Bebeklerde görülen ve doğumsal bir hastalık olan özefagus atrezisi hastalığında, yemek borusunun belirli bir kısmının olmadığını belirten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Dindar, yemek borusunun olmayan kısmı ile diğer ucunun birleştirilmesi ile yapılan ameliyatlarda kanlanma bozukluğu gibi çeşitli sebeplerle yara iyileşmesinin uzun zaman alabildiğini kaydetti.
“Bebek Doğduğunda İlk 6 Saat İçerisinde Teşhis Edilmeli”
Özefagus atrezisi tanısının konulması ile ilgili Prof. Dr. Dindar şunları söyledi: “Bebek doğmadan önce yapılan ultrason ografisinde yemek borusunun üst kısmının çok geniş olduğunun görülmesi ile teşhis konabiliyor. Bebek doğduğunda tükürüğünü yutamama, morarma ve ağladığında morarmada artış gözlenir. Yemek borusuna hava kaçtığı için karnında şişlik oluşur. Bu tip belirtiler görüldüğünde bebek incelenmelidir. Genelde atlanıyor ve ev halkından büyükler durumdan şüphelenip, hastaneye getiriyor. Bebek doğduğunda ilk 6 saat içerisinde teşhis edilenlerde akciğerde pneumoni gelişmeden müdahale edildiği için daha iyi sonuçlar alınıyor. Yemek borusunun iki ucu arasındaki mesafenin uzun olduğu durumlarda gergin yaklaşan uçların kanlanma azlığı nedeni ile yara iyileşmesi yetersiz olabilmektedir.Bu gibi vakalarda yara iyileşmesinin hızlandırılması önem kazanıyor.”
Taşıyıcı Sistem
Yara iyileşmesini hızlandırmak amacıyla ODTÜ’de geliştirilen malzemeyi kullandıklarını, biyoaktif moleküller ve büyüme faktörleri içeren bu malzemenin uygulama bölgesinde uzun süreli etki sağlandığını ifade eden Prof. Dr. Dindar, “Geliştirilen bu malzemeler ile, yara iyileşmesi hızlanarak cerrahi uygulamadan belli süre sonra kendiliğinden erimekte ve bebeklerin daha çabuk iyileşmesini sağlamaktadır. Hayvanlar üzerinde elde ettiğimiz olumlu gelişmeler henüz hastanelerde uygulanmamakta. İnsana uygulanabilir taşıyıcı sistem oluşturulduğunda bebeklerde de kullanılmaya başlanacaktır.” şeklinde konuştu.
Yara İyileşmesinde Kolaylık
Cerrahi müdahalelerde sıkça karşılaşılan sorunlardan biri yara iyileşmesidir. Yara iyileşmesinin hızlı bir şekilde sonuçlanması için araştırma yürüten Prof. Dr. Dindar, iyileşmede büyüme hormonlarının etkisi üzerine araştırma yürüttüklerini kaydetti. Prof. Dr. Dindar, “Yara iyileşmesinde belirli büyüme hormonlarının etkilerini araştırıyoruz, bu tür çalışmalarımız çeşitli bölümlerle ortak yürütülüyor. Malzemelerin hazırlanması ODTÜ Kimya Bölümünden Prof. Dr. Nesrin Hasırcı tarafından yapılırken dokuların incelenmesi ise Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji Bölümünden Prof. Dr Nurşen Saraç tarafından yürütüldü.” dedi.
“Normalin 2-3 Katı Daha Hızlı Yara İyileşiyor”
Özellikle mide bağırsak sisteminde yara iyileşmesinin çok zor olduğunu belirten Prof. Dr. Dindar, “Özefagus (yemek borusu) ve kolon (kalınbağırsak)’un her ikisinde de yara iyileşmesinin yetersiz olması nedeniyle cerrahi karmaşalar oluşur. Bu bakımdan yara iyileşmesini hızlandırmak, güçlendirmek önem kazanıyor. Yemek borusu bozukluklarında, ilaç taşıyıcı sistemler kullanıyoruz. Malzemelere düşük dozda büyüme faktörleri ekleniyor ve bu malzemeler lokal uygulanıyor. Bu bağlamda deneysel araştırma ve hayvan yetiştirme laboratuarında, sıçan kullanılarak bir yılda 24 adet çalışma gerçekleşti. Hayvanlarda 1 cm’lik özefagus segmenti çıkarılarak uç uca özefagus anastomozu yapıldı. Kontrol, taşıyıcı sistem ve hormon yüklü taşıyıcı çalışma grupları oluşturuldu. Yara iyileşmesi için kullanılan sistemler ODTÜ’de geliştirildi. Biyo-uyumlu polimerik malzemelerden film halinde hazırlanan bu sistemlere farklı dozlarda aktif madde eklendi. Bazı filmler ise, ilaçların etkisini kontrol edebilmek amacıyla, boş bırakıldı. Çalışmalardan bir tanesinde, rat özefagusunda bütünlüğü bozup yeniden anastomoz yaptıktan sonra yara bölgesine belirli dozda fibroblast büyüme faktörü içeren yara örtüleri konuldu. Amaç, bu örtüler kullanılarak yara iyileşmesi zayıf olan bu organdaki iyileşmeyi hızlandırmaktı. Bu çalışmada, normalin iki- üç katı daha hızlı yemek borusunda darlığa neden olmadan, yara iyileşmesi sağlanabildiği görülmüştür. Bu da önemli bir çalışmadır. Aynı etkiyi sağlayabilmek için damar yoluyla yada periton içine aynı hormonu verdiğiniz zaman çok daha yüksek oranda hormon kullanmak gerekiyor. Halbuki ilaç taşıyıcı sistem ile daha düşük miktardaki hormonun belirli bir dozda salımı sağlanarak devamlı ve güçlü etki yaratılmış ve yara iyileşmeyi hızlandırılmıştır. Bu tedavi tüm cerrahi alanlar için geçerli.” bilgisini verdi.
3 Farklı Grup İncelendi
Çocuk hastalıkları bölümünden gelen özofagus anastomozunda FGF’nin etkisini araştırdıklarını kaydeden Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr Nurşen Saraç, “3 farklı grup araştırılarak, yapılan anastomozda dokunun yenilenmesine etkisi özellikle değerlendirilmek üzere parçalar rutin histolojik tekniklerle hazırlandı. Sonuç olarak özellikle FGF uygulanan grupta kollajen birikimini gerek submukozada gerekse de kas katında diğer gruplara göre daha belirgin olduğu saptandı. Bunun istatistiksel dağılımı ile de somut olarak yayında belirtildi. Preklinik olarak çalışmaya katkımız, parçalarısağlıklı bir şekilde takip edip görüntüleyerek görüntüleri de tüm dokuları tarayarak ve kıyaslı skorlama yaparak değerlendirip istatistiksel hale getirdik.” dedi.