Bilim insanları, her geçen gün görülme sıklığı artan kanser türlerinin nedenlerini bulmaya, hastalığa ilişkin yeni tanı ve tedavi yöntemleri geliştirmeye çalışırken, bir yandan da cep telefonlarının ve baz istasyonlarının kanserle ilişkini araştırıyor. Bilim çevrelerinin bir bölümü cep telefonunun sık kullanımının beyin kanserine yol açabileceği ve baz istasyonlarının çevresinde yaşayanların kansere yakalanma riskinin diğer kişilere oranla daha yüksek olabileceği iddiasında bulunurken, kimi çevreler ise yapılan araştırmalara dayanarak cep telefonu ve baz istasyonlarının kanserle ilişkisinin, sigara kullanımı, obezite, dengesiz ve sağlıksız beslenmenin yanında çok küçük bir risk faktörü olabileceğini, bunların kanser yaptığına dair henüz bir bilimsel araştırma sonucu bulunmadığını belirtiyor.
“Anne Karnındaki Bebekte İlerleyen Dönemde Çocuk Kanseri Riski”
Bu yıl baz istasyonları ve kanser arasındaki ilişkiyi ortaya koymak üzere İngiltere’nin Imperial Üniversitesi’nce yapılan araştırmada, baz istasyonu çevresinde yaşayan gebelerin çocuklarında ve çocukluk çağı kanseri riskinin artmadığı ve cep telefonlarının da özellikle beyin kanserinin gelişmesinden sorumlu olmadığı sonucuna varıldı. Kadınların gebelik sürecinde baz istasyonları yakınlarında bulunmalarından dolayı elektromanyetik dalgalara maruz kalmalarının, anne karnındaki bebekte ilerleyen dönemde çocuk kanseri riskini artırıp artırmadığının incelendiği araştırmanın sonuçları Haziran ayı önemli tıp dergilerinden British Medical Journal’da yayımlandı. Imperial Üniversitesi Halk Sağlık Okulu Epidimiyoloji ve Bioistatistik Bölüm Başkanı Paul Elliot, “Araştırmada, baz istasyonları çevresinde yaşayanların, kanser olduğuna ilişkin bir bulguya rastlanmadı. Bundan önce yapılan çalışmalar, sadece uzaklık mesafelerine dayalı yapıldı. Bu çalışmanın diğerlerinden farklı olarak çocuklarda görülen kanser türlerinin baz istasyonlarının yaydığı elektromanyetik dalga ilişkisi hakkında bir araştırma oldu” dedi.
Araştırmaya katılan Oxford Üniversitesi İstatistik Uzmanı Dr. John Bithell konu ile ilgili şunu söyledi: “Doktorlar, hastalarının baz istasyonlarına yakınlık konusunda endişe etmemeleri için güven vermeliler. Araştırmalarda, şimdiye kadar herhangi biyolojik etki görülmedi.”
“Araştırma 1999 Yılından Bu Yana 7 Bin Kişi Üzerinde Yapıldı”
Araştırma, sosyo-ekonomik, eğitim seviyesi gözetilerek beyin ve merkezi sinir sistemi, lösemi, hodgkin dışı lenfoma ve kombine olmuş diğer tüm kanser türlerini kapsayacak şekilde gerçekleştirildi. Araştırma, 1999 yılından bu yana 0-4 yaş arası çocuklardaki bin 397 kanser vakası kayıtları ve milli doğum kayıtlarından 5 bin 588 olmak üzere yaklaşık 7 bin kişi üzerinde yapıldı. Her bir çalışmanın doğruluğu 4 kez kontrol edildi.
“Beyin Kanseri Artış Riski Gözlemlenmedi”
Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansının desteğiyle, geniş kapsamlı araştırma yürüten Interphone Çalışma Grubu’nun 10 yıldır, 13 ülkede 30 yaş üstü 5 binden fazla katılımcı ile gerçekleştirdiği ve geçtiğimiz Mayıs ayı içinde açıkladığı ara raporda da cep telefonlarının kansere yol açtığına ilişkin kesin bir sonuca varılmadığı belirtilmişti. Yaklaşık 10 yıldır, Almanya, Danimarka, Avustralya, Fransa, Finlandiya, İngiltere, İsrail, İtalya, Japonya, Kanada, Yeni Zelanda, Norveç ve İsveç’te epidemiyolojik çalışmalar yapan Interphone Çalışma Grubunun araştırmasında daha çok baş bölgesi tümörlerinden beyin derisi tümörleri, beyin dokusu tümörleri, duyu siniri tümörleri ve kulak salgı dokusu tümörleri üzerinde durulmuştu. Ara raporda, herhangi bir beyin kanseri artış riski gözlemlenmediği, herhangi bir sonuca ulaşmadan önce eksiksiz ve kapsamlı bir veri analizi yapılmasının önemi vurgulanmıştı.
