5. Girişimsel Radyoloji Toplantısında, Türk Girişimsel Radyoloji Derneği yönetim kurulu üyesi ve Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Radyoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Aksungur, Girişimsel Radyoloji alanında Türkiye’de oldukça hızlı gelişmelerin olduğunu bildirdi. Serebral ve aort anevrizmalarından birçok tümörün tedavisinde kadar girişimsel radyolojinin birincil rol oynadığını söylen Prof. Dr. Aksungur, varis hastalarında da Girişimsel Radyologların dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkin rol oynadıklarını ve ultrasonografi eşliğinde termal tedavi yöntemleri (lazer ve RF ablasyonu), köpük skleroterapisi ve mikroflebektomi gibi işlemlerin yapıldığını açıkladı.
Endovenöz Lazer Ablasyon Tedavisi
Çukurova Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalında Girişimsel Radyoloji Ünitesinde 2007’den bu yana öğretim üyeleri Prof. Dr. Erol Aksungur ve Doç. Dr. Kairgeldy Aikimbaev tarafından ‘Endovenöz Lazer Ablasyonu’ (EVLA) ve köpük skleroterapi işlemleri gerçekleştiriliyor. Bu kısa süre içinde 500’e yakın tedavi yapıldığını belirten Prof. Dr. Aksungur, “Başvuran hasta sayısı hızlı bir şekilde artıyor. Hastaların klinik muayene ve Renkli Doppler Ultrasonografileri tedaviyi yapacak hekim tarafından gerçekleştiriliyor. EVLA tedavisi, Çukurova Üniversitesi dışında Hacettepe, Başkent, Antalya, Dokuz Eylül gibi büyük üniversitelerimiz ve Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde girişimsel radyologlar tarafından yapılıyor” dedi.
“EVLA, Cerrahi Tedavi Yöntemlerine Alternatif Oldu”
Varis kronik yüzeyel venöz yetmezliğinin sadece bir bulgusu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Aksungur konu ile ilgili şu bilgileri verdi: “Kronik yüzeyel venöz yetmezlik kendini variköz venler veya retiküler-telenzektazik venöz değişiklikle gösterebileceği gibi bu bulgulara ağrı, şiddetli ödem veya cilt ülserleri gibi majör bozukluklar eşlik edebiliyor. Bu hastalığın temel nedeni venöz kapak yetmezliği sonucu oluşan venöz hipertansiyondur. Tedavi sadece varislerin kozmetik olarak ortadan kaldırılmasına yönelik değil ağrı, ödem, cilt değişiklikleri (atrofi, hipertrofi, pigmentasyon vs) ve cilt ülserinin sağıtımı için yapılıyor. Venöz kapak yetmezliği, sırasıyla büyük ve küçük safen ven, bunların birincil dalları ve daha az sıklıkla perforan venlerde görülüyor. Bu nedenle tedavi stratejisi bu damarlara yönelik oluyor. Cerrahi tedavilerde bu damarların çıkarılması amaçlanıyor. 2001 yılından itibaren uygulanmaya başlayan endovenöz termal tedavi yöntemleri, cerrahi tedavi yöntemlerine alternatif oluyor. Endovenöz tedavi yöntemleri arasında en sık kullanılan EVLA’dır.”
“Cerrahide 5 Yıl İçinde Nüks Yüzde 18 – 40 Arasında İken, Evla Yapılan Olgularda Yüzde 1 – 7”
EVLA’nın cerrahi yöntemlere göre en önemli avantajının ultrasonografi eşliğinde radyologlar tarafından yapıldığından, hastalığın kaynağının doğru tanımlanması ve kaynak oluşturan damar segmentlerinin eksiksiz tedavi edilmesi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Aksungur, “Ayrıca diğer avantajları tedavi sonrası ciddi sinir hasarlanması, enfeksiyon, derin venöz tromboz ve uzun süreli iş gücü kaybı gibi komplikasyonları cerrahiye göre, çok düşük olmasıdır. Cerrahi tedavilerde major komplikasyon oranı yüzde 10 – 20’lere ulaşırken EVLA ile yapılan çalışmalarda bu oranlar 1-5 yıllık takiplerden yüzde 2-7 arasında bildiriliyor. Çukurova Üniversitesinde yaklaşık 500 işlemde 1 olguda lokal hipoestezi ile iki olguda medikal tedaviye yanıt veren yüzeyel tromboflebit oluşmuştur. EVLA sonrası başarı cerrahiden oldukça yüksektir. Cerrahide 5 yıl içinde nüks değişik serilerde yüzde 18 – 40 arasında iken bu oran EVLA yapılan olgularda yüzde 1 – 7 arasında bildiriliyor. Çukurova Üniversitesi Radyoloji bölümünde tedavi edilen ve en az 3 yıl takip edilen hastalarda, bu oran yüzde 1’in altında yer alıyor. Tedavinin bir diğer avantajı; ayaktan yapılması, tedavi sonrası yatarak istirahat gerektirmemesi ve oldukça kısa sürede hasta günlük aktivitesine dönmesidir” şeklinde konuştu.
