“Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!” diyen İngiliz edebiyatının en büyük yazarlarından Virginia Woolf, olayların karakterimizi şekillendirdiğini düşünerek kurgularmış kahramanlarını. Sizce de öyle mi?
Olaylar insanların karakterlerini mi şekillendirir yoksa, içindeki gücün ortaya çıkmasını başaranlar mı olayların akışını değiştirir?
Medyada sürekli kadınların güzellik algısıyla birleştirilerek sunulması, üretmelerinin önemini unutturuyor sanki. Hani biz hep güzel, bakımlı ve süs objesi gibi olursak, değerimiz artar algısı insanların beyinlerine kazındı. Burada olaylar karakteri şekillendirebilir, ancak kadınlar da akıllarını kullanıp nehrin akışını değiştirebilecek güce sahiptir.
Önemli olan kadınların beyinlerinde biter aslında, yani bakımlı olan kadın aynı zamanda akıllı ve üretken olursa daha da etkili olur. Ancak önemli olan ilk sırada üretmek ve kendin olmak yer alır.
Kadınların üretmesine ve kendilerine inanmalarına dair ilham veren 5 film belki sizin hayatınıza da dokunur.
Hayatın Tadı Tuzu – The Sweeter Side of Life
Film arkadaşlarıyla alışverişte, bakım yaptırma da ve lüks yarışında geçen Desiree Harper isimli bir ev kadınının hikayesi ile başlıyor. Bir gün ansızın eşi tarafından aldatıldığını öğreniyor ve işler planladığı gibi gitmiyor.
Yaşadığı şoka bir de parasızlık eklenince hayatı alt üst oluyor. Arkadaşlarım dediklerinin hiçbiri yanında kalmıyor ve babasının yanına dönüyor. Bir kadının başına gelebilecek birçok kötü olay gerçekleşiyor. Hayatı ters düz oluyor.
Her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalan bir kadının hikayesi başlıyor.
Zorlu süreci sabırla atlatıyor. Çevresindeki gerçek dostlarını ve düşmanlarını anlıyor. Asalak hayattan gerçek mutluluğa geçiyor.
Bir yaşam mücadelesine giriyor ve kendi içinde kendini keşfetmesi için zorlu günler yaşıyor. Mutlu olabilmenin sadece paraya bağlı olmadığını, yaşadığı olaylarla anlıyor. Hayatının aşkını da bu süreçte buluyor. Mutluluk için aile, dost, samimiyet ve kanaat gibi erdemlerin yeterli olduğunu konu alan ve ilham veren bir film.
Bazen acı gibi gelen olaylar içinde güzel hediyeleri saklar, anlamamız için sadece zamana ve daha çok çalışmaya ihtiyacımız vardır.
The Intern-Stajyer
Hayatımızın sadece iş olmadığı, kendimize özel zamanlar ayırmamız gerektiğini anlatıyor.
70 yaşındaki Ben Whittaker emeklilik hayatında yaşadığı boşluğu anlatarak başlıyor film. Devamında da genç bir iş kadını olan Jules Ostin, yoğun iş temposu içinde kaybolur. Çalışanlarından birinin tavsiyesiyle yeni bir stajyer programı başlatır. Emekli olmuş ve iş tecrübesi olan stajer alırlar ve ilk başlayan kişi ise Ben Whittaker olur.
Whittaker uzunca bir süre Ostin’in hayatını gözlemler ve aksi giden olayların çözüm yollarını ona göstermeye çalışır. Tecrübenin, cesaretle birleşmesiyle oluşan dostluk hayatın daha da güzel olmasına ve kendine inanmanın önemine dikkat çeker. Kendinizi sorgulamayın, sevin teması işlenen film kesinlikle izlenmeli.
Magic Beyond Words The J.K. Rowling Story – JK Rowling’in Öyküsü
Harry Potter’ı bilmeyen var mı?
Yıllar önce bir gazetede J.K. Rowling’in ev hanımı olarak bu kitabı yazdığı haberini okumuştum. Tabii hiç araştırmadığım için inanmıştım. Haberi yazan arkadaş, dikkat çeksin diye iyi uydurmuş olmalı.
