|
Prof. Dr. Tunçalp Özgen |
Türkiye’de Mikroşirürji alanında öncülük yapan, Türk Nöroşirürji Derneği’nin kurucu üyesi olan, 70’in üzerinde bilimsel makalesi bulunan, bugüne kadar 20 bin civarında beyin ameliyatı gerçekleştiren, Türkiye’ye transfenoidal ameliyatını getiren ve yapan ilk kişi olan Hacettepe Üniversitesi Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tunçalp Özgen, mesleğinin 42. yılına kadar yaptığı tüm işleri eşi Canan Hanım sayesinde gerçekleştirdiğini söyledi. Prof. Özgen hayatını açık yüreklilikle Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı.
Türk Nöroşirurji Derneği’nin kurucu üyesi olarak İngilizce ilk bilimsel derginin çıkartılmasını sağlayan Prof. Dr. Tunçalp Özgen, aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Nörolojik Bilimler Enstitüsünün kurucusu. 10 binin üzerinde okuduğu kitapları, kurduğu Senfoni Orkestrası, Türk Sanat Musikisi Korosu ve Sanat Müzesinin yanı sıra gerçekleştirmek istediği yeni projelerini ve hedeflerini Sağlık Dergisi’ne anlattı. Prof. Dr. Özgen: “1946 yılında Kütahya’da doğdum ancak kırk günlükken ayrıldığım ve ailem birçok ilde yaşadığı için . Türkiyeliyim diyorum. Ev hanımı olan annem Mümine ve eczacı aynı zamanda milletvekilliği yapmış babam Ahmet İhsan’ın üçüncü çocuğuyum. Ablam benden 15 yaş, ağabeyim ise benden 10 yaş büyük. Babam çok otoriterdi, çocuklarıyla sohbet etmeyen çok konuşmazdı. Bu nedenle ağabeyim hep evdeki danışmanım, bana yol gösterendi. Ağabeyim ceza hukuku profesörü ve Türkiye Barolar Birliği Başkanıydı.
Babamın Vefatından Sonra Sınıf Birincisi Oldum
İlkokulu Ankara Sarar İlköğretim okulunda okuyordum. Annem, Ankara Kolejine geçmemi İngilizce eğitimimde katkısı olacağı için çok istedi. Mesleğimde ilerlemem hep bu yabancı dilimin iyi olmasına bağlı oldu ki bu eğitimi almamı sağlayan anneme çok şey borçluyum. Ankara Kolejinde ilkokul, ortaokul ve lise eğitimimi aldım. Lise 2. sınıftayken babam vefat etti, o zamana kadar derslerim ortalama düzeydeydi. Sonra annem “Baban öldü, artık çalış” dedikten sonra sınıf birincisi olmaya başladım.
Kolejde Ders Öğrenmekten Çok Kültür Aldım
Sanatı çok sevdim ama hiç kabiliyetim olmadı. Lise 2’de 4 seçmeli dersten müziği seçtim. Nevzat Bey, çok güzel müzik kültürü verdi. Koro şeklinde şarkı söylüyorken hoca, “Herkesin her şeyde kabiliyeti olmaz. Sen bir resimde şansını dene” dedi ve beni resim sınıfına gönderdi. Resim hocam Eşref Üren kabiliyetim olmasa da beni kabullendi. Kolejde ders öğrenmekten çok kültür aldım. Bugünün eğitiminde en büyük eksikliklerimizden biri bu, kültürlü insan yetiştirmemiz lazım. Dersi nasılsa öğrenir insanlar, ama kültürü veremezseniz üstüne bir şey koyamazsınız.
