PERİANAL VE ANAL PATOLOJİLERDE ULTRASONOGRAFİK İNCELEME TERCİH EDİLMELİ

Endoanal ultrasonografi üzerine araştırmalar yapan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Mihmanlı, kendilerine endoanal tetkik için gönderilen hastaların yarısından fazlasının önceden opere edilmiş ancak yeterince başarı elde edilmemiş hastalar olduğunu söyledi.

Endoanal ultrasonografi çalışmalarının günümüzde özellikle ülkemizde radyologların rutin pratiğine girmediğini belirten İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Mihmanlı, “Anorektal hastalıkların tedavilerinin planlanmasında görüntüleme yöntemleri gün geçtikçe önem kazanıyor. İlk radyolojik tetkikler fistülografi ve baryumlu çalışmalar ile sınırlı iken, son zamanlardaki teknolojik gelişmelerle ultrasonografik (US) görüntülemede büyük ilerlemeler oldu. US’de geliştirilen prob ve yazılımlar, yöntemin kullanılabilirliğini, görüntünün kalitesini ve etkinliğini artırıyor” dedi. Endoanal ultrasonografi yönteminin bilinmeyişinin temel nedeninin 360 derece görüş açılı ultrasonografi probunun radyoloji departmanlarındaki her cihaza uyumlu olmayışından kaynaklandığını ve işlemin bu yönteme özel cihaz tarafından yapılabilmesinden dolayı, bu inceleme için ayrı bir cihaz almak gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mihmanlı, “Bu yöntem başta rektum tümör evrelemesi olmak üzere, perianal fistüllerin varlığı ve komplikasyonlarının tespitinde, dışkı tutamama (anal sfinkterlerin durumunu göstermek için) ya da kabızlık (invajinasyon, prolapsus, enterosel vs.) durumunda hem tanı koymada başarılı hem de tedaviyi planlayan hekime yol gösterici olabiliyor. Klinik hekimleri arasında, görüntüleme yöntemine başvurmadan, sadece muayene ile tedaviye başlayanlar var. Ancak, hasta yapılan cerrahi müdahaleler sonucunda çözüm bulamamışsa ve bu tetkikin yararlarını bilen hekimlere gitmişse bize tanı amacıyla gönderiliyor. Biz hastadaki problemin anatomik veya fonksiyonel boyutunu tespit ediyoruz. Oysa, hastaya hiçbir müdahale yapılmadan önce endoanal ultrasonografi ile problemin boyutları tespit edildiğinde, hastalığın nüksetme şansı daha az oluyor” dedi.

“Endorektal Ultrasonografi Yöntemi Sayesinde 360 Derecelik Görüş Açısı Sağlanıyor”
360 derece görüş açısına sahip perianal bölgenin incelendiği endoanal ultrasonografi probunun, iç genital organların (prostat, uterus, over vs.) incelenebildiği endorektal problardan farklı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mihmanlı, “Endoanal ultrasonografi sayesinde 360 derecelik görüş açısı sağlanıyor. Ultrasonografiden başarılı sonuç alabilmek için endikasyonların iyi bilinmesi gerekiyor. Söz gelişi görüntüleme yöntemi olmaksızın sadece muayene ile anorektal patolojiler doğru bir şekilde tespit edilemez. Örneğin; fistüllerin boyutu, seyri, tam olarak bilinmeden ki, apse de eşlik ediyor olabilir, bu durumda tedaviden tam başarı beklenemez. Aynı şekilde, dışkısını tutamayanlarda anal kanaldaki sfinkter kasları yırtılmış olabiliyor. Yırtığın şiddeti endoanal ultrasonografi ile tespit edildiğinde tedavi daha güvenli olarak yapılabilmektedir. Rektumun tümörlerinde de aynı şey söz konusudur; tümör barsak duvarının dış katmanına taşmışsa tedavi yöntemi değişebilir; bu endoanal ultrasonografi ile doğru bir şekilde tanınmaktadır. Bütün bu durumlarda endoanal ultrasonografinin kullanılmayışı hastaların revizyonuna yol açabiliyor” şeklinde konuştu.

