MENOPOZDA ALTERNATİF TEDAVİLER

Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nilgün Öztürk Turhan, menopoz döneminde olan ve hormon tedavisi kullanmak istemeyen hastalara alternatifler sunmak ve sıkıntılarını gidermek amacı ile bitkisel kaynaklı ürünler ile bilimsel çalışmalar yürüttüklerini ve başarılı sonuçlar elde ettiklerini bildirdi.

Kadın hayatının yaklaşık üçte birlik dönemini kapsayan menopozda yaşam süresi ve kalitesi ile ilgili beklentiler giderek artmakta ve menopoza yönelik tedavi ve yaklaşımlar önem kazanmaktadır. Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nilgün Öztürk Turhan ortalama yaşam süresinin 80 yaşa kadar uzamasına karşın ülkemizde menopoz yaş ortalamasının 47, Avrupa’da ve Amerika’da bu oranın 51 yaş olduğunu bildirdi. “Ancak kadınlar yine de yaşamlarının üçte birini menapoz döneminde geçiriyorlar. Menopoz döneminde kadınlarda bir takım sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Bu sorunları kısa dönem ve uzun dönem olmak üzere iki bölüme ayırabiliriz. Kısa dönemde sıcak basması, terleme, depresyon, hayattan uzaklaşma isteği, yorgunluk, uykusuzluk, stres, ve anksiyete gibi şikayetler oluyor. Uzun dönemde de hastalar östrojen eksikliğinden etkilenebiliyorlar; ciltte yaşlanma, vajinal kurumaya bağlı cinsel isteksizlik, cinsel sorunlar, kemiklerde erime ve kalp-damar hastalıkları riskinde artış gibi sorunlar. Hormon tedavisine ne kadar erken dönemde başlanırsa (menopozdan sonraki ilk 5 yıl içerisinde) daha ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek kalp-damar hastalıkları riski, kemik erimesi riski gibi problemler de o oranda daha fazla önlenebiliyor” dedi.

“Hormon Tedavisi Sonucu Meme Kanseri Riski 1.26”
2002 yılında dünyada büyük yankı uyandıran WHI çalışmasının sonucunda hormon tedavisi kullanımı ile ilgili birtakım endişelerin ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Turhan, “Özellikle hormon tedavisi ve meme kanseri arasında ilişki kurulması endişeleri artırdı, sonuçların basına yanlış iletilmesi kadınları hormondan çekinir hale getirdi. Bu çalışmada risk 1.26 kat olarak bildirilmişti. Kilonun riskinin 2 kat, ailede meme kanseri olması durumunda riskin 4 kat olması gibi bir takım oranlar verildiğinde hormon tedavisinin 1.26 kat riski çok da korkulacak bir risk görülmüyor. Bunların yanında aşırı kilo, erken menarj denilen erken adet görme ve geç menopoza girme gibi durumlar da meme kanseri riskini arttırıyor. Ancak bunlar dikkate alınmıyor. Meme kanseri sadece hormona bağlanarak basında korku yaratılıyor. Menopoz döneminde bazı kadınlar ihtiyaç olmasına rağmen hormon kullanmak istemiyor” diye konuştu.

“40 ile 60 Yaş Arasındaki Kadınların Yüzde 80’i Bir veya Daha Fazla Bitkisel Tedavi Kullanıyor”
Kanser, bazı damar hastalıkları vb bazı hastalıklarda hormon tedavisi kontrendike yani kullanılmaması gerekiyor. Prof. Dr. Turhan şunları kaydetti:“Bazı hastalar da hormonu tolere edemiyor. 5 yıldan uzun süre hormon kullanmış olan hastalar, hormon kullanmak istemiyor. Bu gibi hastalarda alternatif tedaviler gündeme geliyor. Yapılan bir çalışmaya göre 40 ile 60 yaş arasındaki kadınların yüzde 80’i tedavi amaçlı bir veya daha fazla bitkisel ürün kullanmış. Bu kadınların ise sadece yüzde 3’ü hekimin yönlendirmesine göre bu ürünleri almışlar. Hastalar nedensiz kanama ile muayeneye geldiklerinde ve sorgulandıklarında bilinçsiz bitkisel ürünleri kullandıkları ortaya çıkıyor. Bitkisel ürünlerde östrojen dozu kontrolsüz ve ayrıca progesteron ile zararlı etkilerinin karşılanmamış olduğu da görülüyor. Bizlerin hekim olarak hastalarımızı korumak ve onlara yeterli bilimsel destek vermek adına bu tip bitkisel ürünleri, bunların nasıl etki ettikleri ve yan etkilerini iyi bilmemiz gerekiyor.”

