“HEKİMLİKTE ÇALIŞIRKEN YAPILAN EK ÖDEMELERİN ÇOĞU BİR ÇEŞİT SUS PAYIDIR”

Hekim olarak yüksek riskli bir meslek icra ettiklerini ve erken yıprandıklarını söyleyen Ankara Cerrahi Dernek Başkanı Prof. Dr. Ziya Anadol, “Hekim olarak yüksek riskli bir meslek icra edersiniz, erken yıpranır, sağlığınızdan olursunuz, düzensiz yaşarsınız. Fakat bütün bu olumsuzlukların karşılığı olarak varlıklı bir emeklilik dönemi beklemez sizi. Çalışırken yapılan ek ödemelerin çoğu bir çeşit sus payıdır” dedi.

Emeklilik sürecinde maddi sorunlar yaşadıklarını söyleyen hekimler, gelecek kaygısı taşımak istemediklerini dile getiriyorlar. Bu süreçte ne gibi sorunlar yaşandığı ve nasıl düzenlemeler yapılması gerektiği üzerine bilgi veren Ankara Cerrahi Dernek Başkanı Prof. Dr. Ziya Anadol şunları söyledi: “Hekimlerin son yıllarda giderek artan şikayetleri maddi konularda yoğunlaşmakta. Ülkemizde yaşanan ekonomik darboğazın, her iş kolunu etkilediğini biliyor olmakla birlikte, özellikle hekimlerin çalışma şartları ve üstlendikleri risk yoğunluğu ile tamamen ters orantılı bir ücret politikası var. 

“Donanımı Tam Olmayan Sağlık Ocakları, Poliklinikler, Hastaneler Hatta Tıp Fakülteleri Açılıyor”
Bir tıp fakültesi öğrencisine yapılan yatırımın, diğer öğrencilerle kıyaslandığında açık ara yüksek olduğunu hepimiz biliriz. Fakat ne hikmetse devlet, bu kadar değerli bir yatırımdan yüksek çıktılar almak için gereken adımları bir türlü atmıyor. Donanımı tam olmayan sağlık ocakları, poliklinikler, hastaneler hatta tıp fakülteleri açıyor. Donanım ve ekip eksikliği nedeniyle ortaya çıkan sorunların tümü doktorun suçu oluyor. Sonuçta hem açılan merkez ölü bir yatırım haline geliyor, hem de yatırım yapılan hekim etkin kullanılamıyor. Sorulduğunda da “doktor açığının sayısal olarak kapatılması gerektiği” belirtiliyor. 

“Hekim Olarak Yüksek Riskli Bir Meslek İcra Edersiniz, Erken Yıpranır, Sağlığınızdan Olursunuz, Düzensiz Yaşarsınız”
Hekim maaşları, ortalama bir dört yıllık fakülte mezununun hemen daima gerisinde. Çeşitli adlar altında karabatak gibi zaman zaman ortaya çıkan, kimi zaman da yok olan ek ödemelerle bu eşitsizlik giderilmeye çalışılıyor. Ancak asıl vurucu olan, bu ek ödemelerin hiç birisinin emekliliğe yansımaması oluyor. Yani; hekim olarak yüksek riskli bir meslek icra edersiniz, erken yıpranır, sağlığınızdan olursunuz, düzensiz yaşarsınız. Fakat bütün bu olumsuzlukların karşılığı olarak varlıklı bir emeklilik dönemi beklemez sizi. Çalışırken yapılan ek ödemelerin çoğu bir çeşit sus payıdır. Tabip odalarımız ve diğer mesleki kuruluşlarımız sadece bu konuyla ilgilenmek üzere kurullar oluşturdu ancak bugüne kadar hiçbir sonuç ne yazık ki elde edilemedi.

