KANSER TEDAVİSİNDE ‘SİHİRLİ MERMİ’

Hedefe yönelik radyonüklid tedavi sayesinde zararlı ışınlara maruz kalmadan kanser hastalarının tedavi edildiğini belirten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Uğur, bu yöntemin tiroid, lenfoma ve karaciğer kanseri hastalarında büyük oranda başarı sağladığını kaydetti. Prof. Dr. Uğur, tiroid kanserinde de ‘Sihirli Mermi’ yöntemi ile tek doz ile tam tedavinin mümkün olduğunu söyledi.

‘Eksternal Işınlama’ yöntemi ile şua tedavisinin, normal dokulara da hasar verdiğini belirten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Uğur, bu zarardan dolayı yüksek doz ışınlamanın her zaman verilemediğini söyledi. Eksternal Radyoterapi tedavisinin radyasyon hasarı nedeniyle yan etkilerinin ciddi olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Uğur, “Radyonüklid tedavi ile hedefe yönelik verilen ilaçlar, kanser dokusunun metabolizmasına özgüdür. Örneğin Tiroid kanserinde, tümörde iyot metabolizması fazladır. Tedavi için verdiğimiz radyoaktif iyotun tamama yakını tümör hücresi tarafından tutulur normal dokular çok az radyasyona maruz kalır” dedi.


“Tiroid Kanserine Sihirli Mermi”
Nükleer tıpta verilen tedavinin hasta için uygun tedavi olup olmadığının da önceden belirlenebildiğini dile getiren Prof. Dr. Uğur, “Hastalığın tedaviye cevap verebileceği dozu önceden belirleyebiliyoruz. İyot tedavisi hastada yararlı olacaksa uygulama yapılır. Tiroid kanserli hastaya iyot kapsülü ağızdan verilir ve hastayı özel bir odda dinlenmeye alırız. Radyoaktif iyot mideden emilerek vücutta tiroid kanseri olan organlara doğru hedefine gider. Bu nedenle bu ilaçlara ‘Sihirli mermi’ adı verilir. Verdiğimiz radyoaktif ilaç vücutta kanserin yerini bularak tedavi eder. İyotu vücutta başka doku kullanmadığı için özgül bir tedavidir ve yan etkisi yok denecek kadar azdır. Tedavi sonrası hastayı belli aralıklarla kontrol ederiz. Tiroid kanserinde yaygın metastaz olsa bile tedavi edebiliyoruz. Tiroid kanseri yüzde 90 tam tedavi edilebiliyor. Nükleer Tıp’taki tedavileri hastaya özeldir, her hastayı ayrı ayrı değerlendirip tedavi yanıtını önceden öngörüp ve vereceğimiz dozu ayarlıyabiliyoruz. Bu farklılık Nükleer Tıp tedavisini kemoterapi, radyoterapi gibi diğer kanser tedavilerinden ayırt eden en önemli özelliktir.


Karaciğer Tümörü ve Lenfoma da sihirli mermiler ile Tedavi Edilebiliyor
Tiroid kanseri dışında birkaç tümörde daha hedefe yönelik radyonüklid tedavi uygulanabildiğini belirten Prof. Dr. Uğur şu bilgileri verdi: “Bunlar arasında lenfoma ve karaciğer kanseri tedavileri yer alıyor. Karaciğer kanserinde tümörü besleyen damara, kasıktan kateter yardımıyla ulaşıp radyoaktif ilacı veriyoruz. Karaciğer tümörlerinde tedavi amacıyla saç telinden daha küçük boyutarda radyoaktif küçük küreler kullanıyoruz. Lenfomada radyoaktif ilacımızı koldaki damardan vererek tedavimizi gerçekleştiriyoruz. Lenfoma tümörüne karşı direk etki eden CD 20 antijenlerine karşı geliştirilen radyonüklid işaretli antikorlar ile tümörün yok edilmesi hedefleniyor. Radyoaktif işaretli antikorlar,lenfoma tümörüne yapışıyor ve radyasyon vererek yok ediyor.”


“Her 20 Kişiden Biri Hepatit B”
İki tip karaciğer tümörü olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Uğur şunları söyledi: “Biri karaciğerden kaynaklanan primer karaciğer tümörü de dediğimiz Hepatosellüler kanser. Diğeri de karaciğer metastaz yapmış tümörlerdir. Hepatosellüler kanser hepatit B ve C virüsü taşıyıcılarında daha sık görülür . Türkiye’de her 20 kişiden birisinin Hepatit B virüsü taşıyıcısı olması nedeniyle bu tip karaciğer tümörünü sık görmekteyiz. Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesinde son 2 yılda 40 primer ve metastatik karaciğer kanserli hastaya bu yöntemle tedavi uyguladık. Tedavi başarısı çoğu hastada kısmi yanıt ya da hastalık ilerlemesinde durma şeklinde oldu. Daha nadir olmak üzere tedavi sonrası tam yanıt sağlanan hastalarımız da oldu. Hepatosellüler kanserde malesef cerrahi dışında etkili bir tedavi yok. Cerrahi şansı olmayan hastalarda ortalama yaşam süresi 9 ay iken, bu tedaviyi verdiğimiz hastalarda bu süre 2-3 yıla kadar uzayabiliyor.”

