MEDYADA KONUŞAN HEKİM KONUNUN UZMANI MI?

Medyada her gün yeni ve farklı bir sağlık haberi ile karşılaşıyoruz. Özellikle bazıları ezber bozan tarzda ve şaşırtıcı oluyor. Yapılan her açıklamayı da sorgulamadan doğru kabul eden birçok insan, hemen inanabiliyor. Oysa açıklama kadar açıklamayı yapan kişinin de konu hakkında uzman olup olmadığı sorgulanmalı. 

Açıklama yapan kişinin isminin önünde yer alan unvanlar, söylenen açıklamaların doğru olduğunu kanıtlamaz. İnsanların bu konudaki bakışını merak ettiğim için geçtiğimiz gün sosyal medyadan şöyle bir soru sordum: Genel cerrahi uzmanı nefroloji alanında, kardiyolog jinekoloji ile ilgili açıklama yapabilir mi? Neden?

Gelen yanıtlardan bazıları şu şekilde: 
Yapamayacağını söyleyen Uzm. Dr. Eda Karakoç, “Aldığımız eğitimler baktığımız hasta sayısına karşılık edindiğimiz tecrübe ve en önemlisi tıpta etik gereği uygun değil. Bir nefrolog kadar nefroloji alanındaki son gelişmeleri, son tedavi ve takip modellerini bir cerrah bilemez. Tabi ki hepimizin genel tababet bilgisi vardır. Ancak bu bilgiler başka branşlara el atacak boyutta değildir. Etik olmak da bunu gerektirir” dedi. 

Medyanın sürekli reyting uğruna olur olmaz kişileri ekrana taşıyıp fikrini sorduğunu belirten Diş Hekimi Safa Üstün, konuşanları da gerçekten biliyorlarmış gibi yanıltıcı açıklamalar yapıldığını dile getirdi. 

Prof. Dr. Murat Emiroğlu, “Tıp konusunda herkesin pervasızca konuşma hakkı bulduğu bir ülkede hiç olmazsa hekimler birbirlerinin konularına karışmayacak kadar etik olmalı. Ama değil ne yazık ki” şeklinde görüşünü ifade etti. 

Kendini bilen bir genel cerrah ve kardiyolog açısından yanlış olacağını söyleyen Prof. Dr. Tuğhan Utku, bütün branşlar açısından durumun geçerli olduğunu vurguladı. 

Prof. Dr. Ayhan Dağdemir, şu yorumda bulundu: “Genel tıp bilgileri ya da yakın branş olması nedeniyle uzmanı olmadığınız bir alanda açıklama yaparsanız güncel bilgiyi kaçırmış olabilirsiniz. Zira tıpta her 5-10 yılda bir bilgilerin yarıya yakını değişiyor veya güncelleniyor. Bunu o alanda uzman olmayan birinin takip etmesi çok zordur, ancak kendi alanındaki güncellemeleri izleyebilir.”

Sorumluluklardan önce hakların olduğunu kaydeden Prof. Dr. Mehmet Birhan Yılmaz, “Dolayısıyla her hekimin aslında açıklama yapmaya hakkı var ama tam vakıf olmadığınız bir konuda açıklama yapmak sorumlu bir davranış değil. Çünkü hekim açıklamasıyla pek çok kişinin tıbbi davranışını etkileyebilecek bir pozisyonda. Hele ki günümüzün yaygın iletişim ağları varlığında. Mevcut nedenle her açıklama öncesi çıkar çakışması-çatışması beyanı mutlaka yapılmalı. Konu hakkındaki uzmanlığı, ülkemizde diploma ile, yurtdışında bilimsel üretim ile ispatlanıyor, açıkça sorgulanmalı. Yani burada top biraz da medyada” şeklinde görüşünü belirtti. 

Amerika Birleşik Devletleri’nde Durum Nedir? 
Amerika Birleşik Devletleri Mayo Kliniği Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ulaş Mehmet Çamsarı, konu ile ilgili şu değerlendirmede bulundu: “Günümüzde dünyanın her yerinde yerleşik olan akademik kültür gereği ileri seviyede uzmanlık gerektiren konularla ilgili olarak o konunun kalifiye olmuş uzmanından görüş alınır. Eğer o konu çok özel ve uç bir konu ise ve tartışılan platformda ya da forumda konunun uzmanına ulaşılamıyorsa ortamda bulunan konuya uzmanlığı en yakın kişiden görüş alınır. İleri derecede uzmanlaşmanın olduğu günümüzde uzmanlık alanı ve sınırlarına girmeyen konularda bir hekimin, toplum sağlığını olumsuz etkileme riski bulunan durumlarda toplum önünde konuşması tıbbi deontoloji açısından etik ihlal olarak düşünülebilir.  

