GENEL CERRAHİNİN GELECEĞİNİ MERAK EDİYOR MUSUNUZ?

Gelecekte Genel Cerrahi branşının ortadan kalkacağını öngören Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu, “Türkiye’de yapılan çoğu çalışmanın gerçek bilim üretmekten ziyade CV doldurmak için yapıldığını söylemek hatalı olmaz. Türkiye’den çıkan patent sayısına bakarak bunu söylemek çok kolay” dedi.

Genel cerrahi branşında özellikle meme kanseri vakaları üzerine uzun yıllardır başarılı çalışmalar yapan Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu, gelecek yıllarda genel cerrahi ve meme kanseri ile ilgili neler olacağı hakkındaki öngörülerini Med-İndex’e anlattı. 

Genel Cerrahi’nin giderek daha fazla erozyona uğradığını söyleyen Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu, bundan yaklaşık 100 yıl önce her tür hastalıklara yönelik girişimler genel cerrahlar tarafından yapılırken, günümüzde her bir sistem ile uğraşan bilim dalları ayrı üst dal uzmanlık alanı şeklinde genel cerrahiden kopuş yaşandığını dile getirdi. Beyin cerrahisi, jinekoloji, üroloji, kardiyovasküler cerrahi, plastik ve rekonstrüktif cerrahi, çocuk cerrahisi, göğüs cerrahisi gibi branşlar genel cerrahiden koparak ortaya çıkmış branşlar olduğunu belirten Prof. Dr. Güllüoğlu, şunları söyledi: “Ama bu zaruri ve de faydalı olan bir kopuştu. Günümüzde genel cerrahi alanında sadece sindirim sistemi ile meme- endokrin cerrahisi ana konular olarak kalmış durumda. Bunlara ek olarak bazı yerlerde transplantasyon ve damar cerrahisi de genel cerrahi kapsamında yer almaktadır. 

Her Ana Akıma göre Ülkemiz Başka Bir Konumda
Dünya derken çok geniş coğrafyadan bahsediyoruz. Her ana akıma göre ülkemiz başka bir konumda. Örneğin Afrika’daki gelişmekte olan ülkelerde hala genel cerrahi daha önce bahsettiğim bizde kopuş yaşamış branşları bünyesinde barındırırken, gelişmiş Batı ülkelerinde Genel Cerrahi bünyesinde yer alan Sindirim Sistemi Cerrahisi dahi kendi içerisinde alt branşlara ayrılmış durumda. Örneğin alt ve üst gastrointestinal sistemler ayrı branşmış gibi klinik işleyiş içerinde yer almaktadırlar. Bunların yanı sıra hepato-pankreato-biliyer cerrahi de gelişmiş ülkelerde diğer sindirim sistemi cerrahilerinden ayrılmış durumda.”

“Genel Cerrahi 10-15 Yıl İçerisinde Ortadan Kalkacak”
Genel Cerrahi branşının önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde tamamı ile ortadan kalkacağını kaydeden Prof. Dr. Güllüoğlu, “Ancak uzmanlık eğitiminde tüm tıpta uzmanlık öğrencilerinin ilk 2 ila 3 yıllarını yine temel cerrahi prensipler çerçevesinde travma ve acil cerrahi alanında daha fazla olmak üzere genel cerrahi eğitimi almaları gerekecek. Ancak bu eğitimi branşlaşmış cerrahi öğretim üyeleri birleştirilmiş ekip çalışması içerisinde ortak temel klinik yeteneklerin kazanılmasına yönelik verecekler. Ardı sıra uzmanlık öğrencileri isteklerine ve ilgilerine bağlı olarak üst dal eğitimine benzer şekilde belli bir cerrahi alanda 2 ila 5 yıl daha eğitim almaya devam edecekler” dedi. 

“Nadir Hastalık Tanılarında Tanı Gecikmeleri Kaçınılmaz Olacak”
Gelecekteki teknolojinin tamamen yazılımlara dayalı tanı ve tedavi modaliteleri ile olacağını dile getiren Prof. Dr. Güllüoğlu, şunları söyledi: “Hekim hatasını en aza indirecek ancak nadir hastalık tanılarında tanı gecikmeleri kaçınılmaz olacak. Klinik altıncı his duyusu maalesef hekimlerde gelişmeyecek, kullanılamayacak. Öte yandan sık rastlanılan hastalıklara yönelik tanı süreci süratli olacak. Yazılımlar kişiselleştirilmiş tedavi üzerine geliştirilecek. Tedaviler hekimlerden ziyade konusunda yetişmiş teknisyenler tarafından verilebilecek / uygulanabilecek.

