Türkiye’deki ölümlerin yüzde 86’sı çoğunlukla kalp damar hastalıkları, diyabet, kanserler, kronik solunum yolu hastalıkların oluşturduğu bulaşıcı olmayan hastalıklar kaynaklıdır. Bulaşıcı olmayan hastalıklar (BOH), başlıca kalp damar hastalıkları, kanserler, diyabet ve kronik solunum yolu hastalıklarıdır. En endişelendirici unsur Türkiye’de Bulaşıcı Olmayan Hastalık kaynaklı erken ölüm, 70 yaş altı olasılığının yüzde 18 olmasıdır. Yani yaklaşık her beş yetişkinden biri erken ölüyor.
Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların (BoH )Önlenmesi ve Kontrolü Birleşmiş Milletler Ortak Görev Gücü Türkiye’yi ziyaret ederek 20-22 Nisan 2016 tarihleri arasında çeşitli temaslarda bulundu. İlgili kurumların üst düzey yetkilileriyle görüşmeler ve toplantılar gerçekleştirildi.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu; “Türkiye’de bulaşıcı olmayan hastalıkların tüm hükümet ve tüm toplum yaklaşımıyla ele alınmasını sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Ortak Görev Gücünü Türkiye’ye davet ettim. Bulaşıcı olmayan hastalıkların salgın boyutuna ulaşması en önemli sosyal ve ekonomik sorunlarımızdan biridir. İnsanların bu kadar genç yaşta bulaşıcı olmayan hastalıklara yakalanmasının maliyeti kaldırılamayacak düzeyde oldukça yüksektir” dedi.
Erken Ölümlerin Yüzde 80’i Önlenebilir
Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Temsilcisi Dr Pavel Ursu, şunları söyledi: “Bulaşıcı olmayan hastalıkların ulusal kalkınma gündeminde öne alınmasını ve bulaşıcı olmayan hastalıklara neden olan temel unsurların diğer bakanlıklarla işbirliği içerisinde ele alınmasını desteklemeye hazırız. Sigara kullanımı gibi bulaşıcı olmayan hastalıkların temel nedenlerine baktığımızda, Türkiye’de yaklaşık her üç erkekten birinin sigara içtiğini ve tuz kullanım oranının Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiye ettiği oranın üç katı olduğunu görüyoruz. Türkiye’de her iki ölümden biri kalp damar hastalıkları kaynaklıdır ve bu erken ölümlerin yüzde 80’i önlenebilir niteliktedir.”
Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Türkiye Temsilcisi Kamal Malhotra; “Sürdürülebilir kalkınma ve tam sosyoekonomik potansiyele ulaşmak adına bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadele büyük önem arz etmektedir. Türk Hükümetinin bulaşıcı olmayan hastalıklara çok sektörlü müdahalelerinin Türkiye’deki BM Ülke ekibi tarafından destekleneceği taahhüdünde bulunuyorum” diye konuştu.
Ortak Görev Gücü kapsamında Birleşmiş Milletler Türkiye ekibinin Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin çalışmalarına verdiği desteği arttırma ve uygulamanın her aşamasında politika uzmanlığı sunma taahhüdünün yanı sıra Türkiye’de bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadelenin teşvik edilmesine yönelik bir dizi tavsiye sunulacaktır. Hükümetin sivil toplum da dâhil olmak üzere toplumun tüm sektörleriyle birlikte çalışması kritik önem arz etmektedir.
Ziyaret kapsamında kalp damar hastalıkları ve diyabetin tespiti ve yönetimi başta olmak üzere bulaşıcı olmayan hastalıkların birinci basamak sağlık hizmetlerinde ele alınmasına yönelik önemli ilerlemeler kaydedildiği öğrenilmiştir. Görev Gücü Türkiye’nin birinci basamak sağlık hizmetlerinde çalışan personel sayısını arttırmaya yönelik çalışmalarını takdir etmektedir.
Toplantıdan bazı önemli notlar şöyle:
• DSÖ’nün 2014 yılında yayınlanan bir yayınına göre, 30—70 yaş arası bulaşıcı olmayan hastalık kaynaklı ölüm olasılığı %18’dir. Tüm ölümlerin %78’i kalp krizi ve inme gibi kalp damar hastalıkları kaynaklıdır. Tüm ölümlerin yaklaşık %22’si kanserler kaynaklıdır.
• DSÖ tahminlerine göre erkeklerin %42’si sigara kullanmaktadır. Her beş yetişkinden biri obezdir ve yetişkinlerin %25’ten çok azında hipertansiyon vardır. Ancak kişi başına düşen toplam alkol tüketimi yılda iki litre saf alkol oranıyla bölgedeki en düşük oranı yansıtmaktadır.
• Görev Gücü, tütün ürünlerindeki vergilerin arttırılabileceğini belirtmiştir. Buna ek olarak, Türkiye’nin tütün ürünlerinde düz paket uygulamasına geçmesi, kamu alanlarında tütün ürünlerinin tamamen yasaklanması ve tütün ürünlerinin zararları konusunda farkındalığın arttırılması yönündeki çalışmaları teşvik edilmektedir.
Toplantı sırasında da dile getirdiğim bazı hususlardan da söz edeceğim. İşte konuştuğum bazı başlıklar:
• Sağlık okuryazarlığı bilinci oluşturulmalı. Bu konuda kampanyalar yapılmalı. İnsanların doğru bilgiye ulaşmasının yolu açılırken, bu konuda bilinçlendirilmek çok önem taşıyor.
• Sağlık haberciliğinde uzmanlaşmaya gidilmeli. Bu alanda çalışan haberciler için belli aralıklarla uzmanlık eğitimleri ve çalıştaylar düzenlemek için imkanlar sunulmalı.
• Sağlık alanındaki sözde uzmanlardan korunmak için yöntemler geliştirilmeli. Hukuki yaptırımlar sağlık çalışanlarının dışında sağlıkla ilgili konuşan herkes için geçerli olmalı. Hukuki bir düzenleme yapılmalı.
• Bloggerlar, instagramerların ya da sosyal medyada takipçi sayısı çok olanların reklam amacıyla yaptığı paylaşımları ile ilgili bir düzenleme getirilmeli.
• Ünlü olan herkesin sağlık alanında eğitim vermek gibi bir moda rüzgarı oluştu. Buna karşı önlem alınmalı. Sağlık sertifikalarla anlatılmamalı.
• Sağlığın, reklam şeklindeki yansıması değiştirilmeli. Sağlık, etik, güvenilir ve objektif şekilde ele alınmalıdır.
Sağlıklı yaşam için sağlıklı medya şart! Bunun için aslında hepimize iş düşüyor. Sağlıklı bir gelecek için bu kampanyalara destek olmalıyız.