Tıpta Lisans ve Liyakat Vardır
Burada en yaygın olarak karıştırılan konular, usulen doğru olan ile içerik olarak doğru olanın ayrı tartışma konuları olmasıdır. Örneğin, tıp eğitimi almamış tıp doktoru olmayan bir kişi bir fizik muayene becerisini doğru şekilde uygulayabilir, doğru verilere de ulaşabilir. Ancak bu yapılanın usulen, etik olarak ve dahası yasal olarak doğru olduğu anlamına gelmez.  

Başka bir örnek verirsek tıbbi kitapları hobi olarak okuyan ve öğrenen bir sürü birey de olabilir. Ama bu kişiler formel eğitim sürecinden geçmemişlerdir, bu eksik ve yarım bilgilerle, tıbbi uygulama yapmaları usulen uygun değildir. Bir beceriye ya da bilgiye sahip olmak doğru bile olsa usulen onu kullanabileceğiniz hakkını size vermez, bu temel sebepten olacak ki tıpta lisans, liyakat ve Malpraktis kavramları vardır. 

Klinik ve Teorik Becerileri Kazanmak Yasal Bir Mecburiyettir
Tıp insan hayatının emanet edildiği ve bir uygulama alanı olduğu için formel eğitim süreci içeriği olan etik, klinik ve teorik becerileri kazanmak, belirli ulusal veya uluslararası otoritelerden onay almak dünyanın her köşesinde bir seçenek değil yasal bir mecburiyettir. Tıp eğitim süreci çok detaylıdır ve tıp fakültesi bitiren kişinin sahip olduğu beceriler ve bilgiler bellidir. Bu nedenle örneğin bir dahiliye uzmanı tıp fakültesi 4. sınıfta bir kere apandisit ameliyatına girdi ve öğrendi diye, o ameliyatı yapmaya kalkışamaz. Bu ameliyat hakkında otorite gibi konuşamaz, bu beceriyi doğru şekilde kazanmış olsa dahi, uygulayamaz. Bu konuyla ilgili toplum sağlığını tehdit edecek şekilde açıklamalar yapması, bu ameliyatı uygulamaya kalkması usulen, etik olarak ve yasal olarak kurallara aykırıdır.  Ayrıca şarlatanlık kavramı çerçevesi içine girer. Bu uygulamayı yapabilmesi için cerrahi asistanlık eğitim programını başarıyla bitirmiş, ilgili meslek örgütünden ve Sağlık Bakanlığı’ndan onay almış olması gerekir.  

Önce Zarar Verme
Tüm tıp uygulamaları için belirli kalifikasyonlar, yeterlikler gerekir. Bu yeterliklere sahip kişiler kendi alanlarına giren konularda hastalara tavsiye verebilme ve o konularda uygulama yapabilme haklarına sahiptirler. Bu davranış aynı zamanda biyoetiğin ilkelerinin de uygun gördüğü bir davranıştır. Biyoetiğin “önce zarar verme”  (nonmaleficence) ilkesi en önemli ilkesidir ve tıbbın tüm teori ve uygulamalarını içine alır. 

Bir Kardiyoloğun Binlerce Jinekoloğun Olduğu Bir Ortamda Jinekoloji İle İlgili Açıklama Yapması Etik Değildir
Hekimler her branşın eğitimini almaktadırlar ve tıbbin her branşı ile ilgili temel bazı bilgileri vardır. Tıp fakültesi eğitiminin temel amacı zaten bu beceriyi hekimlere kazandırmaktır. Hekimler tıp eğitimi sırasında insan bedenini her yönüyle tanımaktadırlar ve ileri derece uzmanlaşmak için gerekli olan asgari bilgi becerileri almaktadırlar. Ancak, burada toplum önünde yapılan açıklamalar dikkate alındığında durum değişir ve konu tıp etiğinin sınırlarına girer. Örneğin jinekoloji tıp üzerine 4 yıl üst teorik ve pratik eğitim alınması gereken bir uzmanlık dalıdır. Jinekolog olmayan bir hekimin, jinekoloji uzmanlığı yapmış olan kişilerin olduğu ve onların hastalara ulaşabildiği bir ortamda bu konuda topluma yönelik konuşması uygun değildir. Dağın başında ya da bulutların tepesinde bir uçakta,  ortamda erişilebilecek bir jinekolog yoksa tabii ki konuyu en iyi anlayacak kişi yine bir başka doktordur ve kendisi o durumda bilgilerini paylaşabilir. Yine ortamda hiç doktorun olmadığı bir aile toplantısında jinekolog olmasa bile jinekoloji ile ilgili bir soruya bildiği ölçüde yanıt verebilir. Açıklamanın kime yönelik olduğu ve ortamda kimler varken yapıldığı önemlidir. O nedenle,  bir kardiyoloğun binlerce jinekoloğun olduğu bir ortamda jinekoloji ile ilgili bir TV programında açıklama yapması potansiyel olarak çok fazla sayıda insanı yanlış yönlendirebileceği için etik değildir. 