Hacettepe Tıp’ta 100 Kişilik Sınıftan 35 Kişi Mezun Olduk
Babam vefat ettiği için tıp fakültesini çok istediğim halde maddi sıkıntıyı düşündüm. Annem, “Ben seni okuturum, sen istediğin yere gir” dedi. Bizim dönemimizde merkezi sistem yoktu, o nedenle üniversitelerin sınavlarına giriliyordu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi. ve Cerrahpaşa Tıp fakültesi sınavlarına girdim. Dayım genel cerrahtı, ona sordum. İhsan Doğramacı’nın yeni fakülte kurduğunu Ankara Üniversitesine bağlı Hacettepe Tıp Fakültesini yazmamı söyledi. Hacettepe’yi kazandım, nasıl bir yer olduğunu görmemiştim. Yıl 1963 Ağustos ayı, küçük bir binaydı ve 100 kişi başladık. Bir gün isyan çıkarttık, bize “siz buradan doktor olmayacaksınız, sağlık memuru olacaksınız” denildi. Dekan geldi ancak ikna olmayınca sonunda İhsan Doğramacı geldi. Doğramacı, “Siz iyi doktor olacaksınız, gelecek sene geldiğinizde birçok laboratuar yapılmış olacak. 24 saat size açık kendiniz deney yapacaksınız. Siz hastadan korkmayacaksınız, iğne yapmadan dikiş atmadan mezun olmayacaksınız. Pratik eğitimi alıp mezun olacaksınız” dedi . Söylediğinin hepsini yaptı, yeni hevesle genç bir kadro çok iyi bir tıp eğitimi verdi. Çok zorladılar, ikmal yoktu sınıfta kalırsan atılıyordun. 100 kişilik sınıftan 35 kişi mezun olduk. Yabancı dil bilmeyenlere öğrettiler ve öğrenciyken yabancı makaleleri okuyup araştırma yapmanın önü açılarak öğrenim gördük.
Yıllarca Günde Ortalama 3- 3,5 Saatin Üzerinde Uyumadım
Tıpta öğrenciliğimde hep ilk 3’ün içindeydim ve üstün başarı belgesini alırdım. Çok çalıştım, akşamüstü 6 gibi dersimiz biterdi. Eve gelir bir iki saat uyur sonra ya hiç uyumazdım ya da sabah 4’te yatar 7’de kalkar derse giderdim. Yıllarca günde ortalama 3- 3,5 saatin üzerinde uyumadım. Demek ki uykunun derinliği ve kalitesi önemliydi.
Bizi Hasta ile Birlikte Yoğurarak Pişirdiler
“Biz çok ağır ders çalıştık” dediğimde, Eşim derdi ki “Siz çalıştıysanız bizde çalıştık.”. Yıllar sonra kızım tıbbıyeyi kazanıp ders çalıştığında, ise tepkisi, “ Bu insanlık dışı bir eğitim” oldu. İlk sınıflardan itibaren yardımcı doktor olarak hasta takip etmeye başladık. Kadın doğumda hamileliğini takip eden doktorun yanında bizde her birimizin bir hamile hastası vardı. Her ay çocuğun takibini yaptık, evine gittik, doğumuna girdik. Doğan bebeği takip ettim. Birinci sınıftan itibaren hasta ile yoğurarak pişirdiler. Bu ABD’nin Western Reserve Üniversitesinden Doğramacının seçtiği ve Hacettepe’de uygulamaya başladığı entegre sistemdi ki bugün ABD ve Türkiye de birçok üniversitede uygulanıyor.
Hacettepe’nin Başarısı Eğitim Sisteminden Gelir
Bir hoca beyini anlatırken diğeri gözü anlatmıyor. Bir hoca beynin anatomisini, diğeri beynin fizyolojisi, beynin hastalıkları, tedavi şekilleri anlatılıyor. Birbirinden kopuk ders eğitimi değil de blok eğitimler şeklinde oluyor. Hacettepe’nin başarısı eğitim sisteminden gelir.
Hemşirenin Ne İş Yaptığını Bilmeniz İçin O İşi Yapmalısınız
Klinikte çalıştığımız dönemlerde her birimizin hastası vardı. Cilt dikişini yapardık, sağlık ocağında çalıştığımızda elimiz titremedi, dikiş atmayı bilmeyen doktor olmadık. Hastanın idrarini tahlile götürür tahlilini kendimiz yapar. Hastanın burnuna sondayı takar, hastanın altını temizlerdik. Mezuniyet törenlerinde öğrenci arkadaşlar hep şikayet ederler, “biz burada amele gibi posta olarak görev yaptık, idrar taşıdık.” Bunu duyduğumda çok memnun oluyorum, İhsan Hocanın eğitiminin temeli bu. Hemşirenin ne iş yaptığını bilmeniz ve kontrol edebilmeniz için, yardımcı sağlık personelinin işini hekimlik eğitiminde hekim olacak kişinin bizzat yapıp, görmesi lazım. Hastanın sedyesini bir kez iterseniz bu amelelik değil bu doktor olmanın yolu.