“Klinik Araştırmalar Simülasyonlar Üzerinde Yapılacak”
Klinik araştırmalar simülasyon modelleri üzerine yapılandırılacak. Bunun için teknolojinin yardımı ile hastalıkların taklit edildiği modeller ve sistemler, simülatif algoritmalar kullanılacak.

“Geleceğin Doktoru, Hasta ile Minimum Temasta Olacak”
Geleceğin doktoru google gözlüğü ve akıllı mobil cihazlar ile teknik donanımlı ancak hasta ile minimum temasta bir forma girecek. Klasik hekim-hasta ilişkisi ve teması hızla kaybolacak. 

“İnsanların İletişim Kabiliyetlerinin Korunması Gerekiyor”
Günümüz iletişim çağında teknolojinin, yeniliğin geliştirildiği yerden Türkiye çok da farklı olmayacak. Ekonomik olarak kendi ayağı üzerinde durabilen her ülke ilerlemenin nimetlerini en hızlı şekilde kullanacak. Ancak ekonomik çöküş durumunda hasta-hekim ilişkisi uzun süre önce kopmuş ülkelerde tıbbi kaos yaşanması muhakkak. Bu yüzden sistemlerin sadece teknolojiye değil onu kullanan insanların iletişim kabiliyetlerinin korunması, insanlar arası teması koparmayacak formüller üzerine yatırım yapması gerekiyor. 

“Araştırmalardaki Gerçek Etik İhlal Sayılarının Bilinenden Daha Fazla Olma İhtimalidir”
Türkiye’de bilim yapılması, kıstasınıza bağlı olarak değişir. Evet az da olsa yapılıyor ama yeterli değil. Kaliteli araştırma yapan ya da yapmaya çalışan bilim adamlarımıza haksızlık etmeyelim, hatta haklarını verelim. Ancak Türkiye’de yapılan çoğu çalışmanın gerçek bilim üretmekten ziyade CV doldurmak için yapıldığını söylemek hatalı olmaz. Türkiye’den çıkan patent sayısına bakarak bunu söylemek çok kolay. Bundan daha vahimi ise araştırmalardaki gerçek etik ihlal sayılarının bilinenden daha fazla olma ihtimalidir.” 
Doğru, etik ve tarafsız haberciliğin adresi Med-Index : www.med-index.com Mutlaka ziyaret edin!


GENEL CERRAHİNİN GELECEĞİNİ MERAK EDİYOR MUSUNUZ?

Gelecekte Genel Cerrahi branşının ortadan kalkacağını öngören Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu, “Türkiye’de yapılan çoğu çalışmanın gerçek bilim üretmekten ziyade CV doldurmak için yapıldığını söylemek hatalı olmaz. Türkiye’den çıkan patent sayısına bakarak bunu söylemek çok kolay” dedi.

Genel cerrahi branşında özellikle meme kanseri vakaları üzerine uzun yıllardır başarılı çalışmalar yapan Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu, gelecek yıllarda genel cerrahi ve meme kanseri ile ilgili neler olacağı hakkındaki öngörülerini Med-İndex’e anlattı. 

Genel Cerrahi’nin giderek daha fazla erozyona uğradığını söyleyen Prof. Dr. Bahadır Güllüoğlu, bundan yaklaşık 100 yıl önce her tür hastalıklara yönelik girişimler genel cerrahlar tarafından yapılırken, günümüzde her bir sistem ile uğraşan bilim dalları ayrı üst dal uzmanlık alanı şeklinde genel cerrahiden kopuş yaşandığını dile getirdi. Beyin cerrahisi, jinekoloji, üroloji, kardiyovasküler cerrahi, plastik ve rekonstrüktif cerrahi, çocuk cerrahisi, göğüs cerrahisi gibi branşlar genel cerrahiden koparak ortaya çıkmış branşlar olduğunu belirten Prof. Dr. Güllüoğlu, şunları söyledi: “Ama bu zaruri ve de faydalı olan bir kopuştu. Günümüzde genel cerrahi alanında sadece sindirim sistemi ile meme- endokrin cerrahisi ana konular olarak kalmış durumda. Bunlara ek olarak bazı yerlerde transplantasyon ve damar cerrahisi de genel cerrahi kapsamında yer almaktadır. 

