerle eğitim, hareketin koordinasyonu ve dengenin geliştirilmesi, iç içe geçmiş farklı aktivitelerin bir hareket akışı içerisinde çalıştırılması önem kazanır. Farklı pozisyonlarda günlük yaşamdaki durumlarla bağlantılı olarak hareket ve postür kontrolü geliştirilmeye çalışılırken, çocuğun kişisel gelişimine göre planlanma yapılır. Fonksiyon içinde hareketi aktive etmek ve günlük yaşam içinde uygulamaları sürdürmek günümüz Bobath yaklaşımının temel anlayışıdır.”


“Bir Yılda Bin Hastaya Fizyoterapi Uygulaması”Bu tip hastalarda motor gelişim geriliğinin ön planda olduğunu vurgulayan öğretim üyeleri “Fizyoterapi sonucunda çocuğun motor gelişimi desteklenerek bağımsız yapabileceği aktiviteleri ve becerileri kazandırmaya çalışıyoruz. Kasların sertliğinin giderilmesi ve ileride oluşabilecek deformasyonlar, cerrahiye gidebilecek problemlerin en aza indirgenmesi ile çocuğun günlük yaşamda oyun oynayabilmesi, aktif olabilmesi için yeterli şartların sağlaması için fizyoterapi uygulamaları temel teşkil eder. Ayrıca ailenin olaya adaptasyonu, çocuğun evde neler yapabileceğinin öğretilmesini içeren eğitimler veriyoruz. SP’li çocuğa, normal hareket deneyimini kazandırmaya çalışıyoruz. Bizim için en önemli konu hareketliliği artırmaya çalışmak ve var olan hareketin kalitesini arttırmaktır. Burada önemli nokta; çocukları aileye adapte etmeye çalışıyoruz. Referans ünite olmamızın yanı sıra tedaviye alınan hasta sayımız yıllık bin. Tedavi başarı oranları beynin ne derece etkilendiği ve mental ve duyusal etkilenimi şiddeti ile direkt ilgilidir. Uzmanlarımız, SP’nin rehabilitasyonu ile ilgili özel eğitim merkezlerinin çok fazla sayıda olduğunu, bu merkezlerde uygulanan fizyoterapi ve rehabilitasyon uygulamalarının çocuk alanında deneyimli fizyoterapistler tarafından uygulanması ve bu uygulamaların denetlenmesi önemli. Ayrıca beraber geçiren ailelerin, çocuklarının durumları ile bilgilendirilip, doğru yaklaşımlar ile ilgili eğitimler verilmeli” şeklinde konuştu.


‘Serebral Palside Fizyoterapi’ Kitabı
Prof. Dr. Ayşe Livanelioğlu ve Prof. Dr. Mintaze Kerem Günel’in yeni yazdıkları SP’de fizyoterapi ile ilgili bir de kitapları olduğunukaydederek şunları söylediler: “ ‘Serebral Palside Fizyoterapi’ başlıklı kitabın, ülkemizde çok sayıda çocuğu kas iskelet sisteminden duyusal sisteme, sosyal alandan eğitim alanına kadar olumsuz yönde etkileyen SP konusunda; gerek alanda çalışan fizyoterapistlere gerekse bu alanda lisans ve lisansüstü fizyoterapi öğrencileri ve alanda çalışan rehabilitasyon ekibi eğitimi için bir kaynak niteliğinde. Kitapta SP’nin klinik özellikleri, fizyoterapi yönünden önemli bulguları, fizyoterapiye özel spesifik teknikler, inter-disipliner uygulamaların önemi vurgulandı.”