TIBBIN DUAYENLERİ: RIDVAN EGE

111 kitap yazan ve 451 makale yayınlayan, tıp alanında sayısız başarılara imza atan Ufuk Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Rıdvan Ege, bugüne kadar ki yaptığı çalışmaları ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı.

“80 Yılın Ardından” isimli iki ciltlik kitabıyla hayatını kaleme alan Ufuk Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Rıdvan Ege yaptığı çalışmaları büyük bir içtenlikle Sağlık Dergisi’ne anlattı. Çevresi tarafından sevilen ve başarılarıyla örnek alınan Prof. Dr. Ege, başarılı olabilmek için, öğrenim hayatı boyunca tatillerde bile hastanede çalıştığını, ilk apandisit ameliyatını tıp fakültesi 3. sınıfa geçtiği yaz tatilinde yaptığını belirtti. Kendi ağzından hayatını ve yaşadıklarını dile getiren Prof. Dr. Ege şunları anlattı: “Denizli’de memur bir ailenin 4 çocuğundan biri olarak dünyaya geldim. Babam veteriner müdürüydü, ağabeyim ve dayım doktordu onlara özenirdim. Bu nedenle lisedeyken hep revire ben bakardım, baş mümessildim. Yaşadığımız dönemde Atatürk deyince göğsümüz kabarırdı, İsmet Paşa Başbakandı. Bunlar olmasaydı Kurtuluş Savaşını başka türlü zaten kazanamazdık, Bu Yüce Devlet adamları önderliğinde Türk milleti hakikaten yüreğinden ve her şeyinden vererek Kurtuluş Savaşını kazandı. Memleketi seven insanlardı. Namık Kemal’in yazdığı Kahramanlık Destanı olan ‘Vatan Yahut Silistire’de başrolü ben oynardım, orada Türk insanının vatanı için ne kadar özverili çalıştığını heyecanla izlerdik.

Tıp fakültesine girdim. Hocalarım mühendis olmamı çok önerdiler ve istediler, mühendis mektebi de o dönem çok revaçtaydı. Onların hatırı için sınava da girdim, bir sual yaptım kaçtım. Okulun müdürü beni azarladı, “Sen okulun birincisiymişsin, nasıl sınavı yarıda bırakıp gidersin” dedi. Doktor olan dayıma, Doktor ağabeyime ve babamın yakın arkadaşları olan doktorlara özendiğim için Tıbbiyeye girdim, çok sevdim. İstanbul Tıp Fakültesini asker öğrenci olarak birinci sınıfı bitirdiğim günden itibaren tatillerde askeri hastaneye devam ettim ve ameliyatlara girdim. Hiç yaz tatili yapmamışımdır.

Tıbbiye 3. Sınıfa Geçtiğimde İlk Ameliyatımı YaptımEvimize Sarayburnu Asker Hastanesi yakındı, sık sık giderdim. 2. sınıftan 3’e geçtiğimde ilk apandisit ameliyatımı yaptım. Muhittin Ülker Hoca ameliyat yapıyordu. Çok sert olan Hastane Başhekimi megafonla “Muhittin Bey derhal buraya gelin, Ordu Kumandanı (ordu müfettişi) buraya geliyorlar” diye talimat verdi. Muhittin hoca“Apandisit ameliyatı yapıyorum” dedi. 15-20 dakika sonra gelebilirim deyince Başhekim ona hoparlörden “Derhal buraya geliniz” emri vermişti. Bende hocanın karşısında asiste ediyorum, Tıbbiye 3. Sınıf talebesiyim. Ameliyathanede benimle birlikte Seniye isimli hemşire vardı. Muhittin Hoca bana “Sen devam et” dedi ve gitti, hâlbuki benim bu konuda hiç bir deneyimim yoktu. Sadece Muhittin Hocanın karşısında asistan olarak çalışıyordum. Bildiğim bütün duaları okudum. 15 dakika sonra Muhittin Hoca, Başhekimin yanından telaşla ameliyathaneye gelince ne olduğuna baktı, hemşire “Ne olacak efendim, Rıdvan Bey ameliyatı bitirdi” dedi. Hoca sonra bana dönerek “Ben sana demedim mi, sen yaparsın” diye. İşte böylece ilk apendektomi ameliyatını yapmış oldum. Daha sonraları yaz tatillerinde Sarayburnu Askeri Hastanesinde ameliyat yapardım. İki sene Sarayburnu Hastanesine devam ettim. 5. Sınıfı geçince Muhittin Ülker, Doçentlik sınavını vererek Ankara’ya gitmişti. Ben daha sonraki yaz tatillerinde de o hastanede ameliyatlar yapmıştım. Şişli Etfal Hastanesine devam etmeye başladım.

