ŞİZOFRENİ Mİ PARALEL EVREN Mİ?

 Yaşadığı bir felaketin ertesi gününde artık farklı bir kimliğe ve çevreye sahip olduğunu fark eden bir adamın hikayesini, “İz Odası” kitabında anlatan Yazar Tevfik Uyar, verdiği bulgularla “şizofreni hastası mı?” sorusunu akıllara getirirken, diğer yandan bazı bilimsel konuları ele alıyor.

Paralel evren kuramı, Akıllı Hans, Philadelphia olayı gibi tarihi bazı iddia ve fenomenler hakkında bilgi veren kitapta, karakterin hayatının bir anda değişebileceği bir takım fizik kuralları refere edilerek ele alınıyor. Kitapta anlatılan karakter, yanıbaşına bir yıldırım düşmesi ile hayatındaki birçok şeyin değiştiğini düşünür ancak kimseye anlatamaz. Ailesi dışında çevresindeki herkes değişmiştir. Ne iş yaptığını, ne mezunu olduğunu hatta sevdiği insanı bile tanımaz. Olayın detayları bilimsel bazı temellerle anlatıldığında aslında bu kişi için konulacak teşhis bellidir, şizofreni. Ancak kuantum kuramıyla zamansal ve mekansal farklılıklar ele alınır.

Kurgusu ve içeriğiyle bakış açısını geliştirecek olan kitap, bilimsel olayları akıcı bir dille öyküleştirilerek anlatılmış.

Tevfik Uyar, “İz Odası” kitabı hakkında Sağlık Dergisi’nin sorularını yanıtladı.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezunum ve uçak mühendisiyim. Ayrıca İstanbul Kültür Üniversitesi’nde İşletme Yönetimi yüksek lisansı yapıyorum. Davranış bilimleri alanına yöneldim. Açık Bilim dergisi editörlerinden biriyim ve İstanbul’da 91.6 frekansında yayın yapan Radyo 24’teki Açık Bilim Radyo Programı’nın yapımcısı ve sunucusuyum.

Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Çocukluğumdan beri yazmaya büyük merakım var. Benim için bir oyundu hatta, kalem, kağıt… Oyuncaklarım da bunlar.

Bir gün bunu dışa vurmak istedim ve serüvenim böylece başladı. 15 yaşında Eskişehir’in yerel gazetesi İstikbal’de çok kısa bir süreliğine de olsa bilimsel ve teknik gelişmelerle ilgili bir köşe hazırlamıştım. Daha sonra üniversite yıllarımda çeşitli dergilerde çalıştım, yayıncılık yaptım. En nihayetide uzun öykülerimden birini kitap haline getirmeyi düşündüm. Ortaya “İz Odası” çıktı.

Devam kitabı yazmayı düşünüyor musunuz?
Devam kitabı… Direkt olarak konunun devamı değil belki ama benzer kitaplar yazabilirim zira benzer konseptte çalışmalarım var. Zaten öyküler yazıyorum ve bunlar zaman zaman çeşitli dergilerde yayınlanıyor. Yakın zamanda yayınlanan ve yayınlanmayan öykülerimi bir kitapta toplamayı düşünüyorum. Bir de astroloji ile ilgili bir kitap projem var. Biraz araştırmaya dayalı olduğu için çalışma zor ve devam ediyor. Astroloji kitabı olduğu sanılmasın, amaç astrolojinin bir bilim olmadığını anlatmak…

Kitapta vermek istediğiniz mesaj nedir?
Günlük hayatta rasyonel ve bilimsel kuşkucu biriyim, fakat garip bir canlı olduğumuzu da kabul ediyorum. Her ne kadar bilimin sınırları içerisinde düşünsem ve hatta konuşsam da zaman zaman benim de garip bulduğum hatta ilgi duyduğum “metafizik” şeyler olabiliyor. Ancak söylemlerimde, yazılarımda bilimin çizgileri dışına çıkmam. Her bilgi kendi türü ve kuralları içerisinde işlenebilir.

Ancak kuantum fiziğinin çeşitli yorumları, paralel evrenler, zaman yolculuğu vb. öğeleri hayatımıza soktu ve bu öğeler bazı tuhaf olayları kendileriyle açıklamaya da ilginç bir şekilde müsade veriyorlar. Edebiyat serbest bir alan olduğu için her kim olursanız olun orada daha özgürsünüz ve sanırım benim de yaptığım bu özgürlüğü kullanarak insanların büyük bir kısmının inandığı metafizik olaylara bilimsel temeller aramak. Ben kendi yaptığımı mantıksal pozitivizmin metafiziği felsefeye attığı topu tutmak olarak görüyorum.

