VEKİLLER ŞİDDETE ÇÖZÜM ARADI

Sağlıkta şiddete karşı alınması gereken önlemler için Adli Bilimciler Derneği tarafından “Sağlıkta Şiddet Nasıl Önlenir: Meclise Düşen Görev” paneline katılan milletvekilleri yapılması gerekenleri ele aldı.
Adli Bilimciler Derneği tarafından Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde “Sağlıkta Şiddet Nasıl Önlenir: Meclise Düşen Görev” paneli düzenlendi. İzmir Milletvekili Av. Hamza Dağ, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, Aydın Milletvekili Av. Semiha Öyüş ve Samsun Milletvekili Dt. Cemalettin Şimşek katıldı. Oturum başkanlığını Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İ.Hamit Hancı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa İlhan yaptı.
“Sağlık Personelinin Beyninde Hasta Yakınları İle Mücadele Merkezleri Oluştu”
Gazetelerde yer alan şiddet haberlerinden örnekler gösteren Prof. Dr. İ. Hamit Hancı şunları söyledi: “Bu olaylar öylesine çoğaldı ki, sağlık personelinin beyninde hasta yakınları ile mücadele merkezleri oluştu. Gazetelerde 3. sayfa haberleri olarak yer alan sağlık çalışanlarına şiddet haberleri, çalışanlar bakımından bir güvenlik sorunu olmasının ötesinde, toplumun sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına da bir saldırıdır. Sağlık personeli sadece fiziksel şiddete maruz kalmıyor, duygusal şiddet, küçük düşürme, gururunu incitme, hareket özgürlüğünü engelleme… Son günlerde sıkça karşımıza çıkan psikolojik şiddet -özellikle işyerindeki şiddet- ve mobbing.
“Şiddet En Fazla Acil Servis, Psikiyatri ve Yoğun Bakımda”
Hastanenin herhangi bir ünitesinde şiddet olayı meydana gelebilirken, bunun Acil Servis, Psikiyatri ve Yoğun Bakım ünitelerinde sıkça meydana geldiğini görüyoruz. Hemşirelerin işyerinde şiddete maruz kalma oranları diğer sağlık mensuplarına oranla 3 kat daha fazla. En çok Acillerde şiddet karşımıza çıkıyor. Güvenliği sağlanmış bir işyerinde çalışmak herkesin hakkıdır. Sağlık çalışanları ve sağlık kuruluşlarındaki hastalar ile yakınları şiddet riski altındadır. 23 Nisan’da çizilen bir karikatür olayı acı bir şekilde anlatıyor. Hele hele alanda ve 112 de çalışanlar çok daha büyük risk altındadır.”
“ABD’de de Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet 16 Kat Fazla”
AK Parti İzmir Milletvekili Av. Hamza Dağ şunları söyledi: “Şiddet, toplumun ruh sağlığını etkileyen bir konudur. Sadece Türkiye ye özgü değil evrensel bir sorundur. Her yerde mevcut ancak sağlık kurumlarında daha da yüksek bir sorun. Bu konuda yapılan çalışma ve araştırmalar maalesef yeterli değil. Bakanlıkta ve sağlık alt komisyonlarında yapılan çalışmalar var. Ancak tüm bunlar yetersiz. ILO ve WHO standartları ile yapılan çalışmalar var dünyada. 7 ayrı ülkede yapılmış. Bu ülkeler Avusturya, Brezilya, Güney Afrika, Bulgaristan, Portekiz, Tayland ve Lübnan. Bu ülkelerde yüzde 47-76 arasında değişmekte. ABD’de de sağlık çalışanlarına yönelik şiddet 16 kat fazla bulunmuş. Türkiye de yapılan çalışmalarda pek de fazla yol alındığı söylenemez.”
“Sağlık Bakanlığı 2011’de Sağlık Çalışanlarının Kendisinin Kanatları Altında Olduğunu Bildirdiği”
MHP Kahraman Maraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, şunları kaydetti: “Sağlıkta şiddet kamuoyunda bu kadar gündeme gelmeden önce halkın gündeminde kadına yönelik şiddet vardı. Hala kadın cinayetleri işlenmekte ve var olan şiddet olayları artarak devam etmektedir. Şiddet haberleri kaçıncı sıraya düşerse düşsün yapılan araştırmalar ve sonuçlara göre halkın gözündeki önemini hep koruyacaktır.
