“SARI SİYAH”I DOKTOR YÖNETTİ

Tarih tutkusunu mesleğinden elde ettiği birikim ile beyaz perdeye aktaran Op. Dr. Levent Akçay, 7 Haziran’da gösterime girecek olan “Sarı Siyah” filminin tarihimizden bir kesiti işlediğini ve herkesin geçmişini bilmesi gerektiğini söyledi.
Uzun yıllar mesleğine olan sevgisini, tarih tutkusu ile birleştiren Op. Dr. Levent Akçay, 1915 gençliğinin vatanları uğruna geleceklerini feda ettikleri gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Uzmanlık alanında yurt içi ve yurt dışı tıbbi video ödülleri alan Akçay, “Bu hikayenin bilinmesiyle günümüz gençlerinin geçmişteki gençleri sorgulamasını ve örnek almasını sağlayacaktır. 7 Haziran da vizyona girecek. Öğrenciler ve aileleri filmi izlediğinde kendilerinin geçmişe göre çok daha şanslı olduklarını görecek ve atalarının cesaretinden çıkarımlar yaparak maneviyatlarını yükselteceklerdir.


Sarı Siyah

Yıl 1915. Osmanlı devleti dört bir cephede savaşmaktadır. Trablusgarp ve Balkan savaşının ardından Sarıkamış faciası yeni yaşanmış ama İngiliz-Fransız donanması da Çanakkale boğazına dayanmıştır. Sultan Reşat cihad çağrısı yapmıştır. Hasan, Çanakkale cephesinde arkadaşı Nedim’i şehit verir. Bu savaştan kendisi de ağır yaralı olarak çıkar. Ege’ye kendi Kasabası’na döner. Hasan’ı kasabasında annesi ve Kardeşi Mehmet beklemektedir. Mehmet, vatansever, savaşa inanan, genç bir çocuktur. Hasan ise artık savaş karşıtı bir gazidir. Bu nedenle kardeşi Mehmet’i İstanbul’a dönemin İstanbul Sultanisi mektebine yazdırır. Ancak bir sorun vardır. Harp ilan edilmiştir.1915 Nisan ve Mayıs ayında Arıburnu’nda verilen ciddi kayıplar neticesinde Enver Paşa, Beyazı t meydanında ateşli bir miting yapar. Çanakkale’de savaşmak için yanıp tutuşan gönüllü 50 İstanbul Sultanisi öğrencisini bu miting alevlendirmeye yeter. 2. Tümene katılırlar. Okul müdürü Hüseyin Nazım Bey, her okulda olduğu gibi okulun bir kısmını hastaneye dönüştürerek duvarlarını sarıya boyatır. Durumu haber alan Hasan cephe cephe kardeşini aramaya başlar.
Hobi olarak başlayan yönetmenliğin beyaz perdeye uzanan yolculuğunu Akçay, Med-Index Yayın Yönetmeni Esra Öz’e anlattı.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Göz hastalıkları uzmanıyım. Aslında yoğun olarak cerrahi yapan ve faal olarak çalışan bir hekimim. Yıllarca kendimi Türkiye’de yapılmayan ameliyatları yapmak için eğittim ve programladım. Bunda da başarılı oldum diyebilirim. Uzmanlık alanımda birkaç yurt içi ve yurt dışı ödülüm var. Bunların çoğunluğunu tıbbi video ödülleri oluşturuyor. Kısacası çekim, montaj ve dublaj işlerinin içindeydim diyebilirim.

Ne kadar süredir yönetmenlik yapıyorsunuz? Bu sizin ilk filminiz mi?

Yönetmenliğim 2012 yılında Sarı Siyah filmiyle başladı. Benim ilk filmim. Yıllarca bu filmi yapmayı hayal etmiştim. Uzun yıllardır filmin sahneleri, müzikleri gözümün önünde canlanıyordu. Senaryomu beyaz perdeye taşıyabilecek yapımcılar aradım ama kimse destek olmadı. Bu filmi çekmek içimde dayanılmaz bir duygu haline geldi ve en sonunda kendi yapım şirketimi kurarak filmi çektim.

Neden Sarı Siyah? Vermek istediğiniz mesaj nedir? 

Sarı Siyah, 1915 gençliğinin yok olduğu bir dönemdir. Sarı Siyah, üst düzey bir okulda öğrenci olan 15-16 yaşındaki gençlerin vatanları uğruna geleceklerini feda ettikleri gerçek bir hikayedir. Bu hikayenin bilinmesi günümüz gençlerinin geçmişteki gençleri sorgulamasını ve örnek almasını sağlayacaktır. Bütün gençlerde bu etkiyi yaratamasanız bile bir kısmına doğru yolu göstermiş olmak misyonumuzun başarıya ulaştığını gösterir.

Başka film yönetme planlarınız var mı?

Evet, Sarı Siyah’tan sonra kaliteli bir komedi film projemiz var.

