Bugün sizlere sevginin insanların beynini nasıl değiştirdiğini anlatacağım. California Üniversitesi’nde 35 yılı aşkın bir zamandır davranış üzerinde çalışan nörobilimci profesör Jim Fallon, bir gün bir meslektaşı psikopat katillere ait bir grup beyni incelemesini istedi.
2005 yılında seri katillerin beyin taramalarını inceleyerek “Nasıl psikopat bir katile dönüşür?” sorusunun peşine düşen Fallon, insan beyinlerinden yaklaşık 70 tanesine baktı ve birtakım verilerle karşılaştı.
Şizofreni, depresif insanlar, katillerin PET taramalarının yanı sıra Alzheimer ile ilgili başka bir araştırma için ailesinin ve kendisinin olduğu beyin görüntüleri masanın diğer tarafında duruyordu. Bir beyin taramasına baktığında Fallon, empati, ahlak ve irade ile alakalı olan beyin bölgelerinin faaliyetinin çok düşük olduğunu tespit etti. Görüntüden emin olamadığı için ilk olarak PET makinesinde bir problem olduğunu düşündü. Teknisyenle birlikte kontrol ettiğinde bir sorun olmadığını anladı.
Devamında ise bu görüntünün kime ait olduğunu anlamak için baktığında ise, hayatının şokunu yaşadı. Psikopat beyin kendisine aitti!
Bu süreçte hayatının şokunu yaşayan Fallon, bu durumu daha da yakından araştırmaya başladı.
Beyin hasarı ve çevresel koşullar ile bunların nasıl birbiriyle bağlantılı olduğuna bakarken, bir psikopat ve de bir katil haline gelmek hasarın tam olarak ne zaman oluştuğuna bağlıdır. Farklı türden beyin hasarları vardı. Burada önemli olan şey majör şiddet genleri, MAO-A geni olarak bilinir.
Bu gen toplumda çeşitlilik gösterir.
Aranızdan bazılarında bu var ve bu cinsiyetle bağlantılı X kromozomunda yer alıyor ve bu yüzden bunu yalnızca annenizden alabiliyorsunuz. Aslında muhtemelen psikopat katillerin çoğunlukla erkeklerden oluşmasının ve oldukça agresif olmalarının sebebi bu. Çünkü bir kız çocuğu hem babadan bir X kromozomu hem de anneden bir X kromozomu alır, böylece nötrleşir. Ancak erkek çocuk yalnızca annesinden X kromozomunu alır.
Böylece anneden oğula geçmiş olur. Bu gelişim sırasında aşırı serotonin salınımı ile bağlantılıdır ki bu da oldukça ilginç çünkü serotonin normalde sakinleştirip rahatlatmayı gerekir. Ancak eğer bu gene sahipseniz, ana rahminde beyniniz bununla yıkanıyor. Böylece tüm beyniniz serotonine karşı duyarsızlaşıyor. Bu yüzden daha sonraları bir işe yaramıyor.
Bu gene sahipseniz ve oldukça fazla şiddet görmüşseniz belirli bir durumda, bu tam anlamıyla felakete davetiye çıkartabiliyor.
Fallon, bilimsel araştırmaların yanı sıra ailesinin soyağacı New York’a ilk yerleşenlerden ünlü Cornell ailesine kadar uzandığını öğrendi. 1892 yılında anne ve babasını balta ile öldüren Lizzie Borden’da dahil olmak üzere toplam yedi katil bulunduğunu annesi ile şu konuşmada öğrendi.
Annesi ona, “Etrafta psikopat katillerle ilgili konuşmalar yaptığını duydum ve kendinden sanki normal bir ailedenmiş gibi bahsediyormuşsun.” dedi.
Buna yanıt olarak, “Sen neden bahsediyorsun?”
“Hem iyi hem de kötü haberlerim var. Kuzenlerinden biri Cornell Üniversitesi’nin kurucusu olan Ezra Cornell. Kötü haberse; Lizzi Borden da kuzenlerinden biri.” diye yanıtladı annesi.
“İyi, hoş bizim de bir Lizzi’miz varmış. Ne olmuş?” dedi.
O da ” Hayır” dedi, “Daha kötü. Şu kitabı oku.”
Bu kitap; “Tuhaf bir şekilde Öldü”, tarihi bir kitaptı ve annesini öldüren ilk adam Fallon’ın büyük-büyük-büyük-büyük-büyük-büyükbabasıydı. Bu ilk anne cinayeti vakasıydı ve kitap oldukça ilginçti çünkü cadı avlarından ve insanların o zamanlar nasıl eğitildiğinden bahsediyordu.
Ama burada bitmiyor tabi. Babasının tarafında 7 erkek daha vardı, o zamandan itibaren, Cornell’ların hepsi katil olmuşlardı. Babasının kendisi ve üç kardeşi II. Dünya Savaşı’nda savaşa katılmaya karşıydılar.
Mutlu ve sevgi dolu bir çocukluk dönemi yaşayan Fallon, psikopat olmak yerine kendisini geliştirmişti. Yaşadıklarını saklamak yerine her yerde anlatan Fallon, “İçimdeki Psikopat” (The Psychopath Inside) isimli bir de kitap yazdı.