Her Ana Akıma göre Ülkemiz Başka Bir Konumda
Dünya derken çok geniş coğrafyadan bahsediyoruz. Her ana akıma göre ülkemiz başka bir konumda. Örneğin Afrika’daki gelişmekte olan ülkelerde hala genel cerrahi daha önce bahsettiğim bizde kopuş yaşamış branşları bünyesinde barındırırken, gelişmiş Batı ülkelerinde Genel Cerrahi bünyesinde yer alan Sindirim Sistemi Cerrahisi dahi kendi içerisinde alt branşlara ayrılmış durumda. Örneğin alt ve üst gastrointestinal sistemler ayrı branşmış gibi klinik işleyiş içerinde yer almaktadırlar. Bunların yanı sıra hepato-pankreato-biliyer cerrahi de gelişmiş ülkelerde diğer sindirim sistemi cerrahilerinden ayrılmış durumda.”

“Genel Cerrahi 10-15 Yıl İçerisinde Ortadan Kalkacak”
Genel Cerrahi branşının önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde tamamı ile ortadan kalkacağını kaydeden Prof. Dr. Güllüoğlu, “Ancak uzmanlık eğitiminde tüm tıpta uzmanlık öğrencilerinin ilk 2 ila 3 yıllarını yine temel cerrahi prensipler çerçevesinde travma ve acil cerrahi alanında daha fazla olmak üzere genel cerrahi eğitimi almaları gerekecek. Ancak bu eğitimi branşlaşmış cerrahi öğretim üyeleri birleştirilmiş ekip çalışması içerisinde ortak temel klinik yeteneklerin kazanılmasına yönelik verecekler. Ardı sıra uzmanlık öğrencileri isteklerine ve ilgilerine bağlı olarak üst dal eğitimine benzer şekilde belli bir cerrahi alanda 2 ila 5 yıl daha eğitim almaya devam edecekler” dedi. 

“Nadir Hastalık Tanılarında Tanı Gecikmeleri Kaçınılmaz Olacak”
Gelecekteki teknolojinin tamamen yazılımlara dayalı tanı ve tedavi modaliteleri ile olacağını dile getiren Prof. Dr. Güllüoğlu, şunları söyledi: “Hekim hatasını en aza indirecek ancak nadir hastalık tanılarında tanı gecikmeleri kaçınılmaz olacak. Klinik altıncı his duyusu maalesef hekimlerde gelişmeyecek, kullanılamayacak. Öte yandan sık rastlanılan hastalıklara yönelik tanı süreci süratli olacak. Yazılımlar kişiselleştirilmiş tedavi üzerine geliştirilecek. Tedaviler hekimlerden ziyade konusunda yetişmiş teknisyenler tarafından verilebilecek / uygulanabilecek.

“Klinik Araştırmalar Simülasyonlar Üzerinde Yapılacak”
Klinik araştırmalar simülasyon modelleri üzerine yapılandırılacak. Bunun için teknolojinin yardımı ile hastalıkların taklit edildiği modeller ve sistemler, simülatif algoritmalar kullanılacak.

“Geleceğin Doktoru, Hasta ile Minimum Temasta Olacak”
Geleceğin doktoru google gözlüğü ve akıllı mobil cihazlar ile teknik donanımlı ancak hasta ile minimum temasta bir forma girecek. Klasik hekim-hasta ilişkisi ve teması hızla kaybolacak. 

“İnsanların İletişim Kabiliyetlerinin Korunması Gerekiyor”
Günümüz iletişim çağında teknolojinin, yeniliğin geliştirildiği yerden Türkiye çok da farklı olmayacak. Ekonomik olarak kendi ayağı üzerinde durabilen her ülke ilerlemenin nimetlerini en hızlı şekilde kullanacak. Ancak ekonomik çöküş durumunda hasta-hekim ilişkisi uzun süre önce kopmuş ülkelerde tıbbi kaos yaşanması muhakkak. Bu yüzden sistemlerin sadece teknolojiye değil onu kullanan insanların iletişim kabiliyetlerinin korunması, insanlar arası teması koparmayacak formüller üzerine yatırım yapması gerekiyor. 

“Araştırmalardaki Gerçek Etik İhlal Sayılarının Bilinenden Daha Fazla Olma İhtimalidir”
Türkiye’de bilim yapılması, kıstasınıza bağlı olarak değişir. Evet az da olsa yapılıyor ama yeterli değil. Kaliteli araştırma yapan ya da yapmaya çalışan bilim adamlarımıza haksızlık etmeyelim, hatta haklarını verelim. Ancak Türkiye’de yapılan çoğu çalışmanın gerçek bilim üretmekten ziyade CV doldurmak için yapıldığını söylemek hatalı olmaz. Türkiye’den çıkan patent sayısına bakarak bunu söylemek çok kolay. Bundan daha vahimi ise araştırmalardaki gerçek etik ihlal sayılarının bilinenden daha fazla olma ihtimalidir.” 
Doğru, etik ve tarafsız haberciliğin adresi Med-Index : www.med-index.com Mutlaka ziyaret edin!