Bu yüzden kitabım da hem inançlarımı, hem de başkalarının inandıklarını içeriyor ve olayları anlatmada kullanıyor. Mesela ben gerçekten de, kitapta da iddia ettiğim üzere zihin olgusunun zamandan bağımsız olabileceğine inanıyorum ama öte yandan kitapta anlatılan Philadelphia olayının bir söylenti olduğuna inanıyorum.

Nitekim “İz Odası” bir bilimkurgu kitabı değil ve o kategoride de yayınlamadık, ancak bilimsel öğeler de içeren felsefi bir kitap. Vermek istediğim mesaj da garip olayların da fiziksel bir açıklaması olabileceği üzerine. Daha popüler bir şeyle benzerlik kurmak gerekirse eğer, ben zaman zaman Fringe, zaman zaman da X-Files dizisiyle kuruyorum bu benzerliği.

Kitabınızla ilgili nasıl tepkiler aldınız?
Kitapla ilgili tepkiler genelde birbirine benziyor. Bunları benim söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama en çok ön plana çıkan özelliği sürükleyici olması. Başlayanların, merak edip ilk on-yirmi sayfasını okuyanların çoğu aynı gün ya da takip eden günde bitirdiklerini söylüyorlar. Kitap içerisinde zaman zaman bazı fizik terimlerinin açıklamasını verdiğim için didaktik bulanlar da var.

Kitabınız yazar olarak size neler kazandırdı?
Tecrübe. Mesela ben çok acele ettim bu kitabın çıktığı dönemde. Keşke süreci uzun tutup yeniden gözden geçirseymişim diyorum. Bir de pek az kimseye okutmuştum yayından önce. Sıradaki kitaplarımda öyle yapmayacağım.

Mutlaka herkesin okuması gereken kitap/ müzik/film sizce hangisi?
Herkesin okuması gerekir diyemem; ama iyi ki okumuşum dediğim kitaplar var. Bunları da şöyle sıralayabilirim. Fikir eserleri olarak: Stuart Sutherland; İrrasyonel – Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik. Edebiyat eserleri için ise klasikleri söyleyebilirim. Biraz eski bir düşünce belki ama klasikleri okumanın “kültürlenmenin” ilk aşaması olduğunu düşünüyorum. Bir de Peyami Safa, Sabahattin Ali gibi, kendi edebiyatımızın mimarlarını çok geç keşfettiğim için üzgünüm. Bizim neslimiz her nedense yerli edebiyatımızı hakir görmüş sanırım… Safa’dan, Ali’den alınabilecek tadı başka edebi eserlerde bulmak zor.

Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Referanslara. Açık Bilim’de bizler sağlık haberlerinde ya da tıbbi makalelerde mutlaka söylediklerimizi referanslandırıyoruz; ki bu bir özellik, lütuf değil. Bilim haberciliğinde zaten bu olmalı. Ve bu referansların iyi seçilmesi gerekiyor. Ben Goldcare’in TED Talks kapsamında yaptığı bir konuşmadan örnek vereyim: Çalışma üzüm çekirdeğindeki bir maddenin kanser hücresi üzerine olan etkileri ile ilgili ama basında bu “kırmızı şarap kansere iyi geliyor” diye yer buluyor. Bu safsatadır.

Türkiye’deki çalıştığınız alandaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Her ne kadar basılmış olan kitabım felsefi bir macera olsa da, kendimi daha çok bilimkurgu yazarı olarak karakterize ettiğimden, değilim. Bilimkurgu yazarları ve bilimkurgu severler de değildir muhtemelen. Bilimi üreten taraf olmadığımızdan mıdır nedir, bu tür bizde gelişmemiş.


Kendimi süreli yayınlarda yazan bir bilim yazarı olarak değerlendirirsem eğer, yine pek açıcı şeyler söyleyemem. Bilim dergilerinin finansman sağlayamadıkları için kapandığı bir ülkedeyiz. NTV Bilim bu sebepten kapandı. Biz de dergimizi bu yüzden çevrimiçi çıkarıyoruz. Bilim dergilerine kişilerin ilgisi yoğun olsa da sanırım Türkiye’de faaliyet gösterecek şirketlerde onu destekleyecek, fonlayacak ve dolayısıyla ayakta tutacak bir vizyon çalışması yok. Böyle bir politika yok.

