AKROMEGALİ GÜNÜ

Akromegali Günü dolayısıyla 15 Nisan tarihinde yapılan toplantıda, hastalık birçok açıdan ele alındı.

15 Nisan tarihinde ilk kez, Akromegali Günü için Ankara Kent Otel’de yapılan toplantıda 12 öğretim üyesi sunum yaptı. Toplantıda Akromegali’nin tarihçesinden başlayarak hastalığın kliniği ve tedavisi hakkında geniş bilgi verildi. Prof. Dr. Tomris Erbaş ve Dr. Mehmet Özden’in açılış konuşmasını yaptığı toplantıda akromegali’nin hipofiz tümöründen kaynaklanan bir hormon hastalığı olduğuna dikkat çekildi. Toplumda hastalığın nadir olarak görüldüğü için tanınmadığına değinildi. Akromegalili olmanın zorluğuna değinen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Dağdelen, “Akromegali görüntüye yansıyan bir hastalık olduğu için, hastada meydana gelen fiziksel farklılıklar dikkat çekiyor. Hastalığın nadir görülmesi de ülkemizde öteki olmaya itiyor.” dedi.

Hastalığın Belirtileri
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vedia Gedik, “Hastalığın belirtileri arasında yüz şeklinde değişiklik, aşırı terleme ve halsizlik hastalığın aktif olduğu dönemlerde olur. Akromegali’de eller büyük ve kaba görünümdedir. Alt çene öne doğru gelir. Hastalık diş muayenesinde fark edilebilir. Deride kalınlaşma artmaktadır. Uyku bozuklukları ve solunum bozuklukları görülebilir.” şeklinde konuştu.

“Fotoğraflarla Tanı Konan Hastalıklardan”
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevim Güllü, “Akromegali tanısında, büyüme hormonunda yükselme, adenomun büyümesine paralel olarak insülin benzeri faktör-1 (IGF-1) takibi ve şeker yükleme sırasında hormonların izlenmesi önem taşımaktadır. Hipofizin görüntülenmesi tanıda yardımcı olur. Akromegali tıpta fotoğraflarla tanı konan hastalıklardan birisidir. “ bilgisini verdi.

Akromegali ve Sindirim Sistemi
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Başkal, “Akromegalik hastalarda kalın bağırsak daha uzun olur, besin geçişi ve dışarı atılması gereken zaman dilimi daha uzundur. Bu sebepten
bağırsaklarda varis denilen ve kanamaya yol açabilecek olan hemoroidler görülüyor. Hemoroidlere bağlı kansızlık ortaya çıkacağı gibi bağırsak içinde polipler gelişebiliyor. İç mukozanın dışa fırlamasıyla oluşan bu polipler, 50 yaş üzeri erkeklerde daha sık görülüyor. Yüz akromegali hastasının 20’sinde kalın bağırsakta polip bulunma olasılığı varken 100 sağlıklı kişinin sadece 3’ünde polipe rastlanıyor. Kolonoskopi ile bağırsaktaki polipler görüntülenebiliyor. Ayrıca tedavi edilmeyen 10 Akromegali hastanın birinde kanser olma riski var. Özellikle barsak kanseri görülme riski tedavi olmayan akromegalik hastalarda artabiliyor” dedi.

Tiroid ve Kalp Hastalıkları
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Nuri Çakır, akromegali’de oluşan tiroid ve kalp hastalıkları hakkında şöyle konuştu: “Tiroid hastalıkları arasında en sık görülen guatrdır. Akromegali’de en sık görülen tiroid hastalığı tiroid bezi büyümesidir. Yaygın olabileceği gibi, tiroid bezi içerisinde nodül denilen yumrularda oluşabilir. İleri derecede büyümedikçe bazen anlaşılmayabilir. Fizik muayenelerine ilave olarak ultrason ile nodüllerin saptanması önemlidir. Ayrıca kalpte büyüme olur, uygun tedavi ile büyüme durdurulabilir. Hastada çabuk yorulma, halsizlik, nefes darlığı, göğüs ağrısı, kan basıncı yükseldiğinde de enseden gelen bir baş ağrısı, baş dönmesi gibi belirtiler görülebilir. Belli araklıklarla kalp muayenesi yapılmalıdır.”

İlacın Etkisi
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Neslihan Başçıl Tütüncü, akromegali’de ilaç tedavisi hakkında bilgi verdi. ”Erken tanı ile tedavi edilebiliyor. Uzun etkili somatostatin analogları ve dopamin agonistleri olan ilaçlar tedavide kullanılıyor. Uzun etkili somatostatin analogları akromegali tedavisinde aylık enjeksiyonlar şeklinde uygulanmakta, hastaların yakınmalarını kontrol etmekte ve adenomun küçülmesini sağlamaktadır .”

“Adenomun Yeri, Yapısı Ve Cerrah Etkili”
Hastalığın cerrahi tedavisini anlatan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ziyal şöyle konuştu: “Hipofiz, sella denilen bölümün içerisinde yer almaktadır. Cerrahi müdahale ile amacımız, adenomun tamamen çıkarılmasını veya çıkarılamayacak kadar büyük olanlarda ve çevre dokuya yayılmış olanlarda adenom boyutunun küçülmesini sağlamaktır. Cerrahi müdahale de adenomun nereye yapışık olduğu büyük önem taşımaktadır. Cerrahini başarısında adenomun yeri, yapısı ve cerrah tecrübesi önem arz ediyor.”

“Cerrahi Operasyona Alternatif”
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Zorlu radyo cerrahisi üzerinde durarak, “Radyo cerrahi uzun dönem ilaç tedavisine ve cerrahi tedaviye yardımcı bir şekilde uygulanan bir tedavidir. Hassas bir şekilde çok yüksek dozda ışın hedeflenen dokuya ulaştırılıyor” şeklinde konuştu.

www.akromegali.org.tr