ÖKSÜZ KALMIŞ PERİFER HASTALIKLARI

Periferik damar cerrahisinin ihmal edildiğini ve bu konuda eğitim verilmesi gerektiğini belirten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sadık Ersöz, televizyon programlarına para ödeyerek çıkan hekimlerin verdiği bilginin verimsizliğine dikkat çekti.

Toplum sağlığını kötü etkileyen ve sıklıkla rastlanan periferik vasküler cerrahinin önemini konuştuğumuz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sadık Ersöz, kalp hastalığının çok sık gündeme geldiğini ancak, datalara bakıldığında venöz sistem hastalıkları ve perifer damar hastalıklarının kat ve kat daha fazla sıklıkla rastlandığını dile getirdi. “Arter ve ven hastalıkları toplumun genel sağlığını ve ömrünü, çalışma hayatını etkileyebilien ve uygun bir şekilde yaklaşılmadığında da çok yüksek maliyetli olabilen aslına bakıldığında ise öksüz kaldığı söylenebilecek bir hastalık grubudur. Yıllarca Kalp Damar Cerrahisi branşı altına yönlendirilmesine rağmen kardiyologların yapmak istemediği ameliyatlardır. Periferik ven hastalıkları biraz daha sıkıntılı hastalık olduğundan sahiplenilmiyor” şeklinde konuşan Prof. Dr. Ersöz, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalının özelliğini hatırlatarak, periferik damar cerrahisinin en önemli uygulamalarının kendi çatıları altında gerçekleştirildiğine dikkat çekti. İlk abdominal aort anevrizması ameliyatının Genel Cerrahide yapıldığını belirten Prof. Dr. Ersöz , “Türkiye’nin damar cerrahi kurucuları burada çalışmıştır. Hilmi Akın, Osman Akata, Ahmet Yaycıoğlu, İbrahim Ceylan, Erdal Anadol, Dikmen Arıbal, Ertan Tatlıcıoğlu hocalarımız damar cerrahisinin ülkemizdeki ilk uygulamalarının içinde yer almışlardır” dedi.


Damar Cerrahisinin Önemi
Genel cerrahi içinde vasküler cerrahinin önemli bir yer tuttuğunu vurgulayan Prof. Dr. Ersöz, hastanelerinde vasküler laboratuar bulunduğunu ve asistanlarına eğitim verildiğine değindi. “Bazı damar cerrahi branşları var ki genel cerrahiden ayrılması düşünülemez. Transplantasyon anevrizmalarını, vasküler cerrahlar yapabilir. Vasküler tıkanıklık görüldüğünde bu hastanede, o pıhtının çıkarılması işi genel cerrahinindir. Büyük oranda kalp cerrahlarının alanına girse de bizim hastanemizde periferik damar ünitelerinde tedavi ediliyor” diye konuşan Prof. Dr. Ersöz, venöz cerrahi hem içerik olarak hem de eğitim olarak toplumda çok sık karşılaşıldığı halde öksüz kalmış bir branş olduğunu sözlerine ekledi. Prof. Dr. Ersöz , Avrupa Birliğine entegrason sürecinde periferik damar cerrahisi de genel cerrahi altında yer alacağını ve 2-3 yıl eğitim verileceğini dile getirdi.

Ven Embolileri Obezite Kaynaklı Olabilir
Venlerde(toplardamar) emboli oluşmasının, birkaç mekanizması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ersöz, “Kanın pıhtılaşma özelliği bazı kişilerde fazla olabilir, konjenital hastalıklardan dolayı ve akkiz gibi sonradan oluşan durumlar, obezite, bazı kan hastalıkları olanlar, siferositoz, eritrositoz gibi kan hastalığı olanlarda görülüyor. Kan akımının statik olması yani hareketsizlik, 9-10 saatlik uçak yolculuklarında oluşabiliyor” dedi.


Arter Embolileri Beyin Damarlarını Tıkayabilir
Arterlerde (atardamar) genellikle ateroskleroza bağlı olduğunu kalitesiz damarların içerisindeki bozuk yapının üzerinde gelişen pıhtıların damar içerisinde ilerleyip başka damar köşelerini tıkamasından meydana geldiğini hatırlatan Prof. Dr. Ersöz, “Kalp hastalarında kalbin ritim bozukluğuna bağlı, kalbin içinde kolay pıhtı oluşur. Atrial fibrilasyon mitral kapak hastalarında sol atriumda atrial ventilasyona bağlı trombus gelişir buradan parçalar kopar ve emboliye yol açar. Arterlerdeki pıhtılar genellikle damar duvarında yaralanma sonucu duvarda kaygan pürüzsüz zeminin bozulması sonucu pıhtılar gelişir. Arterlerde oluşan emboli çok tehlikeli olabilir çünkü beyin damarlarını tıkayabilir, bacakları tıkayabilir. Venlerde ise karaciğeri tıkayıp pulmoner emboliye neden olup hastanın hayatını tehlikeye atabilirler” şeklinde konuştu.

Türkiye’de 40 Bin Diyaliz Hastası Var
Hastaların risk faktörleri içerisinde olanlara önlem alınması gerektiğini, bunun için halkın aydınlatılmasının şart olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ersöz, “Kemik erimesi diye bilinen osteoporoz hastalığının büyük bir pazarı var. Belli yaşa gelmiş kadınlarda tetiklenen hastalık, realitede bulunmamasına rağmen özünde basit bir hastalık. İşte yanlış yönlendirmelere akıtılan para doğru şekilde kullanılmalı. Türkiye’de 40 bin diyaliz hastası var. Bu hastaların ülkemize maliyeti 2 milyon Euro gibi büyük bir rakam. Ne kadar önemli bir sorun olmasına rağmen bazı sektörlerin işine geldiği için organ nakli geri bırakılıyor. Bu açıdan bakıldığında sağlık politikalarında çok büyük hatalar var. Diyaliz hastalarına transplantasyon yapıldığında maliyeti şimdikinin 5’te birine düşecek. Fakat maalesef halk gerektiği gibi bilinçlendirilmediği için gereken ilgiyi görmüyor. Türkiye gibi olmayan parayı, ilaca yatıran başka ülke yoktur” şeklinde değerlendirdi.


Tabip Odaları Tv Programlarını Denetlemeli
Halkın eğitilerek hastalanmadan önlemini alma bilince getirilmesinin şart olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ersöz, televizyon aracılığıyla anlatılması gerektiğini, özellikle kadın programlarında çıkan hekimlerin, çok önemli konuların yanı sıra önemsiz konuları önemli gibi yansıttığına dikkat çekti. Devletin bu konuda bir sağlık politikasının olması gerekliliğini dile getiren Prof. Dr. Ersöz, televizyon programlarının Tabip Odaları tarafından denetlenmesi gerektiğini söyledi. Kadın programlarında konuşan doktorların para ödediğini belirten Prof. Dr. Ersöz, “Beni kadın programlarının ajansı aradı. Belli bir miktar para karşılığı programlara çıkmamı teklif ettiler. Ancak hekimlerin yemek yapılan, şarkı söylenen ve hekime söz hakkı tanınmayan programlara çıkmasının mantıklı olmadığını söyledim. Hem hekimlerin itibarı açısından hem de yanlış bilgilendirme yönünden, ben bu durumu tasvip etmiyorum” dedi.