MECLİSİN SAĞLIK ELÇİLERİ: CEVDET ERDÖL

Kamuda çalışan hekimlerin yarı zamanlı olarak özel hastanelerde çalışamayacak olması kararını Tam Gün Yasası ile hayata geçirdiklerini kaydeden TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı ve AK Parti Trabzon Milletvekili Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’ün sorularını yanıtladı.

Sağlık camiasında tartışmalara neden olan Tam Gün Yasasının mahkeme kararlarıyla değişmesi, performans sisteminin doğru anlaşılamaması, hekimlerin değişime olan tepkileri, etik kurullarla ilgili değişiklikler, medikal sektörün sorunları ve 5746 sayılı Kanunun yeterince bilinmemesine kadar birçok soruyu TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Prof Dr Cevdet Erdöl, Sağlık Dergisi’ne cevapladı. Tam Gün Yasasının, temelinde kamuda çalışan hekimin kamuda, özel sektörde çalışanın da özel sektörde çalışması olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Erdöl şunları söyledi: “Bizim düşüncemiz, kamuda çalışan hekimlerimizin enerjilerini sadece kamuda harcaması enerjilerinin bir kısmını özel sektöre kaydırmak zorunda kalmaması. Fakat buradaki Olmazsa olmazımız ise hekimlere hak ettikleri ücreti verebilmek.

Tam Gün ve Performans
Gelinen tabloya bakmak gerekirse Sağlık Bakanlığı yapmış olduğu performans uygulamasıyla daha fazla çalışana daha fazla ücret verebilmeyi mümkün hale getirmiştir. Dolayısıyla bu performans sistemi sayesinde Sağlık Bakanlığına bağlı olarak çalışan yaklaşık 30 bin hekimin sadece bin 200’ü yarı zamanlı olarak çalışıyor. Üniversitelerde ise yaklaşık bin 100 doktor yarı zamanlı olarak çalışıyor. Üniversitedeki ve Sağlık Bakanlığındaki hekimleri birlikte değerlendirdiğimiz zaman, tüm hekimlerin yaklaşık yüzde 4- 4,5 kadarı yarı zamanlı olarak çalışıyor demektir. Arzumuz ise esas itibariyle üniversitelerde görev yapan tüm hekimlerimizin, asistanlarının eğitimine, öğrencilerin eğitimine ve bilimsel araştırmalar ile yayınlara daha fazla zaman ayırabilmeleri. Özel sektörde çalışan hekimlerin de özel sektörde tam gün çalışarak daha yararlı olacak.

Tam Gün İle İlgili Basın Açıklamasının Yürürlüğü Durduruldu
Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararları sonucunda gelinen nokta şudur; Anayasa Mahkemesinin kararına, Sağlık Bakanlığınca bir basın açıklaması yapılmış. Sağlık Bakanlığının yaptığı bu açıklamayı da, TTB yargıya götürmüştü. Dava Danıştay 5. Dairesinde görülmeye başlanmış ve almış olduğu bir kararla yapılan bu basın açıklamasının yürürlüğünü durdurmuştu. Belki de tarihte ilk kez böyle bir karar alınmış, yapılan bir basın açıklamasının yürürlüğü yargı yoluyla durdurulmuştu. Bu şu anlama geliyordu, hekimler muayenehane açabilecek, özel sektörde de çalışabilecekti. Ancak Sağlık Bakanlığı bu basın açıklamasının Danıştay tarafından yürürlüğünün durdurulmasına karşı, temyiz hakkını kulandı. Ve dava Danıştay’ın İdari Davalar Daireler Genel Kuruluna götürüldü. Bunun sonunda bu yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı. O zaman da bir belirsizlik oluştu. Sonunda Danıştay’ın 5. Dairesi nihai kararını verdi. Ve özetle Sağlık Bakanlığının ‘kamuda çalışan hekimlerin özel hastanelerde çalışamaz’ demesinin haklı bulduğunu kabul etti. Yani kamudaki sağlık çalışanları artık, özel hastanelerde çalışamayacaklar. Sağlık Bakanlığının bir diğer itiraz konusu olan muayenehanelerde çalışabilme konusunda ise; sağlık çalışanlarına muayenehanelerde de çalışabilirler kararı çıkmıştı. Sağlık Bakanlığı şimdi bu karara da aynı yargı yolunu işleterek itiraz ediyor. Bu konuda da yargının vereceği son kararı bekleyeceğiz. Özetleyecek olursak yargının getirdiği son nokta, kamuda çalışan hekimlerden muayenehanesi olanlar çalışmaya devam edebilecek, ancak kamuda çalışırken özel hastanelerde yarı zamanlı olarak çalışanlar ise artık özel hastanelerde çalışamayacaklar.

