DOKTORLAR VE BİLİM İNSANLARI MEDYA DENİLDİĞİNDE KAÇA AYRILIR?

Hastane koridorlarında dolaşırken, adından söz ederken bile saygı duyulan bir hocanın odasını sordum. Görevli, ileride sağdaki ikinci oda olduğunu söyledi. Adımlarımı sıklaştırarak yürüdüm ve kapıyı tıklayıp araladım. Elindeki işlere odaklanmış şekilde çalışan Hoca, başını kaldırıp bana baktı. Kendimi tanıtınca da, “Hoşgeldiniz” dedi.
 
Nezaket ve içtenlikle karşıladı ve hemen çikolata ikram etti. Ardından da ne içeceğimi sordu. “Kahve” dedim, sohbet koyu olacaktı ve en yakışan içecek kahve olmalıydı. Güler yüzle konuşmaya başlamadan, “Eğer senin güvenilir olduğunu refere etmeselerdi kesinlikle konuşmazdım. Gazetecileri pek sevmem, medyada olmak benim için önemli değil” dedi. Kahvelerimiz geldiğinde çalışmalarını hayranlıkla dinlemeye başlamıştım bile…
 
Bilim camiası medya denildiğinde üçe ayrılıyor. Bir kısmı tamamen medyada görünmeye karşı olurken, diğer kısmı ise medyada olunca kendini yeterli hissediyor. Bunların ortasında olup, bilinçli şekilde medyada olmayı dengeleyenler de diğer bir grubu oluşturuyor.
 
İlk bölümdekiler gazeteci kelimesini duyar duymaz arkasına bakmadan kaçıyor. Sadece çok zorlayınca konuşuyorlar. Bilimsel kimliklerine medyada olmayı eklemek istemiyorlar. Onlara göre medyada olmak bilimsel yetersizliğin kapatılması için bir araç.
 
İkinci bölümdeki ise, “herkese konuşmam” deyip, gördüğü her gazetecinin peşine düşüp onunla haber yapmak için yanıp tutuşanlar. Onlar için bilimsel kimlik önemli olmayıp, amaçları meşhur olmak. Nerede ya da kimle konuştuğu da önemli değil. Hatta bazıları kendi alanı dışında da konuşup, gündeme gelmekten mutlu oluyor. Bilim camiası bu tipleri dışlarken, gazetecilerde böylelerine “boşta kalınca nasıl olsa boşlukları doldurur” diye bakıyorlar. Böyleleri, saygınlıktan değil, parasını verdiği için televizyondaki yerini alıyor. Unutmadan TV’de sağlık programlarına çıkanlara para ödenmiyor, genellikle doktor ya da bilim insanı programı hazırlayanlara ya da aracılara para ödüyor.
 
Üçüncü aşamadakiler ise işi dengede tutanlardır. Böyle davranan bilim insanları, gazeteci seçmesini bilirler. İşin uzmanı olması gerektiği, söylediği cümlelerin yanlış aktarılmasının önüne geçen isimlerdir. Haberin yayınlanacağı yeri ve özelliklerini öğrenir. Konuşacağı konuya hakimdir ve uzmanlık alanı dışında ise konuşmayı kabul etmez. Böylece çizgisini ve sınırlarını belirlemiş olur. Saygınlığı hem bilim camiası hem de medya tarafından kabul edilir.

 Her şeyde olduğu gibi haber olma konusunda da dengeyi tutturmak çok önemlidir. Eğer dengeyi tutturamazlarsa vezir olacaklarına rezil olup, medya meraklısı konumuna düşerler. Titri de önemli değildir.
 
Sonuç olarak saygınlığınızı sınırlarınızı ve çizginizi koruyarak medyada yer almayı sağlamak en güzelidir.