TÜM SORUNLAR HEKİM SAYISI AZLIĞINDAN KAYNAKLANIYOR

Hekim sayısının yetersiz olmasının sağlık sorunlarının temelini oluşturduğunu belirten Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, “Hangi sistemi koyarsanız koyun, yılda ortalama 500 milyonun üstündeki hasta müracaatını Türkiye’deki doktorlar karşılamak zorundadır” dedi.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulanmaya başlandığı 2003 yılından bu yana yapılan çalışmalar hakkında Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e değerlendirmelerde bulundu. Akdağ şunları söyledi: “Çalışmalarımızda hedeflerimizin büyük kısmına ulaştık. Vatandaşlarımızın sağlıkla ilgili ihtiyaçları olduğunda bu ihtiyaca kolayca ulaşmalı. Bunun bir tarafı vatandaşın kendi talep ettiği ihtiyaçlardır. Koruyucu sağlık açısından çocuğun aşısı, annenin bakımı ve sigarayla mücadele de çok başarılı olduk. Vatandaşların ihtiyaçları olduğu zaman acil taşınmalarıyla ilgili ya da bir afet durumunda vatandaşlara sağlık yardımı ile ilgili konularda büyük mesafe aldık. Bugün Türkiye hava ambulans sistemini de kullanan nadir ülkelerden biridir ve bizim artık ambulans sistemimiz dünyanın en büyük sistemleriyle boy ölçüşebilecek durumda, tamamen ücretsiz biliyorsunuz. Tedavi konusunda da vatandaşlarımız devlet hastanelerinden, üniversite hastanelerinden, özel hastanelerinden yararlanabiliyorlar, Türkiye’de bugün tedavi edilemeyen hiçbir hastalık yok. 2010 yılında 500 bin turist sağlık hizmeti almak için yurt dışından geldi ve Türkiye’de tedavi gördü. Aile hekimliği vatandaşlar için çok iyi oldu.

Dönüşümümüzün Yüzde 80’nini Tamamladık
Sağlıkta Dönüşümün yüzde 80’nini tamamladık. Önümüzdeki 4 yılda da bunun yüzde 10’ununu daha tamamlarız, kalan yüzde 10 her zaman yenilenmesi gereken alandır. Önümüzde en önemli hedeflerden biri bütün Türkiye’de sağlık binalarının 5 yıl içerisinde modern hale getirilmesi. Sağlık Bakanlığının çatısı altında olan hastanelerin yüzde 40’ını modern hale getirdik. Geri kalan yüzde 60’ı da 5 yıl içerisinde modern hale getireceğiz. Kampüs hastanelerde bunlar içerisinde, Sayın Başbakanımızın da isimlendirdiği Şehir hastaneleri de bunların içerisinde, bölge merkezlerindeki hastanelerde her şey mükemmel olacak.

“Yatalak Hastaların Hepsine Evde Sağlık Hizmeti Vereceğiz”
Randevu sistemine geçildi, 28 milyon insanın yaşadığı 50 şehirde randevu sistemi yürürlükte yıl sonuna kadar bütün şehirlerde hizmete geçecek. Çok modern ve mükemmel bir sistem olarak geliştiriyoruz. Önümüzdeki hedef randevu sistemini vatandaşlara kullandırtmaktır. Vatandaşlarımız şuan 182 numaralı telefonu kullanabiliyor. Ayrıca evde sağlık bakımında da 100 bin hastayı hedeflemiştik, 2012 yılında 150 bine ulaşacağını düşünüyoruz. Vatandaşlarımızın ihtiyacı olan yatağa bağlı, yatalak olanların hepsine evde sağlık bakımı vererek hastaneye gitmeleri gerektiğinde hastaneye biz taşıyarak böyle hizmet sunacağız. “

Hekimlerin Emekliliklerinde İyileştirmeler Yapılacak
Hekimlere yönelik hedeflerden ilkinin emeklilikle ilgili iyileştirmeler yapmak olduğunu belirten Akdağ, “Ek ödemelerle ya da aile hekimliği sistemiyle hekimlerimize geçmişle kıyaslanmayacak biçimde gelirler temin ettik. Tabi bunun da daha da artması benim en büyük dileğimdir. Ama emeklilik konusunda hakikaten gerideyiz. Bunu bir şekilde çözmemiz lazım” dedi.
Akdağ, ayrıca bütün hekimleri Sağlıkta Buluşma Noktası olan SBN’ye üye olmaya davet ederek “ Biz mutlaka onların ne düşündüklerini bilmek istiyoruz” diye konuştu.


Sağlık Çalışanlarına Şiddete Sıfır Tolerans
Sağlık çalışanlarının uğradığı şiddet olaylarına karşı yapılacakları anlatan Akdağ, “Hekimlerimize ve sağlık çalışanlarımıza şiddet konusunda toplumu duyarlı olmaya davet edeceğiz. Bununla birlikte yeni bir proje başlatıyoruz. Şiddete sıfır tolerans diye. Özellikle acil servislerimiz başta olmak üzere vatandaşlarımıza bunların duyurularını yapacağız. Bu proje şeklinde başlayıp devam edecek. Bir kişi hekime saldırdığı için 20 ay ceza aldı. Şiddete sıfır tolerans prensibinde, vatandaşı irrite etmeyecek şekilde uyarılar getirilecek. Şiddet uygulayanların sayısı çok değil. Bu kişilere karşı tepkinin oluşmasını sağlamalıyız. Hekimler yaşadıkları sorunlarla ilgili kendi yönetimlerine başvurabilirler. Vatandaşın başvurduğu bir birim olduğu gibi hekiminde başvuracağı bir yer oluşturulacak. Hekimin yöneticisi kayıtsız ise başka bir birime başvurabilmeli.”

