Hadi gelin bir Barselona turu yapalım.
Sanatın her dokunun içine işlediği, sakin bir ortama gitmiş gibi hissediyordunuz.
Barselona’da parklar sanat eserleri ile süslenirken, doğa da çok güzel.
Parkları çok güzel.
Merkezdeki ünlü bulvarı…
Sabun köpükleri bile anı olabiliyor.
Patron diye mekana gittik. Canlı müzik yapılan mekandaki yemekler gerçekten çok ilginçti.
Barselona’da domatesli ekmek çok ünlü. Ekmek biraz sert olsa da üzerine domates sosu ile farklı bir lezzetti, özellikle peynir tabakları ile çok güzel oluyor. Zeytinlerini de çok sevdim.
Ballı patlıcan yediniz mi hiç? İşte karşınızda ince ince kesilip kızartılıp balla tatlandırılmış patlıcanlar. Farklı bir tat.
Bu da tatlı, benim yiyecek çok halim kalmadığı için tadına baktım.
Sabah sahil kenarında yürüyüş iyi geliyor. Sabahın o saatinde yürüyenlerle doluydu.
Kahvaltılarına bakalım mı?
Peynir çeşitlerini gerçekten beğendim.
Tatlı çeşitleri çok olsa da ben pek tadına bakmadım.
Gezmeye devam edelim. Barselona’daki dar sokaklar çok sevimli. Yürürken zamanda yolculuk yapmış gibi hissediyorsunuz.
Her yerden sanat ve tarih fışkırıyor.
Tabii bu yerlerde bizim de bir anımız olmasın mı 🙂
Bu bina çok önemliymiş, gösteri yapılmaya başlandı biz dönerken çok kalabalıktı.
Her yerinde başka bir sanat eseri var demiştim… Sokaklar hep böyle…
Geleneksel İspanyol yemeği:Paella yapmayı da ihmal etmedik.
Malzemeler aslında bildiğimiz domates, soğan, biber ancak tabii deniz ürünleri çok çeşitli.
İtiraf edeyim, çok eğlenceliydi.
Sonuç işte karşınızda tabii ben vejetaryen tercih ettim.
Barselona’nın en ünlü mimari eserlerini yapan Antoni Gaudí, İspanya’da Art Nouveau akımının öncüsü. İşte onun eserlerinden biri: La Sagrada Familia!
1882 yılında halkın yardımlarıyla yapımına başlanan mimarinin bitmemesinin nedeni hala sembolik olarak halkın yardımlarıyla yapımına devam edilmesi ve Gaudi’nin karmaşık mimari tarzının çözülmesinin güçlüğü.
2026’da bitmesi tahmin ediliyor.
İspanya’yı anlatan küçük köy: Poble
Barselona’da 1929’da bir sergi için tasarlanmış İspanyol Köyü, zamanla şehrin en çok turist çeken yerlerinden biri olmuş.
Bu köy, Barselona’nın Montjuick Tepesi’nde bulunan, kocaman duvarların arasında, küçücük sokaklarıyla dikkat çeken, içinde turistik her şeyi bulabileceğiniz ve lezzetli yemekler deneyebileceğiniz bir yer.
Flamenko izledik ki, açıkcası çok güzeldi.
Çok eğlenceli bir yerdi, her köşesinde farklı bir sürpriz vardı. Barselona’ya giderseniz mutlaka ziyaret edin.
Park Güell, Barselona’nın dünyaca ünlü sıra dışı parkı. Park, Gaudi’nin ünlü Sagrada Familia eserinden sonraki en iddialı yapısı.
Şirinler köyünde gibi hissettiğiniz bir yer yapılmış. Her şeye sanat katılmış. Sanat ne kadar önemliymiş ve ayrıcalıklı yaparmış öğrenmiş oldum. Bundan sonra sanat her şeyde olacak…
Bukelamunlara karşı derin sevgisi varmış sanırım.
Parkın her köşesi farklı detaylarla süslü.
Kendinizi Alis Harikalar Diyarında gibi hissediyorsunuz.
İlginç mimarisi sizi her an şaşırtıyor.
Filmlerdeki gibi bir ortam düşlüyorsanız, doğru yerdesiniz.
Antoni Gaudí’nin evine de gittik. Sade ve şık bir evi varmış.
Evinin girişindeki bu süs çok hoş.
Parktan ayrılma zamanı geldi…
Sanat toplumun ilerlemesi için çalışıyor. Özellikle de nitelikli her iş bir sanat eserine dönüşüyor. Çünkü, içinde ilham veren ışıltılar bulunuyor, emek oluyor, yapılan işe duyulan aşk aydınlatıyor, kalitesiyle fark yaratıyor. Sanat, ne kadar nitelikli ve incelikli olursa o kadar topluma ışık tutuyor. Günümüzde herkes her işi yaptığını iddia etse de aslında birçok kişi nitelikli uzmanın neler yapabileceğinin farkını biliyor. Tabii ayrımı bilmeyenler de kısa bir rüyanın etkisinde kalıyorlar ve mutlaka o rüyadan uyanıyorlar.