Doç. Dr. Ahmet Kutluhan, bilimsel olarak iç kulağın etrafını yapan otik kapsülün bazı noktalarındaki kemik yapının erimesi ve tekrar kemikleşmesi ile karakterize olan hastalığın, bu özelliği nedeni ile halk arasında kulak kireçlenmesi söyledi. Otoskleroz hastalığının neden kaynaklandığı net bilinmediğini söyleyen Doç. Dr. Kutluhan, genetik faktörlerin etkili olduğunu ve anne-babasında veya yakın akrabasında otoskleroz hastalığı olanlardadaha fazla görüldüğünü iletiyor. Doç. Dr. Kutluhan çevresel faktörler ve bünyesel faktörlerin de etkili olduğunu ifade ediyor. Hastalığın tanısında, işitme kaybı, kulaktata uğultu veya çınlama gibi şikayetlere dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Doç Dr. Kutluhan, ancak ameliyat öncesi net olarak tanı konulamadığını dile getiriyor.
Doç Dr. Kutluhan kulak muayenesinin normal olduğu fakat tanıda otoskleroz düşündüren bulguların işitme testlerinde ortaya çıktığını belirtiyor . Otoskleroz bulguları arasında iletim tipi işitme kaybı, timponogramda düşük bir eğrive stapes refleksinin alınmaması en önemlileridir. Bayanlarda erkeklerden daha fazla görüldüğünü klinik çalışmalar sayesinde elde edildiğini kaydediyor. Erken yaşlarda da otoskleroz hastalığı görüldüğü söyleyen Doç. Dr. Kutluhan hastanın ileri yaşlara kadar takip edildiğini, genellikle 20-30’lu yaşlarda işitme kaybının arttığını vurguluyor.
Hastalık belli olgunluğa erişmeden ameliyat edilmez
Doktora işitme kaybı, kulakta uğultu, çınlama nadiren de baş dönmesi şikayetleriyle gelindiğini söyleyen Doç. Dr. Kutluhan asıl tanının cerrahi müdahale yapıldığı sırada konulduğunu belirtiyor. Auris media’da ; malleus (çekiç kemiği), ortadaki incus (örs), sondaki ise stapes (üzengi) kemikleri bulunduğunu kaydediyor. Stapesin, auris interna (iç kulak) ile bağlantısı bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Kutluhan, ancak bu bağlantının otoskleroz (kireçlenmesi) sonucu hastalığın meydana geldiğini kaydediyor. Erken teşhis edilse de bu hastalığın, belli bir olgunluk seviyesine ulaştıktan sonra müdahale edebiliklerini ifade eden Doç. Dr. Kutluhan sözlerine şöyle devam ediyor: “ Radyolojik bulgularla desteklenerek hasta ameliyat edilir ve gerçek tanı ameliyatta konur. Ameliyat edilecek hastanın diğer kulağında da bu hastalığın olma ihtimali yüzde yetmiştir. Hasta ameliyat sonrası normale döner. İşitme cihazı kullanılmasını önermezken tedavi için ameliyatı tavsiye ediyoruz. Hasta ameliyattan sonra normal hayatına dönüyor” dedi.
Ameliyat yapılamayan hastaların başında 10 yaş civarındaki çocuk hastaların olduğunu belirten Doç. Dr. Kutluhan; hamile ya da hamile olmayı düşünen bayanlarda da ameliyat yapılmayan diğer bir grup olduğunu belirtiyor. Özellikle hamile kadınlarda hormonların artması otoskleroz hastalığı daha da aktiflemektedir. Ameliyat yapılamayan son grubun da dalgıçlar ve pilotlar olduğunu ifade eden Doç. Dr. Kutluhan yüksek basınçta kalanlarda baro travmaya açık olduğunu kaydediyor. Yüksek basınç ortamlarında çalışan hastalarda ameliyat sonrası kulakta fistul oluştuğunu belirten Doç. Dr. Kutluhan sözlerine şöyle devam ediyor:”Ameliyat sonrası hastaların yüzde yetmiş- seksen oranında normal duymasına kavuşur. Yüzde 10-15 oranında hasta da duyma kaybı azalır. Yüzde 5 oranında hastanın işitme kaybında bir değişiklik olmaz, yüzde birin altında ise sağırlık oluşur. Ameliyat sonrası çınlamanın yok olma durumu ameliyat olan hastaların yüzde ellisinde kaybolmuştur.” Hastaların ameliyat dışında her hangi bir tedavi yöntemi olmadığını söyleyen Doç. Dr. Kutluhan medikal tedavi olarak tercihlerinin olmadığını vurguluyor. Sodyum flourid desteği önerilen hastalarda klinik olarak bir sonuç elde edilmediğini belirten Doç. Dr. Kutluhan ayrıca kullanımının zor, bilimsel bulgusunun da olmadığını sözlerine ekliyor. Hastalığın ilerleyen evrelerinde sağırlığın giderek arttığını belirten Doç. Dr. Kutluhan iç kulağın etkilendiği durumlarda ameliyat başarısız sonuç verdiğini ve 30 yaş civarındaki hastaların ameliyat için tercih edildiğini söylüyor.