Sağlıkta Şiddet Haberi Nasıl İşlenmeli?
Şiddetin ‘nasıl’ uygulandığı sorusunun detaylı olarak cevaplanmasının bazı bireyler üzerinde yol gösterici bir etkiye sahip olabildiğini belirten İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Barış Yılmaz, “ Hırsıza yol göstermek, habercinin işi olmamalı. Önemli olan şiddetin toplum tarafından kabul edilmeyen bir eylem olduğu vurgusu ön plana çıkartılmalıdır” dedi.
Son günlerde artan sağlıkta şiddet haberleri ile ilgili toplumsal farkındalığın artırılması ve haberlerin işlenişinde nelere dikkat edilmesi gerektiği ile ilgili merak edilenleri mercek altına almaya devam ediyoruz.
Şiddet nerede ve nasıl olursa olsun kesinlikle reddedilmesi ve toplum tarafından dışlanması gereken bir eylemdir. Maalesef toplumsal yapımızın bir yansıması olarak hayatın her alanında olduğu gibi sağlık alanında da “şiddet” oldukça sık karşılaştığımız bir durum halini aldı. Bu nedenle de kitle iletişim araçlarının içeriklerine haber olarak yansıyor.
Önemli olan habercilik yapan her kurumun aslında muhabirden başlayıp genel yayın yönetmenine kadar bu tarz haberlerin nasıl ele alınacağına dair bir yol haritası çizmeleri gerektiğini söyleyen İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Barış Yılmaz, “Yapılan araştırmaların bize gösterdiği önemli bir durum söz konusu, bu da şiddet içerikli haberlerin toplumun bazı üyeleri üzerinde özendirici, teşvik edici bir etkisi olduğudur. Bu verilerden hareketle sağlıkta şiddet konusu haberleştirilirken kesinlikle teşvik edici bir dilden uzak olmalı, bunun yolu da temelde şiddetin sağlık çalışanına neden uygulandığının çok fazla detaylandırılarak sunulmaması gerekliliğidir” dedi.
‘Neden’ sorusunun cevabının sağlıkta şiddet haberleri için öncelikli verilecek bir cevap olmaması gerektiğini belirten Yılmaz, bunun yerine ‘ne’ sorusunun cevabının ön plana çıkartılması gerektiğini söyledi. Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: “Zira haberi okuyan bazı bireyler aynı durumla karşılaştıklarında aslında bu sebebi, haber vasıtasıyla meşrulaştırma yoluna gidebilir. Aynı zamanda şiddetin ‘nasıl’ uygulandığı sorusunun detaylı olarak cevaplanması da yine bazı bireyler üzerinde yol gösterici bir etkiye sahip olabilir. Kısaca “hırsıza yol göstermek” habercinin işi olmamalı. Önemli olan şiddetin toplum tarafından kabul edilmeyen bir eylem olduğu vurgusu ön plana çıkartılmalıdır.”
Şiddet haberlerinin yayınlanması bu oranı artırıyor mu?
Toplum içerisinde ruh sağlığı yerinde olan bireyler gibi aynı zamanda farklı ruh bozukluklarına sahip bireylerin olduğu unutulmamalı. Her ne kadar normal bir birey için bu tarz haberler teşvik edici olmasa da toplumun bir kesiminde tıpkı intihar haberlerinde olduğu gibi şiddet içerikli haberlerin meşrulaştırıcı bir özelliği olabilir. Dolayısıyla normal bireyler üzerinde değil ama şiddete yatkın bireyler üzerinde bu tarz haberlerin oranı artırıcı bir özelliği vardır diyebiliriz.
Şiddet vurgulanmadan şiddet haberi işlenir mi?
Şiddetin meşrulaştırılması haberde özellikle neden ve nasıl sorularının detaylandırılarak anlatılması sonucunda gerçekleşir. Dolayısıyla sağlıkta şiddet içerikli bir haberin bu sorularına cevap verirken muhabirin son derece dikkatli olması ve çok fazla detaya girmeden kalemini kullanması bir yöntem olabilir. Aynı şekilde şiddete uğramış sağlık çalışanlarının görüntülerinin verilmesi de etik açıdan çok doğru bir yaklaşım değildir. Bununla birlikte toplumun bu konuda bilinçlenmesi için bu tarz haberlerin uygun şekillerde sunulması da ayrıca önem taşımaktadır.
Kriz anlarında basın nasıl bir duruş sergilemeli?
Her durumda olduğu gibi basın mensuplarının kriz anında da göstermesi gereken tavır, halk adına bu mesleği yürüttüğü ve öncelikli görevinin halkı doğru bir şekilde bilgilendirmek olduğu gerekliliğidir. Bununla birlikte “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde” çizilen yol haritası eksik olmakla birlikte yol göstericidir.
Özellikle sağlıkla ilgili haberlerde: “Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluk veya sahte umut verecek yayın yapılmamalıdır. Tıbbi alandaki araştırmalar kesinleşmiş sonuçlar gibi yayınlanmamalıdır. İlaç tavsiyesinde mutlaka uzmana danışılmalıdır. Hastanelerde araştırmalar yapan, bilgi ve görüntü almaya çalışan gazeteci, kimliğini belirtmeli ve girilmesi yasak bölümlere ancak yetkililerin izniyle girmelidir. Yetkilinin, hastanın veya yakınının izni olmaksızın hastane ve benzeri kurumlarda hiç bir yolla ses ve görüntü alınmamalıdır.” Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin vurguladığı bu noktalarla birlikte özellikle özdenetim sisteminin kurumlar içerisinde sağlıklı bir şekilde hayata geçirilebilmesi kriz anlarını daha doğru atlatmayı sağlayacaktır.