KADIN CERRAHLAR BU İŞİ BAŞARIR!

Kadın cerrahlardan oluşan bir klinik olduklarını söyleyen Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda çalışan Asistan Dr. Özlem Sert, “En çok zorlandığımız durumlar aslında kadın cerrahların bu işi başaramayacağı önyargısı” dedi.  


Kadın cerrahlardan oluşan bir klinik düşünün! Genelde erkeklerin tercih ettiği bir branşta, tüm asistanların kadın olması ve birbirleriyle dayanışma içinde çalışmaları örnek oluyor. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda çalışan Asistan Dr. Özlem Sert ile erkek egemen bir toplulukta kadın olmayı ve klinikteki çalışmaları hakkında konuştuk. 

Genel Cerrahi ihtisası yapmaya nasıl karar verdiniz? Sizi genel cerrahide ihtisas yapmaya yönelten gerçekten cerrah olmayı istemeniz miydi, yoksa Tıpta Uzmanlık Sınavının bir cilvesi miydi?
Aslında cerrahi branşlardan birini seçme konusunda kararlıydım, ama sizin de röportaj yapma gereği duyduğunuz üzere kadın cerrah olmakla ilgili negatif düşünceler başta biraz kafamı karıştırdı. Ancak oturup düşününce az olan bir şeyin daha kıymetli olması ihtimalini de göz önünde bulundurarak tercihimi bu yönde kullandım.

Ailenizin bu tercihinize tepkisi nasıl oldu? Sizi fikrinizden vazgeçirmeye çalıştılar mı? 
Doğrusunu söylemek gerekirse etrafımdaki pek çok kişi beni kararımdan döndürmeye çalıştı, özellikle işin içinde olup da şartların zorluğunu bilenler, beni bu konuda ciddi ciddi uyardı. Mesela babam tercihi bana bıraktı. Bir de TUS öncesi Hakkari’de mecburi hizmetteydim o nedenle buraya dönecek olmam genel cerrah olmamın önüne geçti.

Arkadaşlarınızın bu tercihinize tepkisi nasıl oldu? Sizi fikrinizden vazgeçirmeye çalıştılar mı? 
Dediğim gibi herkes zorlukları anlattı ki zaten ben de biliyordum. Ama kararımın kesin olduğunu anlayınca da yapabileceğime olan inançlarını dile getirdiler. “Sen üstesinden gelirsin” gibi söylemlerle yüreklendirdiler beni.

İhtisasa başlamadan önce hiç kadın bir cerrahla tanıştınız mı? Kadın cerrahlarla ilgili bir bilginiz var mıydı?
Tanıdığım kadın genel cerrah yoktu. Sadece biraz araştırınca Mersin’de bir kadın cerrah olduğunu öğrendim, bir de tabi Sayın Prof. Dr. Yeşim Erbil Hocamı biliyordum. Sonrasında kendisiyle tanışma ve hatta Asistan temsilciliğim dönemimde kendisiyle çalışma imkanım oldu. 


İhtisasınız boyunca başka kadın cerrahlarla tanıştınız mı? Onların sizin üzerinizde olumlu ya da olumsuz etkileri oldu mu? 
Prof. Dr. Yeşim Erbil ile tanıştım ve kendisiyle çalışma imkanım oldu. Tabi ki kendisine çok hayran oldum ve bende “o yapabiliyorsa ben de yapabilirim” duygusu uyandırdı. Çünkü kendisi bu meslekte halen Ulusal Cerrahi Derneği Başkanlığı da yapmakta olan öncü isimlerden biri.

İhtisasa başladığınızda ilk hissettikleriniz nelerdi? “Benim burada ne işim var” mı dediniz yoksa “işte tam bana göre bir yer” mi diye düşündünüz? 
Doğrusunu isterseniz ilk başta biraz korktuğumu itiraf etmeliyim. “Benim burada ne işim var” demedim ama “Ben bunca işin altından nasıl kalkacağım, ben nasıl ameliyat yapacağım” dedim. Ama başladıktan sonra “Ben gerçekten de bu işi seviyorum” dedim, hala da diyorum.