“Kesin Bir Kanıt Yok”
Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu (TKASK) Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk, her iki araştırmanın da tamamen bilimsel, usulüne uygun yapıldığını, İngiltere’deki sağlık kayıtların birçok ülkeye göre güvenli tutulduğunu belirterek, araştırmadan önemli bulgular elde edildiğini dile getirdi. Bunun tam tersi iddiaların ne olduğuna değil, bilimsel araştırmaların sonuçlarına bakılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Kutluk şunları kaydetti: “Baz istasyonları ve cep telefonlarının kanser yaptığına dair bugüne kadar yapılmış çalışmalarda kuvvetli ve kesin bir kanıt yok. Bu nedenle başta çocuk ve gençler olmak üzere uzun yıllar cep telefonu kullanacak olan kişileri dikkatli olmaya çağırıyor ve bunun şu anda bir paranoyaya dönüşmemesi gerektiğini belirtiyorum. Baz istasyonlarının yakınlarında yaşayanlarının da bir paranoya yapmamaları gerekiyor.”
“Tütün Kullanımı Daha Öncelikli Sırada”
Cep telefonlarının bir iletişim aracı olduğunun, sohbet aracı olmadığının unutulmaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Kutluk, “Tütün kullanımının tüm kanserlerinin yüzde 30’undan ve birçok kronik hastalıktan sorumlu olduğunun unutulmaması gerekiyor. Bu nedenle tütün kullanımının bırakılması, pasif içiciliğin önlenmesi, sağlıksız ve dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam gibi kanserden korunmaya yönelik genel önlemler, cep telefonları ve baz istasyonlarından çok daha öncelikli sıradadır” uyarısında bulundu.
“Cep Telefonlarının Elektromanyetik Dalgaları 800 ila 2000 MHz Arasında”
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Onkoloji Enstitüsü Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı, İç Hastalıkları ve Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. İsmail Çelik de cep telefonunun ve baz istasyonlarının kanser sebepleri arasında listenin son sıralarında yer alabileceğini belirtti. Cep telefonlarının çoğunun yaydıkları elektromanyetik dalgaların 800 ila 2000 MHz arasında olduğunu kaydeden Prof. Dr. Çelik, “Bu, mikrodalga spektrumundadır ve bu frekanstaki dalgalar Uluslararası İyonize Olmayan Radyasyondan Korunma Komitesince belirlenen sağlık güvenliği sınırlarının dışındadır” dedi.
“TÜBİTAK Raporuna Göre: Elektromanyetik Radyasyonun İnsan Yaşamından Tümüyle Çıkarılmasının Mümkün Değil”
Prof. Dr. Çelik, Ekim 2009’da yapılan çalışma ile ilgili olarak, “Bugüne kadar yapılmış çalışmalarda cep telefonu kullanımının kansere yol açtığına ilişkin halihazırda bir bulgu ve uluslararası örgütlerce yapılmış bir uyarı mevcut değil. Yine de daha detaylı ve uzun vadede araştırmalar yapılmasına ihtiyaç var” açıklamasında bulundu.
TÜBİTAK’ın raporunda da elektromanyetik radyasyonun insan yaşamından tümüyle çıkarılmasının mümkün olmadığının belirtildiğini kaydeden Prof. Dr. Çelik, dolayısıyla, her yeni teknolojide olduğu gibi kullanımında dikkatli davranılması gerektiği uyarısında bulunulduğunu söyledi.
“Cep Telefonu Ve Baz İstasyonunun Yaydığı Dalga Dokuda Neredeyse Hiç Sıcaklık Artışı Yapmaz”
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tunaya Kalkan ise şu bilgileri verdi: “Cep telefonu ve baz istasyonları mikrodalga frekansında çalışır. Bir fırın on binlerce Volt/m şiddetle yemeği 100 dereceden fazla sıcaklığa çıkartırken 2000 Volt/m yalnızca 1 derece sıcaklık artışına neden olur. Halbuki cep telefonu ve baz istasyonu için izin verilen sınır yalnızca 10 Volt/m’dir ve çoğu zaman ölçülen değer bunun çok daha altındadır. Özetle cep telefonu ve baz istasyonunun yaydığı dalga dokuda neredeyse hiç sıcaklık artışı yapmaz. Bu güne yapılan uzun süreli ve geniş insan topluluklarında yapılan tarama çalışmaları, baz istasyonlarının kanser gibi çok tehlikeli veya bazı baş ağrısı, sinirlilik gibi görece daha az tehlikeli ancak insanları huzursuz edecek sonuçlar elde edilememiştir.”