Binnaz Hanım, Askeri Doktor Olan Benimle Nişanlanarak Yaşamında Kaderine Adeta Kumar Oynadıİstanbul Tıp Fakültesinden 1948 Haziran ayında pekiyi derecede ve askeri hekimlerin birincisi olarak mezun oldum. İstanbul’daki Gülhane Askeri Tıp Okulunun yeri değiştirilmek isteniyordu. Askeri Tıbbiyenin o zamanlar İstanbul’da mı Ankara’da mı kalacağı belli değildi. Son karara göre Ankara’da yeni tıp fakültesi kurulacak ve Gülhane Askeri Tıp Okulu da İstanbul’dan Ankara’ya nakledilecekti. Burada 5-10 tane uzman vardı. Bir karar geldi ki Tıbbiyeyi o sene bitiren biz genç teğmen doktorlar İstanbul’da kalmayarak Ankara’ya naklediliyorduk, ben Ankara’ya izci olarak 29 Ekim’de gitmiştim, hayatımda bir kez görmüştüm. O arada da sınıf arkadaşım Doktor Binnaz Hanım ile nişanlandım. Böylece sınıfımızın çok çalışkan, en tertipli, çok güzel ve çok saygı duyduğum genç doktor hanımla nişanlandım. Ankara’ya gidiyorum yaşamında İstanbul’dan hiç çıkmayan İstanbullu eşim, askeri doktor olan benimle kaderine kumar oynayacaktı.

İstanbul Tıp Fakültesinde Askeri Öğrenciler Arasında Tıbbiyeyi Birincilikle Bitiren Beğendiği Yere Gitme Hakkı Vardı Ben Kullanmadım ve Gönüllü Olarak Kura Çektimİstanbul Tıp Fakültesini bitirmiş olarak Ankara’ya Gülhane Askeri Tıp Akademisine askeri hekimlik stajı yapmak için teğmen doktor olarak gittim. Gülhane stajında iken evlendim, eşimi kura çekeceğim yere götürecektim. Gülhane de Askeri hekimlik stajım sona ererken yapılan törende dönem birincisi olarak konuşma yapmıştım. Konuşmamı, “Hizmet neredeyse biz oraya gururla, zevkle ve şerefle gideceğiz ve hizmet yapacağız” cümlesiyle bitirdim. Törene Cumhurbaşkanı İnönü, Ana muhalefet lideri Celal Bayar ve Genelkurmay Başkanı katılıyordu. Sıra gönderileceğimiz yerlerin Kurasına geçilecek denildi, Genelkurmay Başkanı “Yönetmeliği bu sene değiştirdik, okul birinci ve ikincisi kura çekmeyerek, kuraya dahil yerlerden istediğine gidebilecek” dedi. Ben bir düşündüm, konuşmamda “Hizmet neredeyse biz oraya gideceğiz” diye nutuk attım, içimden dedim ki “Hayır ben kura çekeceğim.”Kura Komisyon Başkanına “Ben kura çekmek istiyorum” dedim. Genelkurmay Başkanı dedi ki “Sen asker değil misin, Okul birincisi, ikincisi kura dışı kura için boş olan yerlerden birine kura çekmeden gideceksin kuralı bozmamalısın” deyince, İsmet Paşa da “Doktor ne istiyorsa onu yapınız” emrini verdi. Ben kura çektim, atanma yerim Erzincan Hava Üssü çıktı. Erzincan da depremden sonra en kötü yer demişlerdi.