Sağlıkta şiddet olayları özelikle son yıllarda artmış durumdadır. Çok büyük bir özveri ile halka hizmet veren sağlık çalışanlarının bugün hasta yakınları tarafından dövülmekte ve şiddete maruz kalmaktadır. Bu konuda parti olarak gerek sağlık çalışanlarına, gerek diğer kamu personellerine, basına, icra memurlarına yapılan şiddete alınacak önlemlere destek vereceğiz. Sağlık Bakanlığının 2011’de İstanbul’da yaptığı bir toplantıda sağlık çalışanlarının kendisinin kanatları altında olduğunu, personele yapılan şiddete engel olacaklarını bildirdiği halde ilk kez Antep’te ki olaydan sonra mecliste araştırma komisyonu kurulmasına karar verilmiştir. Ümit ediyoruz ki bu çalışmalar sonucunda dört partinin ortak çalışmasıyla sağlık çalışanlarına yararlı kararlar alınır.”
Şiddete Neden Olan 2 Konu: Sağlıkta Dönüşüm ve Ekonomik Daralma
CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, “Düne kadar köyünden yumurtasını, yoğurdunu, tavuğunu getiren insanlarımız ne oldu da, birden ne değişti de hekimleri kendilerine hedef görür oldular. Sadece şiddetle bitmiyor. Arkadaşların da söylediği gibi sadece sağlık alanında değil, eğitim alanında da, ailede de, gerçekten son yıllarda çok yoğun bir şekilde şiddet artmış durumdadır. Bunları biz politikacılar başta olmak üzere siz aydınların da çok iyi irdelemesi ve değerlendirmesi gerekiyor. 2002 yılında biz şiddet olaylarını yüzde 1 oranında görürken ne oldu da şimdi yüzde 60’lara hatta yüzde 75’lere varan oranlarda. Bu olayda 10 senede ne oldu da buralara geldi. Bana göre bu olayların altında yatan 2 önemli konu var. Sağlıkta dönüşüm politikalarının maalesef iyi çalışılmadan, iyi değerlendirilmeden, hazırlanmadan, her gün yönetmelikler-kanunlar değiştirerek, bütün yükü sağlık çalışanlarına bırakarak-yükleyerek, ekonomik ve psikolojik yetersizlikler altında uygulamaya çalışılmasıdır. İkincisi ekonomik daralma, Türkiye’de yoksulluk ve işsizliğin artmış olması, insanların maalesef geçimlerini sağlayamaması, gelir dağılımındaki çok büyük uçurumların artması, her gün piyasalaşan sistem ve insanların cebinden sağlık için harcadığı para miktarının artmış olmasıdır.
“Eğer Hekim Olarak Gelen Hastanın İsteklerini Yapmazsanız, Şiddet Başlıyor”
Hakikaten biz yapılan güzel salonları, güzel yataklara bakarak sağlıkta iyileşme olduğunu zannediyoruz. Çoğumuz hekimiz ve eğer hekim olarak gelen hastanın isteklerini yapmazsanız, orada başlıyor. Hasta “ Bana MR çekeceksin, tahlil yapacaksın, beni yatıracaksın, ameliyat edeceksin, karşı durmayacaksın.” ya da “ Yeşili işaretleme, kırmızıyı işaretle” diyor. Acilde ki arkadaşın söylediği: ”Yeşili işaretlerse gözünü patlatırım.” diyor hekime. Hekimden çıktıktan sonra reçeteyi almak için eczaneye gittiğinde parası kesiliyor, ayda birkaç kez doktora gitmişse maaşından 40-100-150 lirası kesiliyor. Gaziantep’teki olaya baktığımızda doktorun ölüm nedeni dedesini kurtarması için değil ki. Diyor ki ”Dedemin sakın öldüğünü bildirme, bildirirsen seni öldürürüm.” diyor. Doktor bu durumu Başhekimliğe bildiriyor. Başhekimlik ise öldüğünü bildiriyor. 17-18 yaşındaki çocuk ATM ye gidiyor, bakıyor ki para yatmamış, dedesinden aldığı maaşı alamayınca, cebindeki bir miktar parayla kocaman bir kama alıyor, doktor tam görevinin başında, elini yıkıyorken, ameliyata girecekken sırtından bıçaklıyor.
