HEKİMLERİN MESLEK SIRLARI
Hematoloji alanında uzun yıllardır başarılı çalışmalara imza atan Hematoloji Uzmanlık Derneği Başkanı Prof. Dr. Süleyman Dinçer, meslekte başarılı olmasını sağlayan hayat felsefesini, Med-Index’e anlattı.
Tıp alanında başarı uzun yıllar çalışmak, okumak, araştırmak ve bu alanda başarılı hekimlerin pratik uygulamalarını öğrencilerine aktarması ile gelişiyor. Sağlık alanında uzmanlaşmak ve başarılı olmak isteyenler için rehber niteliğinde bir röportaj serimiz ile alanında başarılı hekimlerin meslek sırlarını araştırıyoruz. İlk olarak Hematoloji Uzmanlık Derneği Başkanı Prof. Dr. Süleyman Dinçer’e, mesleğinde yaptığı çalışmalarda nelere dikkat ettiğini ve nasıl başarılı olduğunu sorduk.
Hekim olmayı neden istediniz?
Çok saygın ve güzel bir meslek. Dünyaya bir daha gelsem yine doktor olurdum. Bu mesleği çok seviyorum. Yaptığım işten de memnunum. Türkiye’de doktor olmak Amerika’daki gibi değil. Tıp fakültesine üniversite sınavı ile girdiğimizden seçme biraz bizim dışımızda olabiliyor. Üniversite sınavına giriyorsunuz. Hekimliği bırakanlarda var. Ben doğru mesleği seçmişim doktorluğu severek yapıyorum.
Başarılı olmak için kendinize nasıl bir yol belirlediniz?
Çok çalışmak, yorulmamak ve işi gözünüzde çok büyütmemek. Yaparız derim ve yaparız. Çözüm bulmak önemli. Zaman zaman bıkkınlık oluyor ancak gene de yaptığımız işi sevdiğimiz için yine de devam ediyoruz.
Hekim olmanın güzel ve kötü yanları nelerdir?
Güzel yanı, insanlara yardım etmek. İnsanların hastalığının iyileşmesi, onların yüzündeki mutluluğu görmek. Kötü yanı bence özellikle bizim uğraştığımız dal olduğundan bir yerde işin bitiyor olduğunu önceden fark etmek. Artık yapacak hiçbir şey kalmadığında hastayı kaybediyorsunuz. O sırada bizim en çok yaptığımız, daha çok hastayla ilgileniyoruz, daha güler yüzlü davranıyoruz. En çok ailesine anlatırken çok zor oluyor.
Mesleki kariyerinizde size göre olmazsa olmaz nedir?
Okumamak olmazsa olmazdır. Yapılan bir çalışmaya göre; tıp sektöründen 1 yıl ayrılırsanız ve okumayı bırakırsanız, ortalama 3 yılda bilginizi toparlarsınız. Büyük bir hızla gelişen bilgi var. Eğer okumazsanız, yeni ilaçları ve teknolojiyi takip edemezseniz geri kalırsınız. Bir süre sonra bir şey yapamaz hale gelirsiniz, doktorlar zaten o zaman işi bırakırlar. Kendinden sonra gelen nesilden daha kötü bir hale geldiğinde işiniz bitiyor.
Sizce başarının anahtarı nedir?
Çalışmak. Kafamda işi büyütmüyorum. Yapamayacağım işi ayırırım, olmaz derim ve bitiririm. Analitik düşünüyoruz. Hayalci değiliz.
Rakiplerinizle nasıl mücadele ediyorsunuz?
Hiçbir şey yapmıyorum. Başarılı olmak ve çok çalışmak ve onlardan çok daha hızlı koştuğunuzun farkına varmak önemli. Ben analitik düşünüyorum, onlar daha sofistike düşünüyorlar. 2002 yılında yurt dışına gittiğimde rakiplerim arkamdan gülüyordu. Şimdi benim işimi yapmaya çalışıyorlar. 1995 yılında Amerika’da kemik iliği nakli kursuna katılıp döndüğümde, o zaman ki rakiplerim bu işten bir şey olmaz diye bana gülmüşlerdi. Şimdi herkes yılların hocaları bile kurs alıp kemik iliği nakli yapmak için uğraşıyor. İleriyi görmek önemli.
Başarı motivasyonunuzu yükseltmek için neler yapıyorsunuz?
Her şeye olumlu bakarım, pozitif düşünürüm. En iyisini yapabileceğimiz şeyleri biliyoruz, kök hücre tedavisi yapıyoruz. Yapabileceğimizin en iyisini yapıyoruz. Kimse de kötü yapıyor diyemez.
Hastalarınızla aynı dilde konuşmanın, beklentilerine en iyi şekilde cevap vermenin ve onlarla iyi bir iletişim kurmanın püf noktaları nelerdir?
Hastalarımla empati kuruyoruz. Bu durum benim başıma gelse ne olurdu diye düşünüyorum. Onlarla aynı seviyede duruyorum. Ben bütün hastalarımla çok iyi dostumdur. Rakiplerim kendilerini insan üstü görüyorlar. Ulaşılamaz, yapılamazlar ve onlar telefonlarına cevap vermezler. Bizde öyle bir şey yoktur. 3 telefonum var, hepsine ben bakıyorum. Kim ararsa arasın. Her zaman ulaşılır olup, sorunlarını çözmeye çalışırım. Bırakmam, ilgilenmiyorum demem. Benim hastamın sorumluluğu vardır. Yaparsın kaybedebilirsin, ama elinden geleni yapmak bile mutluluk verir.
İletişim kuramayan hekim arkadaşlarım olabilir ancak hastalarında iletişim kuramadığı oluyor. Hastalarda özellikle son yıllarda yapılan uygulamalarda sanki her hekim, her hasta geldiğinde bakacak. 24 saat bakacak, hatta kendisi hasta da olsa bakacak.
Hava yollarında, bir yolcu hastalandığında, “doktor var mı” diyorlar. Uçakta hastayı size bırakıyorlar. Hasta uçuş boyunca sizin yanınızda oturuyor. Siz yolcu musunuz, uçağın hekimi misiniz yoksa hava yolundan indirimli misiniz? Hastanın tansiyonunu ölçüyorsunuz, muayene ediyorsunuz. Uçaktan inerken size bir evrak imzalatıyorlar, “hastaya baktım” diye. Ben senin doktorun değilim ki!
6 saatlik uçuşta birçok sarhoş yolcu oluyor. Sarhoş olduğundan yere düşüyor. Doktor neden bununla uğraşsın. Bende yolcuyum. Durumu acilse insinler. Acil durum yoksa doktor olduğumu söylemiyorum. Bir defasında yolcunun biri arrest oldu, müdahale ettim hayata döndü. Doktorluğun kötü kullanımı olmamalı. Bizde yolcuyuz. Hekimlere indirim yapılsın, o zaman sorumluluğu olsun.
Gergin durumlarda ne yaparsınız?
Yürüyüş yapıyorum. O ortamdan gidiyorum. Bir kişiye lösemi tanısı konulduktan sonra hayatı değişiyor. Bu hastaları gördükçe yarın ne olacağımızı bilmediğimizden umutlu bakıyorum.
Unutamadığınız bir vakanızı anlatır mısınız?
Süleyman isminde, sevdiğim bir hastam vardı. Memleketinde akciğer enfeksiyonu oldu, o kadar gel dememe rağmen gelmedi ve vefat etti. Ona çok üzülürüm. İyim dedi, gelseydi kurtarma şansımız vardı. Küçük çocuğu da olduğundan, keşke gelseydi derim.