Kendinizi bulunduğunuz alanın neresinde görüyorsunuz? Bütün istediklerini gerçekleştirmiş, hayatından memnun bir yazar mısınız?
Elbette yolun başındayım. Yolun sonunun neresi olduğunu da göremediğimden “nerede” olduğumu söyleyemiyorum. Her yazar kalıcı ve kıymetli eserler verebilmek ister. Bunu zaman gösterecek.

Hâlâ planlayıp gerçekleştiremediğiniz projeniz var mı?
Açık Bilim Derneği ya da Vakfı. Bilimi ve bilimsel düşünmeyi yaygınlaştırma amacımızı bir Siil Toplum Kuruluşu olarak sürdürebilmek.

Kitabınız birbirinden ilginç karakterler var. Siz hangisisiniz?
Tekini söylemek çok zor. Karakterlerin bir çoğunda benden izler var. Üstadlara göre çok usta bir yazar olmadıkça da bu hep böyle olurmuş. Yani tamamen başka bir insan yazabilmek ancak ustalaşınca mümkün derler. Ben de katılıyorum.

Roman filme alınsa, en çok hangi karakteri oynamak istersiniz?
Ragıp’ı oynamak isterim.

ÇEKİLİŞ BAŞLIYOR!

Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler:

Blogu izlemeye almak ( yan tarafta siteye katıl yazan yere tık)

Facebook sayfamı beğenmek (kullanmayanlar için zorunlu değil)

– Bu yazının altına yorum yazmak

Adsız yorumlar dikkate alınmayacak. Adınızı ve mail adresinizi yazarsanız memnun olurum.
11 Mart Pazar günü saat 23:00’a kadar yorum bırakabilirsiniz. Çekiliş sonucu 12 Mart Pazartesi sabahı buradan duyurulacaktır.

ÇEKİLİŞİ Özer TS KAZANDI. ADRESİNİ İLETTİĞİNDE KİTABI GÖNDERECEĞİM

ŞİZOFRENİ Mİ PARALEL EVREN Mİ?

 Yaşadığı bir felaketin ertesi gününde artık farklı bir kimliğe ve çevreye sahip olduğunu fark eden bir adamın hikayesini, “İz Odası” kitabında anlatan Yazar Tevfik Uyar, verdiği bulgularla “şizofreni hastası mı?” sorusunu akıllara getirirken, diğer yandan bazı bilimsel konuları ele alıyor.

Paralel evren kuramı, Akıllı Hans, Philadelphia olayı gibi tarihi bazı iddia ve fenomenler hakkında bilgi veren kitapta, karakterin hayatının bir anda değişebileceği bir takım fizik kuralları refere edilerek ele alınıyor. Kitapta anlatılan karakter, yanıbaşına bir yıldırım düşmesi ile hayatındaki birçok şeyin değiştiğini düşünür ancak kimseye anlatamaz. Ailesi dışında çevresindeki herkes değişmiştir. Ne iş yaptığını, ne mezunu olduğunu hatta sevdiği insanı bile tanımaz. Olayın detayları bilimsel bazı temellerle anlatıldığında aslında bu kişi için konulacak teşhis bellidir, şizofreni. Ancak kuantum kuramıyla zamansal ve mekansal farklılıklar ele alınır.

Kurgusu ve içeriğiyle bakış açısını geliştirecek olan kitap, bilimsel olayları akıcı bir dille öyküleştirilerek anlatılmış.

Tevfik Uyar, “İz Odası” kitabı hakkında Sağlık Dergisi’nin sorularını yanıtladı.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezunum ve uçak mühendisiyim. Ayrıca İstanbul Kültür Üniversitesi’nde İşletme Yönetimi yüksek lisansı yapıyorum. Davranış bilimleri alanına yöneldim. Açık Bilim dergisi editörlerinden biriyim ve İstanbul’da 91.6 frekansında yayın yapan Radyo 24’teki Açık Bilim Radyo Programı’nın yapımcısı ve sunucusuyum.

Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Çocukluğumdan beri yazmaya büyük merakım var. Benim için bir oyundu hatta, kalem, kağıt… Oyuncaklarım da bunlar.