“Bu Gerçekleri Görmediğiniz Takdirde İstediğiniz Kadar Önlemler Alın Ne Değişecek”
Şanlıurfa’da zenginler 7+1 daireyi almaya çalışırken, bir kısım insanlar 7 gündür ekmek alamamanın ızdırabını yaşıyor. Bu gerçekleri görmediğiniz takdirde istediğiniz kadar önlemler alın, istediğiniz kadar araştırma yapın, isterseniz her hekime bir tabanca verin, ne değişecek? Eğer mecliste 2008-2009 yıllarında başlayan mobbing olaylarını Adli Bilimciler Derneğinin başlatmış olduğu bu seminerleri, konferansları ya da uyarıları Sağlık Bakanlığı dikkate almış olsaydı, 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi’nin sağlıkta şiddet ile ilgili meclise verdiği araştırma önergesini sağlıkçı Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım dikkate almış olsaydı ve Adalet ve Kalkınma Partisi muhalefetin önerilerini birazcık dinlemiş olsaydı bugün Arslan belki yaşıyor olacaktı” dedi
“2002’den Önce Hastaların Doktor Muayenehanelerinden Geçmeleri Gerekiyordu”
AK Parti Aydın Milletvekili Av. Semiha Öğüş, “Hasta hekimlerden en kısa ve en kolay şekilde hizmet almak istemektedir. 2002’den önce hastaların doktor muayenehanelerinden geçmeleri gerekiyordu. Bu öyle bir boyuttaydı ki istediği gerekli ilacı reçete ettirebilmek için bile doktor muayenehanelerine gidilmek zorundaydı. Devlet hastanelerine memurlar SSK hastanelerine ise işçiler gidebiliyordu. Bağ-kur hastaları ise apayrı bir prosedüre tabii idi. Şu an da ise ne sağlık karnesi ne de sevk sorunu bulunmakta hasta nüfus cüzdanı ile en yakınındaki sağlık kuruluşuna başvurarak sağlık kurumundan sağlık hizmetini alabilmektedir.
“Halkın Sağlığına Önem Vererek Tam Gün Çalışma Esaslarını Uygulamaya Geçirdik”
Sağlık politikalarının eleştirilecek yönleri tabii ki olabilir. Bu sistemde hizmet alanın herhangi bir şikayeti yok ve oldukça da memnun. Koruyucu hekimliğe önem vererek bu yönde çalışmalara hız verdik. Hastalık oluşmadan önlemeye çalıştık. Halkın sağlığına önem vererek tam gün çalışma esaslarını uygulamaya geçirdik. Ancak üniversitelerden sağlık politiklarına karşı direnç gösterildi. Uygulanan yönetmeliğe haklı oldukları konularda görüş bildirdiler. Üniversitelerin bu istekleri Sayın Başbakana iletildi. Bizzat Başbakanın bu konuda çalışmaları var. Olumlu gelişmeler olacağını düşünmekteyim.
“Olay Vuku Bulduktan Sonra Değil Öncesinde Neler Yapılmalı Ona Bakmalıyız”
Şiddet öğrenilen bir olgudur. Her alanda karşımıza çıkabiliyor, sokakta, okulda, poliste her yerde mevcut. Hastanede doktora karşı yapıldığında basın yoluyla karşımıza geliyor. Sağlık hizmeti vermeyen sağlık çalışanına kızıyorum. Yasal çözüm olmalı. Mevcut yönetmelikler uzlaşmalar yasal düzenlemeler var ve yenileri yapılıyor. Olay vuku bulduktan sonra değil öncesinde neler yapılmalı ona bakmalıyız” diye konuştu.
“Şiddet Kolektif ve Bütüncül Bir Olgudur Ve Ancak Bütüncül Bir Yaklaşımla Önlenebilir”
MHP Samsun Milletvekili Dt. Cemalettin Şimşek şunları söyledi: “30 yıl boyunca kamuda ve özel sektörde diş hekimi olarak çalıştığım için konunun gelişimi hakkında az çok bilgiye sahip olduğuma inanıyorum. Şiddeti önleyememenin en önemli nedenlerinden biri de şiddetin anormal bireyler tarafından işlenen hastalıklı bir eylem olarak görülmesidir. Şiddet kolektif ve bütüncül bir olgudur ve ancak bütüncül bir yaklaşımla önlenebilir.