Tıp Doktorluğu İleri Derecede Uzmanlaşmanın Olduğu Bir Meslekler Matriksidir
Söylenen şeyler bilimsel verilere dayalı olsa dahi etik değildir. Çünkü bir kardiyoloğun jinekoloji sınırlarına giren üst düzeyde uzmanlık gerektiren bir veriyi, araştırmayı yorumlaması, onun mesleki becerileri ve görevleri arasında değildir. Ancak tıp sadece bilimsel bir uygulama alanı değil, aynı zamanda insan sağlığı ile ilgilenen bir alandır. Meslek ahlakı ve etiği köklü geleneklere dayanır.  Günümüzde tıp doktorluğu ileri derecede uzmanlaşmanın olduğu bir meslekler matriksidir. Bir kardiyoloğun jinekoloji sınırlarına giren üst düzeydeki bir akademik alan ile ilgili bilgisi tıp fakültesinde yaptığı en fazla bir kaç haftalık jinekoloji stajından, okunan bir kaç kitaptan ibarettir. Konuyla ilgili güncel verileri dahi yorumlayacak bilgisi, eğitimi, teorik ve pratik temelleri olmayabilir. Çünkü bu tip mesleki temeller ve beceriler tıp fakültesi sonrası tıpta uzmanlık eğitimi sırasında öğrenilir. Branşlaşmanın esası budur.  Bir kardiyolog jinekoloji konusunda neyi bilip neyi bilmediğini tüm doktorlar gibi en iyi kendisi bilir. Eğer bu konuda, bilerek ya da bilmeyerek topluma zarar verme riski taşıyan açıklamalar yapıyorsa bu yaptığı tıbbi deontolojinin “önce zarar verme” ilkesine aykırıdır.”

Sağlık Bakanlığı Ne Diyor?
Konu ile ilgili Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Kurumu İletişim Biriminden konu ile ilgili şu açıklama yapıldı: “İşin uzmanının kendi alanında fikir beyan etmesi doğrudur. Genel geçer kabullerin izahı noktasında doktorlar diğer alanlarda da bir fikir beyan edebilir. Ancak konunun uzmanı varsa onun yanında açıklama yapmaması doğru olandır. Konuların uzmanları konuyu doğru izah eder. Uzmanlık alanına sahip olmadan karşılaşılan bir konuyla ilgili farkındalık oluşturmak için çok önemli konularda fikir beyan etmemeli. Hekim olmak her konu hakkında fikir sahibi olmak demek değildir. Standartların oluşması için konularla ilgili uzmanların görüş birliğine ulaşmış olması esastır. Kalite ise standartların uygulanmasıdır. Standartları ne kadar uygularsan kalite o kadar artar, risk o derece azalır. Uzmanlar kendi alanları dışında basın yoluyla fikir beyan etmemeli.”

Yanıtların çoğunluğu sağlıkta eğitimin ve bilimsel çalışmaların önemini ortaya koyarken, sadece internet üzerinden yapılan araştırmalarla sağlık konusunda açıklama yapılamayacağını da yeniden gözler önüne seriyor. Ayrıca Twitter’dan yaptığım ankette de insanların, uzman olmadıkları konularda açıklama yapmasından rahatsızlık duyuluyor. Bilgi kirliliğinin içinde kaybolduğumuz bu günlerde, herkes her şeyin uzmanı olduğunu iddia etmeden, sadece uzmanlık alanlarında konuşmaları en sağlıklı yöntem. Haberde açıklama yapan birini gördüğünüzde ilk olarak, kişinin uzmanlık alanına, eğitimine ve yaptığı bilimsel çalışmalara baktıktan sonra inanıp inanamama konusunda karar vermeniz sağlığınız için önem taşıyor.