Reçeteli ve Reçetesiz İlaçlar
Bitkisel destek ilaçların reçeteli ve reçetesiz olmak üzere iki şekilde piyasada bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Turhan, reçeteli olanların bilimsel etkinlikleri konusunda araştırmalar yapıldığını ve hormon tedavisi yerine önerildiklerini dile getirdi. Prof. Dr. Turhan, SSRI denilen antidepresanlar, bazı nörotransmitter modülatörler ve progesteron gibi kullanılan ilaçların tercih edildiklerini söyledi. Reçetesiz satılan ilaçlardan soya ürünleri, Black Cohosh, Evening Primrose Oil, E vitamini ve Ginseng gibi ürünlerin kullanıldığını hatırlatan Prof. Dr. Turhan, akapunktur ve davranış tedavileri gibi yöntemlerin de olduğunu dile getirdi.

“Soya Ürünleri Menopoz Dönemi Hastaları İçin Olumlu Sonuç Verdi”
Menopoz dönemindeki hastalarda soya ürünleri kullanarak bilimsel çalışmalar yaptıklarını belirten Prof. Dr. Turhan, “60 yaş sonrası menopoz sonrası kadında yaptığımız çalışmada 6 ay sonra soya ürünleri kullanan hastalar ve kontrol grubu karşılaştırıldığında kemik erimesi ve kalp damar sağlığı üzerine soyanın olumlu etkilerini tespit ettik” dedi.

Hyalunorik Asit İçeren Vajinal Nemlendirici ve Çalışma
Vajinal kuruluk, cinsel ilişki sırasında ağrı, akıntı ve vajinal enflamasyon gibi rahatsızlıkları olan menopoz hastalarında yaptıkları bir başka araştırmanın sonuçlarını bildiren Prof. Dr. Turhan ”Östrojen içermeyen, hyalunorik asit içeren vajinal nemlendirici tabletlerle yaptığımız çalışmada hastaların genito-üriner sistem atrofi şikayetlerinde belirgin azalma, cinsel yaşam kalitesinde anlamlı artış gördük. Çalışma sonucunda smear testinde atrofi bulguları olan hastalarda, bu bulguların ilaç kullanımı sonrasında düzeldiğini gördük. Hem klinik rahatlama hem de smear testlerinin tekrarında vajen epitelindeki atrofinin ve enflamasyonun azaldığı ortaya çıktı. Hastalarımız da bu durumdan çok memnun kaldılar. Bu ürünleri lokal östrojen kullanmak istemeyen hastalarımıza güvenle öneriyoruz. ”

Kişiye Özel Tedavi
Reçete ile satılan ürünler üzerine yapılan bilimsel çalışmalarda özellikle ateş basması gibi vazomotor şikayetleri olan kadınlarda hormon tedavisinden sonra ilk seçeneklerden biri olarak antidepresanları önerdiklerini belirten Prof. Dr. Turhan,“Hastalarımıza fito östrojenleri de reçete ediyoruz. Lokal tedavi olarak hormon kullanmak istemeyen kadınlarımıza hyalunorik asit içeren vajinal ovülleri öneriyoruz. Bu tercihlerin kişiye özel seçilmesi gerekiyor. Kalp damar hastalığı riski, kemik erimesi, ailevi geçişli hastalıklar ve kanserler gibi tüm risk faktörleri bir bütün olarak değerlendirildikten sonra en uygun tedavi veriliyor. Hormon kullanmak istemeyenlerde antidepresanlar daha çok ateş basmasına etkili iken, kemik erimesine ve kalp-damar sağlığı üzerinde etkili değil. Bu ikinci durumda ilk tercih soya ürünleri oluyor. Hormon kullanmak istemeyen hastalarımızda bu bitkisel ürünleri güvenle kullanıyoruz” diye konuştu.