1917’de bir lostra salonundan 2017’de ülkesinde değer gören bir moda perakende markasına dönüşmesini sağlayan İnci Deri Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Kızıltaş, internet kanalında da sadece iyi bir oyuncu olmak değil oyunu kurgulayan olmak için çalışmaları devam ediyor.
100. yıla özel olarak iki özel çalışmaya imza atıldı. İnci Atölye ve 100 Koleksiyonu. “İnci Atölye” hayalinizdeki ayakkabıyı en küçük ayrıntısına kadar tasarlamayı mümkün kılıyor. “100 Koleksiyonu”nda ise İnci’nin klasikleşen ikonik modelleri günümüzün trendlerine göre yeniden yorumlandı.
2017 ilk çeyreğinde yurtiçinde 3 mağaza projesi var. 2016’da Turquality programına kabul edildi ve 2017’yi yurtdışında yeni fırsatları değerlendirme yılı olarak ilan edildi. Önümüzdeki 2 yılda yurtdışı satış noktalarını 20’ye çıkartmayı ve önümüzdeki 5 yılda ise 40’a ulaşmayı hedefliyor.
“Gençken yenilgi beni çok hırslandırırdı. Olgunlaştıkça başarısızlığın yenilgi değil fırsat olduğunu öğrendim” diyen İnci Deri Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Kızıltaş ile ilham veren öyküsünü konuştuk.
Hayatınızdan kısaca bahseder misiniz?
1961’de İstanbul’da doğdum. 1980’de Avusturya Lisesi, 1984’te Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdim. Hemen ardından, çocukluğumdan beri fırsat buldukça çalıştığım aile şirketimizde işe başladım. Pek çok sektörel STK’da aktif görev aldım, bazılarında başkanlık görevlerini üstlendim. Esas zenginliğim ailem ve hayallerim. Eşim, çocuklarım, kardeşlerim ve ailemin bütünü çok kıymetli. Hayatın gerçek değerlerini keşfetmeyi seviyorum.
Sıfırdan zirveye çıkmadım. Dedemin kurduğu lostra salonunu vizyonuyla perakende markasına dönüştüren babamla birlikte çalışarak başladım hayata, her ikisini de rahmetle anıyorum. Bunların üzerine Türkiye’nin en değerli markalarından birinin yaratılmasında rol oynadım, çok gurur duyuyorum. Hiç profesyonel olmadan direk aile şirketinde çalışmaya başlamanın zorluklarını yaşadığım zamanlar oluyor. İşi yapmayı bilmek elbette çok mühim ama esas olan birlikte çalıştığın takım arkadaşlarını doğru anlamak ve iyi yönetmek.
Nasıl fark yaratırsınız?
Eskiden çok çalışarak, çok öğrenerek, çok uygulayarak fark yaratırdım. Artık yarattığım en büyük farkın işi bilenlerine emanet etmek ve onların keyif alarak ve tam verimle çalışacakları ortamı yaratmak olduğunu görüyorum. Farkı yaratan tutkuyla çalışmak.
Yenilgilerinizden nasıl dersler çıkarttınız?
Gençken yenilgi beni çok hırslandırırdı. Olgunlaştıkça başarısızlığın yenilgi değil fırsat olduğunu öğrendim.
Sizin için para nedir?
İyi yaşamak için bir araç, hayatın anlamı değil kesinlikle. Aynı zamanda mutlaka başka insanlar için de faydaya dönüştürülmesi gereken bir ayrıcalık.
Kendinize hedef koydunuz mu?
Kendime ve sevdiklerime daha fazla vakit ayırabileceğim, bolca seyahat edebileceğim bir düzeni hedefliyorum. Hayatı duymayı, tatmayı, koklayabilmeyi istiyorum.
Hayatınızı nasıl dengede tutuyorsunuz?
Çalışırken işe, çalışmazken hayata dokunmaya odaklanmaya çalışıyorum. Dengeyi sağlamak için “anı” fark etmeye gayret ediyorum. İstanbul trafiğinde dinlediğim bir şarkının sözlerini duyabilmek, iş arasında içtiğim bir kahvenin tadına varabilmek önemli. Sevdiğim insanlarla zaman geçirmek, kısa seyahatler yapmak, farklı kültürleri tanımak, spor yapmak kafamı işten uzaklaştırmak için çok iyi geliyor.
Sizin için rekabet nedir? Rakiplerinizle nasıl mücadele edersiniz?
Rekabet bana göre kaliteli kalabilmenin ve gelişimin bir numaralı etkeni. Rekabet olmadan sağlıklı bir büyüme ve iyileşme olamaz. Centilmence rekabet sisteme değer katar.
Sağlığınıza nasıl dikkat ediyorsunuz?
Haftada üç gün spor yapıyorum, yediklerime de dikkat ediyorum. Ama en önemlisi mutlu olmak için emek veriyorum. Mutluluk sağlığı korur.
Kaybetmek kolay gibi anlatılsa da zorlu bir süreçtir. Siz her yenilgiden sonra nasıl kazandınız?
Yenilgiden etkilenmemek mümkün değil ama yenilgiden daha güçlü çıktım hep. Hatalarımdan ders almayı bildim diyebilirim.
Kaybettiğinizde üstesinden gelmek zorunda olduğunuz en yoğun duygu hangisiydi?
Hayal kırıklığı.