 
“Asıl Zor Olan Doğrudan Şiddete Neden Olan Kanalları Engellemektir”
Araştırmacılar şiddeti doğrudan şiddet, yapısal şiddet ve kültürel şiddet olmak üzere birbiriyle bağlantılı üç boyutlu olarak değerlendirmişlerdir. Doğrudan şiddet buz dağının görünen kısmını oluşturmaktadır. Ancak doğrudan şiddet çoğu zaman yapısal ve kültürel şiddetin katmanları üzerinde yer alır. Doğrudan şiddet fiziksel zarar vermeye yönelik eylemlerdir. Şiddetin görünen yüzünü engellemek nispeten daha kolaydır. Asıl zor olan doğrudan şiddete neden olan kanalları engellemektir. Yapısal şiddet; şiddetin gözle görülmeyen kısmıdır. Çünkü doğrudan fiziksel zarar vermeyi amaçlamaz. Ancak yapısal şiddetin etkileri doğrudan şiddetten çok daha yıkıcı olabilir. Örneğin gelir dağılımındaki düzensizlikler yapısal şiddete örnek verilebilir. Şiddetin en az anlaşılan boyutu ise kültürel şiddettir. Bunlar din, ideoloji ve benzeri sebeplerdir. Bu, doğrudan ve yapısal şiddeti meşrulaştırmaya zemin hazırlayabilir. Doğrudan şiddet alınacak polisiye önlemlerle azaltılabilir. Ancak kültürel şiddetin önlenebilmesi için ortak çıkarlarımızın, ortak değerlerimizin farkına varmalıyız. Tüm bunların ışığında hastanelerde alınan güvenlik önlemleri maalesef yeterli değildir. Bu manada hastanelerde giriş-çıkışlar daha iyi kontrol edilmeli, hastanelerde olay çıkarmak isteyenlerin ki bunların yüzde 70’den fazlası hasta yakınlarıdır, olay çıkarmadan olay çıkaracağı bellidir. Olayları çıkarmadan gerekli önlemlerin alınması bunları önleyecektir.
“Yapısal Gelir Adaletsizliği De Yapısal Şiddete Neden Olmaktadır”
Bugün ülkemizde 10 milyon sigortalının büyük bölümü asgari ücretle çalışmaktadır. Bu yapısal gelir adaletsizliği de yapısal şiddete neden olmaktadır. Asgari ücretle çalışan bu vatandaşlarımız kendilerine bir sorun çıkartılacağı düşüncesi içinde bir ön yargıyla hastaneye gelmektedirler. Hastane çalışanlarına karşı bir peşin yüküm içerisindedirler. Kültürel şiddeti ortadan kaldırılması için yapılması gereken politikalar yetersizdir. Hastanelerin iş yükü çok fazladır. Deniliyor ki bugün hastanelere başvuru sayısını 6 kat arttırdık. Ancak hastanelere yapılan finansal destek, hekim sayısı, fiziki şartlar 6 kat artmadığı için yetersiz hizmet alımına neden olmaktadır. Kolay ulaşım iyi hizmeti göstermemektedir. Yapılan bir çalışma acildeki aşırı yoğunluk oraya giden hastalar üzerinde negatif bir ön yargıya neden olduğunu göstermiştir.
“Yetkililer Sağlık Hakkında Açıklama Yaparken Çok Dikkatli Olmalıdırlar”
Sağlık çalışanları halkımızın hizmetkarıdır. Ancak yetkililer sağlık hakkında açıklama yaparken çok dikkatli olmalıdırlar. Çünkü bazen hasta yakınları bu açıklamaları başka formatlarla sağlık çalışanlarının aleyhine kullanmaktadırlar. Performans sistemiyle hastalar bunlar bana paragözüyle bakıyor düşüncesine kapılmaktadırlar. Bu yanlış performans sisteminden vazgeçilmelidir. Hekimler hastaların gözünde sadece paraya tapan insanlar olarak gösterilmektedir. Evet bir performans sistemi olmalı ancak bunun en az yüzde 80’i hekimin emekliliğine ve özlük haklarına yansıtılmalıdır. Bugün hekimler veya diğer sağlık çalışanları ay sonunda ne kadar maaş alacağını bilmemektedirler. Hekimin ay sonu alacağı, hastane borcu, ödemeler gibi faktörlerden etkilenmemelidir. Yani en azından performansına göre ne kadar alacağı belli olmalıdır.