“Kazandığı Her Kuruşa Hasetle Bakılan Bir Meslek Haline Geldik”
Tıp doktorlarının üzerine anlaşılmaz bir şekilde daha fazla gelinmeye başlandı. Mecburi hizmet karmaşası, doktorları askeri personelle kıyaslama ya da üstün görme gibi anlamsız çekişmelere, hakkımız arayacak dirayetli yöneticilerin eksikliği de eklenince, iyice unutulan, önemsizleştirilen ve kazandığı her kuruşa hasetle bakılan bir meslek haline geldik. Son yıllarda her türlü nezaket kuralı, meslek etiği ve ahlaki değer çiğnenerek telaffuz edilen “hastaların cebindeki doktor eli” ve “tıbbi ticarethaneler” kavramları da zaten durumu anlamaya pek de niyetli ya da kapasiteli olmayanlar tarafında iyice sömürüldü.

“Aramızda “Adam Öldürmeye Teşebbüs” Suçuyla Yargılanan ve “Mesleki Hata” Nedeniyle Tazminat Ödemeye Mahkum Edilen Meslektaşlarımız Var”
Geldiğimiz noktada, çok çalıştırılıp az ücret verilen, zenginleştirilip rahat çalışma şartları sağlanmak yerine fakirliği paylaşmasına çalışılan, üstelik üstlendiği mesleki riskler nedeniyle artık hukuki yollarla da tehdit edilen bir meslek grubuyuz. Aramızda “adam öldürmeye teşebbüs” suçuyla yargılanan ve “mesleki hata” nedeniyle tazminat ödemeye mahkum edilen meslektaşlarımız var. Bu yüzden hepimiz bir çeşit “kasko” sayılan “Mesleki Sorumluluk Sigortası” adı altında bir acayip uygulamaya prim ödüyoruz. İnsanın aklına geliyor: başka hangi meslek grubu, hatalı uygulama nedeniyle yargılanabiliyor? Yanlış karar verdiği için yargılanan hakim, yanlış ihale yüzünden yargılanan bakan, yanlış yere inşaat yapan ve sel alıp giden devlet kurumu yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yanlış olduğuna karar verilen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin mahkum olduğu kararlarda bile tazminatı bizler, vergi mükellefleri ödüyoruz. 

“Devlet Hekimlik Onuruna ve Yaşam Standardına Uygun Bir Ücret Ödeme Yoluna Gitse, Hekimlerin Zaten Sağduyulu ve Gözü Tok Bir Camia Olduğunun Farkına Varacaktır”
Bazı meslek gruplarının özellikleri nedeniyle geçim sıkıntısı gibi dertlerinin olmaması, devletin de bireyin de çıkarınadır. Hekimlik, hakimlik, öğretmenlik gibi… Bu yazılı olmayan kural, çeşitli hesaplarla göz ardı edilirse, toplum yeterli hizmetten mahrum kalır. Tam Gün Yasası krizinin altında, sadece hekimlerin geçim sıkıntısı ve gelecek kaygısı yatıyor. Devlet, hekimi etkin kullanarak elde edeceği kazançtan, hekimlik onuruna ve yaşam standardına uygun bir ücret ödeme yoluna gitse, hekimlerin zaten sağduyulu ve gözü tok bir camia olduğunun farkına varacaktır. 

“İki Yıl Çalışıp Emekliliği Hak Eden Bir Milletvekili Kadar Rahat Bir Emeklilik Geçirebilmek”
Gerek toplum gerekse idareciler tarafından bilinmesi gereken şudur: Hiçbirimiz sadece sevap kazanmak için hekim olmadık. Bu bizim, evimizi geçindirmek, çocuk yetiştirmek ve en az “iki yıl çalışıp emekliliği hak eden bir milletvekili” kadar rahat bir emeklilik geçirebilmek için bildiğimiz, yaptığımız tek işimizdir. Aldığımız eğitimin ağırlığı, uzunluğu, yetenek ve zeka gerektirmesi gibi faktörler ise henüz bu tartışmaya eklenmemiştir bile. Sözün özü; hekimlerin maaşlarında ciddi iyileştirmelere “yetmez ama evet” deriz. Yetmediği kısım, bütün ek ödemelerin emeklilik katsayısına da yansıtılmama inadıdır.”

Doğru, etik ve tarafsız haberciliğin adresi Med-Index : www.med-index.com Mutlaka ziyaret edin!