İlk başladığınızda hocalarınızın tepkisi nasıldı? Size nasıl davrandılar? 
Aslında sanırım onlarda hem “Bu kız bunun altından nasıl kalkacak” tarzında bir endişe vardı, hem de içten içe bu klinikte bir kadın cerrah yetişecek olması onları gururlandırıyordu. Bilmiyorum belki başta onlar da mesafeli durdular ya da tedirgin oldular, onlara da sormak lazım bunu. Ama herkeste bırakıp gideceğim ile ilgili bir algı vardı ki hem Prof. Dr. Tamer Akça hocam hem de önceki Rektörümüz Prof. Dr. Süha Aydın hocam farklı zamanlarda muhtemelen birbirlerinden habersiz bir şekilde “Devam edecek misin, yoksa kaçıp gidecek misin?” diye sordular. İtiraf etmem gerekirse birkaç defa kaçıp gitmenin eşiğine de geldim. Ama bugüne gelecek olursak hem ben bitirmek üzere olduğum için mutluyum, hem de hocalarımın bana “Özlem her şartta her şeyin üstesinden gelir”, “Özlem’i bırak bataklığa orada bile hayatta kalır” dediklerini duymuş olmanın gurunu yaşıyorum.

Klinikteki hemşirelerin ilk tepkisi nasıl oldu? Aynı kliniğin çalışanı olmanın ötesinde aranızda bir kadın dayanışması oldu mu? 
O zaman çok fark etmemiştim ama şimdi düşünüyorum da başlangıçta hepsi bana acıyan gözlerle bakıyordu. Çok ağır nöbetlerim, uykusuz, dur durak bilmeyen gecelerim vardı. Başlangıçta belki de yaşımdan dolayı pek ciddiye almadılar bilmiyorum, belki bırakıp gideceğimi düşündüler, ama ben gayretli davrandıkça, zaman geçip de doğru zamanda doğru kararlar alıp doğru işler yaptıkça onların da bana karşı güveni arttı, ama her zaman destek oldular. Burada hem biz hem hemşire arkadaşlarım çok zor şartlarda çalışıyoruz. Bazen çok gergin anlarımız oluyor, o gergin zamanlarda birbirimizi idare ediyoruz. Cerrahi baştan sona bir ekip işi ve onlar da bu ekibin en değerli parçaları.  


Diğer personelin başlangıçtaki tepkisi nasıldı? Sizi kabullenmeleri kolay oldu mu? Yoksa örneğin personel verdiğiniz talimatları uygularken gönülsüz mü davrandı?
Dediğim gibi başlangıçta belki bir önyargı olmuştur bilemiyorum ama burası bir cerrahi kliniği, verilen talimatların uygulanmaması gibi bir keyfiyet olamaz. Herkes görevini yaptı, yapıyor. Belki başta içlerinden sorguladıkları olmuştur, ama şu an kadın olmamdan dolayı hiçbir farklı davranışa maruz değilim, çünkü ben de hiçbir zaman kadın olduğum için ne farklı davrandım ne de farklı bir davranış beklentisinde oldum. Biz profesyoneliz ve herkes kendi işini en iyi şekilde yapıyor. 

Kliniğinizin bütün asistanları neden sadece kadınlardan oluşuyor? 
Mersin Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı‘nda şu anda görev yapmakta olan üç genel cerrahi asistanı da kadındır. Mersin Üniversitesi Genel Cerrahi kliniğinde çalışmak üzere ilk olarak Mart 2011’de ben göreve başladım. Aradan bir buçuk yıl geçtikten sonra Eylül 2013’te Dr. Alev Ünsal göreve başladı. Sonrasında da Eylül 2014’te Dr. Fulya Kasırga göreve başladı. Ayrıca yeni başlayacak tıpta uzmanlık öğrencisi Dr. Nihal Çınar Özcan’ın da kadın olması tamamen tesadüf oldu. Sanıyoruz iklimin ılıman olması ve Akdeniz insanı olmamız Mersin Üniversitesi’ni seçmemize sebep oldu. 