VEKİLLER ŞİDDETE ÇÖZÜM ARADI

Sağlıkta şiddete karşı alınması gereken önlemler için Adli Bilimciler Derneği tarafından “Sağlıkta Şiddet Nasıl Önlenir: Meclise Düşen Görev” paneline katılan milletvekilleri yapılması gerekenleri ele aldı.
Adli Bilimciler Derneği tarafından Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde “Sağlıkta Şiddet Nasıl Önlenir: Meclise Düşen Görev” paneli düzenlendi. İzmir Milletvekili Av. Hamza Dağ, Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, Aydın Milletvekili Av. Semiha Öyüş ve Samsun Milletvekili Dt. Cemalettin Şimşek katıldı. Oturum başkanlığını Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İ.Hamit Hancı ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa İlhan yaptı.
“Sağlık Personelinin Beyninde Hasta Yakınları İle Mücadele Merkezleri Oluştu”
Gazetelerde yer alan şiddet haberlerinden örnekler gösteren Prof. Dr. İ. Hamit Hancı şunları söyledi: “Bu olaylar öylesine çoğaldı ki, sağlık personelinin beyninde hasta yakınları ile mücadele merkezleri oluştu. Gazetelerde 3. sayfa haberleri olarak yer alan sağlık çalışanlarına şiddet haberleri, çalışanlar bakımından bir güvenlik sorunu olmasının ötesinde, toplumun sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkına da bir saldırıdır. Sağlık personeli sadece fiziksel şiddete maruz kalmıyor, duygusal şiddet, küçük düşürme, gururunu incitme, hareket özgürlüğünü engelleme… Son günlerde sıkça karşımıza çıkan psikolojik şiddet -özellikle işyerindeki şiddet- ve mobbing.
“Şiddet En Fazla Acil Servis, Psikiyatri ve Yoğun Bakımda”
Hastanenin herhangi bir ünitesinde şiddet olayı meydana gelebilirken, bunun Acil Servis, Psikiyatri ve Yoğun Bakım ünitelerinde sıkça meydana geldiğini görüyoruz. Hemşirelerin işyerinde şiddete maruz kalma oranları diğer sağlık mensuplarına oranla 3 kat daha fazla. En çok Acillerde şiddet karşımıza çıkıyor. Güvenliği sağlanmış bir işyerinde çalışmak herkesin hakkıdır. Sağlık çalışanları ve sağlık kuruluşlarındaki hastalar ile yakınları şiddet riski altındadır. 23 Nisan’da çizilen bir karikatür olayı acı bir şekilde anlatıyor. Hele hele alanda ve 112 de çalışanlar çok daha büyük risk altındadır.”
“ABD’de de Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet 16 Kat Fazla”
AK Parti İzmir Milletvekili Av. Hamza Dağ şunları söyledi: “Şiddet, toplumun ruh sağlığını etkileyen bir konudur. Sadece Türkiye ye özgü değil evrensel bir sorundur. Her yerde mevcut ancak sağlık kurumlarında daha da yüksek bir sorun. Bu konuda yapılan çalışma ve araştırmalar maalesef yeterli değil. Bakanlıkta ve sağlık alt komisyonlarında yapılan çalışmalar var. Ancak tüm bunlar yetersiz. ILO ve WHO standartları ile yapılan çalışmalar var dünyada. 7 ayrı ülkede yapılmış. Bu ülkeler Avusturya, Brezilya, Güney Afrika, Bulgaristan, Portekiz, Tayland ve Lübnan. Bu ülkelerde yüzde 47-76 arasında değişmekte. ABD’de de sağlık çalışanlarına yönelik şiddet 16 kat fazla bulunmuş. Türkiye de yapılan çalışmalarda pek de fazla yol alındığı söylenemez.”
“Sağlık Bakanlığı 2011’de Sağlık Çalışanlarının Kendisinin Kanatları Altında Olduğunu Bildirdiği”
MHP Kahraman Maraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu, şunları kaydetti: “Sağlıkta şiddet kamuoyunda bu kadar gündeme gelmeden önce halkın gündeminde kadına yönelik şiddet vardı. Hala kadın cinayetleri işlenmekte ve var olan şiddet olayları artarak devam etmektedir. Şiddet haberleri kaçıncı sıraya düşerse düşsün yapılan araştırmalar ve sonuçlara göre halkın gözündeki önemini hep koruyacaktır.