“HEKİMLİKTE ÇALIŞIRKEN YAPILAN EK ÖDEMELERİN ÇOĞU BİR ÇEŞİT SUS PAYIDIR”

Hekim olarak yüksek riskli bir meslek icra ettiklerini ve erken yıprandıklarını söyleyen Ankara Cerrahi Dernek Başkanı Prof. Dr. Ziya Anadol, “Hekim olarak yüksek riskli bir meslek icra edersiniz, erken yıpranır, sağlığınızdan olursunuz, düzensiz yaşarsınız. Fakat bütün bu olumsuzlukların karşılığı olarak varlıklı bir emeklilik dönemi beklemez sizi. Çalışırken yapılan ek ödemelerin çoğu bir çeşit sus payıdır” dedi.

Emeklilik sürecinde maddi sorunlar yaşadıklarını söyleyen hekimler, gelecek kaygısı taşımak istemediklerini dile getiriyorlar. Bu süreçte ne gibi sorunlar yaşandığı ve nasıl düzenlemeler yapılması gerektiği üzerine bilgi veren Ankara Cerrahi Dernek Başkanı Prof. Dr. Ziya Anadol şunları söyledi: “Hekimlerin son yıllarda giderek artan şikayetleri maddi konularda yoğunlaşmakta. Ülkemizde yaşanan ekonomik darboğazın, her iş kolunu etkilediğini biliyor olmakla birlikte, özellikle hekimlerin çalışma şartları ve üstlendikleri risk yoğunluğu ile tamamen ters orantılı bir ücret politikası var. 

“Donanımı Tam Olmayan Sağlık Ocakları, Poliklinikler, Hastaneler Hatta Tıp Fakülteleri Açılıyor”
Bir tıp fakültesi öğrencisine yapılan yatırımın, diğer öğrencilerle kıyaslandığında açık ara yüksek olduğunu hepimiz biliriz. Fakat ne hikmetse devlet, bu kadar değerli bir yatırımdan yüksek çıktılar almak için gereken adımları bir türlü atmıyor. Donanımı tam olmayan sağlık ocakları, poliklinikler, hastaneler hatta tıp fakülteleri açıyor. Donanım ve ekip eksikliği nedeniyle ortaya çıkan sorunların tümü doktorun suçu oluyor. Sonuçta hem açılan merkez ölü bir yatırım haline geliyor, hem de yatırım yapılan hekim etkin kullanılamıyor. Sorulduğunda da “doktor açığının sayısal olarak kapatılması gerektiği” belirtiliyor. 

“Hekim Olarak Yüksek Riskli Bir Meslek İcra Edersiniz, Erken Yıpranır, Sağlığınızdan Olursunuz, Düzensiz Yaşarsınız”
Hekim maaşları, ortalama bir dört yıllık fakülte mezununun hemen daima gerisinde. Çeşitli adlar altında karabatak gibi zaman zaman ortaya çıkan, kimi zaman da yok olan ek ödemelerle bu eşitsizlik giderilmeye çalışılıyor. Ancak asıl vurucu olan, bu ek ödemelerin hiç birisinin emekliliğe yansımaması oluyor. Yani; hekim olarak yüksek riskli bir meslek icra edersiniz, erken yıpranır, sağlığınızdan olursunuz, düzensiz yaşarsınız. Fakat bütün bu olumsuzlukların karşılığı olarak varlıklı bir emeklilik dönemi beklemez sizi. Çalışırken yapılan ek ödemelerin çoğu bir çeşit sus payıdır. Tabip odalarımız ve diğer mesleki kuruluşlarımız sadece bu konuyla ilgilenmek üzere kurullar oluşturdu ancak bugüne kadar hiçbir sonuç ne yazık ki elde edilemedi.