İsmet Paşa Ölünceye Kadar Benim Saygı Kaynağım Olmuşturİsmet Paşa Kura töreninden sonra beni öğlen yemeğe Köşke çağırdı, onlar büyük adamlardı. Değil Paşanın yanında, yemek yemeğe alafranga yerde dahi yemek yemeğe alışmamışız. Hep askeri öğrenciydik, hep okulda veya evimizde yemek yemiştik. İsmet Paşa ölünceye kadar benim saygı duyduğum bir yüce devlet büyüğümüz olmuştur. Hala hayatta olan aile efradı benim en çok saygı duyduğum yakınlarımdandır.

Erzincan’da Büyük Barakalarda Hava Hastanesi, Eczane ve Diş Servisini KurdumErzincan’a gittiğimde, Kurmay Albay Tekin Arıburun isimli kumandan “Doktorcuğum” diye beni karşıladı, radyodan Gülhane mezuniyet töreninde benim konuşmamı dinlemiş. Erzincan deprem şehriydi, kocaman binalar yoktu. Her yer baraka, bana bir yer vereceklerini söylediler. Hava Hastanesi yapmam söylendi, “ben nasıl yaparım” diye düşündüm ve çalışmalara başladım. Benim çalışmalarımı gören Amerikalı uçucularla görüşmeler sonrası röntgen cihazı dâhil her şeyi Amerikalılar gönderdiler ve Erzincan’da üç deprem sonrası verilen büyük barakalarda Hava Hastanesi, Eczane ve Diş Servisini kurdum.

Manevi Olarak Sizin Üstünüzdeki Güçlerin Size Yardım Edeceğine İnanacaksınızBir gün Kolordu Komutanı Cemal Gürsel Paşa, beni aradı. O dönemde deprem sonrası Erzincan’da 5-10 tane Kerpiç evler var, diğerleri deprem evleri ve barakaları vardı. Benim kurduğum beş barakadan oluşan Hava Hastanesine gelerek beni kutlamıştı. Bir gün Cemal Gürsel Paşa beni arayarak “Doktor buradan trenle 80-90 dakika uzakta bir köye gideceksin 2-3 saattir doğuramayan bir kadına yardım edeceksin“demişti. “Paşam ben tıp öğrencisi iken 15-20 doğum yaptım ama” dedim. “Derhal gideceksin” emri çıktı. Bir buçuk saat yük treniyle lokomotif makinisti yanında etrafa bakarak söylenen istasyona vardım. Beyaz ata bindim, diğer attaki refakatçi ile köye doğru yolculuk başladı.1-1 buçuk saat at sırtında yol aldıktan sonra köprüden geçerken karşıdaki beyaz evden bir bebek sesi duydum, eve varınca kendiliğinden doğan bebek kundaklanıyordu. Ben sevinçten çılgına dönmüştüm. Allah’ın büyüklüğünü her zaman söylerim. Manevi olarak sizin üstünüzdeki güçlerin size yardım edeceğine inanacaksınız.

Vermesini ve Sevmesini Bilirsen, Türk İnsanı Verici ve Sevecen Olur.Kura çekip atama yerim Erzincan çıkınca eşim biraz üzüldü, Erzincan’a varınca birlikte muayenehane açtık. Muayene 5 lira, parası olmayanlara “bedava” diye muayenehane girişine levha yazdırtmıştık. Günde 5-6 hasta muayene için geliyordu. Oranın insanları hekime çok saygı gösterirlerdi. Eşantiyonda boldu, hastalara bedava ilaçta verirdim. Ayda 147 lira maaş alıyordum, ayda 150 lira kadar da muayenehaneden kazanıyordum. 300 lira o zaman için büyük paraydı. İki sene sonra Hava birliğimiz Erzincan’dan Diyarbakır’a taşındığı için 6 ay kadar Diyarbakır’da kaldım. İyi yıllardı, vermesini ve sevmesini bilirsen, Türk insanı da daima verici ve sevecen olurdu. Ama aldatmaya kalkarsan veya yanlış davrandın mı hemen “kötü doktor” unvanı yayılıverir.