Sağlıkta şiddet olayları özelikle son yıllarda artmış durumdadır. Çok büyük bir özveri ile halka hizmet veren sağlık çalışanlarının bugün hasta yakınları tarafından dövülmekte ve şiddete maruz kalmaktadır. Bu konuda parti olarak gerek sağlık çalışanlarına, gerek diğer kamu personellerine, basına, icra memurlarına yapılan şiddete alınacak önlemlere destek vereceğiz. Sağlık Bakanlığının 2011’de İstanbul’da yaptığı bir toplantıda sağlık çalışanlarının kendisinin kanatları altında olduğunu, personele yapılan şiddete engel olacaklarını bildirdiği halde ilk kez Antep’te ki olaydan sonra mecliste araştırma komisyonu kurulmasına karar verilmiştir. Ümit ediyoruz ki bu çalışmalar sonucunda dört partinin ortak çalışmasıyla sağlık çalışanlarına yararlı kararlar alınır.”
Şiddete Neden Olan 2 Konu: Sağlıkta Dönüşüm ve Ekonomik Daralma
CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, “Düne kadar köyünden yumurtasını, yoğurdunu, tavuğunu getiren insanlarımız ne oldu da, birden ne değişti de hekimleri kendilerine hedef görür oldular. Sadece şiddetle bitmiyor. Arkadaşların da söylediği gibi sadece sağlık alanında değil, eğitim alanında da, ailede de, gerçekten son yıllarda çok yoğun bir şekilde şiddet artmış durumdadır. Bunları biz politikacılar başta olmak üzere siz aydınların da çok iyi irdelemesi ve değerlendirmesi gerekiyor. 2002 yılında biz şiddet olaylarını yüzde 1 oranında görürken ne oldu da şimdi yüzde 60’lara hatta yüzde 75’lere varan oranlarda. Bu olayda 10 senede ne oldu da buralara geldi. Bana göre bu olayların altında yatan 2 önemli konu var. Sağlıkta dönüşüm politikalarının maalesef iyi çalışılmadan, iyi değerlendirilmeden, hazırlanmadan, her gün yönetmelikler-kanunlar değiştirerek, bütün yükü sağlık çalışanlarına bırakarak-yükleyerek, ekonomik ve psikolojik yetersizlikler altında uygulamaya çalışılmasıdır. İkincisi ekonomik daralma, Türkiye’de yoksulluk ve işsizliğin artmış olması, insanların maalesef geçimlerini sağlayamaması, gelir dağılımındaki çok büyük uçurumların artması, her gün piyasalaşan sistem ve insanların cebinden sağlık için harcadığı para miktarının artmış olmasıdır.
“Eğer Hekim Olarak Gelen Hastanın İsteklerini Yapmazsanız, Şiddet Başlıyor”
Hakikaten biz yapılan güzel salonları, güzel yataklara bakarak sağlıkta iyileşme olduğunu zannediyoruz. Çoğumuz hekimiz ve eğer hekim olarak gelen hastanın isteklerini yapmazsanız, orada başlıyor. Hasta “ Bana MR çekeceksin, tahlil yapacaksın, beni yatıracaksın, ameliyat edeceksin, karşı durmayacaksın.” ya da “ Yeşili işaretleme, kırmızıyı işaretle” diyor. Acilde ki arkadaşın söylediği: ”Yeşili işaretlerse gözünü patlatırım.” diyor hekime. Hekimden çıktıktan sonra reçeteyi almak için eczaneye gittiğinde parası kesiliyor, ayda birkaç kez doktora gitmişse maaşından 40-100-150 lirası kesiliyor. Gaziantep’teki olaya baktığımızda doktorun ölüm nedeni dedesini kurtarması için değil ki. Diyor ki ”Dedemin sakın öldüğünü bildirme, bildirirsen seni öldürürüm.” diyor. Doktor bu durumu Başhekimliğe bildiriyor. Başhekimlik ise öldüğünü bildiriyor. 17-18 yaşındaki çocuk ATM ye gidiyor, bakıyor ki para yatmamış, dedesinden aldığı maaşı alamayınca, cebindeki bir miktar parayla kocaman bir kama alıyor, doktor tam görevinin başında, elini yıkıyorken, ameliyata girecekken sırtından bıçaklıyor.