Filmde çocuğunun isteğine saygı duyan bir aile ile karşılaşıyoruz. Çocuğuna “inandığın yolda git, sevdiğin işi yap” diyen ebeveynleri sayesinde J.K. Rowling’in hayatında yaşadığı bütün zorluklara dayanmasına, tüm çabalarının, sabrının ve umutlarının kırılma noktasına kadar sürdüğünü izliyoruz. Hatta o kadar emek harcamasına rağmen, özel hayatında ve işindeki inişlerin üst üste gelip dibe vurduğunu hissettiği anda dipten çıkmak için daha çok çalışıyor. Bu süreç hiç de düşünüldüğü gibi kolay olmuyor. Kitabını yayınevlerine kabul ettirebilmek için durmadan uğraşıyor ve üst üste red cevaplarını işitiyor. Çalışmasına inandığı içinde yılmıyor ve çalışma sonunda bir yayınevi tarafından kabul ediliyor! İşte o günden sonra hayatında inanılmaz değişimler oluyor.
Yaptığı işe inanıyor ve “bu çalışma beğenilmez” diyenlere kulaklarını tıkayıp bildiği yolda ilerliyor. İnandığı yolda ilerlerken yaşadığı zorluklar belki de hayal gücünü daha da güçlendiriyor. Sabredip çalışıp, doğru bildiği yoldan devam etmesi gerçekten dünyanın kapılarını açıyor. Filmde üreten, başaran ve idealleri olan bir kadın göreceksiniz hem de entrika peşinde koşmadan sadece inandığı uğurda çalışmış.
The Dressmaker – Düşlerin Terzisi
Güçlü kadınlar, dimdik ayakta dururlar! İşlerini kaliteli yaparlar. Rakipleri tarafından haksızlığa uğrasalar da yılmazlar. Ajitasyona başvuranlara inat, güçlü dururlar. Zorluklarla mücadele ederler. Yapılan haksızlıklara inat, doğru bildiklerini yaparlar. Entrikalara inat, ahlaklı şekilde davranırlar. Güçlü kadınlar ağlak hikayelere başvurmazlar. Dimdik durup haklarını savunurlar.
Film, seneler önce dedikodular yüzünden Avustralya’daki küçük köyünü terk eden Tilly Dunnage’ın hasta annesine bakmak için geri dönüşünü konu alıyor. Güzel, yetenekli ve sıra dışı bir kadının yıllar önce suçlandığı kasabasına dönüşünde, işlediğini bile bilmediği bir sırrı da çözmek ister.
Köyünden uzak olduğu yıllarda Fransız modacılardan eğitim aldığı için dikiş makinesi ve terzilik marifetlerini sergiler. Başarılı işler yapmaya çalışırken hem katil olarak suçlanır hem de dışlanır. Zamanla bu engelleri aşmayı başaran Tilly, aşkı Teddy’de bulmaya başlar.
Tam her şey yolunda giderken ve geçmişten gelen sır perdesi aralanıp masum olduğu ortaya çıkarken hem aşkını kaybeder hem de annesini. Bu kez de yıkılmaz Tilly, yıkılan hayata bir perde çeker ve yoluna gider. Sonu hüzünlü bitse de bir kadının nelerle mücadele edebildiğinin çok güzel örneklerinden biri.
Chocolat – Çikolata
Tutucu bir Fransız kasabasına gelen genç bir anne Vianne Rocher ile altı yaşındaki kızı Anouk’un hikayesini izliyoruz. Kasabada çikolata dükkânı açarlar. Bu dükkanın açılışından itibaren tüm kasabada bir tepki ile karşılaşılar.
Yanına gelenlerin de etraftan çekinmesi ile çikolata satmaya çalışır.
Vianne, zamanla insanların hayatına dokunmaya başlar ve değişim gerçekleşir. Bu süreçte hem aşkın güzelliğini yaşar hem de kendisi olmasının gücünü anlar. Önemli olan insanın inandığı yolda ilerlemesinin neleri değiştirebileceğinin göstergesi olan harika bir film.