Sizden sonra gelen kadın asistanlara neler söylediniz? Onların ilk tepkileri nasıldı?
Onlara gerçeği söyledim, gerçek de genel cerrahi asistanı olmanın çok zor olduğuydu, ister kadın olun ister erkek fark etmez. Bir de onlara “Lütfen eğer bırakacaksanız hiç başlamayın” dedim. Çünkü bu klinik için en zor olan sınırlı sayıda asistan ile çalışıyor olmamız. Bir asistan TUS’u kazanıp geldiğinde biz klinik olarak o yılki talep ve kontenjan hakkımızı kullanmış oluyoruz. Gelen kişi eğer giderse bir sonraki TUS’a kadar asistan talebimiz olamıyor, yani bu da nereden baksanız 8-10 ay demek. O nedenle gerçekleri söyledim, onlar da kabul etti. Onların geçtiği dönemlerden ben de geçtiğim için daha fazla empati kurabiliyorum, hangi kıdemde olan ne hissediyordur biliyorum. Bir arkadaşımız gidenlerden oldu, ama geri kalan amazonlar olarak buradayız ve bu klinik bizden sorulur.


Kadın cerrahların dayanışması nasıl oluyor?
Aslında çok sık birbirimizi göremesek de sözlü ve yazılı iletişimimizin daha iyi olduğunu düşünüyoruz.  Üçümüz de işimizi severek yaptığımızdan sorunlarımızı çözmek de böylelikle kolaylaşıyor. Kadın olmamızdan dolayı daha duygusalız bu da birbirimizi daha iyi anlamamıza neden oluyor. Nöbetleri paylaşırken, işleri paylaşırken birbirimizin özel hayatlarını göz önünde bulundurarak düzenliyoruz.

Kadın olarak, cerrahide en zorlandığınız durumlar nelerdir? 
En çok zorlandığımız durumlar aslında kadın cerrahların bu işi başaramayacağı önyargısı. Önyargıları kırmak en zorlandığımız noktalardan biri. Ben bu klinikte asistan olarak ilk başladığımda üstümde 6 erkek kıdemli asistan vardı. Onların güvenini kazanmak biraz zaman aldı. 

Bir de cerrahi asistanlığı yapacaksanız kendinize, özel hayatınıza, eşinize, dostunuza ve akrabalarınıza beş yıllık uzun bir ara vermeyi göze almanız lazım. İnşallah bu satırları okurlar, benim birçok arkadaşım, akrabam bana kırgın, sebebi de onları arayıp soramıyor ve onlara zaman ayıramıyor olmam. Çünkü buradan İşlerinizi bitirip çıktığınızda da aslında yapmanız gerekenler bitmez, eve gidip ertesi günün ameliyatlarına çalışmanız gerekir. Ameliyathanede hocalarınızın sorma ihtimali olan sorulara hazırlıklı olmak gerekir. Zaten bitirmeniz gereken bir teziniz, başarılı olmanız gereken bir yeterlilik sınavınız, hazırlamanız gereken bir konseyiniz ve mutlaka çevirmeniz gereken bir makaleniz vardır. Bunlar da eve götürdüğünüz işlerdir.

O nedenle evliyseniz çok anlayışlı bir eşiniz, evli değilseniz sizden yardım beklemeyecek bir aileniz, durumu kabullenecek bir arkadaş çevreniz olmalıdır. Bir de çevrenizdeki herkes sizi her an her yerde uyuklarken bulmaya alışmalıdır. Benim şahsen bir TV’de bir kanaldan diğerine geçerken uyuya kalmışlığım var. 

Yalnızsanız da hayat o kadar kolay değil, yemek yapmak, ütü yapmak öyle vakit bulabileceğiniz aktiviteler değil, yemek yemeye vakit bulduysanız şanslısınız demektir.
Sonra bir de gece nöbetleri var, bu devasa hastanenin karanlık ve uzun koridorlarında tek başına acile yürümek, devamlı bir hata yapıp da bir insanın hayatına mal olma korkusu, bunlar çok yıpratıcı şeyler. Bu hastanede tabi şartlarımız önceki hastaneye kıyasla çok daha iyi. Önceki hastanede tüm cerrahi branş asistanları aynı tek bir odada kalıyorduk. Yani düşünün nöbetçisiniz, geceyi 10-12 erkek asistanla aynı odada geçiriyorsunuz, 6 tane ranza vardı, kim nereyi boş bulursa oraya yatardı ve yorgunluktan olsa gerek herkes horlardı. İlk nöbet tuttuğum gece ne kadar endişelendiğimi dün gibi hatırlıyorum. Şimdi fiziki şartlar çok daha iyi, ama bu kez de asistan sayısı çok düşük, yatak kapasitemiz eski hastanenin 3 katı, asistan sayımız da neredeyse yarısı. 