“Bu Gerçekleri Görmediğiniz Takdirde İstediğiniz Kadar Önlemler Alın Ne Değişecek”
Şanlıurfa’da zenginler 7+1 daireyi almaya çalışırken, bir kısım insanlar 7 gündür ekmek alamamanın ızdırabını yaşıyor. Bu gerçekleri görmediğiniz takdirde istediğiniz kadar önlemler alın, istediğiniz kadar araştırma yapın, isterseniz her hekime bir tabanca verin, ne değişecek? Eğer mecliste 2008-2009 yıllarında başlayan mobbing olaylarını Adli Bilimciler Derneğinin başlatmış olduğu bu seminerleri, konferansları ya da uyarıları Sağlık Bakanlığı dikkate almış olsaydı, 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi’nin sağlıkta şiddet ile ilgili meclise verdiği araştırma önergesini sağlıkçı Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım dikkate almış olsaydı ve Adalet ve Kalkınma Partisi muhalefetin önerilerini birazcık dinlemiş olsaydı bugün Arslan belki yaşıyor olacaktı” dedi
“2002’den Önce Hastaların Doktor Muayenehanelerinden Geçmeleri Gerekiyordu”
AK Parti Aydın Milletvekili Av. Semiha Öğüş, “Hasta hekimlerden en kısa ve en kolay şekilde hizmet almak istemektedir. 2002’den önce hastaların doktor muayenehanelerinden geçmeleri gerekiyordu. Bu öyle bir boyuttaydı ki istediği gerekli ilacı reçete ettirebilmek için bile doktor muayenehanelerine gidilmek zorundaydı. Devlet hastanelerine memurlar SSK hastanelerine ise işçiler gidebiliyordu. Bağ-kur hastaları ise apayrı bir prosedüre tabii idi. Şu an da ise ne sağlık karnesi ne de sevk sorunu bulunmakta hasta nüfus cüzdanı ile en yakınındaki sağlık kuruluşuna başvurarak sağlık kurumundan sağlık hizmetini alabilmektedir.
“Halkın Sağlığına Önem Vererek Tam Gün Çalışma Esaslarını Uygulamaya Geçirdik”
Sağlık politikalarının eleştirilecek yönleri tabii ki olabilir. Bu sistemde hizmet alanın herhangi bir şikayeti yok ve oldukça da memnun. Koruyucu hekimliğe önem vererek bu yönde çalışmalara hız verdik. Hastalık oluşmadan önlemeye çalıştık. Halkın sağlığına önem vererek tam gün çalışma esaslarını uygulamaya geçirdik. Ancak üniversitelerden sağlık politiklarına karşı direnç gösterildi. Uygulanan yönetmeliğe haklı oldukları konularda görüş bildirdiler. Üniversitelerin bu istekleri Sayın Başbakana iletildi. Bizzat Başbakanın bu konuda çalışmaları var. Olumlu gelişmeler olacağını düşünmekteyim.
“Olay Vuku Bulduktan Sonra Değil Öncesinde Neler Yapılmalı Ona Bakmalıyız”
Şiddet öğrenilen bir olgudur. Her alanda karşımıza çıkabiliyor, sokakta, okulda, poliste her yerde mevcut. Hastanede doktora karşı yapıldığında basın yoluyla karşımıza geliyor. Sağlık hizmeti vermeyen sağlık çalışanına kızıyorum. Yasal çözüm olmalı. Mevcut yönetmelikler uzlaşmalar yasal düzenlemeler var ve yenileri yapılıyor. Olay vuku bulduktan sonra değil öncesinde neler yapılmalı ona bakmalıyız” diye konuştu.
“Şiddet Kolektif ve Bütüncül Bir Olgudur Ve Ancak Bütüncül Bir Yaklaşımla Önlenebilir”
MHP Samsun Milletvekili Dt. Cemalettin Şimşek şunları söyledi: “30 yıl boyunca kamuda ve özel sektörde diş hekimi olarak çalıştığım için konunun gelişimi hakkında az çok bilgiye sahip olduğuma inanıyorum. Şiddeti önleyememenin en önemli nedenlerinden biri de şiddetin anormal bireyler tarafından işlenen hastalıklı bir eylem olarak görülmesidir. Şiddet kolektif ve bütüncül bir olgudur ve ancak bütüncül bir yaklaşımla önlenebilir.