Erzincan ve Diyarbakır’da üç senem geçti. Son seneye geldiğimde bize Gülhane Askeri Tıp Akademisine gideceksiniz, ancak Gülhane Ankara’ya giderse sizin de İstanbul’dan Ankara’ya gitme ihtimaliniz var denildi. Eşim Binnaz İstanbullu olduğu için İstanbul’da ihtisasa başlayacak diye ona İstanbul’da asistanlık yeri bulmuştuk. Bunlar olunca bütün planlar bozuldu. Eşim, Ankara’da Numune hastanesinde başladı, ben Cebeci de Gülhane’de çalışmaya başladım.

Hocam Recai Ergüder, Herkese Hitap Ederken “Şekerim şunu yapıver” derdiHocam Recai Ergüder’in yanında asistan oldum. Herkese “Şekerim şunu yapıver” derdi. Herkese çok kibardı, sonra Cumhurbaşkanının Başhekimi oldu. Recai hocanın yanında asistanlık yapıyordum. Bu sayede Cumhurbaşkanı ile tanışma imkânım oldu. Çünkü arada sırada beni orada görevlendirirdi.

İlk Defa Kırık Çıkık Ameliyatlarına Biz Başladıkİhtisası bitirdiğim sene Hava Kuvvetleri tarafından açılan bir sınav ile bir Genel Cerrah Amerika’ya gönderilecekti. Sınava girdim, birinci oldum. Amerika’da Columbia Üniversitesinde Ortopedi ve Travmatoloji uzmanlık eğitimine gönderildim, bir süre sonra eşim de Amerika’ya araştırmacı olarak kabul edilmişti. Böylelikle Amerika’da 3 sene kaldım. Türkiye’de o dönemler bu bölümün adı Ortopedi ve Çocuk cerrahisiydi. Dünyada yıllar önce birlikte olan Ortopedi ve Çocuk Cerrahisi uzmanlığı yerine Türkiye’ye dönünce Ortopedi ve Travmatoloji eğitimini Çocuk cerrahisinden ayırdık. Böylece genel cerrahiden sonra ikinci uzmanlığım oldu. Hastalar özellikle travma olduğu için Gülhane’de Harp Cerrahisi dersi vardı, onları kaldırttım. Bu bilim dalını Amerika ve İngiltere gibi Ortopedi ve Travmatoloji haline getirttim. Ülkemizde kırıklarda hemen hiç cerrahi tedavi yapılmazken ve herkesin kırıkçılara itibar ettiği dönemde kalça, bacak, omurga dâhil tüm kırıklarda, ayak, çocuk felci dahil sırt ve diğer şekil bozukluklarında ilk ameliyatları ben yaptım. Kalça artoplastisi, bel fıtığı ameliyatı yapma onuruna eriştim. Birçok yerde bu dalın kurulmasını sağladım. Baltalimanı ve Eğirdir’de bulunan verem hastanelerini Kemik ve Eklem Hastalıkları Hastanesi olarak yapılanmasına yardımcı olduk. Çünkü o hastanelere sadece kemik veremi olan hastalar yatıyordu.

