Marka ve imaj yönetimi üzerine son dönemlerde çok farklı kaynaklardan araştırmalar yapıyorum. Temelde oturmuş, bazı kuralların dışında herkes kendi bakış açısıyla yorumluyor. Durum böyle olunca da yine medyada marka ve imaj yönetimi konusunda gözlemlerimi paylaşmak istedim.
Öncelikle marka ve imaj yönetiminde isim ön plana çıkıyor. İnsanların aklında kalacak bir isim ve buna uygun logo olması gerekiyor.
Marka yönetiminde strateji bütün her şeyin temelinde oturuyor. Eğer iyi bir stratejiniz yoksa, yapılan her şey boşa gidebilir.
Marka yönetiminde sadelik ön plandayken, basitleştirip suyunu çıkartmamanın önemi özellikle hatırlatmak istediğim nokta. Sadelik, ancak takıntılı şekilde değil çünkü, bazen şatafatlı olmak da gerekebilir. Yani doğru yerde ve zamanda gerektiği gibi davranılmalı.
Markanın imajı için basın sözcülerinin önemi burada dikkat çekiyor. Siz istediğiniz kadar harika marka oluşturun, açık ya da gizli şekilde basında yer almak zorundasınız. Medya olmazsa olmazdır. Basın gereksiz diyen kurumsal iletişimciniz varsa, yenisini bulun. Medya ile ilişkileri yönetemeyen kurumsal iletişimci zaten iletişimci değildir.
Marka yönetiminde medya kanallarını dengeli şekilde kullanmak önemlidir. Ancak bazen öyle durumlar olur ki, bazıları daha çok ön plana çıkmalıdır. Mecraların farklı hedef kitleleri ve dilleri vardır, her mecraya uygun şekilde içerikler hazırlanmalıdır.
Basın sözcüsünün, medya ile iletişimi ise çok önemlidir. Mesela Nusret’in tuz dökme hareketinin PR çalışması olduğunun ortaya çıkması şaşırtıcı değil. Yapılan her şey, önceden planlanmış bir stratejik hareket.
Bu nedenle marka ve imaj yönetimi de bir kurumsal iletişim işidir. Doğru hamleler aynı satrançtaki gibi size şah ve mat yapmayı sağlar. Yani oyunu kazanırsınız.