Performans Sistemi Hasta Kapma Değil, Hekim Seçme Sistemi
Performans sisteminde artık Sağlık Bakanlığı, tetkiklere göre hastanelere ödeme yapmıyor, paket fiyat uygulaması yapıyor. Performans sisteminde hekimin hasta kapması değil, hastanın hekim seçme hakkıdır. Hastaların hekim seçme hürriyeti vardır. Hekimlerin hasta kapma durumu yoktur. Bir hekimin hastası çok olurken bir başka hekimin daha az hastası olabiliyor. Artık herkes istediği hekimi seçebiliyor. Türkiye’de uygulanan yöntem Türkiye’ye özgü bir yöntemdir, bunu biz geliştirdik. Önceleri sanki çok tetkik isteyince hekimin performansı artacağı gibi bir yanlış anlama vardı. Daha sonra sistemdeki bu yanlış anlaşılma hemen düzeltildi.

‘Çocuklar Üzerinde Araştırma, Deney Yapılamaz’ İfadesi, Çocukların Ultrasonla Karaciğerlerinin Büyüklüğüne Bakmayı da Engeller Hale Gelmişti
Gülhan Askeri Tıp Akademisi’nde yaşanan olaylar medyaya yansıdı. Ancak genel olarak etik kurullarla ilgili olarak, kanuni düzenleme yoktu. Biz bu kanunu çıkartıyoruz. Kanun ve kuralları olmayan bir alana kanun ve kural getiriyoruz. 2005 yılında Türk Ceza Kanunu zaten insan üzerinde yapılan deneyleri, etik dışı yapanlara yönelik ciddi cezalar getirmişti. Çocuklar üzerinde yapılacak bilimsel çalışmalar için, ben bir kanun teklifi verdim. Çünkü ‘çocuklar üzerinde araştırma, deney yapılamaz’ ifadesi, çocukların ultrasonla karaciğerlerinin büyüklüğüne bakmayı dahi engeller hale getirmişti. Kanun teklifini verince çok saygın gazeteciler, “çocuklara kobaylık yapılacak” diye, beni kobaycılıkla suçladılar. 2005 yılından 2011 yılına gelindi, hangi çocuk kobay gibi kullanılmış bunu değerlendirmek lazım. Eğer kullanılmışsa etik dışıdır ve cezai yaptırımları var, zaten etik kuralları bu nedenle getirdik. Başka türlü bilimsel araştırmaları nasıl yapabiliriz ki. Bütün dünya nasıl yapıyorsa, biz de öyle yapıyoruz. Etik kurallarla ilgili etik kurulların nasıl oluşacağını torba yasada hazırladık. Bunun için “Klinik Araştırma Danışma Kurulu” kurulması kanuna eklendi. Bunun faydası, araştırmaların ulusal bir mevzuat içerisinde yapılacak olması. Bugüne kadar Sağlık Bakanlığı bunu yönetmelikle yapıyordu. Ancak Danıştay bunun da iptal etti. Bu tip önemli “kurallar yönetmelikle değil kanunla olmalı” dedi. Onun için bizde kanun haline getirdik. Yurt dışında toplamda 100 milyar dolara varan araştırmalar yapılıyor. Bu kanunla beraber araştırma geliştirme bakımından üniversite-sanayici işbirliği oluşturulmaya çalışılıyor. Şu ana kadar 4 ilaç firması araştırma merkezi kurmak için belge almıştı. Bu kanunla etik kurullar oluşacak ve biyoeşdeğerlikten tutun, ilaç araştırmaları ve pek çok tıbbi araştırma yapılabilir hale gelecek. Tüm ülkelerin insanlarına ilaçların etkisi farklı farklı oluyor, tabi ki bizim ülkemizdeki insanlara da ilaçların etkisi farklı oluyor. Bir araştırma yapmak istediğimizde kendilerinden mutlaka yazılı onam almak gerekiyordu. Mesela bin hastalık çalışma para ile değil, gönüllülük ile yapılıyordu. Bin gönüllüde test edilecek çalışma 100 kişide yapıldı diyelim ve iyi sonuçlar elde ettiniz. Artık 101, 102. kişiye gerek kalmadan Sağlık Bakanlığı bu çalışmanın olumlu olduğuna karar verebilecek ve çalışmayı durduracak. Fakat 100 kişide yapılan çalışmada 50’den fazlasının kötü sonuç vermesi durumunda, bu kötü diyerek durdurabilecek. “Kişi araştırmaya girmek için gönüllüdür ve araştırmanın herhangi bir safhasında vazgeçme hakkına sahiptir” dedik.

