“HASTALARA OLMAYAN YÖNTEMLERİ VARMIŞ GİBİ GÖSTEREN ŞİFA DAĞITICILAR DENETLENMELİ”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Hastaneler arasındaki doktor rekabetinin bilinen bir gerçek olduğunu belirten Sabah Gazetesi Sağlık Muhabiri Didem Seymen, “Hastanelerin bile dergileri var. Kim neyi nasıl denetler o biraz karışık. Bence hastalara olmayan yöntemleri varmış gibi gösteren, onları bu şekilde iyileştireceğini düşünen şifa dağıtıcıları denetlemek lazım” diye konuştu. 

Sağlık haberi yazan muhabirin sektördeki rekabetten etkilenmemesi gerekiyor. Ayrıca haber olabilecek konular objektif şekilde ele alınmalıdır. 7 yıldır Sağlık Muhabirliği yapan Sabah Gazetesi Sağlık Muhabiri Didem Seymen, şunları söyledi: “Dolayısıyla çok eski dönemler hakkında fazla yorum yapamam. Ama son yıllarda gazetelerin bu alana ayrı bir önem vermesi, sayfalarını ayırması, sağlık servisi diye bir servisin olması Sabah Gazetesi’nde böyle bir bölüm var olması sağlık muhabirliğini de özendiriyor. Sağlık habercileri haberlerini yazarken daha hassas davrandıklarından ve konulara hakim olduklarından haberde hata oranı da azalıyor. Hatta hiç olmuyor. Ama bir adliye muhabirinin sağlık haberi yazması ne kadar doğru olur, o tartışılır.   

Haber Kaynaklarımızı Üzmeden, Kırmadan, Rencide Etmeden Hikâyelerini Yayınlamalıyız
Haberi yazarken yapacağımız bir kelime hatası bile son derece önemli. İnsanlar başlığa bakarak bile umutlanabiliyor. Dolayısıyla kelimeleri çok doğru ve yerinde kullanmak, eğer o yöntem henüz kullanılmaya başlanmadıysa insanları boşuna umutlandırmamak lazım. Haber kaynaklarımızı üzmeden, kırmadan, rencide etmeden hikâyelerini yayınlamamız lazım. Haber kaynaklarımız, doktorlar ve hastalardır. Zaman zaman hastane yöneticileri, koordinatörleri, hemşireler ile röportajlar yapsak da asıl önemli olan doktorlar, hasta ve hasta yakınlarıdır. 


Kendi Düşüncelerimizi Habere Yansıtmamalıyız
İdeal bir sağlık haberi gerçekleri tüm ayrıntılarıyla ama en basit ve sade dille anlatmalıdır. Herkes o haberi okuduğunda kafasında soru işareti kalmadan anlamalıdır. Sağlık haberleri çok hassas haberler. Doktorların her zaman söylediği gibi, hastalık yoktur hasta vardır. Hasta hikayelerini haber yapıyoruz. İnsanlar kendi hikayeleri ile haberdeki hikayeyi kafalarında özdeşleştiriyor. Karşılaştırıyorlar. Yaptığımız haberlerdeki doktorların hangi alanda daha iyi olduklarını tanımaları açısından onlara yol göstermiş oluyoruz. Ama her zaman, “doktorunuza siz karar vereceksiniz” diyoruz. Her doktora ameliyat veya muayene olup deneme şansımız yok.  Sağlık çok hassas bir konu ve biz kendi düşüncelerimizi habere yansıtmamalıyız. Objektif olarak haber kaynağının söylediklerini haberde insanlara vermeliyiz. Zaten ben kendim ikna olmadığım konularda haber yapma taraftarı da değilim. 

Konuşmayacak Hastayı ya da Hocayı Bile Konuşturabilmeli
İdeal bir sağlık muhabirinin empati yeteneğinin ve iletişiminin son derece kuvvetli olması gerekiyor. Hasta ile bir röportaja gittiğinde kendisini onun yerine koyarak belli bir mesafeyi korumalı ve karşısındakinin anlattıklarına veya anlatmadıklarına saygı duymalı. Çok bilimsel bir tekniği bile basit ve sade bir dille aktarabilmeli. Özel haber yapabilmek için haber kaynakları ile iyi bir iletişim içerisinde olmalı. En konuşmayacak hastayı ya da hocayı bile konuşturabilmeli. 