“Tedavinin Girişimsel Radyolog Tarafından Yapılması, Tedavi Başarı Oranını Etkiliyor”
Tedavinin başarısını etkileyen en önemli faktörün hastalığın iyi değerlendirilmesi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aksungur, hastalığa kaynak olan yetmezliğin bulunduğu damar segmentlerinin doğru tanımlanması ve tedavi planının buna göre hazırlanmasının önemini işaret etti. Klinik olarak değerlendirilme ve fiziksel muayenenin, işlemin ilk adımı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Aksungur, Renkli Doppler Ultrasonografi (RDUS) işleminin en önemli değerlendirme yöntemi olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Aksungur şunları kaydetti: “İşlemin bu konuda deneyimli girişimsel radyolog tarafından yapılması tedavi yönteminin başarısını etkiliyor. Doppler muayenesi mutlaka ayakta yapılmalı, yetmezliği olan kaynak damarlar ve buna bağlı varislerin haritası çıkarılmalı ve diğer bulguları içeren ayrıntılı bir rapor yazılmalıdır. İşlemi güçleştirecek geçirilmiş cerrahi, safen ven agenezisi veya hipoplazisi gibi durumlarda not edilmelidir.”
EVLA Tedavisini Kısıtlayan Durumlar
EVLA tedavisini kısıtlayan durumlar hakkında Prof. Dr. Aksungur şu bilgileri verdi: “Yaygın derin venöz tromboz, koagülopatiler, yaygın sistemik hastalık, gebelik veya emzirme dönemindeki kadınlar ile lokal anesteziklere karşı alerjidir. Geçirilmiş fokal yüzeyel tromboflebit veya periferik arter hastalığı kesin kontraendikasyon oluşturmamaktadır. Periferik anjiyografi beceri ve deneyimi olan girişimsel radyologlar için tortuoz damarların olması işlemin yapılmasına engel oluşturmamaktadır.”
‘Tümesen Anastezi’
Tedavi edilecek damara düşük profilli kateter sistemleri ile girildiğinden işlem sonrası cerrahide olduğu gibi işleme bağlı kozmetik açıdan sıkıntı yaratan cilt değişiklikleri olmadığını ifade eden Prof. Dr. Aksungur, “Kateter sisteminin içerisinden 400 – 600 mikron çapta fiberler gönderilerek işlem gerçekleştiriliyor. Lazer enerjisi birçok sistemde lazer fiberinin ucundan çıkıyor. Genellikle 980 nm (810 – 1470 nm) ve 10 – 30 Watt gücündeki diode lazer cihazları kullanılıyor. Lazer enerjisinin oluşturduğu yüksek ısı vende intimal hasar, inflammasyon ve sonuçta fibrozis ile vende tam obstrüksiyona neden olur. Oluşan ısıya bağlı çevre dokuların hasarlanmaması ve işlem sırasında ağrı oluşmaması için damar çevresine içinde lidokain içeren serum fizyolojikle lokal anestezi yapılır. Buna ‘Tümesen Anastezi’ deniliyor” diye konuştu.
“Girişimsel Radyolojik Yöntemler Cerrahi Tedavi Yöntemlerinin Yerini Hızlı Bir Şekilde Almaya Başladı”
Tedavi işlemi sonrası hastanın taburcu edildikten sonra, 2 – 3 hafta yüksek basınçlı varis çorabı giydiğini kaydeden Prof. Dr. Aksungur, “İşlemden sonra hastanın normal aktivitesine dönüşü 1 – 2 gün içinde gerçekleşiyor. EVLA kronik venöz yetmezliğinin oluşturduğu medikal problemlere yönelik olmakla birlikte, birçok hastada kozmetik açıdan da yüz güldürücü sonuçlar elde ediliyor. Az sayıdaki hastada EVLA sonrası kalan kozmetik problemin ( oblitere olmayan varisler veya eşlik eden retiküler-telenzektazik venöz genişlemeler) çözümü için EVLA’dan 3 – 4 hafta sonra polidokanol gibi sklerozan ajanlarla ultrasonografi eşliğinde köpük tedavisi yapılabiliyor. Bazı hastalardaki bulgular gonadal veya internal iliak venlerin dallarının yetmezliğinin bacağa yansıması ile ortaya çıkmakta olup bu venler anjiografi eşliğinde koil embolizasyonu ile tedavi edilebiliyor.
Sonuç olarak; kronik venöz yetmezlik ve buna bağlı oluşan varis ve diğer semptomların tedavisinde komplikasyon oranlarının düşük olması, tedavi sonrası başarının yüz güldürücü olması nedeniyle günümüzde girişimsel radyolojik yöntemler birçok cerrahi tedavi yönteminin yerini hızlı bir şekilde almaktadır. Teknolojideki gelişme ile birlikte Türkiye’deki girişimsel radyologların sayı ve niteliğinin artması bu ve buna benzer tedavi yöntemleriyle hastalara verilecek sağlık hizmetinin kalitesini hızla artacaktır” dedi.