Bir amacı olmalı insanın, hayata sıkı sıkı sarılmasını sağlayan. Tüm zorluklara göğsünü gerip, kulaklarını tıkayıp yılmadan başarılı olmak için çalışacağı bir hedefi olmalı. TEDx Bahçeşehir University provalarında kendi konuşma sıramı beklerken, diğer konuşmacıları dinliyordum.
Çocukluğundan bu yana olaylara çözüm odaklı yaklaşımını ve herkesin inatla karşı çıktığı hedefi uğruna neler yaptığını anlattı Enes Kutluca.
Hikayesi birçok başarı öyküsünde karşılaştığımız evinin garajında başlıyordu aslında. Ancak kendisi kanalizasyon boruları ile neler yaptığını anlatırken, bugün 50‘den fazla ülkede patenti olan sisteminin başarısını da gururla dile getiriyordu.
Bu farklı başarı hikayesi birçok kişiye ilham olacak. Ülkemizde pırıl pırıl beyinlerin de nelere imza attığının çok güzel bir örneği olan Enes Kutluca ile kanalizasyon sularıyla ilgili yaptığı çalışmaları konuştuk.
Öncelikle kanalizasyon suyunu arıtma fikri nereden çıktı?
Benim küçüklüğümden beri yaptığım bir alışkanlığım vardır. Geceleri yatmadan önce hayal kurmayı çok severim. Kimi zaman bu hayallerde aklıma takılan problemleri çözmeyi çalışır kimi zamanda gelecek ile ilgili kafa yorarım. Eğer bir problem gördüysem onu ilk önce hayalimde çözmeye çalışırım. Eğer çözebilirsem gerçek hayatımda da onu çözmek için uğraşırım. Gördüğüm ve çözmeye çalıştığım problemlerden bir tanesi de aslında dünyanın en büyük problemlerinde biri olan “su” problemiydi. Dünyanın birçok ülkesinde temiz suya ulaşmak gerçekten zor. Hepimizin sürekli duyduğu Afrika’da temiz su bulmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha hatırlatmaya gerek yok. Dönüp kendi ülkemize baktığımızda bile aslında su zengini olmadığımızı görebiliriz. Yazın barajlarımızda su kalmıyor ve birçok şehirde su bulmak gittikçe zorlaşıyor. Ayrıca mahalle mahalle kanalizasyon boruları döşenmesi için milyonlarca lira para harcıyoruz ancak bu atık suları yeniden kullanamıyoruz.
Bütün bu su problemlerine rağmen diğer yandan da her yıl milyonlarca metre küp suyu hiç arıtmadan olduğu gibi denizlere, göllere veya akarsulara veriyoruz. Dünya genelinde oluşan atık suların ne yazık ki yüzde 90‘ı bu şekilde arıtılmadan doğaya veriliyor. Kısacası sürekli doğayı katlediyoruz ve “temiz suyumuz kalmadı” diye şikâyet ediyoruz. Bu problem dünyanın birçok bölgesinde aslında bu şekilde. Ben buna bir son vermeyi ve dünyayı daha yaşanabilir bir hale getirmeye karar verdim. Bu şekilde önce kendi hayalimde Biopipe’ı icat ettim. Sonra da bu hayalimi herkese inandırdım.
Atık su arıtma sistemi nedir?
İnsanların ve endüstrilerin oluşturduğu atık suyun, arıtılıp yeniden kullanıma kazandırılmasıdır. Bu arıtım farklı sistemler içerisinde biyolojik ve fiziksel olarak gerçekleşir. Bu sistemler evsel ve endüstriyel atık su arıtma olarak ikiye ayrılır. Ancak genellikle atık su arıtma denince işletme ve kurulum maliyetleri çok yüksek olan sistemler akla geldiği için, insanlar atık su arıtımını bir lüks olarak görmüş ve tercih etmemişler.
Sizin geliştirdiğiniz sistem nasıl ortaya çıktı?
Ben diğer sistemleri incelediğimde hepsinin yüksek maliyetli ve kolay işletilebilir olmadıklarını gördüm. 2010 yılında Çevre Mühendisliğinde henüz birinci sınıfta okuduğum zamanlar bu konu kafamı oldukça kurcalıyordu. Artık kafama o kadar bu konuyu takmıştım ki gittiğim her yerde, gördüğüm her şey de atık su arıtımı aklıma geliyordu. En sonunda aslında en kolay çözümlerin “Doğa”da olduğunu gördüm. Atık su aslında doğada akarsuların zeminindeki taşların üzerinde yaşayan biyofilm bakterileri sayesinde arıtılıyordu. Üstelik bu sırada ne elektrik harcanıyordu ne de ortaya çamur çıkıyordu. Ben de doğadan ilham aldım ve doğaya en yakın sistemi geliştirmeye çalıştım.
Biopipe, yaşadığım apartmanımın altındaki garajda iki yıl boyunca yaptığım deneyler neticesinde ortaya çıktı. Doğaya en yakın arıtma yöntemini yapay bir ortamda oluşturmak kolay değildi. Ayrıca yeni bir icat olduğu için bütün literatürü kendim yazmam gerekti. Ama bütün bu çabaların sonucunda dünyanın ilk atık su arıtan borusunu icat etmiş oldum.
Sunumunuzda da söz ettiğiniz gibi bazı hocalarınızdan aldığınız geri bildirimlerin yolunuzu açmaktan öte yolunuzu tıkamaya çalıştıklarını görüyoruz. Karşılaştığınız engellerle nasıl mücadele ettiniz?
