GELENEKSEL YÖNTEMLERLE ROMATİZMAL HASTALIKLAR TEDAVİ EDİLMEZ!

Türkiye Romatoloji Derneği tarafından düzenlenen 15. Ulusal Romatoloji Kongresi’nde konuşan Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. İhsan Ertenli, romatizmal hastalıklarda geleneksel yöntemlere başvurmanın yanlış olduğunu belirterek “Tanının erken konması hastanın iyileşmesi için önemli. Ancak geleneksel yöntemlerle vakit kaybedilirse ilaçla geri dönüş dahi mümkün olmuyor” dedi.

Türkiye Romatoloji Derneği tarafından düzenlenen 15. Ulusal Romatoloji Kongresi düzenlene basın toplantısına Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. İhsan Ertenli, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji-İmmünoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Er. Eren Erken, İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı Doç.Dr. Bünyamin Kısacık, Gaziantep Üniversitesi Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Mesut Onat katıldı. 

Toplantıda, romatizmal hastalıklarda kişiselleştirilmiş tedavi, Ailesel Akdeniz Ateşi (AAA) hastalığında doğru tanı ve tedavinin önemi, kadınların doğurganlık çağında ortaya çıkan romatizmal hastalıkların zamanında teşhis edilmesi ve bunun bebek sağlığına etkisi,  Behçet hastalığı gibi birçok konu ele alındı, yeni yaklaşımlar tartışıldı.

Romatoloji’nin sürekli büyüyen bir alan olduğunu belirten Prof. Dr. Ahmet Mesut Onat, “Ülkemizde ciddi gelişmeler ve eğitimin yaygınlaştırılmasına ihtiyaç var. Kongremize katılanla gittikçe artıyor. 700 kişiyle kongre yaptık. Çok önemli bir hastalık. Hastalıklar bazen bilinmediğin dolayı mağdur olunuyor” dedi.

Türkiye Romatoloji Derneği Üyesi ve Gaziantep Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Mesut Onat, basın toplantısında, Ankilozan Spondilit (AS) hastalığının halk arasında iltihaplı bel romatizması olarak bilindiğini ve “daha çok erkeklerde” görüldüğünü söyledi. Onat, “Ülkemizde Suna Pekuysal ve Ahmet Mete Işıkara’nın hastalığı olarak da toplum bu rahatsızlığı biliyor. Bu hastalığa yakalananlar bunu fıtığa bağlıyor. 200 binde bir görülen bir hastalık. Erken tanı çok önemli” dedi. 

Ankilozan Spondolit ile Bel Fıtığı Karıştırılıyor
Hastalığın, eklem ve omurgayı etkileyen kronik bir seyir izlediğini anlatan Onat, Ankilozan Spondilit sırasında ilk eklemlerin tutulduğunu dile getirdi. Onat, “Bu eklem, omurganın alt kesimi ile leğen kemiği arasında yer alır. Hastalığın ilerlemesiyle omurgadaki tüm bölgeler boyun eklemine kadar etkilenebilir” dedi.  

Zaman zaman diz, ayak bileği gibi diğer eklemler ile göz gibi organların da etkilenebildiğine dikkati çeken Onat, şunları kaydetti: “Hastalık yavaş seyirli başlayan bel-sırt ve kalça ağrısına neden olur, gece ağrısı ve sabah tutukluğu en önemli yakınmalar arasında yer alır. Omurganın alt kesiminden başlayarak disklerin kenarlarında, bağların yapışma yerlerinde iltihap oluşur ve zamanla ilginç bir şekilde bu bölgede kemikleşmeler gözlenir. Zamanla bel bölgesinden başlayarak boyun bölgesine kadar tüm omurgadaki bağlar, diskler kemikleşir ve omurga adeta tek kemik halini alabilir. Bu durumda ağrı yanında hastanın hareketlerinde de belirgin kısıtlılık oluşur.”

