2020 KANSER HEDEFİ, 11 MİLYON KİŞİ

20-22 Kasım tarihlerinde Bilkent Otelde gerçekleştirilen 4. Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Sempozyumu’nda kanser üzerine yapılan son araştırmalar üzerinde duruldu. Ayrıca Ulusal Kanser Enstitüsü kurulmasına dair istekler sıkça tekrarlandı.

4. Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Sempozyumu 20-22 Kasım tarihleri arasında Bilkent Otel’de yapıldı. Sempozyumun başkanlığını Prof. Dr. Şevket Ruacan ve Prof. Dr. Faruk Zorlu paylaşırken “Prof. Dr. Lale Atahan anısına” konuşması ile toplantı başladı. Kanser çalışanlarını bilgilendirme amaçlı yıllık toplantıda, yapılan son araştırmalar ve yenilikleri sunuldu. Temel Onkoloji Kursundan sonra kanserin değişik boyutları, konunun uzmanları tarafından ayrıntılı olarak tartışıldı. Dünyada ve ülkemizde kanser yükü, kanser enstitülerinin durumu, son yıllarda giderek önem kazanan çevre ve kanser ilişkisi, ülkemizin de gündemine oturan tütün politikaları özel oturumlarda ele alındı. Nükleer onkoloji ve radyoterapideki gelişmeler konunun uzmanları tarafından sunuldu. Meme, kolon, akciğer, mesane kanserleri, Ewing sarkomu, nörobalstomun tanı ve tedavilerinde gelinen son noktalar ayrı oturumlarda değerlendirildi. Kanser hastalarında tedavi sonrası yaşam kalitesi ve hastaların beslenmesi ile ilgili sorunlar da gene uzmanlar tarafından tartışıldı.


Çevre Ve Kanser İlişkisi
Türkiye’de kansere yönelik araştırma, eğitim ve klinik hizmet sağlayan ilk kuruluş olan Hacettepe Onkoloji Enstitü Müdürü Prof. Dr. Şevket Ruacan sempozyum hakkında Sağlık Dergisi’ne konuştu: “Bu yıl 4.sü yapılan sempozyumun Türkiye’de onkoloji kanserle savaş nereye gidiyor, Türkiye ve Dünya’da son gelişmeler özellikle genç hemşire, biyolog, eczacı kısaca kanserle çalışan asistan ve uzmanlara kanser konusunda neler var, neler gelişti, bir yıl içerisinde neler oldu sunmak istiyoruz. Başta Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak düşünülen toplantıya, Türkiye’nin her yerinden katılımcılara burs ile yolluk ve kalınacak yerler ayrıldı.” 400 kişinin katıldığı sempozyumun ilk gününde kurs yapıldığını ve bu kursta da temel bilimlerdeki gelişmelerin anlatıldığını kaydeden Prof. Dr. Ruacan, her yıl toplantının temasının farklı olduğunu bu yılda ‘Çevre Ve Kanser İlişkisi’ üzerinde durulduğunu ifade etti.

Ulusal Kanser Enstitüsü
Kanserle ilgili çalışmaları, araştırmaları planlayacak danışmanlık yapacak, koordine edecek bir kuruluş kurulmasını istediklerini dile getiren Prof. Dr. Ruacan, bazı ülkelerde bulunan bu enstitülere Ulusal Kanser Enstitüsü denildiğini ve bu kuruluşların, alanında en iyi uzman ve bilim adamlarını bir araya getirdiğini belirtti. Prof. Dr. Ruacan, devlete danışmanlık yapan, en uygun bilgileri süzüp veren bir kuruluş olması yönünde çalışmalarının sürdüğünün bir örneğinin Amerika’daki Kanser Enstitüsü olduğunu ifade etti. Kurumun danışmanlık yapması, araştırma konuları belirlemesi, fon vermek gibi işlevleri olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ruacan, insan yetiştirmek, hem halka hem de profesyonellere eğitim vermesinin yanında ne kadar fizikçi ne kadar biyolog lazım onları planlayıp devlete fikir verecek bir kuruluş olduğunu dile getirdi.

