Bilim dünyasına önemli katkıları olan Psikiyatrist Prof. Dr. Xavier Amador, Ankara’da düzenlenen 45. Ulusal Psikiyatri Kongresi kapsamında Janssen Cilag desteği ile gerçekleştirilen “Hasta Değilim, Yardıma İhtiyacım Yok” konulu sempozyuma konuşmacı olarak katıldı. Prof. Dr. Xavier Amador, hem hekim hem de bir hasta yakını olarak şizofreni konusundaki deneyimlerini paylaştı.
Katılımcıların Anket Sonuçları
Prof. Dr. Xavier Amador’un sunumundan önce Ankara Numune Hastanesi 2. Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, katılımcılara bazı sorular yöneltti. Bu sorular arasında: “Görüşme sırasında bir şizofreni hastasına ortalama ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz? Şeklindeki soruya bakıldığında katılımcıların yüzde 18’i 5 dakika, yüzde 43’ü 15 dakika, yüzde 35’i 30, yüzde 5’i ise 60 dakika yanıtını verdi. ‘Eğer yakınlarınızdan biri şizofreni hastası ise o zaman hekimin ona ne kadar zaman ayırmasını istersiniz?’ sorusuna ise neredeyse, katılımcıların yüzde 90’ı hatta daha fazlası 30 dakika ve üzerinde zaman ayrılması gerektiği cevabını verdi. ‘Sizce şizofreni hastalarının yüzde kaçı hastalıkları ile ilgili içgörü sahibidirler?’ sorusunun yönetilmesi üzerine yüzde 90 katılımcıların hastaların sadece yarısının içgörü sahibi olduğunu, yarısının ise içgörü sahibi olmadığını düşündüğü ortaya çıktı. ‘Şizofreni hastalarınızın yüzde kaçında ilk iki yıl içinde relaps görülüyor?’ sorusuna da yüzde 50’den fazla hastasının iki yıl içinde relaps yaptığını, yine yüzde 35 ile birlikte toparlarsak, yaklaşık yüzde 87 katılımcı aslında hastalarımızın yüzde 30’u ile 50 üzerindekinin relaps yaptığı konusunda görüş bildirdi. Ancak literatürde iki yıl içindeki relaps oranına bakıldığında çok daha yüksek olduğu görülüyor.
“Tedaviyi Reddetme Önemli Bir Sorun”
Şizofreni hastalarında tedaviyi yarım bırakma ve tedavi olmayı reddetme sorunlarının önemine değinen Prof. Dr. Amador, bir hastanın tedavi olmayı kabul etmesi için hasta olduğunu kabul etmesi gerektiğini söyledi. Bu kapsamda şizofreni hastalarının hasta olduklarını kabul etmediklerini ve kendi gerçeklerinin toplum gerçekleriyle örtüşmediğini söyleyen Prof. Dr. Amador, şizofreni hastaları ile iletişimin önemini vurguladı. Motivasyonel iletişim teknikleri ile önce hastaların savlarını dinlemenin ve onlara karşı empati göstermenin önemini vurgulayan Prof. Dr. Amador, hastaların tedaviye kendi tercihleri doğrultusunda başlamalarının olumlu etkisinin altını çizdi.
Kendi tercihleri ile tedaviye başlayan hastalarda tedavide sürekliliğin ve başarının yükseldiğini söyleyen Prof. Dr. Amador, şizofreni tedavisinde etkili olan motivasyonel iletişim tekniklerinin hayatın her safhasında kullanabileceğini de söyledi. Hasta yakını – hasta, karı-koca, anne-çocuk ilişkilerinde de yaşanan fikir ayrılıklarında karşı tarafı dinlemenin ve önce anlamaya çalışmanın sağlıklı iletişimin ilk kuralı olduğunu belirten Prof. Dr. Amador, “Aynı fikri paylaşmak zorunda olmadan da karşı tarafın fikirlerini anlayabiliriz” dedi. Sloganın “iddialarının gücüyle değil, ilişkinin gücüyle kazanırsın” olarak belirlemek gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Amador, “Bu yaklaşımla her tür fikir ayrılığında bir uzlaşmaya varmak mümkün” dedi.
LEAP Tekniği
Prof. Dr. Amador, motivasyonel iletişim tekniklerini uyguladığı, LEAP (Listen-Empathise-Agree-Partner) tekniği ile şizofreni hastası olan abisinin tedavisini gerçekleştirdiğini anlattı. Şizofreni alanında geliştirilen yeni tedavi seçenekleri ile hastalığın tedavisinde ve hastanın tedaviye uyumunda daha etkin yöntemlere ulaşıldığını vurgulayan Prof. Dr. Amador, motivasyonel iletişim teknikleri ve güvene dayalı bir ilişki ile şizofreni tedavisinde en büyük engel olan “tedavi olmayı reddetme” sorununun aşılabildiğini belirtti. Prof. Dr. Amador, hastanın tedaviye uyum sorununun giderilmesinden sonra güncel ve yenilikçi tedavi seçenekleri ile hastanın hayata katılması yani işlevselliğini geri kazanması konusunda çok etkin sonuçlar alındığının altını çizdi.