Biz Bu Memleketin ÇocuğuyuzYurda dönüşümden bir sene sonra El Cerrahisiyle ilgilenen meslektaşım olmadığını fark ettim. Dünyaca ünlü New York Columbia Üniversitesinde Prof. Dr. Carroll ve Los Angeles Southern California Üniversitesinde Prof. Dr. Boyes’un yanında çalışarak Amerika El Cerrahisi dalı için yeterli eğitim süresini tamamlayarak yurda döndüğümde, Türkiye’de ilk El Cerrahi Kliniğini de kurdum. Columbia Üniversitesinde El Cerrahisinde çalışırken orada kalmam için ısrar etmişlerdi. Kendilerine çok teşekkür ederek yurda döndüm. Biz bu memleketin çocuğuyuz. Orada kâfi olarak kalmıştık. Bu bilim dalını ülkemde kurmak istiyordum.
1965’te Ankara Tıp Fakültesi Hemşirelik Okulunu kurdum ve müdürü oldum. Daha sonraları Ankara Tıp Fakültesi Dekanlığı yaptım. Antalya Tıp Fakültesinin kurulmasını sağlayarak Fakültenin ilk kurucu dekanı oldum.

Ülkemizde İlk Akdeniz ve Ortadoğu Ortopedi ve Travmatoloji Kongresini YaptımTürk Ortopedi ve Travmatoloji Derneği, Türkiye Sakatların Rehabilitasyonu Derneği, Modern Cerrahi Eğitim ve Araştırma Derneği ve Türk El ve Üst Ekstremite Cerrahi Derneklerini kurdum. Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneğinin toplam 16 Milli kongresini gerçekleştirdim. Dünya Ortopedi ve Travmatoloji Birliği (SICOT) üyesi, Milli Delegesi, bir dönemde SICOT Başkanı, Dünya Kazalar ve Trafik Tıbbı Federasyonu üyesi oldum. 14 sene başkanlığını yaptığım Akdeniz ve Ortadoğu Ortopedi ve Travmatoloji Birliğinin (MMOTA) başkanı olarak Tahran’dan Madrid’e kadar 8 dış Ülkede Uluslararası Kongrelerini düzenledim. Uluslararası Kazalar ve Trafik tıbbı Birliğinin 8 sene başkanlığını yaptım ve dört IAATM dünya kongresi düzenledim. Uluslararası El Cerrahi Federasyonunun Dünya Kongresi, 2001’de Türkiye’de benim başkanlığımda yapıldı.

Türkiye’ye Araçlarda İlk Emniyet Kemerinin Uygulanmasına Ben Öncülük EtmiştimAnkara’da başkanı olduğum Trafik Kazaları Yardım Vakfının yaptırdığı Trafik Hastanesi 30 senedir binlerce kişiye hizmet verdi. Türkiye’de sosyal hizmetlere ağırlık verdim, Sakatlar Rehabilitasyon Derneğini kurmuştum. Trafik kanunu çıkarılmasına öncülük ettim, Türkiye’de emniyet kemerinin ilk kez uygulanmasını sağlamıştım. Karayolları ve Hastaneler için İlk ambulansların alınmasına öncülük etmiştim, sağlık memurları yetiştirdik, Trafik düzeni için karayollarında ilk ayırma şeritlerinin başlatılmasına öncülük yapmıştım. Yenimahalle’de çocuklar için anaokulunu ve Balgat’ta eşimle birlikte Anadolu lisesini yaptırtarak, Milli Eğitim Bakanlığına verdik. İzmir’de, Denizli’dekilerle birlikte 4 tane okul yaptırtarak bunları Milli Eğitim hizmetine verdik. Kızılay Derneğinde başkan yardımcısı oldum.

Balgat’taki Trafik Hastanesini Yeniden Onarıp Hizmete SoktukHastane kurmaya karar verdiğimde binanın bir katının yarısında hasta vardı ve tıbbi cihazlar yoktu. Bu binayı onartarak ve donatarak burada Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesini ve Trafik Hastanesini hizmete açtık. 2000 yılında Ufuk Üniversitesini kurduk. Bu hastaneyi baştan aşağı yeniden donattık ve restore ettirdik. Karyolalarını ve yataklarını bile Amerika’dan getirttik, yerli hiç ürün yok. Yerli ürünlerin hepsi aynı kalitede olmuyor.