PERİANAL VE ANAL PATOLOJİLERDE ULTRASONOGRAFİK İNCELEME TERCİH EDİLMELİ

Endoanal ultrasonografi üzerine araştırmalar yapan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Mihmanlı, kendilerine endoanal tetkik için gönderilen hastaların yarısından fazlasının önceden opere edilmiş ancak yeterince başarı elde edilmemiş hastalar olduğunu söyledi.

Endoanal ultrasonografi çalışmalarının günümüzde özellikle ülkemizde radyologların rutin pratiğine girmediğini belirten İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Mihmanlı, “Anorektal hastalıkların tedavilerinin planlanmasında görüntüleme yöntemleri gün geçtikçe önem kazanıyor. İlk radyolojik tetkikler fistülografi ve baryumlu çalışmalar ile sınırlı iken, son zamanlardaki teknolojik gelişmelerle ultrasonografik (US) görüntülemede büyük ilerlemeler oldu. US’de geliştirilen prob ve yazılımlar, yöntemin kullanılabilirliğini, görüntünün kalitesini ve etkinliğini artırıyor” dedi. Endoanal ultrasonografi yönteminin bilinmeyişinin temel nedeninin 360 derece görüş açılı ultrasonografi probunun radyoloji departmanlarındaki her cihaza uyumlu olmayışından kaynaklandığını ve işlemin bu yönteme özel cihaz tarafından yapılabilmesinden dolayı, bu inceleme için ayrı bir cihaz almak gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mihmanlı, “Bu yöntem başta rektum tümör evrelemesi olmak üzere, perianal fistüllerin varlığı ve komplikasyonlarının tespitinde, dışkı tutamama (anal sfinkterlerin durumunu göstermek için) ya da kabızlık (invajinasyon, prolapsus, enterosel vs.) durumunda hem tanı koymada başarılı hem de tedaviyi planlayan hekime yol gösterici olabiliyor. Klinik hekimleri arasında, görüntüleme yöntemine başvurmadan, sadece muayene ile tedaviye başlayanlar var. Ancak, hasta yapılan cerrahi müdahaleler sonucunda çözüm bulamamışsa ve bu tetkikin yararlarını bilen hekimlere gitmişse bize tanı amacıyla gönderiliyor. Biz hastadaki problemin anatomik veya fonksiyonel boyutunu tespit ediyoruz. Oysa, hastaya hiçbir müdahale yapılmadan önce endoanal ultrasonografi ile problemin boyutları tespit edildiğinde, hastalığın nüksetme şansı daha az oluyor” dedi.

“Endorektal Ultrasonografi Yöntemi Sayesinde 360 Derecelik Görüş Açısı Sağlanıyor”
360 derece görüş açısına sahip perianal bölgenin incelendiği endoanal ultrasonografi probunun, iç genital organların (prostat, uterus, over vs.) incelenebildiği endorektal problardan farklı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mihmanlı, “Endoanal ultrasonografi sayesinde 360 derecelik görüş açısı sağlanıyor. Ultrasonografiden başarılı sonuç alabilmek için endikasyonların iyi bilinmesi gerekiyor. Söz gelişi görüntüleme yöntemi olmaksızın sadece muayene ile anorektal patolojiler doğru bir şekilde tespit edilemez. Örneğin; fistüllerin boyutu, seyri, tam olarak bilinmeden ki, apse de eşlik ediyor olabilir, bu durumda tedaviden tam başarı beklenemez. Aynı şekilde, dışkısını tutamayanlarda anal kanaldaki sfinkter kasları yırtılmış olabiliyor. Yırtığın şiddeti endoanal ultrasonografi ile tespit edildiğinde tedavi daha güvenli olarak yapılabilmektedir. Rektumun tümörlerinde de aynı şey söz konusudur; tümör barsak duvarının dış katmanına taşmışsa tedavi yöntemi değişebilir; bu endoanal ultrasonografi ile doğru bir şekilde tanınmaktadır. Bütün bu durumlarda endoanal ultrasonografinin kullanılmayışı hastaların revizyonuna yol açabiliyor” şeklinde konuştu.