Hastaların çoğunun, çalışma hayatlarına devam edebildiğini dile getiren Onat, özellikle yeni ilaçların kullanılmasıyla işgücü kayıplarının belirgin düzeyde azaldığını söyledi. Onat, hastaların yaşam kalitelerini devam ettirebilmeleri açısından düzenli kontrollerinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü, sigaradan uzak durmak gibi önlemleri almaları gerektiğini vurguladı.

Romatizmal Hastalıklarda Erken Tanı Önemli
Türkiye Romatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. İhsan Ertenli de romatizmal hastalıklarda kişiye yönelik tedavi ile yaşam kalitesinin arttığını belirterek bu hastalıkların en sık kadınlarda görüldüğünü söyledi. Yaşın ilerlemesine bağlı olarak hastalığın görülme sıklığının da yükseldiğini vurgulayan Ertenli, romatizmal hastalıkların çocukluk çağında da görülebildiğini belirtti.

Her Hastanın Tedavisi Kişiye Özeldir 
Ertenli, bu hastalıkların önemli bir bölümünün kesin nedeninin bilinmediğini ifade ederek, “Ancak genetik yatkınlık bazı romatizmal hastalıklarda önem taşır. Eklemlerdeki yükü artıran şişmanlık ya da damar yapısını bozan sigara kullanımı gibi dış etkenlerin engellenmesi, romatizmalı hastalar için de yararlıdır. Bazı iltihaplı romatizmal hastalıklar kas-iskelet sistemi dışında derimizi etkileyebilir. Hastalarımız kronik ve tedavi uzun sürelidir. Her hastada tedavi farklıdır. Her hastanın tedavisi kişiye özeldir” diye konuştu.

Romatizmal hastalıkların genellikle zamanında teşhis edilemediğini dile getiren Ertenli, bunun tedavi başarısını düşürdüğünü söyledi.  Ertenli, tedavide kişiselleştirilmiş yöntemlerin önemine değinerek, şunları kaydetti: “Bir hasta için yararlı olan ilaçlar ya da tedavi girişimleri bir başka için yarar sağlamayabilir. Hastaların doktorlarının önermediği ilaçları kullanmamaları özellikle önem taşımaktadır. Aksi halde bilinçsiz ve gelişigüzel ilaç kullanımı, romatizmal hastalığı tedavi etmeyeceği gibi hasta için tehlikeli sonuçlar doğurabilir, en önemlisi de hastalığın tedavisini geciktirir.”
Ertenli, bu hastalıkların kronik olduğunu ve ilaçların mutlaka düzenli kullanılması gerektiğinin altını çizdi.

Hasta Hemen Kötü Düşünmemeli 
Romatizmal hastalığında vatandaşların internetten bilgileri alarak psikolojilerini bozuğunu ifade eden Prof. Dr.  Ertenli, “Daha hastalığın başında internetten bakıp karalar bağlıyorlar. Hasta hemen kötü düşünmemeli. Ama bizde hemen depresyona giriyor hasta. Buna gerek yok. Herkeste tüm kötü olaylar olacak diye bir şey yok. Hele erken tanı varsa daha da iyi şeyler olur. Erken tanı olur ve iyi hekime gidilirse sıkıntı en aşağıya iner. Ancak pek çok hastamızın, doktorlara gitmediğini görüyoruz. Geleneksel yöntemlere yöneliyorlar. Biz medyanın bu konuda duyarlı olmasını istiyoruz. Tanının erken olması hastalığın iyileşmesi için önemli. Ancak geleneksel yöntemlerle vakit kaybedilirse ilaçla geri dönüş dahi mümkün olmuyor. Romatizmal hastalıklarda dokumuz zarar görüyor. Bozulmuş dokular sülük tedavisiyle nasıl düzelir? Biz bilimden yanayız. Eğer denilen yöntemlerle bilimsel veriler ortaya konursa elbette değerlendiririz. Ama bu bilim olmadan biz ne yapabiliriz? Geleneksel yönetimi uygulayan hekime gelmiyor. Daha sonra sıkıntı artıyor. Bizim hastalıklarımız için işe yarayan tedaviler değildir yöntemler” şeklinde konuştu. 