Prof. Wilson, “Bir Sene Sonra Asistanım Olur Musun”
3. sınıftan itibaren genel cerrahi uzmanı olmak istiyordum. O zamanlar TUS yoktu, hocalarım benim genel cerrahiye gireceğimi biliyorlardı. Hüsnü Göksel, meme kanserinde önemli bir virtözdür. Prof. Charlie Wilson, 5. sınıftayken beyin cerrahide yanında staj yaptım. Prof. Wilson, “bir sene sonra asistanım olur musun” dedi. Amerika’da doktor olmak fikri çok cazip geldi, kabul ettim. Bir sene sonra geldi, beni çağırttı, son defa konuşmak için. Dr. Wilson ile görüşmeye girmeden önce Prof. Aykut Erbengi ve Prof. Vural Betan’a minnetarım Onlar benimle konuştular, “Asistanlık sınavı giriş sınavıyla oluyor, eğer sen Hacettepe’de beyin cerrahı asistanı olacağım diyorsan biz seni bomboş kağıt versen de alacağız. Wilson seni istiyor, tercih senin ancak Amerika’da buradaki kadar pratik bilgin olmaz. Çok iyi eğitim alırsın ama el eğitimin geri kalır” dediler . Wilson’da aynısını söyledi.
Nusret Fişek Hoca Halk Sağlığına Çağırdı
Nusret Fişek hoca beni çağırdı. İntörnlükte köyde sağlık ocağında çalıştık. Sabah saat 5’te servis arabaları ile sağlık ocaklarına Pazartesi sabah bizi gider, Cuma günü akşam gelirdik. Bir hafta boyunca neler yaptığımızı anlatırdık. O zamanlar hoca bizi o erken saatlerde uğurlardı. Karlar içinde köyde hasta bakarken, sahaya gelir bizi ziyaret ederdi. Benim halk sağlığına geçmemi istedi ancak ben istemediğimi söyledim. Beyin cerrahi mi genel cerrahi mi yoksa Amerika mı Türkiye mi arasında kaldım.
İlk Nöbetimde 11 Hasta Vefat Etti
Annemde Ankara’da olduğu için Hacettepe’de kalıp beyin cerrahisini seçtim. Yıl 1969 Haziran ayı kararım Beyin cerrahisi , yer Hacettepe. Ben tercih ettiğimde kanuna göre 7 seneydi, 4 sene genel cerrahi üstüne 3 sene beyin cerrahisiydi. Önce genel cerrahiye başladım, 1,5 sene genel cerrahide çalıştım ancak kanun değişti, beyin cerrahisi 5 seneye indi. Bunun içinde bir sene genel cerrahi var. Aykut Bey çağırdı,6 ayımın yanmasıyla beyin cerrahiye başladım. O zamanlar beyin cerrahisi çok ağır ve sancılı dönemlerdi. Mikroskop yoktu. İlk nöbetimde 11 hasta vefat etti. Mikroskop, anestezi bizim sonuçlarımızı çok etkiledi.
Beyin Ameliyatlarında Mikroskop Yokken KBB’den Alıp Kullandığımda Herkes Şaşırdı
Mikroskop ile ameliyat yapma yöntemi yok. Mikroskopla ameliyat yapmak istiyorum, bir KBB’nin mikroskopu vardı. Geceleri alıp onunla bez dikerek elimi alıştırmaya çalışıyordum. Arkadaşlarım “Bu ne yapıyor “dediler. Ama sonraki yıllarda mikroskop elimiz ayağımız oldu.
Eşimle Hastanede Tanıştık. Beyin cerrahisi 2. yılımdayken ağabeyimin eşi aile dostunun kızını methediyordu. Fotoğrafını da gösterdi, bir gün ağabeyimin kayınvalidesi ameliyat oldu. Canan’ın hastaneye ziyarete geleceğini söylediler. Orada tanıştık, hastaneden çıkarken telefonunu istedim. O şekilde başladı ve bir sene sonra da evlendik. Eşim o zaman ODTÜ’de kimya mühendisliğinde öğrenciydi. Uzmanlığı aldıktan sonra Mersin’e gitmek ve muayenehane açma fikri vardı. O dönem Türkiye’nin 35. beyin cerrahıyım.