“Geçmiş Hükümetlerin Politikalarında Olduğu gibi Sağlık Elemanı İstihdamında Cimri Davranmıyoruz”
Akdağ hekim sayısı ve istihdamı konusunda şunları kaydetti: “Türkiye’de hekimlerin ya da diğer sağlık çalışanlarının iş yükünün fazla olmasının nedeni sağlık insan gücü yetersizliğidir. Biz hükümet olarak geçmiş hükümetlerin politikalarında olduğu gibi sağlık elemanı istihdamında cimri davranmıyoruz. Aksine biz sağlık personeli bulamıyoruz.

“Türk Tabipler Birliği, Doktor Sayısının Artmasına Engel Olmaya Çalıştı”
Hekimlere devlet hizmeti yükümlülüğü getirme nedenimiz, hekim sayısı çok yetersiz olduğu içindir. Hemşire kadrosu açtığımız birçok yer boş kalıyor. Fizyoterapist kadroları boş kalıyor. Neden, çünkü Türkiye’de insan gücü sayısı yeterli miktarda değil. Bir taraftan sağlık çalışanlarının hakkını hukukunu koruduğunu iddia eden bazı meslek örgütleri yıllardır Türkiye’de örneğin Türk Tabipler Birliği, doktor sayısının artmasına engel olmaya çalıştı. Nitekim bizden önce bunu başardılar da .”

Kamuda Çalışan Hekimlerin Muayenehaneleri Açık Olunca mı 100. Hasta Olmaktan Kurtulacağız?
Tıp fakültelerinin artmasına tepki gösterilmesini değerlendiren Akdağ şunları söyledi: “Az olan hekim sayısı nedeniyle 36 saat çalıştırmayalım. Ancak hastalar ne olacak? Tabip örgütü kaliteli bir eğitim istiyorsa sayının artırılmasından yana olmalı ve kaliteli eğitim için ne gerekiyorsa onu istemeli. Sayı artırılmamalı denildiğinde hastalara yapılan haksızlığın yanı sıra hekimlere de büyük haksızlık yapılmış oluyor. Şimdi güya hükümet politikalarını tenkit etmek üzere bir takım sloganlar geliştirip, duyurular yaptılar. “100. Hasta olmak ister misiniz?” İstemem. Ancak 100. hasta her zaman biri olur mutlaka, siz olmasanız da. 100. hasta olmaması için bir hekimin 20 hasta bakabileceği kadar Türkiye’de hekim olması gerekiyor. Kamuda çalışan hekimlerin muayenehaneleri açık olunca mı 100. hasta olmaktan kurtulacağız? Meslek örgütü bunların peşine düşüyor.

Küba’da Nüfusa Kıyasladığımızda 6 Misli Doktor Var, Açıklasınlar Bunu!
Büyük haksızlık yapıyorlar üstelik o meslek örgütünün biraz da sosyalist eğilimleri var. Bunları kendi yayın organlarından biliyoruz. Bugün sosyalizmle yönetilen Küba’da nüfusuna kıyasladığımızda 6 misli doktor var. Nasıl açıklıyorlar bunu? Gelsin açıklasınlar bunu. Bu zamana kadar hiç cevap vermediler bu konuda!

Doktor Sayısı Artana Kadar Mecburi Hizmet Devam Edecek
Türkiye’de doktor sayısını artırmalıyız ki hekimlerin üstündeki bu yükü azaltalım. Bunun başka bir yolu yok. Doktor sayısı artana kadar mecburi hizmet devam edecek. Çok severek yaptığımız bir şey değil ama ortada bir zorunluluk var. Mecburi hizmeti “Devlet hizmeti yükümlülüğü” diye anıyorum. Diş Hekimliği Uzmanlık Sınavı, Tıpta Uzmanlık Sınavına benzer şekilde olacak.

Gerekirse Adaletsizliği Düzeltmek için Yasa Yapabiliriz
Muayenehanecilik yapıp hem de döner sermayeden faydalanılması çok büyük adaletsizlik. Bu hususta Danıştay’ın verdiği karar çok yanlış bir karardır. Biz bunları Dava Daireleri Kurullarına itiraz ediyoruz. Bu adaletsizliği düzeltmek için gerekirse yeni yasa yapacağız.

“Muayenehane Hekimliğine Karşı Değilim”
Muayenehanecilikte hizmetin bir vasıtasıdır. Muayene hekimliğine karşı değilim. Ancak kamuda çalışan hekimler, ister Sağlık Bakanlığı ister üniversiteler olsun, muayenehane çalıştırmamalıdır. Dışarıda özel bir hastanede çalışmamalıdır. Burada bir çıkar çatışması ortaya çıkar. Geçmişte Türkiye bunun acı örneklerini milyonlarca kez yaşamış insanlarımızın hatıralarıyla doludur. Türkiye’nin bugünlere geri dönmemesi gerekiyor. Muayenehane çalıştırmak isteyen meslektaşlarımız isterlerse bunu serbest olarak yaparlar. Özel hastanelerle irtibat kurar muayenehanelerinden hastaları götürür özel hastanelerde işlerini görürler. İsterlerse sadece muayenehane çalıştırır isterlerse sadece özel hastanede çalışırlar. Ancak kamuda iken bu olmaz. Kamuda çalışırken bu yapıldığında, bu sadece kamuda çalışan doktorlara büyük haksızlık oluyor. Ayrıca vatandaşa da büyük haksızlık oluyor. Üniversite hastanesinin içinde bulunduğu sıkıntılı durum, büyük ölçüde bundan kaynaklanıyor. O şekilde işletme ayakta kalamaz.

