Medyada sürekli gördüğümüz haberlerden biri beslenmedir. Çünkü, insanları manken gibi zayıf olunca mutlu olacaklarına ve kendilerine güveneceklerine inandırmak için sürekli reklamlar döner. Bazen bir filmin ya da dizinin içine yerleştirilen gizli reklam, kimi zaman da haberlerin ana konusu olur.
Günümüzde sağlık haberciliği, reklamla aynı görüldüğü içinde, parasını veren haberini yaptırıyor. Hal böyle olunca gazeteci olmaya ne gerek var, “Siz bülteni gönderin yayınlayalım” diyen medya çalışanlarına dönüşüyor. Her konuda yazıp, hiçbir konuda uzmanlaşamayan medya çalışanları oluyor. Gazeteciliğin, bültenlere imza atmak olmadığını bilen bir avuç kişi ise, kaybedecek kişiler olarak görülüyor. Bültenlere imza atmayı gazetecilik sananlar kendi cehaletlerine bakmadan “habercilik” yaptığını sanıyor.
Günümüzde sağlık haberciliği, reklamla aynı görüldüğü içinde, parasını veren haberini yaptırıyor. Hal böyle olunca gazeteci olmaya ne gerek var, “Siz bülteni gönderin yayınlayalım” diyen medya çalışanlarına dönüşüyor. Her konuda yazıp, hiçbir konuda uzmanlaşamayan medya çalışanları oluyor. Gazeteciliğin, bültenlere imza atmak olmadığını bilen bir avuç kişi ise, kaybedecek kişiler olarak görülüyor. Bültenlere imza atmayı gazetecilik sananlar kendi cehaletlerine bakmadan “habercilik” yaptığını sanıyor.
Beslenme konusuna geri dönecek olursak, bugün bazı sitelerde ve gazetelerde gördüğümüz diyetisyen olmadığı ve eğitim almadığı halde insanlara nasıl zayıflayacaklarını söyleyen ve yemek gönderen bir kişi hakkındaydı. Reklamın iyisi kötüsü olmaz düşüncesindeki bazı kişiler olacağı için isim söylemeyeceğim. Zaten isim söylersem listem uzar. Oyuncular, sunucular, mankenler kendilerini sağlıklı yaşam gurusu ilan edip, kendileri bilmediği halde insanlara yarım yamalak akıl vermekten geri durmuyor.
İğneyi onlara batırdığıma göre, çuvaldızı medyaya batırabilirim.
Bazı gazeteciler, “Beslenme anlatıyorum” diyen her kişinin eğitimini sorgulamadan hemen ekrana çıkartıyor. Böyle olunca da kendine “uzmanlık” uyduranların diyarında, insanlara yanlış bilgiler sunuluyor. Sadece, eğitimsiz kesim değil, tıp mezunu olmak da her konuda konuşma yetkisi vermez. Her konuda konuşan sözüm ona profesörlerin,“Kaç bilimsel makalesi var?” diye de sormaz benim pek reyting meraklısı medyacım.
Hal böyle olunca da medya şarlatanların cirit attığı, cehaletin akıp bir türlü çözülemeyen beslenme sorunsalına döner. Kuzu misali dinleyen seyirci ise, “Koskoca doktor söyledi, beslenme gurusu söyledi.” ya da “Koskoca profesör yalan söyleyecek değil!” gibi tepkiler verebilir.
Televizyonda sağlık alanında konuşan gördüklerinde beni arayıp, “Esra şöyle biri konuşuyor, güvenilir mi?” diye soranlar oluyor. Cevabım “Sakın sakın, uzak durun.” demekten ben yoruldum. Televizyonlar, aynı isimleri dönüp dolaştırıp çıkartmaktan yorulmadı.
Sonuç olarak, medya okuryazarı olmayan medya çalışanlarının bilinçsizliği sürdükçe, beslenme sorunu çözülmez.