Bazen PR Firmaları Haber Olamayacak Konularda Israrla Haber Yaptırmak İstiyorlar
Bazen PR firmaları haber olamayacak veya çok sık haberi yapılmış konularda ısrarla haber yaptırmak istiyorlar. Evet, hekimler bizim haber kaynağımız ve bu kaynak ile aramızda PR ajansları köprü kuruyor. Ama her zaman firmaların veya ajansların istediği konular ilgimizi çekmiyor. Bunları da zaten kendilerine söylüyoruz. Bu konuda değil ben başka bir konuda özel haber yapmak istiyorum, basın toplantısı haberi değil özel haberi kullanacağım diye söylediğimiz zaman orta yolu buluyoruz. 

Kesinlikle Ağrı, Acı Çeken İnsan Fotoğrafları Kullanmak İstemiyoruz
Sağlık haberinde kullanılacak fotoğraflarımızı kendimiz seçiyoruz. Kimi zaman iki saat uygun görsel malzemeyi aradığımız oluyor. Kesinlikle ağrı, acı çeken insan fotoğrafları kullanmak istemiyoruz. Daha umut dolu, neşeli, ilginç fotoğraflar ile sayfayı okunur yapmak çabamız. Sağlık zaten karmaşık bir konu olduğundan dili de son derece basit olmalı. Tıbbi terimler yerine halk arasında kullanılan kelimeler, Türkçeleştirmeye çalıştığımız terimleri kullanmaya gayret ediyoruz. 


Ameliyathane Doktorların Mabedidir
Sağlık programı adı altında bazı programlara konuk olarak alınan ‘Şifacılar’ ki bu kişiler profesör bile olsalar son derece yanlış ki  sağlık programında krem reklamı da olmaz. Bir kere sağlık programında reklam olmaz. Siz o programda alanında uzman hekimleri ve varsa hastalarını ağırlarsınız. İnsanlar da o doktorun nörolog olduğunu ama asıl uzmanlık alanının Alzheimer olduğunu sizin programınızdan öğrenir. Varsa hasta örnekleri ile programa çıkmaları da, izleyen hastalar açısından önemli. Görsel malzeme olarak da televizyonlarda ameliyat görüntülerinin yayınlanmasından, “bakın doğum nasıl yapılır”, “karaciğeri de ne güzel çıkardık”, “kapalı kalp ameliyatı da yaparız” gibi tamamen saçma hareketler hiç hoş değil. Ameliyathane doktorların mabedidir. Kutsaldır. Hastaların vücutları da öyle… Televizyonda yayınlanan canlı kanlı ameliyat görüntüleri insanları olumsuz etkileyebilir. 


İnsanlar Artık Bilgiye İnternet Üzerinden Çok Kolay Ulaşıyorlar
Sosyal medya ve internet ortamında sağlık haberciliği eğer uzman kişiler tarafından kaleme alınmazsa çok çok riskli ve tehlikeli. Çünkü insanlar artık bilgiye internet üzerinden çok kolay ulaşıyorlar. Ama bunun yanında yanlış bilgiye de kolay ulaşıyorlar. Blog yazmak gazetede haber çıkarmaktan daha kolay. Denetleyen bir mekanizma yok. Dolayısıyla bu tarz siteleri kimin hangi amaçla açtığı o kadar önemli ki… 


Halk Haberin İçeriğini Düzgün Okumuyor

Halk haberin başlığını okuduktan sonra telefona sarılıyor. Haberin içeriğini düzgün okumuyor. Bu yüzden bence haberin hepsini okumalılar. Programları da iyi izlemeliler. O doktor o hastayı iyileştirmiş olabilir ama aynı şey sizin için olacak diye bir şey yok. Çünkü doktorların da yapabilecekleri sınırlı. O yüzden bir kişi bana, “hangi doktora gideyim diye sorduğunda çok korkuyorum”. Çünkü, “hastalık yok hasta var” ve her hastanın da vücudunda farklı farklı komplikasyonlar oluşabiliyor. Bir ilaç bile insanlarda farklı farklı yan etkiler ortaya çıkarıyor. İnternet ise tam bir kabus, ben aslında insanların internetten sağlık ile ilgili yazıları okuyup kafalarını daha da karıştırdıklarını ve bazen sırf bu okudukları yüzünden hatalar yaptıklarını görüyorum. 