Muayenehane Yönetmeliğinde Kolaylaştırma Geliyor
Bugüne kadar muayenehane açmış olanlarla ilgili olarak yönetmeliği kolaylaştırıcı unsurlar getiriyoruz. Bundan sonra muayenehane açacaklar için de kanunlardaki genel hükümleri getiriyoruz. Depremler, yangınlar gibi..

“Para Verince Özel Hasta Oluyorsunuz, Veremeyince Genel mi Oluyorsunuz?”
Her hasta özeldir. “Özel” hasta terimi bizim insanımıza saygısızlık olarak görüyorum. Özel hasta ne demek oluyor, diğer hastalar “genel” mi oluyor? Para verince özel hasta oluyorsunuz, veremeyince genel mi oluyorsunuz? Hükümetimiz vatandaşın hocalara verdiği paranın hepsini ödedi. Aydan aya ödemeler yapılıyor.

Hastanın Asistan Tarafından Teşhisi Konmuş ve Tedavisi Yapılmışsa Bu Hukuksuzdur
Hiç bir çağdaş demokratik ülkede bir üniversite hastanesinde hasta uzmanlık bilgisi gerektiren bir alanda asistan tarafından bakılarak evine yollanamaz. Türkiye’de geçmişte çok çarpık bir düzen vardı biz bunu düzeltmeye çalışıyoruz. Bilime, tıp ahlakına, insanlığa önem veren herkesin bunun yanında durması lazım. Bana para verilirse ben hastaya bakarım, bana para verilmediğinde ona asistan bakar düşüncesi bana göre tıp ahlakı ile bağdaşmaz. Hukukla da bağdaşmıyor. Bir eğitim hastanesinde ister Sağlık Bakanlığına bağlı olsun ister üniversiteye uzmanlık bilgi ve becerisi gerektiren bir konuda eğer hastaya asistan tarafından teşhis konmuş ve tedavisi yapılmışsa bu hukuksuzluktur.

Kölelik Sisteminde miyiz?
İzmir’de 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde asistanlar isyanları oynadılar. Çok da doğru yaptılar, yani eylemleri için söylemiyorum. İtiraz etmekte haklıydılar ama eylemleri bana göre yanlıştı. Hastaya bakmamak diye bir eylem olmaz. O hastaya zarar vermektir. O asistanlarla ben görüştüm. Gereken genelgeleri yaptık, Sağlık Bakanlığında böyle bir sorun yaşanmıyor. Ne olmuştu 9 Eylül’de de asistanlar eylem yapmıştı? Hocalar odasına giriyor, kapısını kilitliyor ve hasta bakmıyor. Asistanların baktığı hastalardan hocalara döner sermaye ödeniyor, asistanlara ödenmiyor. Böyle haksızlık olur mu? Kölelik sisteminde miyiz?

Üniversitelerde de İşler Yürüyormuş
Üniversitelerdeki ücret adaletsizliğinin önüne geçmek için mali olarak doğru yönetilmeliler. Marmara Üniversitesi, Rize Üniversitesi hatta Sağlık Bakanlığına bağlı olmayanlardan Gaziantep, Malatya, Kayseri, Trabzon buralarda hocalarda ek ödemelerini alıyor, asistanlar da ek ödemelerini alıyor. İşler yürüyor. Yürüyormuş demek ki.

“Dünyayı Bilmediğimizi Sananlar Sadece Bize Değil Türk Halkına da Haksızlık Yaparlar”
Dünyayı bilmediğimizi sananlar sadece bize değil Türk halkına da Türk hekimlerine de haksızlık yapmış oluyorlar. Biz dünyayı çok iyi biliyoruz. Bugün Amerika Birleşmiş Devletlerinde, kıta Avrupa’sında birçok ülkede tıp fakültelerinin kendi hastaneleri yok. Tıp fakülteleri bir vakıf hastanesiyle, devlet hastanesiyle hatta bazen özel hastane ile iş birliği halinde çalışırlar. Hastalarını orada takip ederler eğitimlerine yaptırırken orada uzmanlarıyla ve asistanlarıyla da hastalarının işlerini görürken öğrencilerini de götürerek onların da eğitimini yaparlar. Bunu bütün dünya yapıyor özerklik bozulmuyor da Türkiye’de hastane işletmeciliğini yapmayınca mı özerklik bozuluyor. Biz şimdi Marmara üniversitesindeki eğitime ya da araştırmaya karışıyor muyuz? Hayır. Tam tersine Marmara üniversitesine Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırmayla ilgili olan uygulamaları da üniversiteye bırakmış oluyoruz. O konuda daha uzman kuruluş olarak kabul ediliyor. Hastane işletmeciliğinde de Sağlık Bakanlığı daha uzman bir kurum. Bu bir ortaklık ve doğru bir ortaklıktır.

