“SAĞLIK TURİZMİ İÇİN GELİŞMİŞ TEKNOLOJİ GEREKİYOR”

Ülkemizde gittikçe gelişmekte olan sağlık teknolojileri beraberinde sağlık turizmini de getiriyor. Sağlık turizmi üzerine Healer’s World Dergisi’ne konuşan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu, kaplıca turizmi ile sağlık turizminin birbirine karıştırıldığını hatırlatarak, bazı bürokratik sorunlar çözüldüğünde çok daha iyi hizmetin verilebileceğini söyledi.

Ülkemizde sağlık turizmi ve kaplıca turizminin birbirine karıştırıldığını belirten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu, sağlık turizmi için gelişmiş teknolojiye ihtiyaç olduğunu vurguladı. Sağlık turizminde ulaşım kolaylığı olması gerektiğine dikkat çeken Sunguroğlu, kaplıca turizminde ise konaklama ve temizliğin çok önemli olduğunu söyledi. Sunguroğlu, “Son yıllarda Türkiye’de gerek devlete ait sağlık kurumları, gerekse özel sektör sağlık kurumları çok hızlı gelişti. Dolayısıyla Türkiye, birçok komşu ülkeden daha ileri bir düzeye geldi. Onun için şu anda biz, komşularımız da dahil, birçok ülkenin vatandaşlarına sağlık hizmeti verecek duruma geldik. Mesela Sudan’dan sağlık hizmetleri açısından çok ilerideyiz. Sudan’lı kanser ve kalp hastaları tedavi görmek için Ürdün’ün başkenti Amman’a geliyorlar. Uygun bağlantılar kurulduğu takdirde bunlar çok rahatlıkla Türkiye’ye getirilebilir. Aynı şekilde Irak’ta son yıllarda, savaşın da etkisiyle sağlık hizmetleri çok geriledi. Afganistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Tacikistan’a sağlık hizmetleri verebiliriz. Ortadoğu, Balkanlar, Kuzey Afrika ve Orta Asya gibi yakın coğrafyamızda sağlık hizmetleri bizden geride olduğu için, ileri teknolojimizle sağlık hizmeti verebiliriz” şeklinde konuştu.

Sağlık ve Kaplıca Turizminde ‘Vize’ Sorunu
Sağlık turizmi de olsa nitelikli taşıma ve konaklama koşullarının sağlanması gerektiğini hatırlatan Sunguroğlu, “Ülkeler arasında vize sorunu yaşanıyor. Örneğin Irak’tan, Afganistan’dan buraya gelirken vize almaları gerekiyor. Bunlar kolay değil. Bunları kolaylaştırdığınızda kaçak göçmen girmesine yol açıyorsunuz. Ameliyat olacağım diyerek, Türkiye’ye gelen hasta ondan sonra ortadan kaybolabiliyor. Bu çok ciddi bir sorun. Avrupa ülkeleriyle yaptığım temaslarda da şunu farkettim, örneğin Avusturya’daki işçi sendikaları bu konuda biraz tutucu davranıyorlar. ‘Avusturya’lı hasta Avusturya’da ameliyat olmalıdır’ diyorlar. Ben onlara, Avusturya’da yaşayan Türk hastaları bize gönderin dedim, onlar da ‘Bizden maaş alıyor, bizim sağlık güvencemizi taşıyor, o halde onlar da Avusturya’da ameliyat olsun’ gibi bir yaklaşım içerisindeler. Ülkemizde Avrupa’da yapılan kalp ameliyatları ile aynı teknoloji ve kaliteye, oradakinin yarısından daha az bir fiyata mal ediyoruz. Batı Avrupa ülkelerine göre, biz sağlık hizmetlerini daha ucuza mal ediyoruz” diye konuştu.

İstanbul ve Sahil Kentleri Daha Avantajlı
Yurt dışından gelen hastaların tek vasıtayla geldikleri için İstanbul’daki özel hastaneleri tercih ettiklerini söyleyen Sunguroğlu, Ege ve Akdeniz bölgesinin tercih edilmesinde de sağlık hizmeti almanın yanı sıra tatil yapma imkanının bulunması da cazip geldiğini kaydetti. Sunguroğlu, Ankara’nın direk uçuş ve deniz kenarı olmadığı için İstanbul ve kıyı şehirleri kadar hasta çekmediğini söyledi.

“Suyun Sıcaklığı ve İçerisindeki Minaraller Farklı Etki Yapıyor”
Kaplıca turizminde teknolojiden çok doğal kaynakların iyi değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Sunguroğlu, konaklama hizmetlerinin kalitesinde belli bir standardın yakalanması gerektiğini söyledi. Ülkemizin kaplıca suları açısından çok zengin olduğunu hatırlatan Sunguroğlu şöyle konuştu: “Kaplıca sularının etkileri birbirine benzer. Örneğin, genellikle kas ( iskelet sistemi ) yani hareket sistemi hastalıklarına kaplıca sularının tamamına yakını iyi geliyor. Hepsi bedeni rahatlatıyor. Buna bağlı olarak ruhsal bir rahatlama sağlıyor. Hepsi vücut direncini artırıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ancak suyun içerisindeki mineraller ve suyun sıcaklığı farklılıklar yaratıyor. Bileşimleri, örneğin kükürt miktarları, karbonat miktarları birbirinden farklı, cilde etkileri farklı olan sular da var.”

“Bürokratik İşlemler Azaltılıp, Denetimler Arttırılmalı”
Ülkemizde birçok kaplıcayı gezdiğini kaydeden Sunguroğlu, çok kaliteli hizmet veren yerlerin yanı sıra içeri girilmeyecek kadar kötü durumda olan yerlerin de olduğunu belirtti. Tesislerde konaklamadan otopark hizmetine, soyunma odasından spor salonlarına birçok anlamda yenilikler sunulduğunu söyleyen Sunguroğlu, “Hem Turizm Bakanlığının, hem Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda hassas davranıp, denetimlerini çok iyi yapmaları gerekiyor. Türkiye’deki en büyük sorunlardan birisi bürokratik işlemlerdir. Hem insanları yatırım yapmaya teşvik ederken hem de bürokratik işlemleri arttırdığınızda bunun kimseye bir faydası olmaz. Bürokrasi kolaylaştırılsın ama yüksek standartlar getirilip, iyi denetlensin. Hijyen, konfor artırılmalı, Türkiye’de 21. yüzyılda sobalı bir turistik tesis olmamalı” dedi.