Bu hastanemizde 4 ameliyathane var, diğer fakülteler için bina aldım. İncikte 55 bin 817 metrekarelik bir arsayı Üniversitemize tahsis ettirdim. 60 bin metrekarelik kapalı alan Üniversite inşaatının projelerini tamamlattım. 2011’de İnşaata başlanmak üzere hazırdır. Ayrıca eşim Prof. Dr. Binnaz Ege, Tıp Fakültesi hastanesi bahçesinde Yüksek Hemşirelik ve Fizyoterapi Yüksek Okulu, kreş, kütüphane ve 12 dershanesi olan 5 katlı inşaatı başlatarak, inşaat bitince Üniversiteye bağışladı. Ayrıca 8 katlı terk edilmiş ve boş olan Trafik Hastanesi için 12 milyon TL sarf ederek restore ettirtim. Hastane donatılarak 5 yeni ameliyathane yaptırttık, 450 araçlık kapalı garaj yaptırdık.

Kızarak İnsanlara Bir Şey YapamazsınızHayatta bilerek kimseye kötülük etmemişimdir. Hiç kimseyle kavga etmemişimdir. Yüksek sesle tartışma bile yapmam. Benim çalıştığım her yerde, birlikte çalıştığım yüzlerce çalışma arkadaşımın hepsi kardeşim gibidir. Hatta benim onlar için kullandığım “Şekerim” deyimli karikatürümü yapmışlardı. Kızarak insanlara bir şey yapamazsınız.

Her Kusuru Görmeyeceksiniz, Ben de Hata Yapabilirim DiyebileceksinizAileme mutlaka zaman ayırırım. Yurt dışında çok kaldım fakat, onlara da daima yeterli zaman ayırdım. Nerede olursa olsun ayda en az iki kez opera ya da baleye giderim. New York City Bale’nin doktoruydum, bir zamanlar orada onlar için ücretsiz çalışıyordum. Bunlar benim özel zevklerimdi. İnsanlarla iyi ilişki kurmak ve sevmek gerekir. Hepimizin kusuru olabilir. Onun kusurunu görmeyeceksiniz. “Ben de hata yapabilirim” diyebileceksiniz.

Haftada bir kere mutlaka tiyatroya, konsere ya da baleye giderdim, şimdilerde ailedeki hastalıklar nedeniyle opera ve bale gösterilerine az gider oldum. Ne ekersen onu biçersin. İyilik yap her şey iyi oluşur, kötülük yaparsan sonuçta kötülük çıkar. Bilerek kötülük yaptığımı gören ve duyan olmamıştır. Ayrıca seyahat etmeyi ve fotoğraf çekmeyi de çok severdim. Son 2-3 senedir ailedeki sağlık sorunları nedeniyle bu gezileri ancak hasretle hayal ediyorum.

Hekime Gelen İnsanlar Keyif İçin Gelmez, Dertlidirler, Onları Çok İyi Karşılamak GerekirHekimler dürüst olmalılar, her şeyi çok iyi çalışmaları hele ki hekim olacaklar daha özverili olmalılar. Almasını değil vermesini, paylaşmasını çok iyi bilmeleri lazım. Ayrıca hekime gelen insanlar keyif için gelmez, çok iyi karşılamak gerekir. Benim bağırıp çağırdığım, hiç kimse olmamıştır. Böyle hayat daha iyi yaşanıyor. Paylaşmasını, sevmesini ve vermesini bilmek gerekir.

111 Tane Kitabım ve 451 Makalem var
111 tane kendi yazdığım kitabım ve 451 makalem vardır. 200’ü geçen plaket ve madalya, iki Cumhurbaşkanımızdan taktir plaketi ve ayrıca ülkemizde 1998 TÜBİTAK Hizmet ödülü ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün “Yılın En Başarılı Vakıf Başkanı” madalyasını aldım. 1999 yılında Selçuk Üniversitesi tarafından Onursal Doktora unvanı aldım. Sağlık Bakanlığınca onaylanan tıpta uzmanlık dalından dört ayrı ihtisas belgesi verilmiştir.
Bütün bunlar övünmek için değil yararlı olmak içindir, Sizlerin de böyle olması dileğiyle en iyi dileklerimi sunarım.”