“Türkiye’de Sağlık Çalışanlarının Sayıları Az Olduğu İçin Büyük Fedakarlıkla Çalışıyor ”
Hasta hakları birimleri 184 hattı gibi uygulamalar yanlış propagandalar sebebiyle sanki hekimlere karşıymış gibi lanse ediliyor. Oysa bunlar hekime ya da sağlık çalışanına şiddeti azaltacak uygulamalardır. Hastaların telefonla ya da doğrudan başvurabileceği başka bir merci olduğunu bilirse vatandaş, kaba davranmaktan daha kolay vazgeçer. Asıl şiddet uygulayanlar kaba davrananlar kendi psikolojileri bozuk, toplumda her yerde bunu yapan insanlar ama nadiren de olsa sistem içerisinde bir şekilde sorusuna cevap alamayan ya da işini göremeyenlerin de öfkelendiği oldu. Bu insanlara nereye müracaat edeceklerine dair yol göstermek gerekiyor. Bu işle mücadele etmeye devam edeceğiz. Her zamanda söyleyeceğim. Bir tek sağlık çalışanına bile kaba davranışı ya da şiddete müsamaha edemeyiz. Bunu asla kabul etmiyoruz. Türkiye’de sağlık çalışanlarının zaten sayıları az olduğu için büyük fedakarlıkla çalışan insanlardır. Hekimler olsun diğer arkadaşlarımız olsun, beklide kamuda çalışanlar içinde en özveriyle çalışan belki de en çok ve en yoğun çalışan gruba karşı şiddet asla kabul edilemez. Ama bunu sağlık politikalarıyla ilişkilendirmeye çalışan bazı muhalefet çevreleri ve meslek örgütleri oluyor burada büyük haksızlık yapıyorlar. Çok büyük haksızlık yapıyorlar. Bir sağlık sisteminde vatandaş ne kadar horlanıyorsa, hizmet alamıyorsa, vatandaşın şiddet eğiliminin o kadar artacağı o kadar açık. Yoksa bizim kurduğumuz yeni sağlık sistemi vatandaşa sahip çıkan bir sağlık sistemi. Dolayısıyla bu sistemi şiddeti artırmaz, ancak azaltır. Peki, neden azalmadı, artıyor mu gibi soruların cevabını sağlık sisteminde değil başka yerlerde aramak lazım.

“Muayenehaneye Hasta Çağırınca Hasta Puanı Toplama Olmuyor da Devletin Hastanesinde Bakınca Neden Hekimler Performans için Hasta Bakıyor”
Muayenehaneye hasta çağırınca hasta puanı toplama olmuyor da devletin hastanesinde bakınca neden hekimler performans için hasta bakıyor denmesi ne kadar bilim dışı bir yaklaşım. Muayenehanem açık olsun orada hasta bakayım. Oraya gel diyeyim, bu puan toplama ya da para toplama olmuyor. Orada emeğinin karşılığını bir hekimin alması puan toplama oluyor. Hiç bir hekim istisnaları çok nadir olanları dışında hastasına gerekenden ne azını ne de fazlasını yapmaz. İdeal olan hastaya 20 dakika ayırmaktır. Bunun çaresi performans ya da başka bir sistem değil bunun çaresi Türkiye’de hekim sayısını artırmaktır. Hangi sistemi koyarsanız koyun, siz hekimsiniz Türkiye’de günde muayeneye gelen yılda ortalama 500 milyonun üstündeki hasta müracaatını Türkiye’deki doktorlar karşılamak zorundadır. Sistemin adını ne koyarsanız koyun. Bu işe karşı çıkan her kimse önce şunun yanında durmalıdır, önce hekim sayısı artsın. Performansa karşı olanlar bir taraftan hekim sayısının artışına da karşılar. Bu büyük bir çelişki!

“Türkiye’de Üretim Yapılsın Bizde Satın Alalım”
Medikal sektörde üretim Türkiye’de gittikçe artacak. Bizde bunu teşvik etmeye devam edeceğiz. Özellikle ofset uygulamalarıyla Türkiye’deki üretimi daha da artırmayı düşünüyoruz, “Firmalar Türkiye’de üretim yapsın bizde sizden satın alalım” diyoruz. Toplu satın almalar için özellikle. Mesela aşıda bunu yaptık. Türkiye’de Samsun’da, Ankara’da başka şehirlerde kümelenmeler oluyor. Kümelenmeler devletin verdiği desteklerle birlikte üretimi artıracak. Bizde bunun yanında duracağız ben bir defa şuna çok karşıyım hani Türk malıdır kullanmayalım yabancı malı olsun yanlış düşüncelerdir. Kaliteyi iyi ölçmeliyiz ve bir mal Türk malı olarak daha kaliteliyse onu tercih etmeliyiz.

“Yanlış İşler Yapan Hekimler Konusunda TTB Görevini Yapmalı”
Başarılı olduğu söylenen hekimlerin aslında yanlış işlemler yaptıkları halde hastane yöneticilerinin bunların önüne geçemediği gibi durumlarda hem idare soruşturmalarla idari hukukunu hem de ceza hukukunu işletmek mümkün. Eğer söz konusu meslekten uzun veya kısa süreli men ise bu da şu anda Türk Tabipler Birliği’ne verildi. TTB bu hususta görevini yapmalı.”