“Nöbetler Kalkardı” Yani Her Gün Herkes 24 Saat Nöbetçi Olurdu
Uzmanlığı aldıktan sonra Aykut Bey, hastanede almamı istedi. Eşimle konuştum.5 senedir beni evde pek görmedi. 6 ay baş asistanlık yaptım, eşim annesine gitti ben hastanede yattım. Gün aşırı nöbetlerimiz vardı. Bazen öyle olurdu ki “nöbetler kalkardı” yani her gün herkes 24 saat nöbetçi demekti. “Maddi sıkıntımızda olabilir” dedim. O ise “Para pul peşinde değilim, istiyorsan akademiye devam et” dedi.
Aklımda hep mikroskop ile çalışma fikri vardı. Kendi kendime bir laboratuar kurdum, mikroskopla ameliyat yapmaya çalışıyorum. Ameliyathanede çalışıyorum ama okuduğunla olmuyor. Aykut Beye gittim, dedim ki , “Ben ay başında ayrılıyorum. Mikroşirurji istiyorum. Ancak kendi kendime çalışmamla olmuyor. Ben bunun eğitimini almak istiyorum.”
Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in ilk Türk öğrencisi Oldum
İsviçre’de yeni yeni ismi duyulmaya başlayan Prof. Dr. Gazi Yaşargil vardı ama yanına hiç Türk almamış. Bir de onun hocası vardı, Donahi. İkisine de yazdım. Donahi bir sene sonra uygun olduğunu söyledi, Gazi Hoca yakın zamanda çağırdı. 31 yaşındayım, yurt dışına tek çıkmamışım, ekonomik sıkıntım var. Ne kadar maaş alacağım, nerede kalacağım hiç biri belli değil. Benim dönemimde televizyon yeni yayın yapmaya başlamıştı, dünya ile ilgili bilgimiz yok. Gündüzleri hastanede çalışırım, geceleri kütüphanede, hafta sonları da aynıydı. Haftada bir gün ailemi arardım. İstasyonda telefon bürosu vardı Ankara telefon isteğimi yazdırıp beklerdim. 3 saatte arama sırası gelirdi. Sonra Yücel Kanpolat geldi 1 ay kaldı ve sonrasında eşim geldi 1 hafta kadar kaldı. Almanya da hocasına doktora tezini okutmaya geldi.
Yurt Dışında Kahve Bile Alınamıyor
Ameliyathanede kahve, çay ve reçelli ekmek var. Herkes geliyor alıyor ama ben bunun parasını nereye ödeyeceğimi bilmiyordum. İki hafta bulamadım, bir gün Gazi hoca geldi “Bir kahve al” dedi. Nereden fark etti bilmiyorum, “sana kimse kahve iç demedi mi. Rica ediyorum lütfen buranın masrafını ben karşılıyorum, istediğin kadar alabilirsin” dedi. Ameliyattan çıkıp direk mikroşirurji laboratuarına gider rat ameliyatları yapardım ama konuşmamız öncesinde kahve içmeye çekinşirdim. Kuralları bilmeyince insan çok çekiniyor.
Hacettepeye Mikroşirürji Laboratuarı Kurdum
Hacettepe’ye mikroşirürji laboratuarı kurdum. O zamanlarda anevrizma ameliyatlarını yapan bir iki kişiden biriydim. Büyük çoğunluğu Hacettepe’ye yığılırdı, sabahlara kadar ameliyat yaptım. Profesörlüğüm geldiğinde ise bu kez doçent olunan üniversitede profesör olunmaz kararı çıktı. Bunun için başka üniversiteye geçmem teklif edilse de o zaman hülle diyorduk bu işe, bana uygun gelmedi. 10 sene beklemem sonunda o madde kalktı ve profesör oldum.