Hastaneler Arasındaki Doktor Rekabeti Bilinen Bir Gerçek
Sağlık konulu yayınlara ilişkin bir denetim açısından aslında tıp doktorların yazdığı yazılarda bir sorun olacağını çok da düşünmüyorum. Asıl sorun rekabette. Hastaneler arasındaki doktor rekabeti bilinen bir gerçek. Hastanelerin bile dergileri var. Kim neyi nasıl denetler o biraz karışık. Bence hastalara olmayan yöntemleri varmış gibi gösteren, onları bu şekilde iyileştireceğini düşünen şifa dağıtıcıları denetlemek lazım. 
Haberlerin altında kaynak belirtilmesi gerekli. Eğer bir yerlerden alıntı yapıldıysa, o haberi yapan kişinin emeğine saygı olarak kaynak belirtilmesi gerektiğini düşünüyorum.” 


Didem Seymen kimdir?
1985 yılında İstanbul’da doğdu. 2007 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden, 2012 yılında ise İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik bölümünden mezun oldu. 2006 yılında böbrek nakli ameliyatının ardından Sabah Gazetesi Sağlık Editörü tarafından önce haber sonra haberci yapıldı. O gün bugündür Esra Tüzün ile birlikte Sabah Gazetesi’nde Sağlık Muhabiri olarak çalışıyor. Kasım ayı itibariyle Esra Tüzün’ün emekli olup gazeteden ayrılması ile birlikte onun kendisine öğrettiklerini şimdi tek başına hayata geçiriyor. 

“HASTALARA OLMAYAN YÖNTEMLERİ VARMIŞ GİBİ GÖSTEREN ŞİFA DAĞITICILAR DENETLENMELİ”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER

Hastaneler arasındaki doktor rekabetinin bilinen bir gerçek olduğunu belirten Sabah Gazetesi Sağlık Muhabiri Didem Seymen, “Hastanelerin bile dergileri var. Kim neyi nasıl denetler o biraz karışık. Bence hastalara olmayan yöntemleri varmış gibi gösteren, onları bu şekilde iyileştireceğini düşünen şifa dağıtıcıları denetlemek lazım” diye konuştu. 

Sağlık haberi yazan muhabirin sektördeki rekabetten etkilenmemesi gerekiyor. Ayrıca haber olabilecek konular objektif şekilde ele alınmalıdır. 7 yıldır Sağlık Muhabirliği yapan Sabah Gazetesi Sağlık Muhabiri Didem Seymen, şunları söyledi: “Dolayısıyla çok eski dönemler hakkında fazla yorum yapamam. Ama son yıllarda gazetelerin bu alana ayrı bir önem vermesi, sayfalarını ayırması, sağlık servisi diye bir servisin olması Sabah Gazetesi’nde böyle bir bölüm var olması sağlık muhabirliğini de özendiriyor. Sağlık habercileri haberlerini yazarken daha hassas davrandıklarından ve konulara hakim olduklarından haberde hata oranı da azalıyor. Hatta hiç olmuyor. Ama bir adliye muhabirinin sağlık haberi yazması ne kadar doğru olur, o tartışılır.   

Haber Kaynaklarımızı Üzmeden, Kırmadan, Rencide Etmeden Hikâyelerini Yayınlamalıyız
Haberi yazarken yapacağımız bir kelime hatası bile son derece önemli. İnsanlar başlığa bakarak bile umutlanabiliyor. Dolayısıyla kelimeleri çok doğru ve yerinde kullanmak, eğer o yöntem henüz kullanılmaya başlanmadıysa insanları boşuna umutlandırmamak lazım. Haber kaynaklarımızı üzmeden, kırmadan, rencide etmeden hikâyelerini yayınlamamız lazım. Haber kaynaklarımız, doktorlar ve hastalardır. Zaman zaman hastane yöneticileri, koordinatörleri, hemşireler ile röportajlar yapsak da asıl önemli olan doktorlar, hasta ve hasta yakınlarıdır. 