 
“Asıl Zor Olan Doğrudan Şiddete Neden Olan Kanalları Engellemektir”
Araştırmacılar şiddeti doğrudan şiddet, yapısal şiddet ve kültürel şiddet olmak üzere birbiriyle bağlantılı üç boyutlu olarak değerlendirmişlerdir. Doğrudan şiddet buz dağının görünen kısmını oluşturmaktadır. Ancak doğrudan şiddet çoğu zaman yapısal ve kültürel şiddetin katmanları üzerinde yer alır. Doğrudan şiddet fiziksel zarar vermeye yönelik eylemlerdir. Şiddetin görünen yüzünü engellemek nispeten daha kolaydır. Asıl zor olan doğrudan şiddete neden olan kanalları engellemektir. Yapısal şiddet; şiddetin gözle görülmeyen kısmıdır. Çünkü doğrudan fiziksel zarar vermeyi amaçlamaz. Ancak yapısal şiddetin etkileri doğrudan şiddetten çok daha yıkıcı olabilir. Örneğin gelir dağılımındaki düzensizlikler yapısal şiddete örnek verilebilir. Şiddetin en az anlaşılan boyutu ise kültürel şiddettir. Bunlar din, ideoloji ve benzeri sebeplerdir. Bu, doğrudan ve yapısal şiddeti meşrulaştırmaya zemin hazırlayabilir. Doğrudan şiddet alınacak polisiye önlemlerle azaltılabilir. Ancak kültürel şiddetin önlenebilmesi için ortak çıkarlarımızın, ortak değerlerimizin farkına varmalıyız. Tüm bunların ışığında hastanelerde alınan güvenlik önlemleri maalesef yeterli değildir. Bu manada hastanelerde giriş-çıkışlar daha iyi kontrol edilmeli, hastanelerde olay çıkarmak isteyenlerin ki bunların yüzde 70’den fazlası hasta yakınlarıdır, olay çıkarmadan olay çıkaracağı bellidir. Olayları çıkarmadan gerekli önlemlerin alınması bunları önleyecektir.
“Yapısal Gelir Adaletsizliği De Yapısal Şiddete Neden Olmaktadır”
Bugün ülkemizde 10 milyon sigortalının büyük bölümü asgari ücretle çalışmaktadır. Bu yapısal gelir adaletsizliği de yapısal şiddete neden olmaktadır. Asgari ücretle çalışan bu vatandaşlarımız kendilerine bir sorun çıkartılacağı düşüncesi içinde bir ön yargıyla hastaneye gelmektedirler. Hastane çalışanlarına karşı bir peşin yüküm içerisindedirler. Kültürel şiddeti ortadan kaldırılması için yapılması gereken politikalar yetersizdir. Hastanelerin iş yükü çok fazladır. Deniliyor ki bugün hastanelere başvuru sayısını 6 kat arttırdık. Ancak hastanelere yapılan finansal destek, hekim sayısı, fiziki şartlar 6 kat artmadığı için yetersiz hizmet alımına neden olmaktadır. Kolay ulaşım iyi hizmeti göstermemektedir. Yapılan bir çalışma acildeki aşırı yoğunluk oraya giden hastalar üzerinde negatif bir ön yargıya neden olduğunu göstermiştir.
“Yetkililer Sağlık Hakkında Açıklama Yaparken Çok Dikkatli Olmalıdırlar”
Sağlık çalışanları halkımızın hizmetkarıdır. Ancak yetkililer sağlık hakkında açıklama yaparken çok dikkatli olmalıdırlar. Çünkü bazen hasta yakınları bu açıklamaları başka formatlarla sağlık çalışanlarının aleyhine kullanmaktadırlar. Performans sistemiyle hastalar bunlar bana paragözüyle bakıyor düşüncesine kapılmaktadırlar. Bu yanlış performans sisteminden vazgeçilmelidir. Hekimler hastaların gözünde sadece paraya tapan insanlar olarak gösterilmektedir. Evet bir performans sistemi olmalı ancak bunun en az yüzde 80’i hekimin emekliliğine ve özlük haklarına yansıtılmalıdır. Bugün hekimler veya diğer sağlık çalışanları ay sonunda ne kadar maaş alacağını bilmemektedirler. Hekimin ay sonu alacağı, hastane borcu, ödemeler gibi faktörlerden etkilenmemelidir. Yani en azından performansına göre ne kadar alacağı belli olmalıdır.