Kalp Krizi Geçirdim Uyku Sürem 3 Saatten 6’ya Çıktı
Ameliyat sonrasında da stresiniz devam eder. Hasta nasıl uyanacak acaba bir sekel oldu mu? Heyecanla beklersiniz. Bir gün 3 hastayı söyledim yarın ameliyat edeceğim diye o gün öğleden sonra kalp krizi geçirdim. Hastaneye gitmemeye çok çalıştım, ancak eşim ısrar ediyordu. Sonunda dedi ki, “Bana ne can senin, biz 3 gün ağlarız. Sen bilirsin.”Sonra hastaneye gittik ve kalbim durdu, müdahale edildi. Ali Oto hemen müdahale etti. İlhan Paşaoğlu ameliyat etti ve “ 6 saat yatacaksın” dedi. O günden bu yana 6 saat uyuyorum.
Kalp Krizinden Sonra Rektör Oldum
Ben ameliyat olmuşum, yoğun bakımda yatıyorum. Çok sevdiğim Ahmet Göğüş, o zaman eşime diyor ki “Bu bir şey değil asıl bunlar kalp ameliyatından sonra kendilerini ispata kalkarlar, senin bundan sonra çekeceğin var.” Aradan zaman geçti ben rektör olduktan sonra, Canan’a “Ben demedim mi sana” diyor.
Beytepe’de Tunçalp Özgen Kongre Merkezi Kuruldu
8 sene rektörlük yaptım. Hacettepe’nin düşünce ve yapı olarak yenilendi. Yakın zaman önce Beytepe Kampüsünde kongre merkezine benim adımı vermişler. Çok duygulandım. İhsan Doğramacı hoca bana bir gün bana dedi ki “Sen çok vefalısın, Allah’tan diliyorum sende vefa bulasın.”
Senfoni Orkestrası ve Sanat Müzesi
Sosyal proje olarak Hacettepe senfoni orkestrası ve Türk Sanat Musikisi korosu kurdum. Hacettepe’nin çok güzel bir resim koleksiyonu vardı, Sanat Müzesi açtım. Çok istediğim ve yapamadığım projem ise “bilim ve teknoloji müzesi” kurmak. Almanya’nın Münih şehrinde olan Deutsche Museum – Bilim Müzesi gibi bir proje, kurmak isteyenlere destek olurum. Ancak bu seyir müzesi değil. Gencecik öğrencilerin bilim deneyleri yaptığı bir müze. Bir de tıp müzesi kurmak için eski kullanılan aletleri biriktirdik, bina olduğu an, tüm materyaller hazır.
Mikroşirürji Birikimlerimi Yeni Kitabımda Topladım
Türk Nöroşirürji Derneği’nin kurucu üyesiyim. Nöroşirürji Derneği tarafından yabancı dilde dergi çıkartan ilk kişiyim. “Acil Nöroşirürji” kitabı yazdım, Mikroşirürji laboratuarında yapılan çalışmaların hepsinin olduğu kitabım yakında yayınlanacak.
İşim Bir Sanat Eseri gibi Gelir Bana
Ameliyatı bitirdiğimde çekilir bir bakarım, bir sanat eseri gibi gelir. Bazen çok içime sindi diyorsunuz, aynı şeyi yapıyorsunuz ama olmuyor. O günkü haleti ruhiyeniz mi bilmiyorum.. Gazi hoca da bazen “Bugün günümde değilim” derdi.
Mikroskopla Bel Fıtığı Ameliyatını İlk Yapmayı Düşünen Kişiyim
Elimden gelenin en iyisini yaparım, ama şartlar uygun olmaz bazen bu tesadüftür. Mikroskopla bel fıtığı ameliyatını ilk yapmayı düşünen kişiyim. Bunu söylediğimde bir hocam “olmaz böyle şey” dedi. Yaptığım ameliyatı uluslararası camiaya yazmadım. 6 ay sonra aynı hocam benim masama mikroskopla yapılmış bel fıtığı ameliyatı diye yazılmış makaleyi koydu. O onun özrüydü.