Daha Çok Malzeme Üretin, İç ve Dış Piyasaya Sürelim
Ülkemizde medikal sektör gelişiyor. Türkiye pek çok medikal malzemeyi ithal ediyor. Aslında pek çok ithal edilen Medikal malzeme üretebilecek güçteyiz, Sanayi Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile görüşüyoruz. İhtiyaç sahibi ile imalat yapabilecek alıcıyı bir araya getirelim yani, biz katalizör görevi görelim istiyoruz. Sanayi Bakanlığının Ar-Ge Genel Müdürlüğü bu tip araştırma, geliştirme çalışmalarını çok önemli miktarda destekliyor. OSTİM’deki sanayicilerle de buluştuğumda ‘daha çok malzeme üretin, iç ve dış piyasaya sürelim’ diyorum. Biz sadece karyola üretmiyoruz, monitörler, anjio ve röntgen cihazlarını da üretiyoruz. Bunları öncelikle ülkemizde ve yakın komşularımızda kullanılır hale getirmemiz lazım. Ankara’dan uçağa bindiğinizde 1 saatte ulaşabildiğiniz yerlere bakınız. Geniş bir coğrafyaya sahibiz. Sağlık turizmini geliştirmek için kaliteli sağlık hizmeti sunacaksınız ki hastalar gelip sizden hizmet satın alsınlar, kaliteli malzeme üreteceksiniz ki götürüp satabilesiniz. Sağlık turizmi böyle gelişiyor, bunun gayreti içerisindeyiz. TÜBİTAK ve DPT kaynaklı, Sanayi Bakanlığı bağlantılı inanılmaz kaynaklar var. Bunlardan sanayicilerimiz yeterince yararlanmıyor.

5746 Sayılı Kanunu Kaç Sektör Temsilcisi Biliyor?
5746 sayılı araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun ve kanunun uygulanmasına bakılmalı. Santez projesine bakın. Üretilen bir malzemenin patent hakkını yurt içi, yurt dışı masraflarını devletimiz kendisi karşılıyor. Pazarlama tanıtımını karşılıyor, yatırımında destek veriyor, üretimininde yüzde 75’ini karşılıksız hibe olarak veriyor. Böyle önemli bir sanayi programını öğrenin ve uygulayın diyorum. Üniversiteler kendi bünyelerinde yapılan icatları Sanayi Bakanlığına proje olarak gönderiyor, inceliyor ve olabilir deniyorsa. 100 bin TL’ye kadar hiçbir kefil istemeden bu parayı hibe ediyor. Bu proje ‘500 kişiye 100 bin TL, tekno girişimci destek programı’ ismiyle hazırlandı. Aşı, biyolojik ürün ve ilaçta araştırma ve geliştirme ile ilgili sıkıntılarımız vardı, araştırma yapabilmek için kanun bekleniyordu biraz önce anlatmaya çalıştığım kanunla bu alandaki eksikliğinde gidermiş oluyoruz. Böylece İlaç firmaları tarafından Türkiye’ye birkaç yılda yaklaşık 200 milyon dolar kadar araştırma faaliyetlerinde kullanılacak para geleceği söylüyor.

Biyologlar Klinik Psikolog Oluyor Ancak Sağlık Mesleği Sahibi Değil
Biyologlar sağlık meslekleri kanununda yer almıyor. Çünkü biyolog sağlık mesleği olarak tanımlanmıyor. Ancak artık, klinik psikolojide yüksek lisans ve doktora yapıldığından klinik psikolog olarak çalışabilecekler.
Sağlıkta mobbing istenmeyen bir durumdur; “işe huzurlu gitmeliyim, lanet olsun nereden gidiyorum” dememeliyim. Amirimden nasıl davranış bekliyorsam memuruma da öyle davranmalıyım. Yöneticinin işi yönetmektir, yöneticilik mantığıyla bakarsak personeli ne çok sıkmalı ne de çok gevşek bırakmalı.”

