BLOGGER DOKTORDAN ÖNCE KİTAP SONRA ŞİDDETE KARŞI VİDEO


Hastanede yaşadıklarını blogunda yazdıktan sonra kitaba dönüştüren Dr. Sema Aypolat Kurtuluş, sonra sağlıkta şiddete dikkat çekmek için video çekti.


Çocukluk yıllarında oyuncu olmak isteyip ailesinin “olmaz” demesiyle, diğer hayali olan “doktorluk” mesleğini seçen Dr. Sema Aypolat Kurtuluş, anılarını yazmak için açtığı blog kitap oldu, ardından kısa film çekerek sağlıkta şiddet konusunda doktor- hasta el ele mesajını verdi. 
Dr. Sema Aypolat Kurtuluş , çalışmaları hakkında Med-Index’in sorularını yanıtladı. 

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1971 Artvin doğumluyum lisede tiyatro oyuncusu olmak isterdim annemlerin ‘’ Olmaz öyle şey’’ cevabı ile ikinci hayalimi gerçekleştirmek için doktor oldum. 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldum. 2011 yılında da Haseki Hastanesinde aile hekimliği uzmanlığı aldım ve halen Bakırköy’de aile hekimi olarak çalışmaktayım.

Sosyal medya sizce nedir?
Sosyal medya büyük bir özgürlük, televizyon gibi üç beş medya şirketinin kitlelere ulaştırdıkları ile yetinmeyen çoğunluğun kendi medyalarını yaratmasıdır. Özgürlük derken özellikle benim gibi ticari kaygısı olmayan, her hangi bir kurumla bağlantısı olmayan platformlardan bahsetmek istiyorum özellikle bloglar. Blog yazanların kaygıları yoktur en önemlisi üzerlerinde baskı da yoktur hatta çoğu kimliklerini açıklamadıklarından zannedildiğinden çok daha dürüst ve özgür yazarlar. Özetle “bu yazdıklarım satar mı?”, “birilerine batar mı?” gibi dertlerinin olmaması sosyal medyayı geleneksel medyadan üstün kılıyor. Özetle sosyal medya benim için özgürlük demek. Sosyal medya profesyonellik gerektirmiyor ben televizyoncu veya gazeteci değilim, öte yandan sanırım kendimi ifade etme ihtiyacı duydum; benim de duygularım, düşüncelerim, itirazlarım vardı şartlarıma en uygun ortam sosyal medyaydı.


Neden sosyal medyayı kullanıyorsunuz? Hekimlerin sosyal medyaya bakışı nasıl? Sağlık alanı sosyal medyadan nasıl etkileniyor?
Hekimler sosyal medyayı yoğun olarak kullanmakta; hem kendi mesleki bilgilerini aktardıkları sayfalarında hem de özellikle Facebook kanalıyla ve web siteleri kendi sorunlarını paylaşmakta, çözüm aramakta ve organize oluyor.
İnsanlar doğru bilgiye ulaştıkları sürece tabii ki olumlu etkileniyor fakat, internet ortamında ciddi de bir bilgi kirliliği var ve bu ortam maalesef denetimden de çok uzak. Bugün özel poliklinikler veya bizlerin aile sağlığı merkezleri olsun çok yoğun denetimlerden geçmekteyiz fakat hekim olmayan bir çok insan gerek dükkanlarda gerekse sanal ortamda ticari amaçla bilgi vermekte vaatlerde bulunmakta ürünler satmakta. İnsan sağlığını tehdit eden bu tür faaliyetler hiç denetlenmiyor.

Çektiğiniz videodaki amaç neydi?
Çektiğim video yine içimdeki yaramaz çocuğun ürünü. Yılardır flash mob videoları hayranlıkla izledim ve hep “bir gün böyle bir şeyi hastanede yapmalıyım” diye düşünürdüm. Öte yandan sağlık ve hastane baştan aşağıya ciddiyet olduğu için cesaret edemedim. Son yıllarda gündemimde olan diğer bir konuda ‘’sağlık çalışanlarına şiddet’’ bu iki konuyu birleştirebileceğimi düşündüm. Sosyal medyadan oluşturduğumuz gruplarda bu konu sürekli konuşuluyor ve Türkiye’nin bir ucunda şiddete maruz kalan bir meslektaşımızın bilgisi hemen paylaşılıyor. Fakat sağlık çalışanlarının dışında fazla bir kitleye ulaşamıyoruz. Bu video ile amacım sokaktaki ve bilgisayar başındaki vatandaşa ulaşmak farkındalık yaratmak. Sanırım başardım, televizyonlarda ve haber kanallarında yayınlandı. Ayrıca şiddet haberlerinden dolayı hasta –hekim arasında uçurum oluşuyor. Özellikle hekimler arasında haklı bir bıkkınlık ve öfke var. Biraz da arayı yumuşatmaktı amacım. Hekime şiddet uygulayanların sayısı son yıllardaki politik tutumlardan dolayı artmış olsa da hala azınlıkta olduğuna inanıyorum. Vatandaşlarımızın yanımızda olduğuna inanarak “hasta hekim el ele daha güzel günlere” diyorum.


Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Kitabıma gelince sanırım en başa gitmek lazım, liseden sonra konservatuara gitmek istedim fakat bizimkilerin ‘’ Olmaz öyle şey ‘’ demeleri üzerine ikinci hayalimi gerçekleştirmek istedim. Doktor oldum ama akıllı uslu çalışkan kızlar doktor olur klişesinden dolayı mı doktor olmak istedim tam bilmiyorum. Uzun yıllar o içimdeki sanatçı ruhlu çocuk sustu ve görmezden gelindi. Fakülte bitti, ihtisas çoluk çocuk derken bir de baktım yaş otuz beşe olmuş. “Kendim için ne yaptım ?’’ diye sordum ve cevabı çok ağır geldi, sonra yazmaya başladım.

Kimliksiz fotoğrafsız isimsiz blog sayfası açtım, günlük poliklinik anılarımı yazmaya çalıştım. Aslında kendimi amatör mizah yazarı olarak görüyorum. Mizah her zaman edebiyat çevrelerinde hafife alınmış ve üvey evlat muamelesi görmüş. Ancak bence en güçlü ve en zor yazım türü. Edebiyatın dünyayı değiştirebileceğini inanan yazar arkadaşlarım var, değiştirirdi eğer geniş kitlelere ulaşabilseydi. Günümüz internet çağında maalesef edebiyat ve kitap hak ettiği konuma gelemiyor ama mizah öyle değil. Sorumluluk sahibi zekice yapılmış mizah güçtür. Çünkü geniş kitlelere ulaşır. Öte yandan da çok zordur çünkü yazının mizah olması için abartmak gerekir, belki yanlışlara sataşmak. İşte bu durum benimle çelişiyor çünkü hekimlik baştan aşağıya ciddiyet. Birilerine sataşsam atıfta bulunsam ‘’Koskoca doktorsun hiç yakışıyor mu? Hastalarınla dalga geçmek’’ diye eleştirilebilirim. Öte yandan dümdüz yazsam mizah olmuyor, ben de çoğunlukla kendime sataşırım. Mesela, “merdivenlerden düşerim paldır güldür” yazarım çok gülerler, “hastaları hatırlamam unuturum komik duruma düşerim” yazarım okuyanlar çok eğlenirler. Ama bazen öyle şeyler gördüm ve yazmak zorunda kaldım ki ben yazarken ağladım , okuyanlar da ağladı.

Yazma hikayem böyle başladı. Blog sayfamı okuyan bir hastam aynı zamanda Truva yayınlarının editörü olunca bana böyle bir teklif ile geldi. Dünyalar benim oldu, özellikle içimdeki yıllarca ihmal edilmiş çocuk çok sevindi. www.birdelininpoliklinikdefteri.com 

Kitapta vermek istediğiniz mesaj nedir?
İlk başlarda kitap gibi amacım olmadığından sadece yazmak istedim. Beni güldüren ve düşündüren olayları yazmak. Zamanla yazılarımın ister istemez kadın problemlerine yoğunlaştığını gördüm. Özellikle her sınıfta her şart altında ezilen kadınlarımız. Kitabımda bu konuda vurgu var sanırım. Bir de kitap demeyelim benimki blog yazılarından oluşan minik bir kitapcık.

Mutlaka herkesin okuması gereken kitap, müzik ve film sizce hangisi? 
Yabancı yazarlardan Amin Maalouf hayranıyımdır. Bir de genç edebiyatçılarımızdan Murat Menteş son yıllardaki yeni keşfim. Sunay Akın kitaplarını da çok severim ev yapımı çilek reçeli gibi tatlı ve sıcaktırlar. Film kültürüm yoktur maalesef ama Piyanist ve Hayat Güzeldir (Beatiful life) etkilendiğim filmlerdir. Kadın şairlerin yeri bende çok özeldir. İranlı şair Furuğ ‘un ruhundan bir parça taşıdığıma inanacak kadar çok seviyorum. Öte yandan şiir annemiz Gülten Akın, Birhan Keskin, Didem Mamak, Nilgün Marmara, Zeynep Uzunbay ve yeni nesil şairlerinden Aslı Serin ilk aklıma gelenler.

Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Sağlık haberciliği belki de en önemli habercilik çeşidi. Çünkü işin içinde insan sağlığı var. Bundan dolayı özellikle sağlık haberciliği yapanlar kaynağın araştırılması ve doğru haber yapılması açısından daha büyük sorumluluk taşıyor. Sağlıkta haberciliğin mutlaka kaynağına dikkat ediyorum.

Sağlıklı iletişimin olmazsa olmazı size göre nedir? 
Hekim hasta ilişkisinde, empati ve karşılıklı saygı.

Doğru, etik ve tarafsız haberciliğin adresi Med-Index : www.med-index.com Mutlaka ziyaret edin!