Bazı hocalarım bu fikre çok inanmamışlardı, çünkü zor olan yolu seçiyordum. Alanında uzman kişilere yeni bir atık su arıtma fikrinden bahsedince genellikle aldığım tepki pek olumlu olmuyordu. Örneğin TÜBİTAK için destek başvurusu yaptığımda bugün 50‘den fazla ülkede patenti olan sistemim için “bu bir ARGE projesi değildir.” diye ret aldım. Neyse ki KOSGEB destekledi, çünkü desteği onaylayan kurulda iş adamları da vardı. En büyük zorluğu her zaman atık su arıtımında uzman olduğunu düşünen insanlardan çektim. Onların karşısında her zaman şımarık bir mucit gibi kaldım çünkü nasıl olurdu da bu uzman kişiler böyle bir icat yapamazken bir öğrenci böyle bir icat yapabilirdi? Her zaman bu kişilerin egolarıyla savaşırken buldum kendimi. Bütün bunlara rağmen bana ilk günden beri destek olan hocam Doç. Dr. Hatice Eser Ökten de vardı. Belki de o olmasaydı bu serüven daha hiç başlamadan bitecekti.
2 yıl boyunca gece gündüz garajda atık su ile baya bir uğraştım diyebilirim. Hatta bazen atık su taşar ve her tarafım pislik içinde eve çıkmam gerekirdi. Zile basmaya korkardım çünkü annem gene baya sinirlenecek diye düşünürdüm. Genellikle bu durumlarda kıyafetini çamaşır makinasına dahi atmaz, “git dışarı çöpe at” derdi. Tabi Bir sistem icat etmek ayrı, yeni bir icadı dünyaya kabul ettirmek başlı başına ayrı bir süreçti benim için. Her iki süreçte zorluklar ile doluydu, ancak hiçbir zaman vazgeçmedim. Çünkü biliyordum ki yaptığım şey dünya için çok faydalı bir icattı ve her çalışan insan gibi bende emeklerimin karşılığını alacaktım. Bu girişimcilik serüveni bana bir şey öğretti aslında; eğer hedefim doğruysa bu hayatta çok fazla beklenti içine girmeye veya plan yapmama gerek yok. Her gün her an karşıma ne gelirse gelsin, “o aslında en güzelidir ve o anı sevmeliyim” demeyi öğrendim. Eğer bir gün dahi olsa hayalimden vazgeçseydim sanırım bu sistemi bu noktaya getiremezdim.
Bulduğunuz bu borunun özellikleri neler?
Biopipe, dünyanın ilk ve tek atık su arıtan biyolojik borusudur. Atık suyun arıtılıp bahçe sulama, araba yıkama veya sifon suyu gibi ikincil ihtiyaçlarda kullanılmasını sağlıyor. Borular içerisinde faydalı bakteriler yaşıyor ve atık suyun içerisindeki kirleticileri yiyerek atık suyu arıtıyor. Üstelikte bunu yaparken Dünya’da gene ilk defa çamur üretmiyorlar. Bu haliyle doğaya en yakın atık su arıtma sistemi diyebiliriz.
İnsanlardan bu suyu kullanma fikrine karşı nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Arıtılan bu su birçok projemizde bahçe sulama için kullanılıyor. Türkiye’de insanlara bunu anlatmamız bazen zaman alıyor. Ancak yurt dışında işlerimiz biraz daha kolay yürüyor. İnsanlar genellikle çıkan suyu gözleriyle görmeden inanmıyorlar. Bundan dolayı ilk piyasaya çıktığımızda çok zorluk yaşamıştık ancak bilinen büyük kurumların atık su arıtımını yaptıktan sonra böyle bir zorlukla karşılaşmıyoruz.
Bu sistem nerelerde kullanılabilir?
Atık suyunu arıtmak isteyen herkes kullanabilir. Genellikle yeşil alanı olan oteller, siteler, şantiyeler, villalar, yazlıklar, hastaneler ve belediyeler olarak sıralayabilirim. Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum, 4-5 kişinin yaşadığı kanalizasyon bağlantısı olmayan, fosseptiği olan ufak evlerde dahi kullanılabilir. Bu yönüyle de bir ilk diyebilirim.
Gerçekleştirdiğiniz hayaliniz dünyayı nasıl değiştirecek?
Biopipe, son 50 yılda yeni bir sistemin icat edilmediği atık su arıtımı sektöründe yeni bir çığır açtı. Suyu çamura dönüştürmeden hızlı bir şekilde arıtması, işletim kolaylığı ve maliyetleri dolayısıyla Dünya’da çok hızlı bir şekilde yayılıyor. Özellikle Japon devi olan büyük bir firma ile yaptığımız anlaşmadan sonra birçok ülkede kullanılmaya başlandı. Türkiye’den çıkan bir teknolojinin bu şekilde Japonya’ya kadar ihraç edilmesi tabii gururlandıracak bir gelişme ancak benim hayal ettiğim dünyada bu sistemin bütün kıtalara yayılıp atık su arıtımında bir numaralı marka haline gelebilmesi olacak. Ancak bu sayede dünyanın birçok bölgesinde su arıtımını sağlayarak, suyu tekrar kullanabileceğiz. Ayrıca bunu yaparken de atık suyu doğaya vermeyerek doğamızı da koruyabileceğiz.