TÜM SORUNLAR HEKİM SAYISI AZLIĞINDAN KAYNAKLANIYOR

Hekim sayısının yetersiz olmasının sağlık sorunlarının temelini oluşturduğunu belirten Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, “Hangi sistemi koyarsanız koyun, yılda ortalama 500 milyonun üstündeki hasta müracaatını Türkiye’deki doktorlar karşılamak zorundadır” dedi.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulanmaya başlandığı 2003 yılından bu yana yapılan çalışmalar hakkında Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e değerlendirmelerde bulundu. Akdağ şunları söyledi: “Çalışmalarımızda hedeflerimizin büyük kısmına ulaştık. Vatandaşlarımızın sağlıkla ilgili ihtiyaçları olduğunda bu ihtiyaca kolayca ulaşmalı. Bunun bir tarafı vatandaşın kendi talep ettiği ihtiyaçlardır. Koruyucu sağlık açısından çocuğun aşısı, annenin bakımı ve sigarayla mücadele de çok başarılı olduk. Vatandaşların ihtiyaçları olduğu zaman acil taşınmalarıyla ilgili ya da bir afet durumunda vatandaşlara sağlık yardımı ile ilgili konularda büyük mesafe aldık. Bugün Türkiye hava ambulans sistemini de kullanan nadir ülkelerden biridir ve bizim artık ambulans sistemimiz dünyanın en büyük sistemleriyle boy ölçüşebilecek durumda, tamamen ücretsiz biliyorsunuz. Tedavi konusunda da vatandaşlarımız devlet hastanelerinden, üniversite hastanelerinden, özel hastanelerinden yararlanabiliyorlar, Türkiye’de bugün tedavi edilemeyen hiçbir hastalık yok. 2010 yılında 500 bin turist sağlık hizmeti almak için yurt dışından geldi ve Türkiye’de tedavi gördü. Aile hekimliği vatandaşlar için çok iyi oldu.

Dönüşümümüzün Yüzde 80’nini Tamamladık
Sağlıkta Dönüşümün yüzde 80’nini tamamladık. Önümüzdeki 4 yılda da bunun yüzde 10’ununu daha tamamlarız, kalan yüzde 10 her zaman yenilenmesi gereken alandır. Önümüzde en önemli hedeflerden biri bütün Türkiye’de sağlık binalarının 5 yıl içerisinde modern hale getirilmesi. Sağlık Bakanlığının çatısı altında olan hastanelerin yüzde 40’ını modern hale getirdik. Geri kalan yüzde 60’ı da 5 yıl içerisinde modern hale getireceğiz. Kampüs hastanelerde bunlar içerisinde, Sayın Başbakanımızın da isimlendirdiği Şehir hastaneleri de bunların içerisinde, bölge merkezlerindeki hastanelerde her şey mükemmel olacak.

“Yatalak Hastaların Hepsine Evde Sağlık Hizmeti Vereceğiz”
Randevu sistemine geçildi, 28 milyon insanın yaşadığı 50 şehirde randevu sistemi yürürlükte yıl sonuna kadar bütün şehirlerde hizmete geçecek. Çok modern ve mükemmel bir sistem olarak geliştiriyoruz. Önümüzdeki hedef randevu sistemini vatandaşlara kullandırtmaktır. Vatandaşlarımız şuan 182 numaralı telefonu kullanabiliyor. Ayrıca evde sağlık bakımında da 100 bin hastayı hedeflemiştik, 2012 yılında 150 bine ulaşacağını düşünüyoruz. Vatandaşlarımızın ihtiyacı olan yatağa bağlı, yatalak olanların hepsine evde sağlık bakımı vererek hastaneye gitmeleri gerektiğinde hastaneye biz taşıyarak böyle hizmet sunacağız. “

Hekimlerin Emekliliklerinde İyileştirmeler Yapılacak
Hekimlere yönelik hedeflerden ilkinin emeklilikle ilgili iyileştirmeler yapmak olduğunu belirten Akdağ, “Ek ödemelerle ya da aile hekimliği sistemiyle hekimlerimize geçmişle kıyaslanmayacak biçimde gelirler temin ettik. Tabi bunun da daha da artması benim en büyük dileğimdir. Ama emeklilik konusunda hakikaten gerideyiz. Bunu bir şekilde çözmemiz lazım” dedi.
Akdağ, ayrıca bütün hekimleri Sağlıkta Buluşma Noktası olan SBN’ye üye olmaya davet ederek “ Biz mutlaka onların ne düşündüklerini bilmek istiyoruz” diye konuştu.


Sağlık Çalışanlarına Şiddete Sıfır Tolerans
Sağlık çalışanlarının uğradığı şiddet olaylarına karşı yapılacakları anlatan Akdağ, “Hekimlerimize ve sağlık çalışanlarımıza şiddet konusunda toplumu duyarlı olmaya davet edeceğiz. Bununla birlikte yeni bir proje başlatıyoruz. Şiddete sıfır tolerans diye. Özellikle acil servislerimiz başta olmak üzere vatandaşlarımıza bunların duyurularını yapacağız. Bu proje şeklinde başlayıp devam edecek. Bir kişi hekime saldırdığı için 20 ay ceza aldı. Şiddete sıfır tolerans prensibinde, vatandaşı irrite etmeyecek şekilde uyarılar getirilecek. Şiddet uygulayanların sayısı çok değil. Bu kişilere karşı tepkinin oluşmasını sağlamalıyız. Hekimler yaşadıkları sorunlarla ilgili kendi yönetimlerine başvurabilirler. Vatandaşın başvurduğu bir birim olduğu gibi hekiminde başvuracağı bir yer oluşturulacak. Hekimin yöneticisi kayıtsız ise başka bir birime başvurabilmeli.”