Seyirciye iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Sarı Siyah konusuyla ve müzikleriyle uzun yıllar konuşulacak. Ben buna yürekten inanıyorum. SBS ve LGS sınavları öncesi 7 Haziran da vizyona gireceğiz. Öğrenciler ve aileleri filmi izlediğinde kendilerinin geçmişe göre çok daha şanslı olduklarını görecek ve atalarının cesaretinden çıkarımlar yaparak maneviyatlarını yükselteceklerdir. Ayrıca sınav öncesi böyle bir filmi seyretmek sınav streslerini de azaltacaktır. Her sinema seyirci almak istediği mesajı geçmişinden gelen duygu ve düşünceleriyle alır. O nedenle mesajı seyirciye bırakmak işin en doğrusu.



 Yönetmenlik size neler kazandırdı? Doktor olmanızın yönetmenliğinize katkısı oldu mu?
Yönetmenlik şu ana kadar bana bir şey kazandırmadı aksine çok şeyimi aldı götürdü. Zamanımı, iki yıllık kazancımı, sağlığımı büyük ölçüde bu filme verdim. Yine de iyimser olmak gerekiyor. Doktor olmasaydım belki de yönetmen olmayacaktım. Sonuçta ben kendimi hekimliğimle kanıtlamıştım. Özgüvenim yüksektir. Bu da mesleğimle ilgili. Ayrıca yeni bir çevre ve sinema dünyasında stüdyolarda çalışan geri plandaki insanların dostluğunu kazandım. Doktorluğun ne kadar iyi bir meslek olduğunu da, üstüne basa basa öğrendim.

Mutlaka herkesin okuması gereken kitap, müzik ve film sizce hangisi?

Bu konuda sayfalar dolusu konuşabilirim. Önce sinema diyelim ve Roberto Benigni’nin “Life İs Beatiful” filmini ilk sıraya koyalım. Ardından Ridley Scot ve Gladiator. Yeni filmlerden ise dijital gençlik facebook kurucusu Mark Zuckerberg ‘in hayatını anlatan “Social Network” filmini mutlaka irdeleyerek izlemeliler. Kendileri kafe köşelerinde ıvır zıvır işler için sosyal ağları kullanırken o ağı yaratıp dünya devi haline getiren ve herkesin telefonuna, bilgisayarına sokan ülkesine para kazandıran insanı görmeliler.
Müzikte ise neyi seviyorlarsa onu dinlesinler. Ben hala 80’lerin müziğini dinliyorum ve bayılıyorum. Hiç eskimediler. Şimdiki müzikler gibi sabun köpüğü ve hayali hayran kitlesi içermiyorlar.
Kitap ise çok ayrı bir konu. Ben tarih meraklısı bir insanım. Lord Kinross’dan Mustafa Kemal Atatürk’ü ilk etapta öneririm. Ardından dergi olarak NTV ve Atlas Tarih mutlaka takip edilmeli. İnsanın geçmişi öğrenerek bugünle karşılaştırıp yeni yollar öğrenmesi ve bunları ulusu için kullanması mükemmel bir duygu. Ayrıca öğrendiğiniz bu konuları arkadaş sohbetlerinde karşılıklı aktarmanız ve tartışmanız tadını daha da güzel kılıyor.



Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz? Özellikle sağlık programlarını yönetmen ve doktor gözüyle değerlendirir misiniz?

Sağlık haberciliği gittikçe artan bir meşguliyet haline geldi. Seyirci kitlesi de doğru programlara karşı bir ilgi artımı şeklinde dikkat çekiyor. Fakat ben yine de sağlığın içinden bir kişi olarak programları yetersiz buluyorum. “Sağlık ciddiyettir” diye yanlış bir imaj mevcut. Bu nedenle kendi programımı yapsam, sağlığı gerçek konular üzerinden stand up tadında bir program şeklinde güldürürken öğretirim. Zaten bu yapılmamış bir program formatı. Bildiğim bir konu olduğu için, iyi başarı elde edilebileceğine inanıyorum. Bu fikrimi de birçok yapımcıya anlatmıştım. Hiç destek görmedi. Demek oluyor ki kendi programımızı yine kendimiz çekip yapacağız.

Türkiye’deki branşınızdaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben yoğun olarak okuloplasti yani göz ve çevresi estetik cerrahisi ile katarakt ve refraktif cerrahi alanında çalışıyorum. Bu iki branş göz hekimliğinin en yoğun olduğu branşlardandır. Türkiye göz hastalıkları ve cerrahisi dalında dünyanın en önde gelen ülkelerinden biridir. Teknolojik gelişmeler birçok ülkeden önce bize gelmektedir. Türk cerrahları da çok yetenekli. Tek eksiğimiz dünyaya karşı iyi bir reklam yapamama ve dış ülkelerdeki boardlarda yeterince temsil edilmemekten dolayı dünya literatüründe yerimizin olması gerekenden daha geride olması. Bu da biraz ülkemizdeki geçim derdi kaygısı ve ‘yabancının yaptığı daha değerlidir’ algısını yıkmamış olmamızdan kaynaklanıyor. Oysaki İngiltere, İsviçre, Avusturya ve Almanya yapamadığı ameliyatları bize gönderiyor. Bu da ülkemizde halkımız tarafından çok bilinmeyen bir konu.



Doğru, etik ve tarafsız haberciliğin adresi Med-Index www.med-index.com Mutlaka ziyaret edin!