2020 Yılında Kanserden Ölenlerin Sayısı 11 Milyona Yükselecek
Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Pediatrik Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Tezer Kutluk, Kanser yükü 2008 isimli konuşmasında şunlara değindi: “2004 yılından 2005 yılına gelindiğinde erkeklerde 3592, kadınlarda 1832 olmak üzere kanserden ölen birey sayısı toplam 5424 artmıştır. Kanserden ölüm hızları yüzde 1 oranında azalmıştır. 1998-2002 yılı kanser pervelansına dayanarak dünyada şu an 25 milyon kanserli insanın bulunduğu tahmin edilmektedir. Böyle giderse 2020 yılında her yıl kanserden ölenlerin sayısı yedi milyondan 11 milyona yükselecektir. Her yıl görülen yeni kanser vakalarının sayısı ise yüzde 50 artışla 11 milyondan 16 milyona yükselecektir. Bunda en önemli neden mevcut tütün kullanımı ve sağlıksız yaşam tarzıdır. Tüm kanserlerin üçte ikisi gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir. Tüm ölümlerin yüzde 12,5’i kanser nedeniyle olup, bu değer HIV/AIDS, tüberküloz ve malarya’nın tümünün sebep olduğu ölümlerden daha fazladır. Tüm kanser ölümlerinin yüzde 43’ü tütün, diyet ve enfeksiyonlarla ilişkilidir. Tütün tüm kanser ölümlerinin yüzde 30’undan sorumludur. Tütüne karşı Dünya Sağlık Teşkilatının yürürlüğe koyduğu “Tütün Çerçeve Anlaşması” konusunda ülkemizde de önemli bir adım atılmış ve 19 Mayıs 2008 tarihinde tütün yasakları ülkemizde de başlamıştır. Küresel düzeyde enfeksiyonlar tüm kanserlerin yüzde 17,8’inden sorumludur. Ancak bu alanda önemli gelişmeler yaşanmıştır. Hepatit virüsü, insan papilloma virüsü(HPV), helikobakter pilori ile başa çıkılabileceği görülmüştür. Kronik Hepatit B infeksiyonu aşılama ile yüzde 90-95 oranlarında önlenmektedir ve aşı dünyada giderek daha yaygın kullanmaktadır. Bu yıl içindeki önemli bir gelişme insan papilloma virüsünü bulan Dr. Zurhausen’in Nobel ödülü almasıdır.”

ABD’de her üç kadından birisi, her iki erkekten birisinin yaşam boyu kansere yakalandığını kaydeden Prof. Dr. Kutluk, kadınlarda ilk üç sırayı meme, akciğer, bronş, kolon ve rektum kanserleri; erkeklerde ise prostat, akciğer, kolon ve rektumun aldığını belirtti. Prof. Dr. Kutluk, ABD’de çocuk kanserleri 1-14 yaş grubunda ikinci en sık ölüm nedeni olmaya devam ettiğini vurguladı.


Hacettepe’de 2002 Yılından İtibaren Kanser Kayıtları Toplanıyor
Ülkemizde 1983 yılından bu yana kanser, bildirimi zorunlu hastalıklar arasında olmasına rağmen uzun yıllar güvenilir veri temininde sorunlar yaşandığını vurgulayan Prof. Dr. Kutluk, “8 ilin verileri birleştirildiğinde kanser insidansı yüzbinde olarak kadınlar 140.75; erkekler için 194.25 toplam 167.72 olarak hesaplanmıştır. Yine 8 ilin verilerine göre en sık görülen kanserler kadınlarda meme, deri, tiroit, akciğer, mide, kolon, endometrium, over, kemik iliği, beyin ; erkeklerde akciğer, prostat, deri, mesane, mide, larinks, kolon, kemik iliği, beyin, rektum kanserleri olarak bildirilmiştir” dedi. Hacettepe Üniversitesi Hastanelerinin 2002 yılından itibaren her üç hastanesinden de kanser kayıtlarını düzenli olarak toplanmaya başlandığını vurgulayan Prof. Dr. Kutluk, 2007 yılı verilerine göre 4636 vakaya ulaşıldığını ve buna göre ilk sırayı erkeklerde akciğer, prostat, kolorektal, kadınlarda ise meme, kolorektal ve lenfomaların aldığını bildirdi.

Türkiye’de 3 Onkoloji Enstitüsü Var
Dünya Türkiye’de kanser enstitüleri başlığı altında konuşma yapan Onkoloji Enstitü Müdürü Prof. Dr. Şevket Ruacan, “Kanser savaşı genellikle yaygın örgütlenme, temel-epidemiyolojik ve klinik araştırma, multidisipliner tedavi yaklaşımı, ileri teknoloji ve yüksek maliyet gerektirir. Birçok ülkede bu çok yönlü gereksinimleri karşılamak üzere “kanser enstitüleri” modeli getirilmiştir. Kanser enstitülerinden beklenen temel görevler; eğitim, araştırma, klinik uygulama, danışmanlıktır. Ulusal kanser enstitülerinin en gelişmiş örneği ABD’de bulunan Ulusal Kanser Enstitüsü’dür (National Cancer İnstitute). Kuruluş yasası 1937 yılında çıkan bu enstitü dünyada kanser araştırmalarına yönelik en büyük kuruluştur. Kendi yapısı altında 5000’den fazla araştırıcı ile yürüttüğü araştırmalara ilaveten birçok üniversite ve kanser merkezinde yılda 200 000 hastanın katıldığı 1300 civarında klinik çalışmaya destek vermektedir.
Türkiye’de tümü üniversiteler bünyesinde yer alan 3 onkoloji enstitüsü bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Ruacan, Hacettepe, İstanbul ve Dokuz Eylül Üniversitesi enstitüleri olduğunu kaydetti.