Bel Fıtığı Kısa Sürelidir, Dinlenince Geçer
Romatizmal ağrıların bel fıtığı ile karıştırıldığını da ifade eden Prof. Dr.  Ertenli şunları söyledi: “Bel ağrısı 40 yaşından önce başladıysa, dinlenince artıyorsa bu hastanın romatologa gitmesini öneririz. Bel fıtığı kısa sürelidir. Dinlenince geçer. Ama romatizmal hastalıkları daha uzun süreli ağrıları olur.”

Türkiye’de AAA Görülme Sıklığı Yaklaşık Binde Birdir
Kongre Başkanı Prof. Dr. Eren Erken de Ailesel Akdeniz Ateşi (AAA) hastalığının, özellikle Akdeniz çevresindeki ülkelerde görüldüğünü belirterek, hastalarda ateşin genellikle 38 derecenin üzerinde olduğunu ve karın ağrısı şikayeti bulunduğunu ifade etti. “Türkiye’de AAA görülme sıklığı yaklaşık binde birdir” diyen Erken, şöyle devam etti: “Hastalığın tanısında hala neredeyse 7 ila 10 yıl gecikme yaşanıyor. Ailesel Akdeniz Ateşi, tanısı geç konulursa ve iyi tedavi edilmezse olumsuz sonuçlara sebep olabilecek bir hastalık türüdür. Eğer hastayı iyi tedavi etmezseniz, zamanla kalp yetersizliği, böbrek yetersizliği ve karaciğer yetersizliğine yol açar. Bu hastalık çocukluk döneminde başlıyor. 1997’de geni bulundu. Bulunan genin bilime de büyük katkısı oldu. Bu hastalıkta belirtiler genelde ergenlikte başlıyor. Ayda bir ya da yılda 4 kez olabilir. Ataklar geliyor. Karın ağrısı birden başlayıp yayılıyor. Göğüs zarına kadar çıkıyor. Erken tanı bunda da önemlidir. Genetik ve kliniğin birleştirilmesi şart. Organları da bozuyor bu hastalık. Ancak, korkunç bir hastalık değil, Amyloid denilen madde birikince doku hasarlanıyor. Bu madde böbrek ve kalp gibi organlarda birikebiliyor. En çok böbrek hasarı oluyor. Bu hastalığa etki eden ilacımız var. Hastalık yok hasta var. Ancak zamanla vücudu etkilediği de bir gerçek.” 

Behçet Hastalığını Bir Türk Doktoru Buldu 
İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı Doç. Dr. Bünyamin Kısacık ise Behçet hastalığı hakkında bilgi verdi. Her hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkta da bilgi kirliliği olduğunu belirten Kısacık, “Romatizma tv.com adlı sitede bilgi kirliliğinin önüne geçen bir yayın yapılıyor. Gerekli görenler bakabilir. Dergiler de var. Behçet hastalığını bir Türk doktoru buldu. İlk tanımladığı hastalarda tekrarlayan yaralar vardı. Bu hastalık genelde gençlerde ortaya çıkıyor. Körlük yapması kötü bir sonucu bu hastalığın. En büyük belirtisi sürekli tekrarlayan yaralar. Sadece ağızda olması bu hastalığa yakalandığınız anlamına gelmez. Ancak aynı yaralar genital bölgelerde de varsa bu hastalığa yakalanılmış olabilir. Eklemleri, beyni, damarlarımızı etkiler. Hastayı konuştuktan sonra tanı konabiliyor. Geç kalınırsa körlük olabiliyor. Tanının kesinlikle erken konulması lazım ki sıkıntı yaşanmasın. Genelde 100 binde 20 civarında gözüküyor. Bulgular hakkında uyanık olunmalı” şeklinde konuştu.