“Geçmiş Hükümetlerin Politikalarında Olduğu gibi Sağlık Elemanı İstihdamında Cimri Davranmıyoruz”
Akdağ hekim sayısı ve istihdamı konusunda şunları kaydetti: “Türkiye’de hekimlerin ya da diğer sağlık çalışanlarının iş yükünün fazla olmasının nedeni sağlık insan gücü yetersizliğidir. Biz hükümet olarak geçmiş hükümetlerin politikalarında olduğu gibi sağlık elemanı istihdamında cimri davranmıyoruz. Aksine biz sağlık personeli bulamıyoruz.

“Türk Tabipler Birliği, Doktor Sayısının Artmasına Engel Olmaya Çalıştı”
Hekimlere devlet hizmeti yükümlülüğü getirme nedenimiz, hekim sayısı çok yetersiz olduğu içindir. Hemşire kadrosu açtığımız birçok yer boş kalıyor. Fizyoterapist kadroları boş kalıyor. Neden, çünkü Türkiye’de insan gücü sayısı yeterli miktarda değil. Bir taraftan sağlık çalışanlarının hakkını hukukunu koruduğunu iddia eden bazı meslek örgütleri yıllardır Türkiye’de örneğin Türk Tabipler Birliği, doktor sayısının artmasına engel olmaya çalıştı. Nitekim bizden önce bunu başardılar da .”

Kamuda Çalışan Hekimlerin Muayenehaneleri Açık Olunca mı 100. Hasta Olmaktan Kurtulacağız?
Tıp fakültelerinin artmasına tepki gösterilmesini değerlendiren Akdağ şunları söyledi: “Az olan hekim sayısı nedeniyle 36 saat çalıştırmayalım. Ancak hastalar ne olacak? Tabip örgütü kaliteli bir eğitim istiyorsa sayının artırılmasından yana olmalı ve kaliteli eğitim için ne gerekiyorsa onu istemeli. Sayı artırılmamalı denildiğinde hastalara yapılan haksızlığın yanı sıra hekimlere de büyük haksızlık yapılmış oluyor. Şimdi güya hükümet politikalarını tenkit etmek üzere bir takım sloganlar geliştirip, duyurular yaptılar. “100. Hasta olmak ister misiniz?” İstemem. Ancak 100. hasta her zaman biri olur mutlaka, siz olmasanız da. 100. hasta olmaması için bir hekimin 20 hasta bakabileceği kadar Türkiye’de hekim olması gerekiyor. Kamuda çalışan hekimlerin muayenehaneleri açık olunca mı 100. hasta olmaktan kurtulacağız? Meslek örgütü bunların peşine düşüyor.

Küba’da Nüfusa Kıyasladığımızda 6 Misli Doktor Var, Açıklasınlar Bunu!
Büyük haksızlık yapıyorlar üstelik o meslek örgütünün biraz da sosyalist eğilimleri var. Bunları kendi yayın organlarından biliyoruz. Bugün sosyalizmle yönetilen Küba’da nüfusuna kıyasladığımızda 6 misli doktor var. Nasıl açıklıyorlar bunu? Gelsin açıklasınlar bunu. Bu zamana kadar hiç cevap vermediler bu konuda!

Doktor Sayısı Artana Kadar Mecburi Hizmet Devam Edecek
Türkiye’de doktor sayısını artırmalıyız ki hekimlerin üstündeki bu yükü azaltalım. Bunun başka bir yolu yok. Doktor sayısı artana kadar mecburi hizmet devam edecek. Çok severek yaptığımız bir şey değil ama ortada bir zorunluluk var. Mecburi hizmeti “Devlet hizmeti yükümlülüğü” diye anıyorum. Diş Hekimliği Uzmanlık Sınavı, Tıpta Uzmanlık Sınavına benzer şekilde olacak.

Gerekirse Adaletsizliği Düzeltmek için Yasa Yapabiliriz
Muayenehanecilik yapıp hem de döner sermayeden faydalanılması çok büyük adaletsizlik. Bu hususta Danıştay’ın verdiği karar çok yanlış bir karardır. Biz bunları Dava Daireleri Kurullarına itiraz ediyoruz. Bu adaletsizliği düzeltmek için gerekirse yeni yasa yapacağız.

“Muayenehane Hekimliğine Karşı Değilim”
Muayenehanecilikte hizmetin bir vasıtasıdır. Muayene hekimliğine karşı değilim. Ancak kamuda çalışan hekimler, ister Sağlık Bakanlığı ister üniversiteler olsun, muayenehane çalıştırmamalıdır. Dışarıda özel bir hastanede çalışmamalıdır. Burada bir çıkar çatışması ortaya çıkar. Geçmişte Türkiye bunun acı örneklerini milyonlarca kez yaşamış insanlarımızın hatıralarıyla doludur. Türkiye’nin bugünlere geri dönmemesi gerekiyor. Muayenehane çalıştırmak isteyen meslektaşlarımız isterlerse bunu serbest olarak yaparlar. Özel hastanelerle irtibat kurar muayenehanelerinden hastaları götürür özel hastanelerde işlerini görürler. İsterlerse sadece muayenehane çalıştırır isterlerse sadece özel hastanede çalışırlar. Ancak kamuda iken bu olmaz. Kamuda çalışırken bu yapıldığında, bu sadece kamuda çalışan doktorlara büyük haksızlık oluyor. Ayrıca vatandaşa da büyük haksızlık oluyor. Üniversite hastanesinin içinde bulunduğu sıkıntılı durum, büyük ölçüde bundan kaynaklanıyor. O şekilde işletme ayakta kalamaz.

