Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı tarafından düzenlenen “Sağlıkta Sektörlerarası İşbirliği Sempozyumu” bildirisinde, “Habercilikte uzmanlaşma ve branşlaşmaya gidilmeli, sağlık haberciliği de bir uzmanlaşma dalı olarak ele alınmalı” görüşünde birleşildi.
Sağlıkta doğru bilginin halka ulaşması ve kalitenin artırılması amacıyla, Sağlık Bakanlığı bürokratları ile alanda çalışan sektör temsilcileri bir araya geldi. Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı tarafından düzenlenen “Sağlıkta Sektörlerarası İşbirliği Sempozyumu”, Crown Plaza Otel’de gerçekleştirildi.
Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı Başkanı Zafer Öztek, “Toplumda Sağlık Okuryazarlığı Düzeyinin Yükseltilmesinde Medyanın Rolü” temasının ele alındığı sempozyumun açılışında yaptığı konuşmasında, sağlık alanında yapılan her çalışmanın hayati önem taşıdığını belirtti.
Sağlık alanında medyanın üstlendiği rolün çok önemli olduğuna dikkat çeken Öztek, bu kapsamda iki yılda bir yapılacak sempozyumda bu yıl sağlık ve medya ilişkisini ele almak istediklerini söyledi. Öztek, sağlık ve medya ilişkisinin tüm paydaşlarla ele alınacağı sempozyumun sonunda bir bildiri açıklanacağını ve buna göre bir yol haritasının belirleneceğini bildirdi.
Vakfın kuruluşundan bu yana yaptığı faaliyetler hakkında da bilgi veren Öztek, vakfın aşılama programlarından, tıbbi cihaz sağlanması, farkındalık artırıcı organizasyonlardan, evde bakım gibi birçok alanda kaynak sağladığını ve eğitim faaliyetlerinde yer aldığını ifade etti. Sağlık Bakanlığını ve sağlık hizmetlerini desteklemek amacıyla çalıştıklarını dile getiren Öztek, yeni vizyon olarak bu yıldan itibaren farklı aktivitelerde de yer alacaklarını anlattı. Çalışmaların ilkinin bu programla başladığını vurgulayan Öztek, sağlık hizmetinde kalitenin artırılabilmesi için alandaki sektörlerin de işbirliği içinde çalışması gerektiğini belirtti.
Çok Sektörlü Sağlık Projesi
Çok Sektörlü Sağlık Sorumluluğu Projesi hazırlandığını, bunun için bir genelge yayımlanacağını dile getiren Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Seçil Özkan, “Bundan sonra önceliklediğimiz konuları ele alarak çalışmalara başlayacağız” dedi.
Sağlık alanında sektörlerle birlikte yürümek gerektiğini vurgulayan Özkan, Bakanlık olarak “Çok Sektörlü Sağlık Projesi” kapsamında birçok çalışma grubunun yer aldığını, koruyucu sağlık hizmetleri ile ilgili 46 başlıkta ayrı ayrı gruplar oluşturulduğunu söyledi. Bu alana ilişkin planlamaların yapıldığını anlatan Özkan, tedaviye ilişkin de çalışmaların devam ettiğini belirtti.
Özkan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yapılan brifingde Çok Sektörlü Sağlık Projesi’nin sunumunun yapıldığını dile getirerek, şunları söyledi: “Başbakanımız, bu projeyi çok beğendi. Sağlığın çok sektörlü olarak yürümesi gerekiyor. Bundan sonraki süreçte de sektörle kol kola ilerlememiz gerekiyor. Şimdi, buna ilişkin bir Başbakanlık genelgesi yayımlayacağız. Genelge ile tamamen bir yapılanma planlandı. Üst bir yürütücü kurul olacak. Bunun içinde kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteleri temsilen üst yöneticiler bulunacak. Kurumumuz da bunun temel sorumlusu olacak.”
Sağlık alanında basının güvendiğine sorumluluğunun çok yüksek olduğunu dile getiren Özkan, toplumun medyada sağlıkla ilgili çıkan haberlere dikkati çekerek, bu nedenle halka doğru bilginin ulaşması için sağlık okuryazarlığına ağırlık verilmesi, basınla birlikte yürünmesi gerektiğini bildirdi.
Toplumda Sağlık Okuryazarlığı Düzeyinin Yükseltilmesinde Medyanın Rolü
“Toplumda Sağlık Okuryazarlığı Düzeyinin Yükseltilmesinde Medyanın Rolü” temalı sempozyumda, sağlık ve medya ilişkisini ele alan panel düzenlendi. Prof. Dr. İskender Sayek’in başkanlığını yaptığı panelde konuşan Sağlık İletişimi Derneği (SİLDER) Başkanı Dr. İbrahim Ersoy, “Hekim Hasta İlişkisinde Medyanın Rolü” başlıklı yaptığı konuşmada, yayımlanan haberlerin doğrudan bu ilişkiye olumlu ya da olumsuz etki ettiğini vurguladı. Medyada sıkça yer bulan sağlıkta şiddet olayların işleniş biçimini de eleştiren Ersoy, “Sağlıkta şiddet, hekim hasta ilişkisini bitirme noktasına getirmiştir. Basın yayın organları, şiddet haberlerini verirken, hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarını hedef göstermemelidir. Bu nedenle haber dili doğru seçilmeli ve kurgu hasta-hekim ilişkisine olumsuz etki yapmayacak şekilde planlanmalı” dedi.