“Kazandığı Her Kuruşa Hasetle Bakılan Bir Meslek Haline Geldik”
Tıp doktorlarının üzerine anlaşılmaz bir şekilde daha fazla gelinmeye başlandı. Mecburi hizmet karmaşası, doktorları askeri personelle kıyaslama ya da üstün görme gibi anlamsız çekişmelere, hakkımız arayacak dirayetli yöneticilerin eksikliği de eklenince, iyice unutulan, önemsizleştirilen ve kazandığı her kuruşa hasetle bakılan bir meslek haline geldik. Son yıllarda her türlü nezaket kuralı, meslek etiği ve ahlaki değer çiğnenerek telaffuz edilen “hastaların cebindeki doktor eli” ve “tıbbi ticarethaneler” kavramları da zaten durumu anlamaya pek de niyetli ya da kapasiteli olmayanlar tarafında iyice sömürüldü.

“Aramızda “Adam Öldürmeye Teşebbüs” Suçuyla Yargılanan ve “Mesleki Hata” Nedeniyle Tazminat Ödemeye Mahkum Edilen Meslektaşlarımız Var”
Geldiğimiz noktada, çok çalıştırılıp az ücret verilen, zenginleştirilip rahat çalışma şartları sağlanmak yerine fakirliği paylaşmasına çalışılan, üstelik üstlendiği mesleki riskler nedeniyle artık hukuki yollarla da tehdit edilen bir meslek grubuyuz. Aramızda “adam öldürmeye teşebbüs” suçuyla yargılanan ve “mesleki hata” nedeniyle tazminat ödemeye mahkum edilen meslektaşlarımız var. Bu yüzden hepimiz bir çeşit “kasko” sayılan “Mesleki Sorumluluk Sigortası” adı altında bir acayip uygulamaya prim ödüyoruz. İnsanın aklına geliyor: başka hangi meslek grubu, hatalı uygulama nedeniyle yargılanabiliyor? Yanlış karar verdiği için yargılanan hakim, yanlış ihale yüzünden yargılanan bakan, yanlış yere inşaat yapan ve sel alıp giden devlet kurumu yok. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yanlış olduğuna karar verilen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin mahkum olduğu kararlarda bile tazminatı bizler, vergi mükellefleri ödüyoruz. 

“Devlet Hekimlik Onuruna ve Yaşam Standardına Uygun Bir Ücret Ödeme Yoluna Gitse, Hekimlerin Zaten Sağduyulu ve Gözü Tok Bir Camia Olduğunun Farkına Varacaktır”
Bazı meslek gruplarının özellikleri nedeniyle geçim sıkıntısı gibi dertlerinin olmaması, devletin de bireyin de çıkarınadır. Hekimlik, hakimlik, öğretmenlik gibi… Bu yazılı olmayan kural, çeşitli hesaplarla göz ardı edilirse, toplum yeterli hizmetten mahrum kalır. Tam Gün Yasası krizinin altında, sadece hekimlerin geçim sıkıntısı ve gelecek kaygısı yatıyor. Devlet, hekimi etkin kullanarak elde edeceği kazançtan, hekimlik onuruna ve yaşam standardına uygun bir ücret ödeme yoluna gitse, hekimlerin zaten sağduyulu ve gözü tok bir camia olduğunun farkına varacaktır. 

“İki Yıl Çalışıp Emekliliği Hak Eden Bir Milletvekili Kadar Rahat Bir Emeklilik Geçirebilmek”
Gerek toplum gerekse idareciler tarafından bilinmesi gereken şudur: Hiçbirimiz sadece sevap kazanmak için hekim olmadık. Bu bizim, evimizi geçindirmek, çocuk yetiştirmek ve en az “iki yıl çalışıp emekliliği hak eden bir milletvekili” kadar rahat bir emeklilik geçirebilmek için bildiğimiz, yaptığımız tek işimizdir. Aldığımız eğitimin ağırlığı, uzunluğu, yetenek ve zeka gerektirmesi gibi faktörler ise henüz bu tartışmaya eklenmemiştir bile. Sözün özü; hekimlerin maaşlarında ciddi iyileştirmelere “yetmez ama evet” deriz. Yetmediği kısım, bütün ek ödemelerin emeklilik katsayısına da yansıtılmama inadıdır.”

Doğru, etik ve tarafsız haberciliğin adresi Med-Index : www.med-index.com Mutlaka ziyaret edin!