Muayenehane Yönetmeliğinde Kolaylaştırma Geliyor
Bugüne kadar muayenehane açmış olanlarla ilgili olarak yönetmeliği kolaylaştırıcı unsurlar getiriyoruz. Bundan sonra muayenehane açacaklar için de kanunlardaki genel hükümleri getiriyoruz. Depremler, yangınlar gibi..

“Para Verince Özel Hasta Oluyorsunuz, Veremeyince Genel mi Oluyorsunuz?”
Her hasta özeldir. “Özel” hasta terimi bizim insanımıza saygısızlık olarak görüyorum. Özel hasta ne demek oluyor, diğer hastalar “genel” mi oluyor? Para verince özel hasta oluyorsunuz, veremeyince genel mi oluyorsunuz? Hükümetimiz vatandaşın hocalara verdiği paranın hepsini ödedi. Aydan aya ödemeler yapılıyor.

Hastanın Asistan Tarafından Teşhisi Konmuş ve Tedavisi Yapılmışsa Bu Hukuksuzdur
Hiç bir çağdaş demokratik ülkede bir üniversite hastanesinde hasta uzmanlık bilgisi gerektiren bir alanda asistan tarafından bakılarak evine yollanamaz. Türkiye’de geçmişte çok çarpık bir düzen vardı biz bunu düzeltmeye çalışıyoruz. Bilime, tıp ahlakına, insanlığa önem veren herkesin bunun yanında durması lazım. Bana para verilirse ben hastaya bakarım, bana para verilmediğinde ona asistan bakar düşüncesi bana göre tıp ahlakı ile bağdaşmaz. Hukukla da bağdaşmıyor. Bir eğitim hastanesinde ister Sağlık Bakanlığına bağlı olsun ister üniversiteye uzmanlık bilgi ve becerisi gerektiren bir konuda eğer hastaya asistan tarafından teşhis konmuş ve tedavisi yapılmışsa bu hukuksuzluktur.

Kölelik Sisteminde miyiz?
İzmir’de 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde asistanlar isyanları oynadılar. Çok da doğru yaptılar, yani eylemleri için söylemiyorum. İtiraz etmekte haklıydılar ama eylemleri bana göre yanlıştı. Hastaya bakmamak diye bir eylem olmaz. O hastaya zarar vermektir. O asistanlarla ben görüştüm. Gereken genelgeleri yaptık, Sağlık Bakanlığında böyle bir sorun yaşanmıyor. Ne olmuştu 9 Eylül’de de asistanlar eylem yapmıştı? Hocalar odasına giriyor, kapısını kilitliyor ve hasta bakmıyor. Asistanların baktığı hastalardan hocalara döner sermaye ödeniyor, asistanlara ödenmiyor. Böyle haksızlık olur mu? Kölelik sisteminde miyiz?

Üniversitelerde de İşler Yürüyormuş
Üniversitelerdeki ücret adaletsizliğinin önüne geçmek için mali olarak doğru yönetilmeliler. Marmara Üniversitesi, Rize Üniversitesi hatta Sağlık Bakanlığına bağlı olmayanlardan Gaziantep, Malatya, Kayseri, Trabzon buralarda hocalarda ek ödemelerini alıyor, asistanlar da ek ödemelerini alıyor. İşler yürüyor. Yürüyormuş demek ki.

“Dünyayı Bilmediğimizi Sananlar Sadece Bize Değil Türk Halkına da Haksızlık Yaparlar”
Dünyayı bilmediğimizi sananlar sadece bize değil Türk halkına da Türk hekimlerine de haksızlık yapmış oluyorlar. Biz dünyayı çok iyi biliyoruz. Bugün Amerika Birleşmiş Devletlerinde, kıta Avrupa’sında birçok ülkede tıp fakültelerinin kendi hastaneleri yok. Tıp fakülteleri bir vakıf hastanesiyle, devlet hastanesiyle hatta bazen özel hastane ile iş birliği halinde çalışırlar. Hastalarını orada takip ederler eğitimlerine yaptırırken orada uzmanlarıyla ve asistanlarıyla da hastalarının işlerini görürken öğrencilerini de götürerek onların da eğitimini yaparlar. Bunu bütün dünya yapıyor özerklik bozulmuyor da Türkiye’de hastane işletmeciliğini yapmayınca mı özerklik bozuluyor. Biz şimdi Marmara üniversitesindeki eğitime ya da araştırmaya karışıyor muyuz? Hayır. Tam tersine Marmara üniversitesine Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırmayla ilgili olan uygulamaları da üniversiteye bırakmış oluyoruz. O konuda daha uzman kuruluş olarak kabul ediliyor. Hastane işletmeciliğinde de Sağlık Bakanlığı daha uzman bir kurum. Bu bir ortaklık ve doğru bir ortaklıktır.