“Çelişkili Bilgiler Nedeniyle Birçok Hasta İlacını Bile Bırakabiliyor”
Bunun yanı sıra özellikle obezite, tuz kontrolü, fiziksel aktivite, ilacın doğru kullanımı gibi konularda basında halkın kafasını karıştıran çelişkili bilgilerin verildiğini ifade eden Ersoy, “Çelişkili bilgiler nedeniyle birçok hasta ilacını bile bırakabiliyor ve bunu hekimine bildirmiyor. Bu da hastaların sağlığı açısından ölümcül tehlikeye yol açabiliyor” diye konuştu.
Sağlık Habercileri Mutlaka Alanında Uzmanlaşmalı
“Bilginin doğru aktarılabilmesi için sağlık habercilerinin mutlaka alanında uzmanlaşmış kişiler olması gerektiğini” de vurgulayan Ersoy, “Özellikle yurt dışında sağlık muhabirleri, en az 10 yıldır alanda çalışan kişilerdir. Bu uygulamanın Türkiye’de böyle olması, sağlık haberciliğinin gazetecilik için ilk basamak olarak yaptırılmaması gerekir. Bu nedenle, yöneticilere görevler düşmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Sosyal Medya Sağlık Alanında da Etkili Olmaya Başladı
Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği (ESAM) Başkanı Ziyneti Kocabıyık da medya kavramının genişlemesi, sosyal medyanın sağlık alanında da etkili olmaya başlamasıyla birlikte, uzman sağlık habercisine düşen sorumluluğun daha da arttığını bildirdi.
Yayın kuruluşlarında sağlık haberlerini yapan habercilere uzmanlaşma fırsatı verilmesi gerektiğinin altını çizen Kocabıyık, “Sağlık bilgilerinin medyada haber olabilmesi için korkutucu, ürkütücü ya da mucize nitelikleri taşıması gerekiyor. İnsanlar genellikle bilgiyi kaynağından okuyarak elde etmeyi tercih ediyor. Okumayan bir toplumuz. Bu nedenle üç satırlık hap bilgilerle sağlık haberleri verilmeye çalışılıyor. Özellikle yazılı basında ve görüntülü medyada zaman ve yer darlığı da bunu gerektiriyor. Çarpıcı başlıklar ve kısaltılarak verilen bilgiler bazen gerçekten uzaklaşabiliyor. En çok kullanılan haberler kanser, obezite ve bitkisel tedaviler. Bu da toplumun kendisine fazla dikkat etmeden, bir hap ya da bir avuç bitki ile sağlığına kavuşma isteğinden kaynaklanıyor” dedi.
Toplum Basın Yayın Organlarında Yer Alan Sağlık Haberlerine Güveniyor
Maltepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şahin Karasar, Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkan Yüksel’in “Türkiye’de Sağlık Konulu Yayıncılık İlkelerinin Belirlenmesi” başlıklı yaptığı araştırmaya ilişkin verileri ele aldı. Araştırmaya göre, toplumun basın yayın organlarında yer alan sağlık haberlerine güvendiğini, ancak sağlık çalışanlarının medyada çıkan haberlere güvenmediğini ifade eden Karasar, sağlık haberlerindeki kalitenin artırılabilmesi için gazetecilere düşen rolün önemli olduğunu bildirdi.
Haberler “Mucize” Şeklinde Verilmemeli
Prof. Dr. Nükhet Örnek Büken de etik kavramı üzerinde durarak, bunun tıp alanında olduğu gibi medya alanında çok önemli olduğunu söyledi. Gazetecinin, özel yaşamın, kişisel verilerin gizliliğine dikkat etmesi gerektiğini belirten Büken, haberlerin “mucize” şeklinde verilmemesi gerektiğini vurguladı. Büken, profesyonel gazetecinin çocuk, kadına yönelik şiddet ve istismar haberleri verirken duyarlı olması, yol ya da hedef gösterici olmaması, kişisel haklara uygun bir haber içeriği kullanması gerektiğini kaydetti.
Büken, medyada etik değerlerin sadece kişisel çaba ile mümkün olmadığını ifade ederek, bunun için sistemin ve yönetimlerin de sorgulanması gerektiği değerlendirmesinde bulundu.
Nitelikli Bilgi İçin Sağlık Haberciliğinde Uzmanlaşılması Gerekli
Toplumda sağlık okuryazarlığı düzeyinin artırılmasında medyanın önemli rol üstlendiği ancak tek başına itici güç olamayacağı; nitelikli bilgi için sağlık haberciliğinde uzmanlaşılması gerektiği belirtildi.
Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı tarafından düzenlenen “Toplumda Sağlık Okuryazarlığı Düzeyinin Yükseltilmesinde Medyanın Rolü” temalı “Sağlıkta Sektörler Arası İşbirliği Sempozyumu” sonuç bildirisi açıklandı. Alanda söz sahibi gazeteci, akademisyen ve Sağlık İletişimi Derneği (SİLDER) ile Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği’nin (ESAM) de bulunduğu sempozyumun sonuç bildirisinde, toplumda sağlık okuryazarlığı düzeyinin yükseltilmesinde medyanın daha etkili ve yararlı olabilmesi için önerilerde bulunuldu.
”Sağlık Okuryazarlığı Eğitimi Her Öğretim Kademesinde Yer Almalı”
Toplum sağlığının geliştirilmesinde bütün sektörlerin doğrudan ya da dolaylı rolleri ve sorumlulukları olduğu vurgulanan bildiride, sağlık okuryazarlığının sağlığın geliştirilmesinde vazgeçilmez bir unsur olduğuna dikkat çekildi. Bu konudaki çalışmalarda medya ile birlikte tüm sektörlerin işbirliği içinde ele alınması gerektiği ifade edildi.
Sağlık okuryazarlığında medyanın çok etkili olduğuna işaret edilen bildiride, şunlar kaydedildi: “Buna karşın, sağlık okuryazarlığının geliştirilmesinde medyaya gereğinden fazla sorumluluk yüklenmemeli ve bu konuda tek başına bir itici güç olamayacağının farkında olunmalı. Sağlık okuryazarlığı ile ilgili eğitim, okul öncesi dönemden başlayarak her öğretim kademesinde yer almalı. Halkın sağlık okuryazarlığı konusunda talepte bulunmasını sağlayıcı politika ve stratejiler geliştirilmeli. Eğitim durumu, cinsiyet, sosyo-ekonomik durum, yaşanılan yer gibi etmenler dikkate alınarak değişik gereksinimleri olan kişi ve gruplara ulaşmak üzere o gruplara uygun farklı yaklaşımlar geliştirilmeli.”
Bildiride, sosyal, ekonomik, politik, teknolojik ve kültürel bağlamda disiplinler arası işbirliği sağlanması gerektiği de belirtilerek, “Sağlık okuryazarlığı konusunda ortak bir yaklaşım oluşturmak, politikalar geliştirmek, çalışmaları izlemek, değerlendirmek ve denetlemek üzere bütün paydaşların (sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, medya kuruluşları, meslek örgütleri, TÜBİTAK, RTÜK gibi) aktif olarak katılacağı bir platform oluşturulmalı” ifadesine yer verildi.
Yeni Medya Teknolojilerinin Sağlık Okuryazarlığının Arttırılmasında Stratejiler Geliştirilmeli
Sağlık Bakanlığının, sağlık okuryazarlığı geliştirmek, izlemek ve paydaşlar arasındaki işbirliğini sağlamak üzere koordinatör görevi görmesi gerektiği vurgulanan bildiride, şu önerilerde bulunuldu: “Medya kuruluşları, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi ile Halkın Yararı İçin Sağlık Haberciliği Bildirgesi’nde yer aldığı gibi sorumluluk ve etik ilkeler çerçevesinde kişi ve hasta haklarını gözeten, politize edilmemiş, yalın, abartısız, kanıta dayalı, sansasyondan kaçınan, insanlara umutsuzluk ya da sahte umut vermeyen, toplumu bilim dışı uygulamalara özendirmeyen haber ve bilgi aktarımı yapmalı. Yeni medya teknolojilerinin sağlık okuryazarlığının arttırılmasında aktif kullanımına dair stratejiler geliştirilmeli. Medyanın sağlık okuryazarlığına dair hizmet kapasitesi ve kalitesi geliştirilmesi için Akademi medya ilişkisi arttırılmalı, bu amaçla lisans ve yüksek lisans eğitimleri yanı sıra bu kurumların işbirliği içinde çalışmalarını geliştirici mekanizmalar kurulmalı.”
Sağlık Haberciliğinde Uzmanlaşma Ve Branşlaşmaya Gidilmeli
Bildiride, akademi ile işbirliği içerisinde sağlık habercisi olarak görev yapanların kısa süreli hizmet içi eğitimleri ile niteliklerinin artırılması gerektiği vurgulanarak, “Habercilikte uzmanlaşma ve branşlaşmaya gidilmeli, sağlık haberciliği de bir uzmanlaşma dalı olarak ele alınmalı” görüşünde birleşildi.
Sağlık hizmeti sunucularının mezuniyet öncesi eğitim programlarına sağlık okuryazarlığının eklenmesi gerektiği aktarılan bildiride, sağlık eğitimcisi olarak öğrenimlerine katkı sağlayacak uygulamaların yapılması önerisinde bulunuldu.
Bildiride, her sektörde sağlık politikası yaklaşımı çerçevesinde, medya sektörü dahil, sağlık hizmetlerinde rolü olan bütün sektörlerin sağlık konusundaki girişim ve uygulamalarının periyodik olarak değerlendirilmesi ve hazırlanacak yıllık sağlık karnesinin kamuoyuna açıklayan bir mekanizmanın oluşturulması gerektiği kaydedildi.