MECLİSİN SAĞLIK ELÇİLERİ: CEVDET ERDÖL

Kamuda çalışan hekimlerin yarı zamanlı olarak özel hastanelerde çalışamayacak olması kararını Tam Gün Yasası ile hayata geçirdiklerini kaydeden TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı ve AK Parti Trabzon Milletvekili Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’ün sorularını yanıtladı.

Sağlık camiasında tartışmalara neden olan Tam Gün Yasasının mahkeme kararlarıyla değişmesi, performans sisteminin doğru anlaşılamaması, hekimlerin değişime olan tepkileri, etik kurullarla ilgili değişiklikler, medikal sektörün sorunları ve 5746 sayılı Kanunun yeterince bilinmemesine kadar birçok soruyu TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Prof Dr Cevdet Erdöl, Sağlık Dergisi’ne cevapladı. Tam Gün Yasasının, temelinde kamuda çalışan hekimin kamuda, özel sektörde çalışanın da özel sektörde çalışması olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Erdöl şunları söyledi: “Bizim düşüncemiz, kamuda çalışan hekimlerimizin enerjilerini sadece kamuda harcaması enerjilerinin bir kısmını özel sektöre kaydırmak zorunda kalmaması. Fakat buradaki Olmazsa olmazımız ise hekimlere hak ettikleri ücreti verebilmek.

Tam Gün ve Performans
Gelinen tabloya bakmak gerekirse Sağlık Bakanlığı yapmış olduğu performans uygulamasıyla daha fazla çalışana daha fazla ücret verebilmeyi mümkün hale getirmiştir. Dolayısıyla bu performans sistemi sayesinde Sağlık Bakanlığına bağlı olarak çalışan yaklaşık 30 bin hekimin sadece bin 200’ü yarı zamanlı olarak çalışıyor. Üniversitelerde ise yaklaşık bin 100 doktor yarı zamanlı olarak çalışıyor. Üniversitedeki ve Sağlık Bakanlığındaki hekimleri birlikte değerlendirdiğimiz zaman, tüm hekimlerin yaklaşık yüzde 4- 4,5 kadarı yarı zamanlı olarak çalışıyor demektir. Arzumuz ise esas itibariyle üniversitelerde görev yapan tüm hekimlerimizin, asistanlarının eğitimine, öğrencilerin eğitimine ve bilimsel araştırmalar ile yayınlara daha fazla zaman ayırabilmeleri. Özel sektörde çalışan hekimlerin de özel sektörde tam gün çalışarak daha yararlı olacak.

Tam Gün İle İlgili Basın Açıklamasının Yürürlüğü Durduruldu
Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararları sonucunda gelinen nokta şudur; Anayasa Mahkemesinin kararına, Sağlık Bakanlığınca bir basın açıklaması yapılmış. Sağlık Bakanlığının yaptığı bu açıklamayı da, TTB yargıya götürmüştü. Dava Danıştay 5. Dairesinde görülmeye başlanmış ve almış olduğu bir kararla yapılan bu basın açıklamasının yürürlüğünü durdurmuştu. Belki de tarihte ilk kez böyle bir karar alınmış, yapılan bir basın açıklamasının yürürlüğü yargı yoluyla durdurulmuştu. Bu şu anlama geliyordu, hekimler muayenehane açabilecek, özel sektörde de çalışabilecekti. Ancak Sağlık Bakanlığı bu basın açıklamasının Danıştay tarafından yürürlüğünün durdurulmasına karşı, temyiz hakkını kulandı. Ve dava Danıştay’ın İdari Davalar Daireler Genel Kuruluna götürüldü. Bunun sonunda bu yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı. O zaman da bir belirsizlik oluştu. Sonunda Danıştay’ın 5. Dairesi nihai kararını verdi. Ve özetle Sağlık Bakanlığının ‘kamuda çalışan hekimlerin özel hastanelerde çalışamaz’ demesinin haklı bulduğunu kabul etti. Yani kamudaki sağlık çalışanları artık, özel hastanelerde çalışamayacaklar. Sağlık Bakanlığının bir diğer itiraz konusu olan muayenehanelerde çalışabilme konusunda ise; sağlık çalışanlarına muayenehanelerde de çalışabilirler kararı çıkmıştı. Sağlık Bakanlığı şimdi bu karara da aynı yargı yolunu işleterek itiraz ediyor. Bu konuda da yargının vereceği son kararı bekleyeceğiz. Özetleyecek olursak yargının getirdiği son nokta, kamuda çalışan hekimlerden muayenehanesi olanlar çalışmaya devam edebilecek, ancak kamuda çalışırken özel hastanelerde yarı zamanlı olarak çalışanlar ise artık özel hastanelerde çalışamayacaklar.

