Kalp hastalıklarının tedavisinde önemli bir yer tutan EECP, dışarıdan arttırılmış “diyastolik geri basınç verme” olarak adlandırılıyor. 1997 yılında A.B.D ’de yüzlerce hastada kullanılan yöntem, 2001 yılı Eylül ayından bu yana ülkemizde de uygulanabiliyor. ilk defa Ankara’da Medkar Kalp Tanı ve Tedavi Merkezinde hizmet veren yöntem, kronik hastalıkların tedavisinde önemli başarı sağlıyor. Yaşam kalitesini artıran bu tedavi sonucunda, bastonla yürüyebilen hastalar kendiliğinden yürüyecek seviyeye geliyor. Hasta ne kadar erken dönemde gelirse o kadar yarar sağlayan sistem, hastanın kan dolaşımı hızlandırarak, kılcal damar oluşmasını sağlıyor.
EECP, Koroner by-pass, balon-stent kullanılması uygun bulunan hastalarda ve kalp nakli, kalp yetmezliği çeken hastalarda rahatlıkla kullanabiliyor. Kalbi besleyen yeni kılcal damarların oluşmasını sağlayan yöntemde, hastanın bacaklarına ve beline “kaf” denilen parçaları sararak, kalp ritmiyle düzenli olarak basınç veriliyor. Bu yöntem uygulanırken hastalar tv izliyor, müzik dinliyor, hatta uyuyabiliyor. Cihaz, “diyastol” denilen kalbin gevşeme fazında basınç uyguluyor ve “sistol” denilen kalbin kasılma fazında ise basınç uygulamıyor. Böylece gevşeme fazında toplar damarlardaki kanın kalbe geri dönüşü kolaylaşıyor.
EECP’nin Yan Etkisi Yok Ve Hastada Psikolojik Travmaya Yol Açmıyor
Birer saatlik seanslarla toplam 35 saat uygulanan yöntem, şeker hastalarında 45 saat şeklinde uygulanıyor. Avrupa ve Türkiye’de toplam 60 merkezde kullanılan EECP, Ankara’da ilk ve tek olarak Medkar’da hizmet sunuyor. Ayrıca İstanbul’da Amerikan Hastanesi, Memorial Hastanesi, Kocaeli Üniversitesi ve İzmir’de bir klinikte kullanılan yöntem, yakında Gaziantep’te de uygulanmaya başlayacak.
EECP sistemin hiçbir riski yok. Kullanımı çok kolay olmakla birlikte yan etkisi de bulunmayan yöntem, hastada psikolojik travmaya yol açmıyor. Yöntem, kalp nakli yapılacak hastanın, nakil işlemine gerek duymadan uzun yıllar yaşamasını sağlıyor. EECP hakkında Sağlık Dergisine bilgi veren Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ömer Kibaroğlu şunları söyledi: “Anjio pektoris yani göğüs ağrısı çeken hastalar, kalp krizi geçirmiş, myokard enfarktüsü geçirmiş ve ileri derecede kalp yetmezliği olan hastalar bizim hasta grubumuz içinde yer alıyor. Bu hastalara cerrahi tedavi şansı tanınmıyor. Bu hastalarda ilaç kullanımından da pek fayda sağlanamıyor, çünkü; kalbin kasılma gücü yeterli efor sağlayamıyor. Bu tedavi yöntemi ile hastanın kalbinin kasılması kuvvetleniyor. EECP’nin uygulanmadığı hastalar içerisinde Pulmoner emboli denilen akciğer embolisi olan hastalar , ileri derece kapak hastaları, yüksek dozlarda heparin benzeri kan sulandırıcı ilaç alanlar, çok ciddi tedavi edilemeyen aritmisi olan hastalar ve kontrol edilemeyen hipertansiyon hastalarının yanı sıra aort anevrizması olan hastalar da bulunmaktadır. İntra aortik balon pompasının eş değeri bir yöntem olan EECP’de cerrahi bir girişim yapılmıyor. Bu tedavi, diastolik perfüzyon basıncını, koroner artizyonu ve koroner perfüzyonu arttırıyor. Kalp kasının beslenmesi ve oksijenlenmesi artırıyor. Sol ventrikül iş yükünü azaltıyor yani sistolik unloading, venöz dönüşü artırıyor. Koroner kollateral dolaşımı geliştirdiği için myokardın yani kalp kasının beslenmesini sağlıyor.Kardiyak outlook artıyor ve kan akım gücü artıyor. Buna bağlı olarak böbrek, beyin, akciğer gibi organların kanlanması ve oksijenlenmesi artıyor. Bu olay kalp hızı artmadan bağımsız olarak gelişiyor. Sistemik vasküler reziztans yani damar direnci düşüyor.”
Anjina Azaldığından Anti-Anjinal İlaç Kullanımı Azalıyor
EECP tedavi yöntemi sayesinde hastalarda yüzde 80 oranında semptomatik iyileşme görüldüğüne dikkat çeken Kibaroğlu, bu yöntemi kullanan hastaların efor kapasitesinin arttığını kaydetti. Hastaların böylece daha kolay yürüyebildiğini, daha rahat merdiven çıkabildiğini söyleyen Kibaroğlu, şöyle devam etti: “Yöntemde, anjina azaldığından anti-anjinal ilaç kullanımı yani izordil, izoptil gibi ilaçların alımı da azalıyor. Bu tedaviyi tercih eden hastalarda maksimum oksijen tutulumu ve yaşam kaliteleri artıyor. Fiziksel ölçülebilir sonuçlar EF ile ölçülebiliyor, böylece hastanın EECP’nin ne kadar yardımcı olduğunu ortaya çıkartabiliyor. Tedavi sonucu 3 ile 5 yılda kontrol devam ediyor ve yüzde 80 hastada iyileşmenin devam ettiği gözleniyor. Bazı hastalarda tedavi gerekebiliyor.”
Tedavi ile ilgili iki teori bulunduğunu açıklayan Kibaroğlu, bunlardan ilkinin ; arter diastolik basıncını artırmak olduğunu kaydetti. Bu basıncın artması sonucu büyüme faktörlerinin aktive edildiğini belirten Dr. Kibaroğlu, aktivite ve salınımın artması sonucunda anjiojenezizi yani kollateral damarlanmanın arttığını söyledi. Kibaroğlu, ikinci teorinin ise endotelyal fonksiyonları iyileştirdiğini, böylece vaskülasrizasyonu arttırdığını vurguladı. Dr. Kibaroğlu, ayrıca kanıtlanmış bir diğer faydasının ise ventrikül fonksiyonu kardiyak yükten bağımsız olarak iyileştirmek olarak tanımladı.
SGK ödemiyor
Çok iyi sonuç alınan bu yöntemin bilimsel açıdan kabul görmüş bir tedavi şekli olduğunun altını çizen Kibaroğlu, 2002 yılı Ocak ayından bu yana TBMM ile anlaşmalı sağlık kuruluşlarından biri olarak hizmet verdiklerini açıkladı. Kibaroğlu, EECP yönteminin kullanımında tek sıkıntının Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tedaviyi ödememesi olduğunu belirterek, “ Düşük masraflı riski olmayan bu yöntem, tedavi yöntemi olarak geçmiyor. Amerika, Avrupa bu hastaların tedavilerini karşılıyor, ancak ülkemizde böyle bir ödeme yapılmıyor. Tabip odasında tedavi olarak geçtiği halde, hastalara son çare olarak ilaç ve ameliyat dışında bu yol kalıyor” dedi.