Kendi Düşüncelerimizi Habere Yansıtmamalıyız
İdeal bir sağlık haberi gerçekleri tüm ayrıntılarıyla ama en basit ve sade dille anlatmalıdır. Herkes o haberi okuduğunda kafasında soru işareti kalmadan anlamalıdır. Sağlık haberleri çok hassas haberler. Doktorların her zaman söylediği gibi, hastalık yoktur hasta vardır. Hasta hikayelerini haber yapıyoruz. İnsanlar kendi hikayeleri ile haberdeki hikayeyi kafalarında özdeşleştiriyor. Karşılaştırıyorlar. Yaptığımız haberlerdeki doktorların hangi alanda daha iyi olduklarını tanımaları açısından onlara yol göstermiş oluyoruz. Ama her zaman, “doktorunuza siz karar vereceksiniz” diyoruz. Her doktora ameliyat veya muayene olup deneme şansımız yok.  Sağlık çok hassas bir konu ve biz kendi düşüncelerimizi habere yansıtmamalıyız. Objektif olarak haber kaynağının söylediklerini haberde insanlara vermeliyiz. Zaten ben kendim ikna olmadığım konularda haber yapma taraftarı da değilim. 

Konuşmayacak Hastayı ya da Hocayı Bile Konuşturabilmeli
İdeal bir sağlık muhabirinin empati yeteneğinin ve iletişiminin son derece kuvvetli olması gerekiyor. Hasta ile bir röportaja gittiğinde kendisini onun yerine koyarak belli bir mesafeyi korumalı ve karşısındakinin anlattıklarına veya anlatmadıklarına saygı duymalı. Çok bilimsel bir tekniği bile basit ve sade bir dille aktarabilmeli. Özel haber yapabilmek için haber kaynakları ile iyi bir iletişim içerisinde olmalı. En konuşmayacak hastayı ya da hocayı bile konuşturabilmeli. 


Bazen PR Firmaları Haber Olamayacak Konularda Israrla Haber Yaptırmak İstiyorlar
Bazen PR firmaları haber olamayacak veya çok sık haberi yapılmış konularda ısrarla haber yaptırmak istiyorlar. Evet, hekimler bizim haber kaynağımız ve bu kaynak ile aramızda PR ajansları köprü kuruyor. Ama her zaman firmaların veya ajansların istediği konular ilgimizi çekmiyor. Bunları da zaten kendilerine söylüyoruz. Bu konuda değil ben başka bir konuda özel haber yapmak istiyorum, basın toplantısı haberi değil özel haberi kullanacağım diye söylediğimiz zaman orta yolu buluyoruz. 

Kesinlikle Ağrı, Acı Çeken İnsan Fotoğrafları Kullanmak İstemiyoruz
Sağlık haberinde kullanılacak fotoğraflarımızı kendimiz seçiyoruz. Kimi zaman iki saat uygun görsel malzemeyi aradığımız oluyor. Kesinlikle ağrı, acı çeken insan fotoğrafları kullanmak istemiyoruz. Daha umut dolu, neşeli, ilginç fotoğraflar ile sayfayı okunur yapmak çabamız. Sağlık zaten karmaşık bir konu olduğundan dili de son derece basit olmalı. Tıbbi terimler yerine halk arasında kullanılan kelimeler, Türkçeleştirmeye çalıştığımız terimleri kullanmaya gayret ediyoruz. 