Bir gün bunu dışa vurmak istedim ve serüvenim böylece başladı. 15 yaşında Eskişehir’in yerel gazetesi İstikbal’de çok kısa bir süreliğine de olsa bilimsel ve teknik gelişmelerle ilgili bir köşe hazırlamıştım. Daha sonra üniversite yıllarımda çeşitli dergilerde çalıştım, yayıncılık yaptım. En nihayetide uzun öykülerimden birini kitap haline getirmeyi düşündüm. Ortaya “İz Odası” çıktı.

Devam kitabı yazmayı düşünüyor musunuz?
Devam kitabı… Direkt olarak konunun devamı değil belki ama benzer kitaplar yazabilirim zira benzer konseptte çalışmalarım var. Zaten öyküler yazıyorum ve bunlar zaman zaman çeşitli dergilerde yayınlanıyor. Yakın zamanda yayınlanan ve yayınlanmayan öykülerimi bir kitapta toplamayı düşünüyorum. Bir de astroloji ile ilgili bir kitap projem var. Biraz araştırmaya dayalı olduğu için çalışma zor ve devam ediyor. Astroloji kitabı olduğu sanılmasın, amaç astrolojinin bir bilim olmadığını anlatmak…

Kitapta vermek istediğiniz mesaj nedir?
Günlük hayatta rasyonel ve bilimsel kuşkucu biriyim, fakat garip bir canlı olduğumuzu da kabul ediyorum. Her ne kadar bilimin sınırları içerisinde düşünsem ve hatta konuşsam da zaman zaman benim de garip bulduğum hatta ilgi duyduğum “metafizik” şeyler olabiliyor. Ancak söylemlerimde, yazılarımda bilimin çizgileri dışına çıkmam. Her bilgi kendi türü ve kuralları içerisinde işlenebilir.

Ancak kuantum fiziğinin çeşitli yorumları, paralel evrenler, zaman yolculuğu vb. öğeleri hayatımıza soktu ve bu öğeler bazı tuhaf olayları kendileriyle açıklamaya da ilginç bir şekilde müsade veriyorlar. Edebiyat serbest bir alan olduğu için her kim olursanız olun orada daha özgürsünüz ve sanırım benim de yaptığım bu özgürlüğü kullanarak insanların büyük bir kısmının inandığı metafizik olaylara bilimsel temeller aramak. Ben kendi yaptığımı mantıksal pozitivizmin metafiziği felsefeye attığı topu tutmak olarak görüyorum.

Bu yüzden kitabım da hem inançlarımı, hem de başkalarının inandıklarını içeriyor ve olayları anlatmada kullanıyor. Mesela ben gerçekten de, kitapta da iddia ettiğim üzere zihin olgusunun zamandan bağımsız olabileceğine inanıyorum ama öte yandan kitapta anlatılan Philadelphia olayının bir söylenti olduğuna inanıyorum.

Nitekim “İz Odası” bir bilimkurgu kitabı değil ve o kategoride de yayınlamadık, ancak bilimsel öğeler de içeren felsefi bir kitap. Vermek istediğim mesaj da garip olayların da fiziksel bir açıklaması olabileceği üzerine. Daha popüler bir şeyle benzerlik kurmak gerekirse eğer, ben zaman zaman Fringe, zaman zaman da X-Files dizisiyle kuruyorum bu benzerliği.

Kitabınızla ilgili nasıl tepkiler aldınız?
Kitapla ilgili tepkiler genelde birbirine benziyor. Bunları benim söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama en çok ön plana çıkan özelliği sürükleyici olması. Başlayanların, merak edip ilk on-yirmi sayfasını okuyanların çoğu aynı gün ya da takip eden günde bitirdiklerini söylüyorlar. Kitap içerisinde zaman zaman bazı fizik terimlerinin açıklamasını verdiğim için didaktik bulanlar da var.

Kitabınız yazar olarak size neler kazandırdı?
Tecrübe. Mesela ben çok acele ettim bu kitabın çıktığı dönemde. Keşke süreci uzun tutup yeniden gözden geçirseymişim diyorum. Bir de pek az kimseye okutmuştum yayından önce. Sıradaki kitaplarımda öyle yapmayacağım.