Cerrahi dışında kadın olmanın zorluklarını ayrıca yaşamaktayız. 

Ameliyathanede durum nedir? Örneğin bütün gün ayakta kalmak, bedenen fazladan efor gerektiren ameliyatlara dayanmak zor olmuyor mu? Hiç ameliyattan çıkacak kadar kötüleştiğiniz oldu mu? 
Ameliyathane her şeyden önce çok soğuk bir mekandır ve soğuk olması gerekir. Siz uykunuzun en tatlı yerinde sıcak yatağınızdan kalktığınızda gittiğiniz yer o çok soğuk ameliyathanedir. Bütün gün olsa iyi eğer nöbetçi iseniz buna bazen bütün gece de eklenir. Gerçekten çok zordur, ayakta durmaktan varisleriniz oluşur, beliniz ağrır. Normal şartlarda çıkacak kadar kötü olmadım, ama tabi kendim de hastayken girdiğim bir ameliyattan çıkmak durumunda kalmıştım, hocam durumumu görüp çıkmama izin vermişti.


Ameliyat ortamındaki stres sizi nasıl etkiliyor? Nihayetinde bir hastanın hayatı ellerinizin altında ve zaman zaman sinirler geriliyor olmalı? O gerilimden siz de nasibinizi alıyor musunuz? 
Ben yapı olarak soğukkanlıyım ama gerçekten zaman zaman ameliyathanede çok gergin olduğumuz durumlar oluyor, ama ameliyatta vücudun salgıladığı adrenalin sizi ayakta ve dinç tutuyor.

Kadın olduğunuz için cerrahide size kolaylık sağlayan şeyler oluyor mu?
Yok sanmıyorum, dediğim gibi çalışma şartlarımız çok ağır, kimsenin kimseye kadın diye erkek diye farklı bir prosedür uygulayacak durumu yok. Zaten hocalarımız erkek, biz asistanlar olarak kadınız, herkes işini yapıyor. Belki hocalarımızı “Şimdi bu da bir kadının yanında söylenmez ki” demek zorunda bırakıyoruzdur, en fazla bu olabilir.

Hastaların tepkileri nasıl oluyor?
Hastaların bir kısmı çok sevinirken, takdir ve teşvik ederken, bir kısmı ise çok şaşırarak ve hatta inanamayarak tepkilerini gösteriyorlar. İlk başlarda yani bundan beş yıl önce, benim de hem yaşım hem görüntüm daha gençken polikliniğe girip “Doktor nerede” diye soranlar oluyordu, ben de “Doktor benim” deyince bir şaşkınlık durumu oluyordu tabi.

Hastalar neden kadın cerrahlara güvenmekte zorlanıyorlar?
Güvenmediklerini düşünmüyorum, özellikle kadın hastalar daha rahat ediyor.

Geriye dönüp baktığınızda ilk başladığınızdan bugüne beklentilerinizde ve duygularınızda değişiklik oldu mu? “İyi ki cerrah olmuşum” diyor musunuz? Erkek egemen bir toplulukta geçen beş yıl size neler kazandırdı, neler götürdü?
Oldu tabi, başlangıçtaki endişeli halim yok artık. “İyi ki cerrah olmuşum” diyorum, doğruyu söylemek gerekirse biz bu kliniği zamanla kadın egemen bir topluluğa çevirdik. Şaka bir yana çalışma arkadaşlarım, hocalarım bana bunu hiç hissettirmedi. Kadın cerrah olmakla ilgili hiçbir kaybım olmadı, tabi ki buradaki cerrah olarak geçirdiğim beş yıl hayatımın en zor beş yılı oldu. Ama bütün hayatım boyunca kazanacağım tecrübeden daha fazlasını da bu beş yılda kazandım diyebilirim.

Sizce cerrahi gerçekten “erkek” işi mi? Başka kadın hekimlere de cerrah olmayı önerir misiniz?
Cerrahi bir erkek işi değil, cerrahi bir ekip işi. Başka kadın hekimlere eğer severek yapacaklarsa öneririm. Her işte mutlaka böyledir ama cerrahide bu işi severek yapıyor olmak daha önemli.