Performans Sistemi Hasta Kapma Değil, Hekim Seçme Sistemi
Performans sisteminde artık Sağlık Bakanlığı, tetkiklere göre hastanelere ödeme yapmıyor, paket fiyat uygulaması yapıyor. Performans sisteminde hekimin hasta kapması değil, hastanın hekim seçme hakkıdır. Hastaların hekim seçme hürriyeti vardır. Hekimlerin hasta kapma durumu yoktur. Bir hekimin hastası çok olurken bir başka hekimin daha az hastası olabiliyor. Artık herkes istediği hekimi seçebiliyor. Türkiye’de uygulanan yöntem Türkiye’ye özgü bir yöntemdir, bunu biz geliştirdik. Önceleri sanki çok tetkik isteyince hekimin performansı artacağı gibi bir yanlış anlama vardı. Daha sonra sistemdeki bu yanlış anlaşılma hemen düzeltildi.

‘Çocuklar Üzerinde Araştırma, Deney Yapılamaz’ İfadesi, Çocukların Ultrasonla Karaciğerlerinin Büyüklüğüne Bakmayı da Engeller Hale Gelmişti
Gülhan Askeri Tıp Akademisi’nde yaşanan olaylar medyaya yansıdı. Ancak genel olarak etik kurullarla ilgili olarak, kanuni düzenleme yoktu. Biz bu kanunu çıkartıyoruz. Kanun ve kuralları olmayan bir alana kanun ve kural getiriyoruz. 2005 yılında Türk Ceza Kanunu zaten insan üzerinde yapılan deneyleri, etik dışı yapanlara yönelik ciddi cezalar getirmişti. Çocuklar üzerinde yapılacak bilimsel çalışmalar için, ben bir kanun teklifi verdim. Çünkü ‘çocuklar üzerinde araştırma, deney yapılamaz’ ifadesi, çocukların ultrasonla karaciğerlerinin büyüklüğüne bakmayı dahi engeller hale getirmişti. Kanun teklifini verince çok saygın gazeteciler, “çocuklara kobaylık yapılacak” diye, beni kobaycılıkla suçladılar. 2005 yılından 2011 yılına gelindi, hangi çocuk kobay gibi kullanılmış bunu değerlendirmek lazım. Eğer kullanılmışsa etik dışıdır ve cezai yaptırımları var, zaten etik kuralları bu nedenle getirdik. Başka türlü bilimsel araştırmaları nasıl yapabiliriz ki. Bütün dünya nasıl yapıyorsa, biz de öyle yapıyoruz. Etik kurallarla ilgili etik kurulların nasıl oluşacağını torba yasada hazırladık. Bunun için “Klinik Araştırma Danışma Kurulu” kurulması kanuna eklendi. Bunun faydası, araştırmaların ulusal bir mevzuat içerisinde yapılacak olması. Bugüne kadar Sağlık Bakanlığı bunu yönetmelikle yapıyordu. Ancak Danıştay bunun da iptal etti. Bu tip önemli “kurallar yönetmelikle değil kanunla olmalı” dedi. Onun için bizde kanun haline getirdik. Yurt dışında toplamda 100 milyar dolara varan araştırmalar yapılıyor. Bu kanunla beraber araştırma geliştirme bakımından üniversite-sanayici işbirliği oluşturulmaya çalışılıyor. Şu ana kadar 4 ilaç firması araştırma merkezi kurmak için belge almıştı. Bu kanunla etik kurullar oluşacak ve biyoeşdeğerlikten tutun, ilaç araştırmaları ve pek çok tıbbi araştırma yapılabilir hale gelecek. Tüm ülkelerin insanlarına ilaçların etkisi farklı farklı oluyor, tabi ki bizim ülkemizdeki insanlara da ilaçların etkisi farklı oluyor. Bir araştırma yapmak istediğimizde kendilerinden mutlaka yazılı onam almak gerekiyordu. Mesela bin hastalık çalışma para ile değil, gönüllülük ile yapılıyordu. Bin gönüllüde test edilecek çalışma 100 kişide yapıldı diyelim ve iyi sonuçlar elde ettiniz. Artık 101, 102. kişiye gerek kalmadan Sağlık Bakanlığı bu çalışmanın olumlu olduğuna karar verebilecek ve çalışmayı durduracak. Fakat 100 kişide yapılan çalışmada 50’den fazlasının kötü sonuç vermesi durumunda, bu kötü diyerek durdurabilecek. “Kişi araştırmaya girmek için gönüllüdür ve araştırmanın herhangi bir safhasında vazgeçme hakkına sahiptir” dedik.