Hastanın Hayatının Kutsallığını Öğrendim
Herkesten bir şeyler öğrenileceğine inanırım. Ağabeyimden insanlık öğrendim, Gazi Hocadan cerrahi teknik, Aykut Hocadan hayatımın en büyük dersimi aldım. Beni yetiştiren kişi Aykut Ermengi’dir. Doçenttim, bir gün ameliyathaneden Aykut Hoca seni istiyor dediler. Bana dedi ki “şu anevrizmayı yapamıyorum.” Hocam estağfurullah dedimse de “hastaya zarar vereceğim gel yap” dedi. Hoca izledi, geldi bana teşekkür etti, asıl ben teşekkür etmeliyim dedim. Cerrahın bir megalomanisi vardır “ben yapacağım” diye. “Hastaya zarar verebileceği yerde başkasına gel bana yardım et” demek çok büyüklüktür. Aykut Beyden “hastanın hayatının kutsallığını” öğrendim. Eşim bana müthiş destek vermiştir, çok akıllı ve zeki bir kızdır. Evin yükünü aldı. Her şeyimi ona borçluyum. Tunçalp, Canan’sız olamazdı.
Özgen Spekülümü ve Tekniği
Türkiye’ye transfenoidal yani burun içine beyinden girme ameliyatını getiren ve yapan ilk kişiyim. Zürih’te bu ameliyatı öğrendim, kulak-burun-boğaz uzmanları yapıyordu, sonra beyin cerrahi beyin içini yapıp KBB kapatıyordu. Türkiye’de başkasına bağımlı olunca yürümeyeceğini biliyordum. Baştan sona kendim yapmaya başladım ve kendi tekniğimi geliştirdim. Hep dudak altından giriyorduk, “burun içinden girelim” diye düşündüm. Tasarımını yaptığım aleti, bir yabancı firmaya verdim. Patent hakkı istemiyorum, sadece “Özgen spekülümü ve tekniği” adı verilmesini istedim. Maalesef başka bir firmaya verildi. İsim vermeden piyasaya çıkarttılar.
20 Bin Civarında İnsan Ameliyat Ettim.
İş hayatımda hastayı anlayacaksınız, şefkatli ve dürüst olacaksınız. Genç hekimler eğer insanı sevmiyorlarsa yol yakınken bu işten vazgeçsinler. Paranın çözemeyeceği şeyleri insanlığınızla çözersiniz. Hava alanında kalsam oradaki bir hastam benim problemimi halleder. Rektörlüğümde başarılı olmamın bir nedeni de tüm bakanlıklarda memurlardan hastalarım oldu, Tunçalp hocanın dosyası diye benim dosyam bir gün beklemeden hazırlanırdı. Ekmeğinizin karşılığını saygı, sevgi ve yardım olarak alırsınız. 20 bin civarında insan ameliyat ettim.
Çocuklarınızdan Fedakarlık Etmeyin
Çocuklarımdan fedakarlık ettim, bu yanlışmış. Bir gün kızım dedi ki “babacım siz bizimle hiç oynamadınız.” Bu yanlış, bir baba çocuklarıyla daha çok ilgilenmeli. Ailenizi ve çocuklarınızı sakın ihmal etmeyin. Mesleğimin 42. yılındayım ve 42 yıldır ilk defa son bir aydır akşam yemeklerimi ailemle birlikte yiyorum.
Evlilikte Saygı Çok Önemli
Eşim Ortadoğu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü, yani mezuniyet sonrası eğitimden sorumlu, mesleğinde başarılı. Yaşamda da taviz vermez. Çok iyi bir anne ve torunlarıyla çok ilgileniyor. Büyük kızım Hacettepe Tıpta radyolojide doçent Burçe Özgen Mocan, eşi de göz doçenti ve iki çocukları var. Küçük kızım Dalsu, grafik tasarım okumak istedi. ODTÜ’de endüstriyel tasarım bölümünde öğretim görevlisi. Eşimle 40. yılımızı kutladık, evlilikte saygı çok önemli. İki taraf yeri geldikçe alttan alacak.
10 Bin Civarında Kitap Okudum
10 bin civarında kitap okudum. Aynı anda 2-3 kitap okurum. Eşimle sık sık sinemaya giderim ancak isimlerini hatırlamam. Cengiz Özakıncı “Euro Dolar Savaşı”, İlya Ehrenburg’un “Fırtına”, TÜBİTAK’tan “Tüfek, Mikrop ve Çelik”, Elif Şafak, Buket Uzuner kitaplarını ve Nazım Hikmet şiirlerini tavsiye ederim.”