Alzheimer hastalığında en yeni tedaviler hakkında bilgi veren Doğu Akdeniz Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan, “Desteklenirse Türkiye’de yetişen bitkisel kaynaklardan anti-Alzheimer ilacı geliştirilebilir” dedi.
Nörodejeneratif bir hastalık olan Alzheimer’ın, özellikle yaşlı nüfusta insidansı artmaya başlıyor. 80-85 yaş üzerinde insidans pik yapıyor. İlaç tedavisi ile semptomlarını azaltıyorsunuz, hatta belli bir dereceye kadar yavaşlatıyorsunuz. Hastalığın erken aşamada teşhis edilmesinin çok önemli olduğunu kaydeden Doğu Akdeniz Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan, hastalığın ancak erken aşamada teşhis edildiğinde semptomatik tedaviye yanıt verdiğini belirtti. Orta ve ileri safhalarda hastaların ilaç tedavisine pek yanıt vermediğini dile getiren Prof. Dr. Orhan şu bilgileri verdi: “Hastaya profesyonel bakım verilmesi gerekiyor. İlaç tedavisinde seçenekler oldukça kısıtlı ve mevcut ilaçlarla tedavi hastalığı yüzde yüz geri çeviremiyor. Asetilkolin nöronlar arasında taşıyıcı madde, nörotransmitter. Şu anda kabul edilen hipoteze göre; asetilkolinesterazı inhibe ederek beyinde asetilkolin’i belli bir seviyede tutmak zorundayız. O nedenle aşırı parçalanmasını önlememiz gerekiyor. Bu sebeple, günümüzde en çok reçetelenen ilaç grubu olarak asetilkolinesteraz inhibitörlerini görüyoruz.
“Kolinerjik Hipotez”
Kolinerjik hipoteze göre, asetilkolinesteraz inhibitörleri kullanılıyor. Başka bir patolojik bulguya göre de; Alzheimer hastalarının beyinlerinde “beta amiloit” taşıyan plaklar oluştuğu görülmekte. Bu plaklar nöronların etrafını sararak nöronların fonksiyonunu bozuyor. Böylece sinir iletimi yavaşlıyor ve bu hastalarda “evin içindeki odaların ışıklarının birer birer sönmesi” gibi, nöronlar fonksiyonunu kaybetmeye başlıyor ve beyindeki sinir ve duyu iletimi yavaş yavaş azalıyor. Hasta o nedenle davranışsal ve duygusal bozukluklar yaşıyor, halüsinasyonlar görmeye başlıyor. Etrafını tanımıyor, akrabalarını tanımıyor, ne yaptığını bilmiyor ve hırçınlaşıyor.
Kardelen Soğanlarından Galantamil ile Tedavi
Bu hastalığa karşı kullanıldığı bilinen ilk ilaç 1900’lü yıllarda keşfedilen “fizostigmin” (=ezerin) denilen etken madde. “Kalabar baklası” olarak bilinen ve bilimsel olarak Physostigma venenosum olarak adlandırılan bitkiden elde edilen alkaloit yapısında bir madde. Ancak ilacın ciddi yan etkileri olunca klinikte kullanımından vazgeçildi. Daha sonra bu molekülün yapısı temel alınarak bir takım sentetik ilaçlar geliştirilmeye başlandı. Ancak hepsi de fizostigmin iskeletine benzer kimyasal yapıda takrin, rivastigmin ve donapezil olarak bilinen kolinesteraz inhibitörü etkiye sahip ilaçlar. Fakat bunların da çeşitli yan etkileri var. Hastada bulantı, kusma, baş dönmesi gibi yan etkiler oluşturabiliyor. Aynı etkiye sahip piyasaya çıkan en son ilaç olan galantamin de bitkisel kökenli bir molekül. “Kardelen” olarak bildiğimiz Galanthus bitkisinin soğanlarından elde edilen yine alkaloit yapısında bir madde. Çok güçlü bir kolinesteraz inhibitörü ve şu an en çok reçetelenen ilaç bu.
Bunun dışında NMDA reseptör antagonisti olarak keşfedilen diğer bir anti-Alzheimer ilaç ise memantin. Bu ilaç daha farklı bir etki mekanizmasına sahip.
“Çin’de Yeni İlaç Çalışmaları Faz 4 Aşamasına Geldi”
Bitkisel kaynaklı ilaç etken maddeleri üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda, Çin’de “Huperzin A” adlı bir molekül geliştirildi. Çin’de yetişen ilkel bir bitki cinsi olan Huperzia’dan izole edilen alkaloit yapısında bir madde. Çin geleneksel tıbbı 5000 yıllık maziye sahip, yazılı dökümanları ve reçeteleme sistemi olan, devlet tarafından tanınan ve geri ödenen bir bir tıp sistemi. Buradaki bitkileri dünyada yoğın şekilde bilimsel bazda inceleniyor. İşte Huperzia da Çin geleneksel tıbbında unutkanlığa karşı kullanılan bir bitki. Çinli araştırmacılar bunu incelediklerinde çok güçlü kolinesteraz inhibitör etkiye sahip olduğunu buldular. Klinik çalışmalar faz 4’e kadar geldi. Yeni ilaç olarak en kısa zamanda piyasaya çıkması bekleniyor. Amerika’da gıda takviyesi şeklinde preparatları mevcut. Huperzin A bitkisel kökenli bir molekül. Biyoyararlanımı oldukça yüksek, yan etkileri çok az. Çin’de ilaç halinde piyasaya sürülmek üzere ruhsat aldı ancak tüm dünyada kullanıma başlanmadı henüz.
