4,6 KAT ETKİLİ

Buğday çimi üzerine yapılan araştırmalar sonucunda kanser hücreleri üzerindeki etkisi kanıtlandı. Prof. Dr. Asuman Sunguroğlu başkanlığında bu etkiyi sağlayan etken madde araştırmaları sürüyor.

Buğday çimi(grass) ile ilgili çalışmalar son bir yılda Amerika’da büyük ilgi görüyor ve Buğday çimi suyu içiliyor. Buğday çiminin bilimsel olarak kanseri önlediğine ve antioksidan etkilerine dair yayınlar bulunuyor. Buğday çimi araştırmaları üzerine bir ilki gerçekleştiren Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Asuman Sunguroğlu bu uygulamayı kanser hücre serilerinde uyguladı. 2006 yılından bu yana çalışmaları sürdürdüklerini belirten Prof. Dr. Asuman Sunguroğlu, buğday ekstresinin kanserli hücreler üzerine etkilerinin normal hücrelere göre 4,6 kat öldürücü olduğunu tespit ettiklerini ifade etti. Kanser hücrelerinin normal hücrelere göre daha hızlı çoğaldığı halde buğday çiminin bu hücreler üzerinde daha etkili olduğunu gözlemlediklerini söyleyen Prof. Dr. Sunguroğlu, “O nedenle normal hücreler üzerinde koruyucu olması, yan etkileri olmaması ve sadece kanser hücrelerini seçici olarak öldürmesi bizim için anlamlı bir bulguydu. Kronik Myeloid Lösemi (KML) hücre serilerinde normal hücrelere göre hücre ölümünde (apopitozis) 4.6 kat bir artış tespit ettik. Buğday çimi seçici olarak kanser hücrelerini apoptozis ile öldürüyor. Hücrelerde embriyonal dönemden itibaren hücre ölümü gözlemleniyor ve ömrü dolan hücreler apopitozis ile ortamdan uzaklaştırılıyor. Hücrelerde apopitozisi Kaspaz denilen enzimler gerçekleştiriyor. Kaspaz’ların 2 farklı apoptotik yolağı var ve hangi yolağı tetiklediğini bulmak için bir çalışma daha planladık. Ayrıca farklı ölüm mekanizmalarını da belirlemeye çalışıyoruz. Yani buğday çiminin programlı hücre ölümünü hangi yolaktan yapıyor onu araştırıyoruz. Antioksidan etkisi nedeniyle hücrelerde ölüm tetikleniyor. Özellikle tirozin kinaz üzerinden mi etki gösteriyor, bunu saptamak üzere çalışmalarımız sürüyor” dedi.

Etken Madde Bulunup İlaca Dönüştürülecek
Buğdayın içeriğinde pek çok madde bulunduğunu ve amaçlarının hangi maddenin etkili olduğunu bulmak olduğunu kaydeden Prof. Dr. Asuman Sunguroğlu, buğday çimi içerisinde çok farklı flavonoidler olduğunu ve hangisinin bu etkiyi sağladığını tek tek maddeleri deneyerek bulmaya çalıştıklarını dile getirdi. Buğday çiminin içerisindeki her bir maddeyi saflaştırarak her birinin tek başına etkisini görmenin anlamlı olacağını anlatan Prof. Dr. Sunguroğlu, “Yurt dışında bu tür çalışmalar daha çok yapılıyor, etken madde elde edilerek ilaca çevriliyor. Yani yediğimiz bir buğdayın veya sarımsağın kendisini ekstre olarak kullanmak yerine içerisindeki her bir kimyasalın tek başına etkisi belirlenerek kombine şekilde de verilebiliyor ancak hepsinin tek tek nasıl etki yaptığı bilimsel olarak hedeflediğimiz çalışmalar arasındadır” değerlendirmesini yaptı.

Yayınlarda bulunan sonuçların elde edildiği bitkilerin, toprak kalitesi ve toprak içeriğinin buğdayın verimini değiştirdiğini belirten Prof. Dr. Asuman Sunguroğlu, ülkemizde organik toprak bulmanın artık çok zorlaştığını bunun nedeninin Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) tohumlarının gelişi güzel dağıtılmasından kaynaklandığını ifade etti. GDO’ların içerisinde bulunan gen bölgelerinin toprağı kısırlaştırdığını kaydeden Prof. Dr. Sunguroğlu, “Bu tohumları dağıtmalarının nedeni toprağı kısırlaştırmak çünkü bir yıl sonra aynı verim alınamıyor. Bu sayede bir yıl sonra yine aynı tohumun satın alınması gerekiyor. Çiftçilere yurt dışından tohum dağıtıldığı söyleniyor bunun dışında Meclis’ten yeni çıkan yasaya göre hükümet, genetiği değiştirilmiş tohumun ithalini serbest bıraktı. Bu çok ciddi bir şey, pek çok ülkede yasakken Türkiye’de izin verildi. İncelenmeden yapılan bir karar diye düşünüyorum ve Türkiye için çok hayati bir durum. İlave gen bölgeleri, toprağımızı verimsizleştiriyor, kısırlaştırıyor, insan sağlığı üzerinde ise öncelikle kansere ve kısırlığa yol açtığı konusunda yayınlar var. Ayrıca, tohumun içerisine dışarıdan verilen genin yapısı ve ileride ne gibi sonuçlara yol açacağı tam bilinmiyor. Ulusal Biyogüvenlik yasası çıkarılmadan hükümetin buna izin vermemesi gerekiyor ” şeklinde konuştu.