KANSER TEDAVİSİNDE ‘SİHİRLİ MERMİ’

Hedefe yönelik radyonüklid tedavi sayesinde zararlı ışınlara maruz kalmadan kanser hastalarının tedavi edildiğini belirten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Uğur, bu yöntemin tiroid, lenfoma ve karaciğer kanseri hastalarında büyük oranda başarı sağladığını kaydetti. Prof. Dr. Uğur, tiroid kanserinde de ‘Sihirli Mermi’ yöntemi ile tek doz ile tam tedavinin mümkün olduğunu söyledi.

‘Eksternal Işınlama’ yöntemi ile şua tedavisinin, normal dokulara da hasar verdiğini belirten Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Uğur, bu zarardan dolayı yüksek doz ışınlamanın her zaman verilemediğini söyledi. Eksternal Radyoterapi tedavisinin radyasyon hasarı nedeniyle yan etkilerinin ciddi olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Uğur, “Radyonüklid tedavi ile hedefe yönelik verilen ilaçlar, kanser dokusunun metabolizmasına özgüdür. Örneğin Tiroid kanserinde, tümörde iyot metabolizması fazladır. Tedavi için verdiğimiz radyoaktif iyotun tamama yakını tümör hücresi tarafından tutulur normal dokular çok az radyasyona maruz kalır” dedi.


“Tiroid Kanserine Sihirli Mermi”
Nükleer tıpta verilen tedavinin hasta için uygun tedavi olup olmadığının da önceden belirlenebildiğini dile getiren Prof. Dr. Uğur, “Hastalığın tedaviye cevap verebileceği dozu önceden belirleyebiliyoruz. İyot tedavisi hastada yararlı olacaksa uygulama yapılır. Tiroid kanserli hastaya iyot kapsülü ağızdan verilir ve hastayı özel bir odda dinlenmeye alırız. Radyoaktif iyot mideden emilerek vücutta tiroid kanseri olan organlara doğru hedefine gider. Bu nedenle bu ilaçlara ‘Sihirli mermi’ adı verilir. Verdiğimiz radyoaktif ilaç vücutta kanserin yerini bularak tedavi eder. İyotu vücutta başka doku kullanmadığı için özgül bir tedavidir ve yan etkisi yok denecek kadar azdır. Tedavi sonrası hastayı belli aralıklarla kontrol ederiz. Tiroid kanserinde yaygın metastaz olsa bile tedavi edebiliyoruz. Tiroid kanseri yüzde 90 tam tedavi edilebiliyor. Nükleer Tıp’taki tedavileri hastaya özeldir, her hastayı ayrı ayrı değerlendirip tedavi yanıtını önceden öngörüp ve vereceğimiz dozu ayarlıyabiliyoruz. Bu farklılık Nükleer Tıp tedavisini kemoterapi, radyoterapi gibi diğer kanser tedavilerinden ayırt eden en önemli özelliktir.


Karaciğer Tümörü ve Lenfoma da sihirli mermiler ile Tedavi Edilebiliyor
Tiroid kanseri dışında birkaç tümörde daha hedefe yönelik radyonüklid tedavi uygulanabildiğini belirten Prof. Dr. Uğur şu bilgileri verdi: “Bunlar arasında lenfoma ve karaciğer kanseri tedavileri yer alıyor. Karaciğer kanserinde tümörü besleyen damara, kasıktan kateter yardımıyla ulaşıp radyoaktif ilacı veriyoruz. Karaciğer tümörlerinde tedavi amacıyla saç telinden daha küçük boyutarda radyoaktif küçük küreler kullanıyoruz. Lenfomada radyoaktif ilacımızı koldaki damardan vererek tedavimizi gerçekleştiriyoruz. Lenfoma tümörüne karşı direk etki eden CD 20 antijenlerine karşı geliştirilen radyonüklid işaretli antikorlar ile tümörün yok edilmesi hedefleniyor. Radyoaktif işaretli antikorlar,lenfoma tümörüne yapışıyor ve radyasyon vererek yok ediyor.”


“Her 20 Kişiden Biri Hepatit B”
İki tip karaciğer tümörü olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Uğur şunları söyledi: “Biri karaciğerden kaynaklanan primer karaciğer tümörü de dediğimiz Hepatosellüler kanser. Diğeri de karaciğer metastaz yapmış tümörlerdir. Hepatosellüler kanser hepatit B ve C virüsü taşıyıcılarında daha sık görülür . Türkiye’de her 20 kişiden birisinin Hepatit B virüsü taşıyıcısı olması nedeniyle bu tip karaciğer tümörünü sık görmekteyiz. Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesinde son 2 yılda 40 primer ve metastatik karaciğer kanserli hastaya bu yöntemle tedavi uyguladık. Tedavi başarısı çoğu hastada kısmi yanıt ya da hastalık ilerlemesinde durma şeklinde oldu. Daha nadir olmak üzere tedavi sonrası tam yanıt sağlanan hastalarımız da oldu. Hepatosellüler kanserde malesef cerrahi dışında etkili bir tedavi yok. Cerrahi şansı olmayan hastalarda ortalama yaşam süresi 9 ay iken, bu tedaviyi verdiğimiz hastalarda bu süre 2-3 yıla kadar uzayabiliyor.”