Ameliyathane Doktorların Mabedidir
Sağlık programı adı altında bazı programlara konuk olarak alınan ‘Şifacılar’ ki bu kişiler profesör bile olsalar son derece yanlış ki  sağlık programında krem reklamı da olmaz. Bir kere sağlık programında reklam olmaz. Siz o programda alanında uzman hekimleri ve varsa hastalarını ağırlarsınız. İnsanlar da o doktorun nörolog olduğunu ama asıl uzmanlık alanının Alzheimer olduğunu sizin programınızdan öğrenir. Varsa hasta örnekleri ile programa çıkmaları da, izleyen hastalar açısından önemli. Görsel malzeme olarak da televizyonlarda ameliyat görüntülerinin yayınlanmasından, “bakın doğum nasıl yapılır”, “karaciğeri de ne güzel çıkardık”, “kapalı kalp ameliyatı da yaparız” gibi tamamen saçma hareketler hiç hoş değil. Ameliyathane doktorların mabedidir. Kutsaldır. Hastaların vücutları da öyle… Televizyonda yayınlanan canlı kanlı ameliyat görüntüleri insanları olumsuz etkileyebilir. 


İnsanlar Artık Bilgiye İnternet Üzerinden Çok Kolay Ulaşıyorlar
Sosyal medya ve internet ortamında sağlık haberciliği eğer uzman kişiler tarafından kaleme alınmazsa çok çok riskli ve tehlikeli. Çünkü insanlar artık bilgiye internet üzerinden çok kolay ulaşıyorlar. Ama bunun yanında yanlış bilgiye de kolay ulaşıyorlar. Blog yazmak gazetede haber çıkarmaktan daha kolay. Denetleyen bir mekanizma yok. Dolayısıyla bu tarz siteleri kimin hangi amaçla açtığı o kadar önemli ki… 


Halk Haberin İçeriğini Düzgün Okumuyor

Halk haberin başlığını okuduktan sonra telefona sarılıyor. Haberin içeriğini düzgün okumuyor. Bu yüzden bence haberin hepsini okumalılar. Programları da iyi izlemeliler. O doktor o hastayı iyileştirmiş olabilir ama aynı şey sizin için olacak diye bir şey yok. Çünkü doktorların da yapabilecekleri sınırlı. O yüzden bir kişi bana, “hangi doktora gideyim diye sorduğunda çok korkuyorum”. Çünkü, “hastalık yok hasta var” ve her hastanın da vücudunda farklı farklı komplikasyonlar oluşabiliyor. Bir ilaç bile insanlarda farklı farklı yan etkiler ortaya çıkarıyor. İnternet ise tam bir kabus, ben aslında insanların internetten sağlık ile ilgili yazıları okuyup kafalarını daha da karıştırdıklarını ve bazen sırf bu okudukları yüzünden hatalar yaptıklarını görüyorum. 



Hastaneler Arasındaki Doktor Rekabeti Bilinen Bir Gerçek
Sağlık konulu yayınlara ilişkin bir denetim açısından aslında tıp doktorların yazdığı yazılarda bir sorun olacağını çok da düşünmüyorum. Asıl sorun rekabette. Hastaneler arasındaki doktor rekabeti bilinen bir gerçek. Hastanelerin bile dergileri var. Kim neyi nasıl denetler o biraz karışık. Bence hastalara olmayan yöntemleri varmış gibi gösteren, onları bu şekilde iyileştireceğini düşünen şifa dağıtıcıları denetlemek lazım. 
Haberlerin altında kaynak belirtilmesi gerekli. Eğer bir yerlerden alıntı yapıldıysa, o haberi yapan kişinin emeğine saygı olarak kaynak belirtilmesi gerektiğini düşünüyorum.” 


Didem Seymen kimdir?
1985 yılında İstanbul’da doğdu. 2007 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden, 2012 yılında ise İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik bölümünden mezun oldu. 2006 yılında böbrek nakli ameliyatının ardından Sabah Gazetesi Sağlık Editörü tarafından önce haber sonra haberci yapıldı. O gün bugündür Esra Tüzün ile birlikte Sabah Gazetesi’nde Sağlık Muhabiri olarak çalışıyor. Kasım ayı itibariyle Esra Tüzün’ün emekli olup gazeteden ayrılması ile birlikte onun kendisine öğrettiklerini şimdi tek başına hayata geçiriyor.