Mutlaka herkesin okuması gereken kitap/ müzik/film sizce hangisi?
Herkesin okuması gerekir diyemem; ama iyi ki okumuşum dediğim kitaplar var. Bunları da şöyle sıralayabilirim. Fikir eserleri olarak: Stuart Sutherland; İrrasyonel – Jared Diamond, Tüfek, Mikrop ve Çelik. Edebiyat eserleri için ise klasikleri söyleyebilirim. Biraz eski bir düşünce belki ama klasikleri okumanın “kültürlenmenin” ilk aşaması olduğunu düşünüyorum. Bir de Peyami Safa, Sabahattin Ali gibi, kendi edebiyatımızın mimarlarını çok geç keşfettiğim için üzgünüm. Bizim neslimiz her nedense yerli edebiyatımızı hakir görmüş sanırım… Safa’dan, Ali’den alınabilecek tadı başka edebi eserlerde bulmak zor.

Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Referanslara. Açık Bilim’de bizler sağlık haberlerinde ya da tıbbi makalelerde mutlaka söylediklerimizi referanslandırıyoruz; ki bu bir özellik, lütuf değil. Bilim haberciliğinde zaten bu olmalı. Ve bu referansların iyi seçilmesi gerekiyor. Ben Goldcare’in TED Talks kapsamında yaptığı bir konuşmadan örnek vereyim: Çalışma üzüm çekirdeğindeki bir maddenin kanser hücresi üzerine olan etkileri ile ilgili ama basında bu “kırmızı şarap kansere iyi geliyor” diye yer buluyor. Bu safsatadır.

Türkiye’deki çalıştığınız alandaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Her ne kadar basılmış olan kitabım felsefi bir macera olsa da, kendimi daha çok bilimkurgu yazarı olarak karakterize ettiğimden, değilim. Bilimkurgu yazarları ve bilimkurgu severler de değildir muhtemelen. Bilimi üreten taraf olmadığımızdan mıdır nedir, bu tür bizde gelişmemiş.


Kendimi süreli yayınlarda yazan bir bilim yazarı olarak değerlendirirsem eğer, yine pek açıcı şeyler söyleyemem. Bilim dergilerinin finansman sağlayamadıkları için kapandığı bir ülkedeyiz. NTV Bilim bu sebepten kapandı. Biz de dergimizi bu yüzden çevrimiçi çıkarıyoruz. Bilim dergilerine kişilerin ilgisi yoğun olsa da sanırım Türkiye’de faaliyet gösterecek şirketlerde onu destekleyecek, fonlayacak ve dolayısıyla ayakta tutacak bir vizyon çalışması yok. Böyle bir politika yok.

Kendinizi bulunduğunuz alanın neresinde görüyorsunuz? Bütün istediklerini gerçekleştirmiş, hayatından memnun bir yazar mısınız?
Elbette yolun başındayım. Yolun sonunun neresi olduğunu da göremediğimden “nerede” olduğumu söyleyemiyorum. Her yazar kalıcı ve kıymetli eserler verebilmek ister. Bunu zaman gösterecek.

Hâlâ planlayıp gerçekleştiremediğiniz projeniz var mı?
Açık Bilim Derneği ya da Vakfı. Bilimi ve bilimsel düşünmeyi yaygınlaştırma amacımızı bir Siil Toplum Kuruluşu olarak sürdürebilmek.

Kitabınız birbirinden ilginç karakterler var. Siz hangisisiniz?
Tekini söylemek çok zor. Karakterlerin bir çoğunda benden izler var. Üstadlara göre çok usta bir yazar olmadıkça da bu hep böyle olurmuş. Yani tamamen başka bir insan yazabilmek ancak ustalaşınca mümkün derler. Ben de katılıyorum.

Roman filme alınsa, en çok hangi karakteri oynamak istersiniz?
Ragıp’ı oynamak isterim.

ÇEKİLİŞ BAŞLIYOR!

Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler:

Blogu izlemeye almak ( yan tarafta siteye katıl yazan yere tık)

Facebook sayfamı beğenmek (kullanmayanlar için zorunlu değil)

– Bu yazının altına yorum yazmak

Adsız yorumlar dikkate alınmayacak. Adınızı ve mail adresinizi yazarsanız memnun olurum.
11 Mart Pazar günü saat 23:00’a kadar yorum bırakabilirsiniz. Çekiliş sonucu 12 Mart Pazartesi sabahı buradan duyurulacaktır.

ÇEKİLİŞİ Özer TS KAZANDI. ADRESİNİ İLETTİĞİNDE KİTABI GÖNDERECEĞİM