“Türkiye’de Sağlık Çalışanlarının Sayıları Az Olduğu İçin Büyük Fedakarlıkla Çalışıyor ”
Hasta hakları birimleri 184 hattı gibi uygulamalar yanlış propagandalar sebebiyle sanki hekimlere karşıymış gibi lanse ediliyor. Oysa bunlar hekime ya da sağlık çalışanına şiddeti azaltacak uygulamalardır. Hastaların telefonla ya da doğrudan başvurabileceği başka bir merci olduğunu bilirse vatandaş, kaba davranmaktan daha kolay vazgeçer. Asıl şiddet uygulayanlar kaba davrananlar kendi psikolojileri bozuk, toplumda her yerde bunu yapan insanlar ama nadiren de olsa sistem içerisinde bir şekilde sorusuna cevap alamayan ya da işini göremeyenlerin de öfkelendiği oldu. Bu insanlara nereye müracaat edeceklerine dair yol göstermek gerekiyor. Bu işle mücadele etmeye devam edeceğiz. Her zamanda söyleyeceğim. Bir tek sağlık çalışanına bile kaba davranışı ya da şiddete müsamaha edemeyiz. Bunu asla kabul etmiyoruz. Türkiye’de sağlık çalışanlarının zaten sayıları az olduğu için büyük fedakarlıkla çalışan insanlardır. Hekimler olsun diğer arkadaşlarımız olsun, beklide kamuda çalışanlar içinde en özveriyle çalışan belki de en çok ve en yoğun çalışan gruba karşı şiddet asla kabul edilemez. Ama bunu sağlık politikalarıyla ilişkilendirmeye çalışan bazı muhalefet çevreleri ve meslek örgütleri oluyor burada büyük haksızlık yapıyorlar. Çok büyük haksızlık yapıyorlar. Bir sağlık sisteminde vatandaş ne kadar horlanıyorsa, hizmet alamıyorsa, vatandaşın şiddet eğiliminin o kadar artacağı o kadar açık. Yoksa bizim kurduğumuz yeni sağlık sistemi vatandaşa sahip çıkan bir sağlık sistemi. Dolayısıyla bu sistemi şiddeti artırmaz, ancak azaltır. Peki, neden azalmadı, artıyor mu gibi soruların cevabını sağlık sisteminde değil başka yerlerde aramak lazım.

“Muayenehaneye Hasta Çağırınca Hasta Puanı Toplama Olmuyor da Devletin Hastanesinde Bakınca Neden Hekimler Performans için Hasta Bakıyor”
Muayenehaneye hasta çağırınca hasta puanı toplama olmuyor da devletin hastanesinde bakınca neden hekimler performans için hasta bakıyor denmesi ne kadar bilim dışı bir yaklaşım. Muayenehanem açık olsun orada hasta bakayım. Oraya gel diyeyim, bu puan toplama ya da para toplama olmuyor. Orada emeğinin karşılığını bir hekimin alması puan toplama oluyor. Hiç bir hekim istisnaları çok nadir olanları dışında hastasına gerekenden ne azını ne de fazlasını yapmaz. İdeal olan hastaya 20 dakika ayırmaktır. Bunun çaresi performans ya da başka bir sistem değil bunun çaresi Türkiye’de hekim sayısını artırmaktır. Hangi sistemi koyarsanız koyun, siz hekimsiniz Türkiye’de günde muayeneye gelen yılda ortalama 500 milyonun üstündeki hasta müracaatını Türkiye’deki doktorlar karşılamak zorundadır. Sistemin adını ne koyarsanız koyun. Bu işe karşı çıkan her kimse önce şunun yanında durmalıdır, önce hekim sayısı artsın. Performansa karşı olanlar bir taraftan hekim sayısının artışına da karşılar. Bu büyük bir çelişki!

“Türkiye’de Üretim Yapılsın Bizde Satın Alalım”
Medikal sektörde üretim Türkiye’de gittikçe artacak. Bizde bunu teşvik etmeye devam edeceğiz. Özellikle ofset uygulamalarıyla Türkiye’deki üretimi daha da artırmayı düşünüyoruz, “Firmalar Türkiye’de üretim yapsın bizde sizden satın alalım” diyoruz. Toplu satın almalar için özellikle. Mesela aşıda bunu yaptık. Türkiye’de Samsun’da, Ankara’da başka şehirlerde kümelenmeler oluyor. Kümelenmeler devletin verdiği desteklerle birlikte üretimi artıracak. Bizde bunun yanında duracağız ben bir defa şuna çok karşıyım hani Türk malıdır kullanmayalım yabancı malı olsun yanlış düşüncelerdir. Kaliteyi iyi ölçmeliyiz ve bir mal Türk malı olarak daha kaliteliyse onu tercih etmeliyiz.

“Yanlış İşler Yapan Hekimler Konusunda TTB Görevini Yapmalı”
Başarılı olduğu söylenen hekimlerin aslında yanlış işlemler yaptıkları halde hastane yöneticilerinin bunların önüne geçemediği gibi durumlarda hem idare soruşturmalarla idari hukukunu hem de ceza hukukunu işletmek mümkün. Eğer söz konusu meslekten uzun veya kısa süreli men ise bu da şu anda Türk Tabipler Birliği’ne verildi. TTB bu hususta görevini yapmalı.”