Daha Çok Malzeme Üretin, İç ve Dış Piyasaya Sürelim
Ülkemizde medikal sektör gelişiyor. Türkiye pek çok medikal malzemeyi ithal ediyor. Aslında pek çok ithal edilen Medikal malzeme üretebilecek güçteyiz, Sanayi Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile görüşüyoruz. İhtiyaç sahibi ile imalat yapabilecek alıcıyı bir araya getirelim yani, biz katalizör görevi görelim istiyoruz. Sanayi Bakanlığının Ar-Ge Genel Müdürlüğü bu tip araştırma, geliştirme çalışmalarını çok önemli miktarda destekliyor. OSTİM’deki sanayicilerle de buluştuğumda ‘daha çok malzeme üretin, iç ve dış piyasaya sürelim’ diyorum. Biz sadece karyola üretmiyoruz, monitörler, anjio ve röntgen cihazlarını da üretiyoruz. Bunları öncelikle ülkemizde ve yakın komşularımızda kullanılır hale getirmemiz lazım. Ankara’dan uçağa bindiğinizde 1 saatte ulaşabildiğiniz yerlere bakınız. Geniş bir coğrafyaya sahibiz. Sağlık turizmini geliştirmek için kaliteli sağlık hizmeti sunacaksınız ki hastalar gelip sizden hizmet satın alsınlar, kaliteli malzeme üreteceksiniz ki götürüp satabilesiniz. Sağlık turizmi böyle gelişiyor, bunun gayreti içerisindeyiz. TÜBİTAK ve DPT kaynaklı, Sanayi Bakanlığı bağlantılı inanılmaz kaynaklar var. Bunlardan sanayicilerimiz yeterince yararlanmıyor.

5746 Sayılı Kanunu Kaç Sektör Temsilcisi Biliyor?
5746 sayılı araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi hakkında kanun ve kanunun uygulanmasına bakılmalı. Santez projesine bakın. Üretilen bir malzemenin patent hakkını yurt içi, yurt dışı masraflarını devletimiz kendisi karşılıyor. Pazarlama tanıtımını karşılıyor, yatırımında destek veriyor, üretimininde yüzde 75’ini karşılıksız hibe olarak veriyor. Böyle önemli bir sanayi programını öğrenin ve uygulayın diyorum. Üniversiteler kendi bünyelerinde yapılan icatları Sanayi Bakanlığına proje olarak gönderiyor, inceliyor ve olabilir deniyorsa. 100 bin TL’ye kadar hiçbir kefil istemeden bu parayı hibe ediyor. Bu proje ‘500 kişiye 100 bin TL, tekno girişimci destek programı’ ismiyle hazırlandı. Aşı, biyolojik ürün ve ilaçta araştırma ve geliştirme ile ilgili sıkıntılarımız vardı, araştırma yapabilmek için kanun bekleniyordu biraz önce anlatmaya çalıştığım kanunla bu alandaki eksikliğinde gidermiş oluyoruz. Böylece İlaç firmaları tarafından Türkiye’ye birkaç yılda yaklaşık 200 milyon dolar kadar araştırma faaliyetlerinde kullanılacak para geleceği söylüyor.

Biyologlar Klinik Psikolog Oluyor Ancak Sağlık Mesleği Sahibi Değil
Biyologlar sağlık meslekleri kanununda yer almıyor. Çünkü biyolog sağlık mesleği olarak tanımlanmıyor. Ancak artık, klinik psikolojide yüksek lisans ve doktora yapıldığından klinik psikolog olarak çalışabilecekler.
Sağlıkta mobbing istenmeyen bir durumdur; “işe huzurlu gitmeliyim, lanet olsun nereden gidiyorum” dememeliyim. Amirimden nasıl davranış bekliyorsam memuruma da öyle davranmalıyım. Yöneticinin işi yönetmektir, yöneticilik mantığıyla bakarsak personeli ne çok sıkmalı ne de çok gevşek bırakmalı.”