“Avrupa Halk Tıbbında Unutkanlığa Karşı Kullanılmış”
Türkiye florası çok zengin, 10 bin civarında bitki türünün yetiştiğini biliyoruz. Ben uzun süredir bitkisel kaynaklı kolinesteraz inhibitörleri üzerinde çalışıyorum. Şimdiye kadar 300’ün üzerinde bitki türünü taradım ve bunlardan en dikkate değer olanlarından birisi adaçayı (Salvia) bitkisi. Geleneksel bilgi bu anlamda önemli. Eğer halk belli bir rahatsızlığa karşı uzun zamandır kullanıyorsa, bunda bir benzer etki ortaya çıkabiliyor, ancak bazen plasebo da olduğu saptanabiliyor. Ancak bu tip bitkilerin araştırılmasıyeni ilaç adayı moleküllerin keşfi açısından çok önemli. Salvia türleri (adaçayı) bizde değil ama Avrupa kalk tıbbında unutkanlığa karşı kullanılmış. Bunun üzerine bir İngiliz araştırmacı grubu kolinesteraz inhibisyonu açısından, bitkinin bazı türlerinin yüksek etkiye sahip olduğunu tespit etmişler. Bizde de adaçayının 96 türü var. Bunların yüzde 50’si endemik, yani sadece ülkemizde yetişiyor, öyle olunca bunları aynı şekilde taradık. Şu ana kadar bu bitkinin yaklaşık 90 türünü inceledik, geri kalan 6 bitkiye ise ulaşılamadı. Bunlardan birkaç türde umut verici sonuçlar yakaladık. İn vivo deneylerimiz de olumlu sonuçlar aldık.
“Desteklenirse Türkiye’deki bitkilerden Alzheimer hastalığına karşı ilaç adayları bulunabilir”
Gül bitkisinin Osmanlı tıbbında ve İbni Sina’nın “Al kanun” kitabında unutkanlığa karşı kullanıldığı üzerine bilgi edindim. “Beyin toniği” olarak kullanıldığı hakkında geleneksel bir bilgi elde ettik. Bunun üzerine gül yağı ile ilgili bir çalışma yaptık. Hem gülyağı, hem de bileşimini oluşturan saf maddeleri enzim deneylerimizde test ettik ve gülyağının etkili olduğunu bulduk. Bileşimindeki maddelerden ise feniletil alkol’ün en yüksek etkili olduğunu bulduk. Bunun üzerine daha derin araştırma yapmak istiyoruz. Bu in vitro sonuçları desteklemek için in vivo çalışma yapmamız da gerekiyor mutlaka. Daha sonrasındaki çalışmalar ise bizi biraz aşıyor. Bu ve benzeri çalışmalar desteklenirse Türkiye’de yetişen bitkisel kaynaklardan unutkanlığa karşı bir ilaç geliştirilmesi sözkonusu olabilir.
“Kersetin üzerinde in vitro çalışmalar yaptık”
Kersetin önemli bir biyomolekül, antioksidan ve diğer biyolojik etkilere sahip bir madde ve bir çok bitkide bulunuyor. Flavanoit yapısında, “gıda takviyesi” adı altında bir çok preparatı mevcut, iyi bir ilaç da olabilir. Biz kendi çalışmalarımızda in vitro koşullarda yüksek kolinesteraz inhibisyonu yaptığını bulduk, ve sonuçlarımızı çeşitli bilgisayar programları kullanarak “in silico” dedigimiz üç boyutlu ortamda enzimle molekülü reaksiyona soktuk. Bu çalışma ortak çalıştığımız Chicago’da biyoinformatik alanında uzman meslektaşımız tarafından yapıldı. Burada enzim ve molekülü sanal ortamda bir araya getirerek, inhibisyonun mekanizmasını çözmeye çalıştık ve sonuçlar in vitro deneylerimizden elde edilen sonuçlarımızı destekledi.
Gingko biloba Damar Dilate Edici, Antioksidan ve Tinnutus Tedavisi
Gingko biloba preparatları da Alzheimer hastalığının tedavisinde kullanılıyor ancak kolinesteraz inibisyonu yapmıyor. Etki mekanizması farklı, serebrovasküler yetmezlikte kullanılıyor. Damar dilate edici ve antioksidan etkisi çok fazla. Beyin damarlarını genişletip mikrosirkülasyonu artırarak beyinin kanlanmasını sağlıyor, semptomatik etki gösteriyor. Tinnutus tedavisinde de çok etkili olduğu bulundu. Belçika Liege Üniversitesi’nin yürüttüğü Ginkgo biloba üzerindeki bir çalışmanın 11 ortağından biri de bizim laboratuvarımız. Bir takım antioksidan testlerini yapıp bizden de çalışmaya katılmamız istendi.